Yatak / Feza TİRYAKİ

Yatak / Feza TİRYAKİ

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzt Şub 11, 2013 22:02

YATAK




Sağlıklı insan bütün gün koşturur. İnsanın, üretmek, yaratmak, çalışmak doğasında vardır. Sağlıklı kişi, bir de akıllıysa hiç boş durmaz. O işten o işe yapışır, yerinde duramaz. Yalnızca dinlenmek için yatar. Bu yüzden hasta olmak, yatıp kalmak demektir. Hastalanınca yatarız. Yatağa seriliriz. Yatağa düşmek, artık sağlıklı olmamak, dolaşamamak, iş görememektir. Sözü geçen, bir zamanlar önemli görevler üstlenen kişiler yatağa düştüler mi, düşmanları bayram ederler. Dostlarınınsa içi yanar. Yine de insaoğlu nankördür, değer bilmez. Düşene acımaz.

Derler ki, “Yatan kurttan, gezen köpek yeğdir. ”

Bir zamanların kurdu, Türk ordusunun yol gösteren bir bozkurdu düşmüşse yatağa, onu yatağa düşürenler bu durumu kullanıyorsa üstelik, kurt, öyle tırnaksız, pençesiz serilmişse yatağa, gelen geçenin gözü önünde sırtüstü yatıyorsa öyle, halkımızın sözü hazırdır:

“Yatma tilki önünde, ko aslan seni yesin.”

Yatak, yatılan yer. Irmak, çay, dere akakları (mecra) da yataktır. Derenin, ırmağın yatağı. Bir arada bulunan madenler, maden yatağı. Kömür yatağı…

Yiğitler çoksa bir yerde: Yiğit yatağı.

Çukur yere de yatak denir. İnsanın ayağı bok yatağına girmeye görsün… Çırpındıkça batar. Konuştukça akım derken, bokum der. Bir bakarsınız çirkefte debelenenlerin hemen hepsi konuşmaya başlamış. Bok kokuları çevreyi tutar…Saçma sapan uyduruk bir eski Türk filmiyle, “Selvi Boylum Al yazmalım” filmiyle ünlenen bir yaş yaşamış filim artisti tamam vaktidir, bir bok da ben yiyeyim demiş, daha dün, eli kanlı, asker, polis, millet katili bir örgüte, PKK’ya parti deyivermiş. “Ben Apo’yum” demiş. Kürtçülüğe övgüler düzmüş…

Sakallısı çıkmış, çok “Gezen”, çok konuşan bu sakallı, önce ben daha çok müslümanım bunlardan demiş. Sonra AKP’yi methetmek gibi olmasın ama deyip ülkemizi dönüştürmeye, Cumhuriyetimizi yıkmaya soyunmuş bu partiye övgüler düzmüş… Bu da yetmemiş, PKK inlerini öven bir “artist bozuntusu”na özenip, bunların mağaralarına ben de girerim, konuşurum demiş. Neden bu denli çirkin diye düşündüğümüz bir artist eskisi, yıllarca Türk toplumunu kandıran, kendini bir matahmış gibi yan rollerde yıllarca seyrettiren bir kadın, bir iki gün önce, çirkinliğinin nedenini bize söylercesine, PKK beni sever, beni dinler, mağaralarına giderim demişti, duymayanımız kalmadı. Çirkefte çırpınanlar tek tek dökülüyorlar. Bu bok yatağına girmeyenin hatırı kaldı. Ak renkli “Bayram” lar bile sıraya girdi, Kürtçülük hortlatılınca, bölücülük yol alınca, yurtseverler her geçen gün daha çok susturulunca, ne kadar börtü böcek varsa ortaya saçıldılar…

Kişiyi vezir eden de, rezil eden de sözüdür.

“Az kaz, uz kaz, boyunca kaz!” diyelim bu renklerini uzun yıllar halktan gizleyen suratlara…

Ortamı uygun gördüler demek ki. Karşı devrimin kazanacağından eminler.

Yıllarca uykuya yatmışlar. Yan yatmışlar. Sanıyorlar ki gün o gündür, inlerinden çıkmışlar:

“Azca nereye? Çokçanın yanına…”

Burada çokça kim? Yedi düvelin arkasında durduğu, ülkemizi bölmeye yemin etmiş iktidar.

Hedefleri: “ Türklük, Türk. Türkçe. Türk devleti, Türkiye Cumhuriyeti!”

“Atatürk!” “ Atatürk ilkeleri.”


“İyiliğe nereye gidiyorsun, demişler, kötülüğe demiş…” Sanatçı geçinenlerin neredeyse hemen hepsi içlerindeki iyilik kırıntılarını çıkarıp attılar, koşturarak kötülüğe doğru gidiyorlar.

Toplumun algısıyla oyun oynuyorlar.

Bunların aklına bakarsanız, PKK denilen bu devletine baş kaldırmışların , eli kanlı katil sürülerinin toplandığı örgüt, masum bir örgüt. Haklarını almak isteyen bir sivil toplum örgütü. Al kanlar içinde yatanlar, bombayla havaya uçurulanlar, ensesinden vurulan askerlerimiz, polisimiz, katledilen, kurşuna dizilen, yakılan, deli deşik edilen köylümüz, kentlimiz, bebemiz, çocuğumuz ne peki? Bunlar özgürlük istermiş, ağalarına bir gün bile karşı çıkmamışlar ama devletin güvenlik güçlerine korkmadan, çekinmeden pusu kurmuşlar, önüne geleni öldürmüşler, tek anadilleri anayasada yazılsın diye. Türkçe tek dil olmasın diye… Öyle mi?

Buna kargalar güler desek, emin olun kargalar bile gülemez. Söyleyenlerin aklından şüphe eder aptal dediğimiz kargalar.

Bunlar Amerika’yla yatağa girmişler. “İtle yatağa girilmez” denir. İtle yatan bitle kalkar”mış…

“Yatak ile yorgan görmüş de içinde ölü var zannetmiş.” bunlar.

El yatağına girmişler. El yardımıyla amaçlarına varacaklarını sanıyorlar.

Oysa, “Yatan ölmez, eceli yeten ölür.”

*

Atatürk’ün gölgesinde yattık biz uzun yıllar boyunca.
Sandık ki hiçbir şey yapmasak da gölgesi bize yeter. Ülkemizi korumaya yeter. Bunlar , yer altında derlenip toparlanırken, parasal ve siyasi bir güç durumuna gelirken, dincileri, Kürtçüleri, vatan millet düşmanları birleşip el ele verirken, Avrupa, Amerika bunların sırtlarını sıvazlarken, gördük görmesine de ihaneti, aldırmadık…

“Kişiyi nasıl bilirsin, kendin gibi.”


Ülkemizi düşmanlardan kurtaran, Cumhuriyeti kuran, yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e, bu topraklar uğruna can veren şehitlerimize, yaralanan, sakat kalan gazilerimize, bu yurda, Cumhuriyet’e bu kadar kişinin ihanet edebileceğini, paranın her kapıyı açacağını düşünemedik…
Elimde büyük boy bir dergi boyutunda basılmış, incecik bir kitap var. Atatürk’ün kurduğu İş Bankası yayınlarından. İş Bankası Kültür yayınları yazıyor kapağında. Basım yılı 1981. Doğuş matbaası basmış. 30 bin adetmiş bu ilk baskısı. Kitapçığın adı:

“Kutsal Emanet”

Yazan, İbrahim Cüceoğlu. Resimleyen, Fahri Karagözoğlu.

Cüce ile Karagöz işbirliği etmiş, Türk ulusu’nun, Türk devletinin bu bankasını da kullanarak bunu becermişler ta o zamanlar. Otuz iki yıl önceden. Bizler uykuya yattığımızda… Yorgan döşek yattığımızda… Yalan sözlere yattığımızda…

Neden bu kadar önemli bu söz ettiğim kitap müsveddesi biliyor musunuz? Kültür yayını diye çıkarılan bu pislik parçası niçin önemli? En üstüne de : "Atatürk’ten Damlalar" yazmışlar üstelik bu paçavraya.

Kitap diye çıkarılan bu kağıt parçasının üstüne bir resim konmuş. Kocaman harflerle kapağın üçte birine “Kutsal Emanetler” yazılı. Altına da bir resim konulmuş. Yani kutsal emanetin resmi. Ne bu emanet? Merak ettiniz mi? Kime bunu demişler? Bu edepsizliği kime etmişler?

Bu dediğim yazının altında Atatürk’ün yatakta gözleri kapalı çizilmiş resmi var. Ölüm resmi. O, bir hain elin çektiği, her yana dağıtılan, bilinen resim. Burada fotoğraf kullanılmamış, çizilmiş. Kopuk gibi duran, gözleri kapalı bir baş. Üstünde yorgan! Boydan boya uzanan yorgan…

Kitabın başında boş sayfa bile bırakılmamış. Karton kapak, hemen ardında yazılı sayfa. Türk ulusuyla alay edercesine yapmışlar her yaptıklarını. Yazıya “Cumhuriyet kutsal bir emanettir” diye başlamışlar. Atatürk’e şimdiki yöneticelerin yaptığı gibi Mustafa Kemal demişler. Ön ismiyle yazmışlar Türk’ün kurtarıcısının adını. İkinci satırbaşında “Gazi Mustafa Kemal’e göre…” demişler.

Hay maşallah! Cesarete, cürete bakınız! Bütün şifreler konmuş. Şimdinin ipuçları burada. Türk kadınına siyasal haklarının verilmesi anlatılırken başı türbanlı, arkadan boğumlu bağlanan bir baş modeliyle kürsüde konuşan kadın resmi koymuşlar.

Sıra kitabın son sayfasına gelmiş, “… Ve Mustafa Kemal Atatürk, mutluların mutlusudur; ulusunun “ata”sı, “ Atatürk”ü olarak dipdiri, her yeni 10 Kasımlarda biraz daha büyüyerek yaşamaktadır, yaşayacaktır!...”

(Buradaki ünlemden sonra yazılan üç nokta yanlışı onların yanlışı, ben olduğu gibi yazdım.)

Bu satırlardaki ihaneti görmezden gelsek, koydukları resme ne diyeceğiz?

Bu satırların üstünde hangi resim var yine bilin bakalım? Son sayfanın son resmi: “ Kapağa koydukları, elle çizilerek, karikatür gibi çizilerek boyanmış aynı resim. Yatan Atatürk. Gözleri kapalı. Çenesi uzamış… Başı, üstü mavili yastıkta, sonra uzunca çizilmiş çenesinden başlayan yastıkla aynı renkteki mavili beyazlı bulut havası verilmiş yorgan.

Otuz iki yıl önce bunu yapanlara karşı çıkmamışız. Bunların yüzüne tükürmemişiz. Atatürk resmi öyle olmaz, ey hain nedir bu diye sormamışız!
Bu, yapılan ihanetlerin belki milyonda biri. Bir noktacık… Neler neler yapmışlar, aldırmamışız…

Hep “yatmışız gölgede…” Onlar “sipere yatmış…" “Yabancı koyun kenara yatar.” sanmışız. Batılı’nın bunlarla birlik olacağı akıllara gelmemiş… Atatürk düşmanları, onlara yataklık edenler, eli işe yatanları, eniği enciği örgütlenmişler…

Biz Ağustos’ta yatmışız…

“Ağustos’ta yatanı zemheride büvelek tutar”
mış…

“Korkulu düş görmektense uyanık yatmak yeğdir”
diyen atalarımızın sözünü tutmamışız…

İktidarın başı, “İktidarımın gideceğini de bilsem sorunu çözeceğim!” diyor. Türk adını Anayasa’dan çıkarmak istiyorlar.

“Ay ayakta, çoban yatakta, ay yatakta, çoban ayakta”
olmalı.

“Kambura yatıp ” çürükleri ortaya çıkarmalı.

Şu sözü de unutmamalı:

“Su yatağını bulur!”

Hiç umulmadık anda;

“Yerde yatan yumurta, gökte uçan kuş olur!”

Yüce gönüllü Türk, denemiş: “Kimsenin ahı, kimsede kalmaz!”

Kimbilir, “çul içinde ne aslanlar” yatıyor? “ “Aba altında ne erler” var?

“Yatanın yürüyene borcu var!”


Sizin aklınıza yatıyor mu, “Atatürk Cumhuriyeti bu kadar kolay bitirilebilir mi?”

On altı, büyük Türk devleti kurmuş atalarımız. “Son Türk devleti yıkılabilir mi?”

“Amerikan sopasının altına yatırılabilir mi Türkler?”

Bütün bu yaşananlar sanki bir kara düş!..

Bir daha, “Ne karanlıkta yatalım, ne kara düş görelim.”

“Vurup kafayı gün ortasında, aman ha, bir daha yatmayalım…”



Feza Tiryaki, 11 Şubat 2013
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x