12 Nisan 2011 yılında yazdığım bir yazımı sizlerle paylaşmak istedim…Sevgi ve saygılarımla…
ABD Dışişleri Bakanlığı, 2010 yılı İnsan Hakları Raporunu açıklamış. Çok vahim bir tablo çizmiş, Türkiye için. Bakın ne demiş;
Yargı bağımsızlığı ve basın özgürlüğü konularında sınıfta kalmışız. Ayrıca;
İşkence
Hak ihlalleri
Adil Yargılama
İfade özgürlüğü
Kadına şiddet konularında zayıf not almışız.( Yıl 2012 değişen bir şey yok...)
Erdoğan, Türkiye’yi ziyaret edecek ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a “Bu nasıl bir rapor” diye soracağını söylemiş. Bence demesin, listeye bir de “anlama özürlüler” eklenmesin. Raporun nasıl olduğu açık ve seçik ortada. Hatta anlaması kıt olanlar için örnekler de verilmiş…
“5 Ocak’ta Adana Cezaevi’nde tutulan 32 çocuğun aileleri, gardiyanların çocuklarını dövdüğü ve yaralarına tuz bastıkları yönünde bir basın açıklaması yaptılar.”
“Bazı Hükümet üyeleri ve bürokratların yaptıkları açıklamalar yargı bağımsızlığını etkiledi.”
“26 Şubat’ta Başbakan Erdoğan, medya patronlarının ekonomiye zarar veren negatif yorumlar yazan köşe yazarlarını kovması gerektiğini söyledi.”
“Töre cinayetleri ve tecavüz yoluyla kadına karşı şiddet yine büyük bir problemdi. 27 Ekim itibarıyla Hükümetin oluşturduğu acil telefon hattına 8 bin 704 kadın başvurdu.”
Bu raporda belirtilen örnekler Tanzanya’da değil Türkiye’de yaşanmış…
Başka raporlar da var;
IMF raporu var. Bütün Avrupa ülkelerini ilgilendiren önemli bir rapordur. Değeri yüksek bir rapordur. Türkiye’ye sermayenin akıp akmayacağını belirleyen bir rapordur.
IMF’nin Türkiye raporu iyi ise Hükümet övünür ve her fırsatta bu raporu öne sürer. Kötü ise “Bu nasıl bir rapor” deriz. Ve IMF Başkanının ifadesini almaya kalkarız… Böyle bir yaklaşım bize yakışır mı?
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Raporu var. Mesela bu örgütün bir raporunda; “Türkiye’de genç işsizliği oranı dünya ortalamasının iki katından da fazla. İnsanca bir yaşam için çalışma umudunu tamamen yitirmiş bir kayıp nesil ortaya çıkabileceği uyarısında bulundu.”
AHİM Raporu var,
Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonu (ECRI) raporu var,
Avrupa Konseyi raporu var,
Venedik Komisyonu raporu var…
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) raporu var. Örneğin;
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) elde ettiği raporu yayımlayan IPI açıklamasında, “Türkiye, halen 57 gazeteciyi cezaevinde tutmaktadır. Bu sayıda tutuklu gazeteci dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur. Geçtiğimiz aralık ayında liste başı 34’er tutuklu gazeteci ile Çin ve İran çekmekte iken Avrupa Birliği adayı Türkiye beş ay sonra bu sayıyı neredeyse ikiye katlamış ve ülkenin basın özgürlüğü taahhütleri ve demokratik imajının meşruiyeti konularında soru işaretleri yaratmıştır” görüşlerine yer verdi.
“Bu nasıl rapor” kardeşim, denilebilir mi? Rakamlar ortada?
Bu raporlar o Ülkenin ekonomisini, adaletini, özgürlüklerini, demokrasisini ölçen önemli verilerdir…
Biz ne kadar “Bu nasıl rapor” diye avaz avaz bağırsak da Demokratik ve özgürlükçü ülkeler bizi yakinen izlemektedir…
”Bu nasıl rapor” diyeceğimize, laf yarıştıracağımıza icraatlarla demokrasiyi, özgürlükleri, adil yargılamayı sağlasak, İşkenceye dur desek, İfade ve basın özgürlüğünü güvence altına alsak, kadınlarımızı koruyabilsek de gavurun ağzına düşmesek, rezil olmasak…
Yıl 2012 değişen ne var?
Mehmet Ali Tanrıverdi...