
“Günahlar işleyelim, günahlarımız için mabetler kuralım, kendi günahlarımıza tapalım. Yasak aşklar peşinden gidelim. Yasak düşüncelerle oynaşalım.”
“Bir günah mabedi kurmak isterdim, her saat başı sizi günaha çağıran. Günah, kendine ibadettir... Sizi kendinize ibadete çağıran bir mabet... Kendinize ibadet edin.”
Yazının başlığına kapılıp, farklı beklentilere girmeyin değerli okurlar… İlk satırlara ise kızıp köpürmeyin hemen… Benim sözlerim değil, Ahmet Altan isimli, Türkiye’nin en çok okunan ve kitapları en fazla satılan yazarlarından birinin, “Günaha Çağrı” adlı yazısında dile getirdikleri bunlar. Genellikle genç ve duygusal kızlarımızın, elinden kitaplarını düşürmediği bir yazar!
Bence çocuklarınızın odalarındaki kitaplığı kontrol etme vakti, tam da bu yazının hemen bitimi olmalıdır. Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmekten, yazarın kişilik haklarına saygısızlıktan vs. başıma geleceklere ben razıyım; yeter ki alın, tek tek yakın kitaplarını bu adamın…
“Ne tür kitaplar okuyorsunuz?”, “hangi yazarları beğenirsiniz?” gibi sorulara çoğunlukla Ahmet Altan ve kitapları cevabı aldığım için bu yazıyı kaleme almak elzem oldu. Üstüne üstlük öğrencilerin “sizde okuyun hocam oldukça duygusal yazı ve şiirleri var?” yönlendirmeleri işin vahametini ortaya net bir şekilde koydu. Artık duygusallıkla, cinsellik öylesine iç içe geçmiş ki körpe beyinlerimiz bunun ayrımına varamıyor dahi…
Ahmet Altan’ın politik duruşu çoğunuzca malum… “Taraf” adlı, ABD beslemeli bir gazete de, Türk Milletine ve askerine kinini her fırsatta kusan, PKK’lı, kemik yalayıcısı bir hain… Adı Türk ama soyu belirsiz, hangi viranede kimden peydahlandığı belli olmayan bir yazar! kendisi… Hem de dedik ya, kitapları satış listelerinde en üstte olanlardan…
Tabii ki konumuz Ahmet Altan’ın edebi ve siyasi duruşunu irdelemek değil. Bu ve buna benzer, yazar geçinen, topluma örnek teşkil etmesi için devşirilmiş, kanaat önderi pozisyonuna sokulmaya çalışan dalkavukların “Kültür Erozyonu”nda ki rollerine değinmek asıl amacım.
Tabu olarak görülen çoğu ahlaki değerin, son yıllarda iyice yozlaştırıldığını ve bundan daha acısı bunun artık normalmiş gibi karşılandığı hepimiz tarafından bilinen bir gerçek. Dizilerin gerçekmiş, gerçeklerinse diziymiş gibi algılandığı bir toplumda değerlerin hızla anlamsızlaştırılması garipsenmemeli... Yoksa Aşk-ı Memnu gibi dizilerde yengesini düdükleyen bir şahsın, Türkiye’nin en popüler insanı olmasını, kızların onun için üstünü başını yırtmasını, çığlıklar atarak, gözyaşlarıyla ona ulaşmaya çalışmasını başka türlü izah etmek imkânsız.
Her dizide istisnasız bir şekilde yasak aşk, evlilik dışı birliktelikler, bundan doğan gayrimeşru çocuklar gibi değer yargılarımızdan arındırılmış yaşantılar, genel geçer ve sıradanmış gibi gösterilmeye başlandı son zamanlarda. Bunu da yalnızca dizilerde değil; edebiyat, sinema, dergi, internet, gazete gibi hayatın içinde yer etmiş çoğu alanda rahatlıkla görebilmekteyiz. Hepsinde amaç ortak: insanlarda cinsel açlık yaratmak…
Hal böyle olunca kundaktaki bebeğe tecavüz eden insanları, kendi öz kızına göz koyan kansızları ibretle izliyoruz küfürler ediyoruz… Bunları yapanların lime lime doğranması isteğimizin yanında topluma bunu özendiren, insanları bu hale getiren medyayı, yazarları, sanatçıları ise el üstünde tutuyoruz… Çelişkine kurban olayım Türkiye’m…
Ömer YILDIZ ( Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46 )
Mail adresi: mr_yldz@hotmail.com