Yeni Bir Ali Cengiz Oyunu mu?
“Anıtkabir Nöbeti”
Önceki gün, gazeteler, “Anıtkabir Nöbeti” diye bir haber duyurdular. İktidarın Anadolu Ajansı bile etkinliği aynı övücü sözlerle anlatmış. Haber aynı kalıp sözlerle verildi tüm yayınlarda, ne bir sözcük eksik, ne fazla…
İlk kez Anıtkabir 24 saat açık tutulmuş, ilk kez nöbetçi askerler Cumhuriyet öncesi asker giyimleri giymişler, ilk kez Atatürk, diğer üstün sanları bir yana bırakılarak, hiç alışılmadık, duyulmadık, törelere aykırı bir şekilde, “Albay Mustafa Kemal” diye anılmış. İlk kez Anıtkabir’de şafak ayini düzenlenmiş, katılanlara lokum dağıtılmış. İlk kez Anıtkabir de, Atatürk’ün sözleri olmadığı belgelenen, 1980 öncesi birden bire ortaya atılıveren o bildiğiniz yalan sözler, ardından bir Anzak annenin temsili yanıtı okunmuş. Yine bu işte, koca Türkiye’den, bir tek belediyenin gençlik örgütü, etkinlikte baş temsilci olmuş. Turhal Belediyesinin gençlik kollarına orada eski giyimlerle gösteri yaptırılmış. Bu gençlere, imam hatip okullarının simge sloganı “Asım’ın Nesli” yazılı pankart taşıtmışlar. Bir de ilk kez Anıtkabir böyle içten, çirkin bir şekilde aydınlatılmış. Dışarıya da, inanmayacaksınız, Atatürk resmi yerine, Atatürk’ün bir resminden kesilmiş iki göz resmi konmuş.
Bir ilk daha: Böyle bir etkinliğin yapılacağı önceden duyurulmamış, hazırlıklarından kimsenin haberi olmamış. Sürpriz yapılmış. Devlet işlerinde, gelenekleri bozmada, düzenin dışına çıkılmada sürpriz olur mu olmaz mı denmeden…
*
Şimdi tüm bunlar neden yapılmıştır? Bir düşünelim mi?
Nedir sizce tüm bunlar?
Seçime sayılı haftalar kalmışken, iktidarın başbakanı idari sistemi değiştireceğiz, anayasayı değiştireceğiz derken, bir ağızdan başkanlık isterlerken, bölücülük bu kadar yol almışken, Cumhuriyetimizin kurucusunun ruhu her gün, her an sızlatılırken, nedir bu Anıtkabir’deki ilkler?
“Atatürk” algımıza yönelik bir saldırı. Eskiye dönüşe hazırlık...
Anıtkabir’in bu yeni tarz gece ışıklandırılmasına bakınız. Şaşırmıyor musunuz? Gece, Anıtkabir’i hiç böyle gördünüz mü? Üstelik geçenlerde taşlarını da değiştirdiler, eskinin taşlarını onaracaklarına, tek tek bakıma alacaklarına, atıp çiğ çiğ sırıtan, anıta yakışmayan yenilerini döşettiler…
Bu etkinliği, bir iş adamları derneği hazırlamış. Sakarya’da, küresel iş bağlantıları olan bir dernek. 1915 asker giyimleriyle etkinliğe katılan, orada ellerine kına yakılan gençlik gurubu da Turhal’dan. AKP’nin gençlik örgütü.
Buna izin veren iktidarı, bu iktidarın gerçek yüzünü tanıyan, emellerini bilen, bu anlayışın Atatürk için iyi bir şey yapmayacağını da bilir! Genelkurmay’ın iktidara bağlı bir memurluk durumuna düşürüldüğünü de anımsar, eski yapısıyla bugünkünü karıştırmaz!
Şimdi etkinliği şöyle bir inceleyelim:
Hazırlayan grup: Sanayici, Girişimci ve Yatırımcı İş Adamları.
Konu: Albay Mustafa Kemal’i anmak.
Yani neymiş? Anılan kişi, orada gömütü olan ama aslında yüreklerimizde yatan yüce önderimiz “Atatürk” değil. Kısaca, orada andıkları ad, devlet yıkıcılarının ağızlarına bir kez bile alamadıkları ad, Türk’ün atası Atatürk değil, Albay Mustafa Kemal’miş…
Anılan tarih, Cumhuriyet öncesi. Bu iktidarın inkâr ettiği, müzesinden bile “Kurtuluş Savaşı” adını sildirdiği “Kurtuluş Savaşı” dönemi değil.
Gösteri yaptırılan askerlerin giyimi, Osmanlı döneminin, o dönemin yönetiminin giyimi. Başı sarıklı askeri bile ne edip yapıp merdivenlere dikmişler.
Bir de, bu eski asker giyimlerini giyip meydana çıkmanın, ne zaman, nerede, kimin emriyle, buluşuyla başladığını, ilk önce kimlere, ne amaçla gösteri yapıldığını bir zahmet düşünüveriniz…
İki gün önce devletimizin kuruluş günüydü, Kurtuluş Savaşı’nı yapan, Osmanlı yönetimiyle bir ilgisi kalmayan, Türk ulusunun kurduğu, baktığı, yetiştirdiği ordumuzun askerleri gibi neden 23 Nisan’da giyinilmedi, neden o giyimlerle nöbete durulmadı Anıtkabir’de?
Sonra neden Türk Ordusu, Cumhuriyet Ordusu gövde gösterileri yapmıyor da, tarihte kalmış giyimlerle ortaya çıkılıyor?
23 Nisan mı daha önemli, Çanakkale Savaşları’nın özünü göstermemek adına yabancılarla kucak kucağa kutlattıkları 24- 25 Nisan mı? Giyimli gösteriler yapılacaksa neden 23’ünde, Kurtuluş Savaşı anılarak değil de, ertesi günü, 1920’nin yıldönümünde değil de, 1915’in yıldönümünde?
Burada da mı bizi ikiye böldüler yoksa? Çanakkale Savaşları, Kurtuluş Savaşı diye savaşlarımızı iki kampa mı ayırdılar? Bir yanı benimsediler, diğer yanı yadsıdılar mı? Atatürk’ün bu savaştaki yerini yok sayıyorlar zaten, ermişler dervişler Çanakkale’de savaş kazandı diye anlatıyorlar millete. Kurtuluş Savaşı önderimiz, devrimlerimizin kurucusu, yapıcısı Atatürk’ü unutturmaya çalışan, zaten Kurtuluş Savaşı yapılmadı diyen iktidar vekilleri, iktidar ve muhalefet partilerinin yönetimlerinde, Yunancı, Ermenici, bölücü sevici yardımcılar var…
Lütfen tuzağı görelim!
Önce soralım: Neden bu etkinlik Anıtkabir’de? Başka kutlama yapacağınız alan mı yok? Orası, anıt mezar. Panayır yeri değil!
İlle Ankara’da yapacaksanız, Atatürk Orman Çiftliği’nde, Atatürk’ün Türk ulusuna bağışladığı, yağmalanırken kimsenin sesinin çıkmadığı ulusun çiftliğinde, başka parklarda, meydanlarda yapsaydınız böyle bir anmayı daha iyi olmaz mıydı hem?
Devletin başı olarak, 23 Nisan’da, devletimizin kurulduğu günün yıldönümünde Atatürk’ün huzuruna çıkılmasın... Sonra bu tür etkinliğe izin versinler. Neden diye bir düşünelim mi?
Uyanık, eğitimli, kanmayan, vatan düşmanlarının oyunlarını görebilen, Atatürk’ün emanetlerine sahip çıkabilen bir toplum olsaydık, bu şekilde ışıklandırılan ve tanıtılan etkinliğe gitmeden önce bir düşünürdük! Bu işten bir şeyler umanların iştahlarını kursaklarında bırakırdık. Hele orada, Atatürk’ün huzurunda, Atatürk’ün yazmadığı, uyduruk olduğu çoktan kanıtlanan o korkunç sözleri okumalarına izin vermezdik.
Bir de, hayali bir Anzak annesi mektubu okumuşlar atamızın huzurunda. “Gelibolu topraklarında yitirdiğimiz evlatlarımıza sözlerinizi duyduk, gözyaşlarımız dindi demişlermiş güya… Mektup okuyacaksanız bir şehit anasının mektubunu okumalıydınız… Öyle kurgulanmış bir mektup okuyarak kime ne mesaj verildi, kimlerin gözüne girildi dersiniz?
Bu sözleri neden uydurduklarını; her yıl Atatürk düşmanlarının temcit pilavı gibi tekrarlamaktan, okumaktan bıkmadıkları, düşman askerlerine, bizim evlatlarımız diye seslenilen, uyduruk olduğu belgelenen konuşmayı neden bu kadar çok sevdiklerini, yayılmacıların amaçlarını incelerseniz, görürsünüz!
Çanakkale Savaşlarını, Anafartalar Kahramanı, “Albay Mustafa Kemal’i” anmanın yeri, Anıtkabir değildir! Bugüne kadar da olmamıştır. Burada böyle anmalar yapılmadıysa, akıldan bile geçirilmediyse bunun nedenini düşünmek gerekmez mi? Orası, Cumhurbaşkanımız, devletimizin kurucusu, Türk Ulusu’nun Ata’sının, Atatürk’ünün sonsuzluğa kadar yatacağı topraktır, yerdir, Türkiye’nin kalbi Ankara’nın bağrıdır, Anıttepe’dir, Çankaya’dır!
Asker kökenli aydınlarımız uyardılar:
“Askerler, son rütbesi ile anılırlar. “Albay Mustafa Kemal” diye bir san olamaz! Mustafa Kemal’in son rütbesi Generaldir, Eylül 1921’de de, TBMM tarafından kendisine Mareşal ve Gazi sanı verilmiştir.” Sonra eklediler:
Siz, şimdi bir yıl taşıdığı Albay rütbesiyle Atatürk’ü anamazsınız! Ancak, o zamanlar, yüce önderimiz, Başkomutanımız, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Albay’dı diyebilirsiniz.”
Atatürk’ün askerliği, 1893’te Askeri Rüştiye ile başlar. 1902’de Harp Akademisi öğrencisidir. 1903’te Üsteğmen, sırasıyla Yüzbaşı, Binbaşı, Yarbay olmuştur. Mayıs 1915, Albaylığa yükselmiş. Nisan 1916’da, General olmuş. 8 Temmuz 1919’da askerlikten istifa etti. Kongrelere başkanlık etti. 1919 Kasım ayında Erzurum’dan milletvekili seçildi. 5 Ağustos 1921’de de Başkomutan oldu.
Bu arada sayısız askeri başarıları, ordu komutanlıkları, askeri temsilcilikleri var.
Uyanınız! Çekilen resimlere verilmek istenen algının ne olabileceğini düşünerek, bilinçle bakınız! Gerçeği göreceksiniz!
Anıtkabir’i, sütunlarını, bir bahçe parmaklığı gibi basitçe göstermişler çünkü içten garip bir şekilde ışıklandırmışlar anıtı. Kimler? İşadamları! İşadamlarından başka adam mı kalmamış memlekette Anıtkabir’de bir ilki başlatacak? Anıtkabir’in içini şimdiye dek görmediğimiz şekilde, rahatsızlık verecek, görünüme çiğlik verecek şekilde ışıklandıracaklar, saydam bir paravandan bakılır gibi, o gösterişli anıtı küçük bir kutu gibi gösterecekler ve alkışlayacağız öyle mi?
Siz orada hiç bir şey yapmasaydınız da, her zaman olduğu gibi çoluk çocuk, yüz binler zaten gelecekti yüce önderimizin huzuruna…
Bu akla dur diyecek kimse yok muydu ülkemizde? Hem o uçurdukları balonlar nedir? Barış fenerleriymiş. 1915 yılının hem de. O yıl, biz savaşarak zafer kazandık. Saldırıya uğrayan vatan bizim vatanımızdı. Şimdi bu balonlar özür balonları olmuyor mu? Size vatanı vermeliydik, sizinle savaşmamalıydık, bir daha gelirseniz böyle olmayacak, sizin kılınıza zarar gelmeyecek demek değil midir bu “1915 Barış Fenerleri”, uçurulan, anlamsız “dilek balonları”?
Bu anıt, soytarılık yeri değildir!
Çanakkale’nin ruhu orası değildir!
Çanakkale’nin ruhu, Anıtkabir’de, çocukça gösteriler, gece yarıları göstermelik o günlerin çorbasını içirmek, asker tayını yedirmek değildir!
Anıtkabir, mevlit töreni yaparmış gibi lokum dağıtmanın yeri hiç değildir! Halay çekme, Anzakları taklit ederek şafak ayini benzeri geleneğimizde yeri bulunmayan bir anma yapma yeri asla değildir.
Çanakkale ruhu, yayılmacı, saldırgan, sömürgeci, savaştığımız ülkelerin devlet başkanlarını Çanakkale’de toplamak, onlardan af diler gibi konuşmak, onları arsızca konuşturmak, alkışlamak, savaştığımız için Allah’tan af dileyen hocaya amin demek de değildir.
Yazık, uyku durumundayız!
Yazık, uyuşturulmuşuz!
Tuzağa düşmeyen kalmamış…
Feza Tiryaki, 26 Nisan
Ek: İlgili gazete haberi(Hürriyet)
Anıtkabir nöbeti
Selahattin SÖNMEZ/ANKARA
ÇANAKKALE Savaşları’nın 100. yıldönümünde, ‘Anafartalar Kahramanı Albay Mustafa Kemal’i Anmak’ temasıyla düzenlenen etkinlikte ilk kez 24 saat açık kalan Anıtkabir, keskin soğuğa rağmen vatandaşların akınına uğradı.
Genelkurmay Başkanlığı’nın izniyle Sanayici Girişimci ve Yatırımcı İşadamları Derneği (SAGİYAD) ve Anıtkabir Komutanlığı’nın ortaklaşa düzenlediği etkinlik için Anıtkabir, tarihinde ilk kez kapılarını kapatmadı. Anıtkabir’de görevli askerler, Çanakkale’de giyilen üniformalar içinde şehitler için tüm gün saygı nöbeti tuttu. Havanın kararmasıyla birlikte Atatürk, silah arkadaşları ve şehitler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Anıtkabir Komutanı Albay Muzaffer Taytak’ın konuşmasının ardından Atatürk’ün 1934’te Çanakkale Savaşları anma töreni için hazırladığı konuşmada yer alan ve ölen Anzak askerlerinin anneleri için söylediği sözler, ardından da bir Anzak annesinin Atatürk’e yanıtı niteliğindeki mektup okundu.
ÇANAKKALE RUHU ANITKABİR'DE / Foto Galeri
DİLEK FENERLERİ UÇURULDU