Şu anda kamuoyunun tüm dikkati [sanıyoruz yemin krizinden de öte] şike soruşturması ile ilgilidir.
Televizyonların ana haber programlarına bir göz atınız.
Yemin krizi ile ilgili haberler, birkaç dakikada geçiştiriliyor.
Ama şike soruşturması döne döne ekranları sarıyor, sarmalıyor…
Emniyet Müdürlüğü’ne alınışlar, hastanelere götürülüşler, adliyeye “çıkarılış”lar…
Görüntü üstüne görüntü, “bilgi” üstüne bilgi…
Sözünü ettiğimiz bilgilerin önemli bir kısmı ise, poliste ve savcılık önünde verilen ifadelerle ilgili. Ayrıca, adına kibarca teknik takip denilen telefon dinleme dokümanları da bu bilgilerin garnitürü…
Peki bu bilgilerin kaynağı neresidir?..
Emniyettir.
Savcılıktır.
Ya da külliyen yalandır bu haberler…
Biz dördüncü bir ihtimal düşünemiyoruz.
İlk iki seçenek oldukça ilginçtir ve ciddiyetle üzerinde durulması gerekir.
Emniyet ve savcılık…
Niçin ilginçtir?
Çünkü bu soruşturmayla ilgili olarak verilmiş “gizlilik kararı” mevcuttur da ondan…
Yani gerek emniyette ve gerekse savcılıkta olup bitenler ve alınan ifadelerin dışarıya sızması alınmış bulunan mahkeme kararı ile yasaklanmıştır.
Soruşturma gizlidir!
Ama soruşturma bilgileri en küçük ayrıntısına kadar yazılı basın ve televizyon ekranlarını kaplamakta, doğru yanlış süzgecinden geçirilmeden halka iletilmektedir.
Telefon dinleme metinleri yazılı olarak ekranlardan geçmekte ve ayrıca itina ile seslendirilmektedir.
Haber spikeri bu arada boş durmamakta, bir yandan da durumu yorumlamaktadır:
- Deliller çok sağlamdır.
- Şu kişi, bu kişi bunları söylemiştir.
- Ve “iddiaya göre” durum kötüdür!
Evet, durum gerçekten kötüdür…
Türkiye’de hukuk diye bir şey kalmamıştır.
Yargının vermesi gereken kararlar “bir yerler”de verilmekte ve medya aracılığı ile infaz aşamasına geçilmektedir.
Gizli olan bir soruşturma dosyasındaki deliller medyaya açıkça servis yapılmakta ama, ilgili avukatlara zamanında ve bir bütün olarak verilmemektedir.
Böyle bir ortamda bilgi kirliliğinin oluşması en doğal sonuçtur.
Çünkü hüküm, mahkemeden önce verildiğinden, yapılan tüm yayınlar verilmiş bulunan bu kararın pekiştirilmesi yönünde kullanılmaktadır.
Pazartesi günü Futbol Federasyonu önemli bir karar verecektir.
Bu karar Fenerbahçe’nin küme düşürülmesi ve Avrupa kupalarına katılıp katılmayacağı ile ilgilidir.
FİFA bir açıklama yapmış ve,
- Esas olan suçsuzluk karinesidir. Kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan kimse hakkında işlem yapamayız. Bu evrensel bir hukuk kuralıdır, demiş ve ilave etmiştir:
- Türk Futbol Federasyonu’nun kararına bakacağız…
Futbol Federasyonu’nun yeni başkanı da medya önüne çıkmış ve şunları söylemiştir:
- Kuvvetli delil olup olmadığına bakacak ve ona göre karar vereceğiz.
İşte size apaçık bir hedef!..
- Gizlilik kaydı olmasına rağmen [yanlış doğru demeden] delillerin kuvvetli olduğu konusunda kamuoyunu oluşturmak!..
Birilerinin zaten vermiş oldukları kararı kesinleştirerek, bir yerlerde oluşturulan yargısız infaz metnini Pazartesi günkü Futbol Federasyonu yönetim kurulunun önüne koymak!..
Evet durum vahimdir!..
Sadece Fenerbahçe için değil…
Bu “birileri” ile karşı karşıya gelen her tür vatandaşı için durum vahimdir!..
Ve bir gün sıra herkese gelebilir…
farukhaksal@superonline.com
http://www.soruyusormak.com
http://www.kitlecizgisi.com
http://www.dnm-ler.com