Yeşil devrimle gelen kanser

Genel & Güncel Konular

Yeşil devrimle gelen kanser

İletigönderen tuba » Pzr Nis 27, 2008 11:54

Yeşil devrimle gelen kanser

Resim
Satpal Singh sabahleyin yatak odasın kapısından dışarı adım attığında ilk gördüğü şey, üzerinde tek bir toz parçasının bile olmadığı, pırıl pırıl parlayan traktörü. Evinin tam orta yerinde inşa edilen garaja geceleri iyice yıkanıp silindikten sonra yerleştirilen traktör, evin en gözde yerinde duruyor. Traktörün, Pencap'ı Hindistan'ın en zengin tarım bölgesi yapmasının bir işaret bu aslında. Satpal Singh'in ön bahçesinde beş altı inek hayatlarından memnun geviş getiriyor.

Ama bu cennete benzeyen topraklarda her şey öyle güllük gülistanlık değil.

Pencap'taki tarım uygulamaları hakkında sorular soruluyor bu günlerde.

Dünya gıda stoklarındaki bunalım gündemden düşmezken o yörelerde sorulanlara gelince...

Satpal'ın babası genç yaşında, 1999 yılında kanserden öldüğü zaman kimse, 1970'li yıllardan bu yana yöredeki tarım alanlarını refaha kavuşturmuş olan teknolojiden şüphelenmemişti.

Haşere ilaçları

Yeni tohum çeşitleri, haşere öldürücüler ve kimyasal gübreler kesinlikle verimi artırdı. Buna yeşil devrim dediler o zaman...

Ama bugün ineklerin yediği yiyecekler ile ürettikleri sütte yüksek düzeyde haşere öldürücü kalıntıları var.

Satpal'ın ineklerinin ve ailesinin içtiği suda da yine yüksek düzeyde haşere öldürücü kalıntısı bulunmuş. Satpal hem başarılı bir çiftçi hem de köyde yarı zamanlı sağlık koordinatörü olarak çalışıyor. Hepsinde şöyle veya böyle sağlık sorunu olan ve haşere öldürücü spreyleri kullanmaktan sonuçlandığını düşündükleri ölümlere tanık olan kişilerle tanıştırdı beni. Hepsi de o civarda yaşayan çiftçiler bunlar.

Dünyanın başka yörelerinde olduğu gibi buradaki sorun da, yeni tohum türlerinin yüksek verimine karşılık haşere öldürücülerin bir türlü etkin olamaması...

Organik tarımın adı yok

Kansere yakalanmış bir yaşlı çiftçi bana, buğdayına haşere musallat olmasını önlemek için neredeyse gece gündüz tarlalarına haşere öldürücü sıktığını söyledi. Haşere öldürücü spreylerin kutuları üzerinde nasıl kullanılmaları gerektiği yazıyor. Çiftçilerin üzerlerine koruyucu elbise giymeleri ve yüzlerine maske takmaları gerektiği bu talimatlarda açıkça belirtiliyor. Ama buralı çiftçiler koruyucu elbiseler giymedikleri gibi tavsiye edilen miktardan çok fazla haşere öldürücü kullanılıyorlar.

Kansere neyin sebep olduğu konusunda eskiden beri hep bir anlaşmazlık vardır. Ama Patiala kentindeki Pencap Üniversitesinde yapılan son araştırma yaş, alkol tüketimi, sigara gibi kanserin diğer olası faktörlerinin değil; kullanılan haşere öldürücü spreylerin kansere yol açtığı sonucuna vardı.

Çiftçiler bana, 1970'li yıllarda böyle mahsulün artmasına yol açan tohumları hazırlayan bilim adamlarının şimdi kendilerine yeniden yardım etmesini istiyor. Daha fazla sprey kullanmalarına rağmen mahsulün azalmasından yakınıyorlar.

Dünyada petrol fiyatları arttığı için kimyasal gübre fiyatlarının artması da bir başka şikâyet kaynağı.

Kimse organik tarım diye bir şey duymamış.

Komşu Pakistan'da yerel televizyon haberlerinde her gece değirmen sahipleriyle ve çiftçilerle mülakatlar yapılıyor, unun piyasa fiyatı sürekli izleniyor. Polis halkın evinde un depolamasını önlemek için müdahale bulunuyor, karneler hazırlanıyor, Dünya Gıda Programı, yeterince yiyecek bulamayanların sayısının 77 milyona, Pakistan nüfusunun yarısına ulaştığını haber veriyor. Dünya Gıda Programı yiyecek fiyatlarındaki artışın dünyadaki en yoksul halkları etkilediğini, Pakistan'dan çok daha yoksul ülkeler olduğunu vurguluyor.

Bunun siyasi sonuçlarını da şimdiden görmek mümkün.

Kuzeyde Taleban ve el Kaide'ye destek artmaya devam ediyor.

Hükümet, yeterince gıda sağlamadığı için suçlanıyor.

Sınrın ötesinde Afganistan'da daha çok yakınlarda, gıda fiyatlarının artmasında suçun Amerikanın öncülüğündeki işgale yüklendiğini kendi kulaklarımla duydum.

Şimdilerde tüm yörede en çok konuşulan radikal çözüm yolu hükümetin çiftçilere doğrudan destek vermesi, sübvansiyonların, yolsuzluk yapılmadığı sürece yararlı olabileceği...

Malawi örneği göz önünde tutulursa gerçekten bunun yararlı olabileceğini söylemek mümkün.

Kim bilir belki açlığı yenmeyi başaran bazı ülkeler şimdi zorda olanlara yol gösterebilir.


http://www.bbc.co.uk/turkish/fooc/story ... ndia.shtml
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

İletigönderen kaye » Pzr Nis 27, 2008 12:53

Kuzeyde Taleban ve el Kaide'ye destek artmaya devam ediyor.

Hep aynı metot, dünyanın her yerinde, özellikle de müslüman ülkelerde..
İnsanları; kendi çıkarları doğrultusunda oluşturdukları eğitim, tarım politikaları vb. sonucunda fakirleştirerek veya "Siz fakirsiniz" ya da (bölgesel olarak) "Sadece siz fakirsiniz", "Din, işte bu kitaplarda, bu şeyhin anlattıkları gibidir" diyerek etnik ve dinsel teröre yönlendiriyorlar.
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

İletigönderen tuba » Pzr Nis 27, 2008 13:24

Hem de işin ironik tarafı batı bugün, kendi dışında dünyanın geri kalanında bilinçli olarak uyguladığı fakirleştirme ve eğitim politikalarının bedelini ödüyor kendi toplumlarında (göçler sonucunda kendi toplumsal düzenlerinin bozulması, azınlık gruplarda artan şiddet ve suç olayları ve bunları araştırmak için harcanan milyarlar vs.) fakat ne yazık ki faturayı da yine bu toplumlara ve geldikleri kültüre kesiyor. Eskiden özellikle zenciler için "vahşet altkültürü" tezini geliştirmişlerdi, bugün de benzerini müslümanlar için yapıyorlar...
Kullanıcı küçük betizi
tuba
Üye
Üye
 
İletiler: 1113
Kayıt: Cmt Ara 29, 2007 21:09
Konum: Güneşin doğduğu yerden...

İletigönderen sessiz sedasız » Pzt Nis 28, 2008 4:41

Çiftçiler bana, 1970'li yıllarda böyle mahsulün artmasına yol açan tohumları hazırlayan bilim adamlarının şimdi kendilerine yeniden yardım etmesini istiyor. Daha fazla sprey kullanmalarına rağmen mahsulün azalmasından yakınıyorlar.


bu ifade zamanında abd tarafından bizim ilk okul çağındaki çocuklara yapılan süt tozu yardımını,bundan sonra anadoluda çocuk felçlerinin inanılmaz bir oranda artmasını ve daha sonra abd den bu durumun önüne geçebilmek için de aşı ithal etmemizi getirdi aklıma.
şu anda da bezer birşeyin coca cola firması tarafından turkuaz su aracılığıyla yapılmaya çalışıldığını duydum.turkuaz su bursada ovalardan çıkarılıyormuş ve mineral açısından çok kalitesiz bir su imiş.ve firma bu suyu fabrikalarında minerak bakımından zenginleştirerek(içine daha başka neler konulduğu bilinmiyor) piyasaya bedava olarak dağıtıyormuş.bedava dağıtıldığını da bizim bakkal amcadan teğit ettim :D ilerde sadece Türkiye ve benzeri gelişmekte olan (yani gelişmeyen) ülkelerde yeni hastalıklar çıkarsa şaşırmamak lazım.
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x