Yeni Sınıf Mutlak İktidara Giderken...

Yeni Sınıf Mutlak İktidara Giderken...

İletigönderen Noyan Umruk » Cum May 14, 2010 13:02

YENİ SINIF MUTLAK İKTİDARA GİDERKEN
Dr. Noyan UMRUK


“Yeni Sınıf” kavramının isim babası Milovan Djilas, eski Yugoslavya’nın Başbakan Yardımcısı ve Tito’nun yakın mesai arkadaşı, “İmtiyazsız ve sınıfsız” bir toplum yaratma savının, özen gösterilmezse, nasıl “çürümüş bir imtiyazlı sınıf“ yarattığını, ekonomi-politik yazında bir klasik haline gelmiş olan “Yeni Sınıf“ adlı kitabında anlatmıştı.(1)

Söz konusu yeni sınıfın mutlak iktidarı, toplumun güvenine “mazhar” olmuş kurumların ya da kendisine karşı, ilke ve çıkarları adına tavır koyma potansiyeli olan örgüt, toplumsal kesim ve güçlerin yoğun baskı altına alınması ve giderek “tasfiyesi”ni gerektirir. Yoğun baskı ve tasfiye yazılı ve görsel basın, yargı, ordu, üniversiteler sendikalar, emekçi kesimler ve bağımsız aydınlara yönelik olma durumundadır.

Bu sınıfın, süreç içerisinde vahşi ve de hırçın sermaye birikimi, zenginleşme modeli, eko ve sosyo- politik tercihleri nedeni ile toplumsal kurum ve kesimlerle ayrışması ve giderek çatışması kaçınılmaz olduğundan, daha başlangıçtan itibaren “uluslar arası eko-politik sistemin” güçleri ile işbirliği, dayanışma ve giderek “itaat” ilişkisi stratejisini benimsemesi gerekir. Bu ilişki sürecinde çoğu zaman ülkenin, toplumun istem ve çıkarları üzerinde değil, “yeni sınıf” ile “uluslar arası eko-politik sistemin” istem ve çıkarları üzerinde uzlaşmaya varılır. Ancak, zamanla, toplumsal destek yitirildikçe “denize düşen yılana sarılır” örneği “itaat” ilişkisi esas olur.

6 federe devlet ve 2 özerk bölgeden oluşan eski Yugoslavya’da, Mareşal Tito’nun karizmatik önderliği döneminde, yeni sınıf iktidarının gelişmesine izin verilmemiş, Yugoslavya, “özyönetim” modeli ile demokratik sosyalizmin evrensel örneğini oluşturmuştur.(2)

Ancak, Tito’nun ölümünden sonra gücünü pekiştiren yeni sınıf iktidarı, “uluslar arası eko-politik sistem”in de onay ve etkisiyle ülkesinin süratle parçalanmasına engel olamamıştır. Oluşan küçük devletçikler, bu gün yaşamlarını “uluslar arası eko-poliık sistem”in kolaylıkla “manipüle edilebilir” uyducukları olarak sürdürmektedirler. Bu hızlı parçalanmada, Yugoslavya’nın başlangıçta “federatif yapıyı” benimsemiş olmasının payının büyük olduğu konusunda görüş birliği vardır.

Atatürk’ün evrensel dehasının göstergelerinden birisi de, işte buradadır. “Ulus Devlet”, “Üniter Devlet” tercihi Türkiye’nin çözülmesini engellemektedir.”Uluslar Arası Eko- Politik Sistem”in de en ciddi sıkıntısı herhalde budur.

Atatürk döneminde, “1nci ve 2nci Sınırlı Sanayi Kalkınma Planları” ve karma ekonomi modeli ile yaratılmaya başlanan “ulusal burjuvazi”ye yönelik sermaye birikim modeli, üreten üretimin ağır taşları altına ellerini sokan, istihdam yaratan girişimcilere yönelik idi. Bu model, eski anlam ve heyecanını yitirerek de olsa, planlı dönemlerde, 1970li’yılların sonuna kadar devam etti… Daha sonra günümüze değin, “hayali ihracat skandalları” ile başlayan, “banka hortumlamaları” ile devam eden bir sermaye birikim modeline dayanan bir sınıf oluşturulmaya başlanıldı.

Ve nihayet ciddi bir ekonomik krizin, İMF paketi ile hazmedilebilir bir düzeye çekilmesinin ardından dinsel söylemleri ön plana çıkaran bir politik görüş tek başına ilk kez iktidara geldi.
Bir yandan türban, İmam-Hatip Okulları vb. dinsel söylemler, mağduriyet operasyonları ve sadaka demokrasisi (3) uygulamaları ile siyasal tabanını canlı tutan bu iktidar, asıl ve öte yandan, ihale mevzuatını defalarca değiştirerek devlet ve belediye ihaleleri, özelleştirmeler vb. ulusal varlıkları piyasaya sürerek kendi sermaye birikim-zenginleşme modelini ve kendi yeni sınıfını yaratıyor.

Kayırılmış uluslar arası ve yerli enerji, yol, köprü, alt geçit, viyadük, medya, maden, özelleştirme vb. ihalelerinde boy gösteren ve böylece gelişen bu yeni sınıf, henüz zenginleşme sürecinin başında olduğundan vahşi ve çok hırslı… Bu yeni sınıf genel olarak üretimden kopuk. Küreselleşmenin de etkisiyle giderek üretim gücü, faktörü olmaktan uzaklaşıp, sanayileşmesini henüz tamamlayamamış bir ülkede finansal avantajlar sağlanarak hizmetler ve ticaret sektörüne kayıyor. Kanun, kural, etik söylemler, sosyal haklar, sendikal haklar, sosyal adalet gibi “ukalalıklar” bu sınıfa hiç bir anlam ifade etmiyor. Bu sınıfa bazı politikacılar, bazı bürokratlar, bunların aile efradı, eşleri, kardeşleri, çocukları da katılıyor. Henüz tatmin olmaları ve de doyuma ulaşmalarının mümkün olmadığı görülüyor. Bu yeni sınıf, doğal olarak, çıkar ve istemlerini elde etmek, getirilerini ençoklaştırmak için,“uluslar arası eko-politik sistem” ile ne pahasına olursa olsun, artık “itaat” aşamasına varmış olan ilişkilerini sürdürmek zorunda. Kökleri, Cumhuriyetin ilk dönemlerine ve dayanan burjuvazi ise yoğun bir baskı ve tehdit altında… Bir kısmı, bu “saldırgan” yeni sınıfa alan açmak için tasfiye sürecinde… Topun ağzında...MUSİAD'ın, TÜSİAD'ı ziyaretini, ikna tur ve gayretlerini "kurdun kuzuya dil dökmesine" benzetmek mümkün...

Tabanın kayrılmayan kesimleri… Milyonlara ihale, iş, makam dağıtmak mümkün değil… Ama, onları grevci emekçiler, direnen, coplanan, sulanan, gazlanan işçiler arasında görmek mümkün… Acaba tarihsel “paradoks”, temel çelişki artık sezilebildi mi? Ya da anlaşılabildi mi? Ancak, bilinsin ki; artık “sadaka demokrasisi” ile dağıtılacak da pek bir şey de kalmadı…

"Deniz"ler biterken, son günlerdeki tüm gelişmelere herhalde bu paradigma, bu gözle bakmak gerekiyor...Ya herro, ya merro... Zorlu ve çetin bir mücadelenin finaline doğru hızla gidiyoruz...


(1)Djilas, Milovan; Yeni Sınıf, Çev: Sedat Ümran, İstanbul K.evi, 1982
(2)Işıklı, Alpaslan; Özyönetim ve Yugoslavya Deneyi, A.Ü.S.B.F.Yayını No: 456, 1980
(3)Umruk, Noyan; ”Sadaka Demokrasisi”, Cumhuriyet G., 2008
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1067
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Dr. Noyan UMRUK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x