
(ÜLKENİZDE CUMHURİYET’İNİZ VARSA,KALDIYSA KUTLAYINIZ!
YOKSA KENDİNİZİ HİÇ ALDATMAYIP,YIKANLARLA SAVAŞINIZ!)
Cumhuriyet’i kutladığımızı sanıyoruz…Ancak Cumhuriyet’in aslında 1980’lerden başlayan düzlemde :2007’de yıkılmaya başladığını ve 10 senedir de içinde yaşamadığımıza şahitlik ediyoruz…
Anayasa mahkemesine 1990’da Özal tarafından iliştirilmiş bir İBDA-C kökenli Anayasa Mahkemesi başkanı 2007’de AKEPE kuşatması ve F tipi örgütlenmesi ile seçildi.Ardı sıra çıkarılan torba yasalarla hukukun bağımsızlığını,hukuk devletinin güvenliğini ve güçler ayrımını ihlal eden düzenlemelerle tek tipleştirilen hukuk düzeni ;hukuk temelindeki devletin milletiyle bağımsız bütünlüğünü tehdit eder hale gelmiştir.
Yürütme’nin eylem ve işlemlerine karşı hiçbir savcı , hakim,devlet memurunun işlem yapamaz hale geldiği bir düzende hukukun olduğu hiçbir kesimde savunulamaz.Yaşatılan hukukun kavramsal tarifi sadece ‘’Oligarşik Hukuk’’ ile özdeştirilebilir.
Anayasa’nın Maddeleri mi Değiştirildi?
I. Devletin şekli
MADDE 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
II. Cumhuriyetin nitelikleri
MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti
MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır.
Millî marşı “İstiklal Marşı”dır.
Başkenti Ankara’dır.
IV. Değiştirilemeyecek hükümler
MADDE 4- Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Türkiye bir Cumhuriyet midir?
Sadece oligarşinin hak ve özgürlüklerinin yürürlükte olduğu ve bunun olmadığı için karşı iddiada bulunan veya bu durumu Anayasa’nın m.34 kapsamında İrade açıklamasıyla protesto edenlerin kovuşturmaya uğrayarak ,delil olmaksızın organize suç kapsamına alınarak,Özel Mahkemelerde yer aldığı tek rejim:Despotizm değil midir?
O zaman Cumhuriyet nerededir?Dağa açmış ve koyunlar tarafından içirilip bitirilmiş midir?
Anayasa’ya aykırı kökten değişimleri referanduma bile sokmadan direkt zorla kabul ettirilme şekli despot ve faşist yönetimlere ait değil midir?.
Türkiye’de bu zaman dek iki başlı bir yönetim yoktur diyen Erdoğan’ın Anayasa’nın 8 maddesini ihlal ettiğini söyleyebilecek bir danışmanı mı yoktur?Yoksa hukuku artık kale alınmadığı yeni bir dönem mi yaşanmaktadır?
Anayasa’nın 13-15-15-16. maddelerini ihlal eden başbakan’ın temel hakları bir bayram kutlamasında sınırlandırma,durdurma ve ya kaldırmak için yasal dayanak sahibi olduğu neden muhalefet dahil göz ardı edilmektedir?Birileri olmayan hukuk düzeni varmış gibi;kimi kandırmaktadır?
Anayasa’nın tüm maddelerini bir makale kapsamında teker teker değerleme yerine;sadece hangi maddelerinin Akepe zamanında yürürlükte olduğunu akılcıl olarak sormak istiyorum?
Peki Anayasa’nın uygulanmadığı bir Cumhuriyet; Cumhuriyet olabilir mi diye işaret ediyorum!
İllegal örgüt ve yasak yerin tanımı nedir?
Kendi başlı başına hukuku çiğneyen bir yaratığın kavramlaştırma ve yasaklamaları neyi önleyebilir?Ya da Halkça meşru olanı yasaklamaları geçerli midir?
’Siyaset’i sadece oligarşik anlamda gücü ele geçirmek kullananın halkça meşruluk sınırları elbet tükenir ve tüketilir…
Sosyal mukaveleyi darmadağın eden bir iktidarın ayakta kaldığı asla görülmemiştir…
Vatandaşa terörist,teröriste asli kurucu güç’’vatandaş’’ muamelesinin yapıldığı bir ortamda;
Teröristlerin kabartılıp,vatandaşa karşı kimyasal silah ve cebri güç kullanılıyorsa,bu ülkede bir şeyler yıkılmıştır aslında…
Terörle mücadele Kanunu’nda bölücü örgüt propagandasının bile serbest bırakılıp,TSK aleyhine EMASYA planının kaldırılarak, terörle mücadelede takibin F tipi Vali onayına bırakıldığı ortamda terör bitebilir mi acaba?
2005-2008 Milli Güvenlik Belgesini incelemeyen varsa;yenilenen belgede Türk Milliyetçiliği ,Ulusal düşünce ve kuruluşları iç tehdit kapsamında değerlendiğini neden birkaç muhalif kalem dışında kimse konuşmaz asla?
Teröristlerin pişman oldum deyip ,şişman olasıya dek kebaplarla ağa olduğu düzende,30.000 kişinin katili ağır müebbet hapse mahkumken;yatlarda ,misafirhanelerde, işbirlikçilere akıl vermeye başlamış ve otorite sahibi olarak hala örgütünü yönetiyorsa;bu ülkede iktidarın Türk Milleti adına hükmetmesi söz konusu değildir açıkça…
Akepe Millet Vekili İdris Bal 29 Ekim gecesi TRT ekranında utana utana beyin yıkamakta:Darbelerin olduğu yerde Demokrasi olmaz diyor ama ;halkın istemine zorla cebirle yasak getirenin ve devletin halk için olan gücünün halka karşı konumlanmasını darbe olarak görmüyor???
28 Şubat’ı eleştirenlerin darbeye karşı olduklarını söyleyenlerin ;neden muhtıra verenlerin ve çocuklarının Çalık ve Zeynel Abidin gibi Başbakan’ın akraba ve yakınlarının şirketlerinde çalıştırıldığını tabanına anlatmıyor?
28 Şubat’ın gerçek şifresinin İsrail ve Akepe olduğu hala anlamlandırılmıyor ve çok az kişi dile getirebilmiştir…
Ilımlı İslam’ın ardındaki sır;ağır ateşte kaynatılan tencerede ‘’Haşlanan Türk Milleti Gerçeği’’dir..
Millet kelimesinin Arapça anlamı kabile Araplardaki lafzıyla Ümmet demektir:ılımlı İslam projesinde kendini milliyetçi göstermeye çalışan ülkenin üzerine çöken ‘’Sis Perdesi’’ sadece ‘’Ümmetçi’’dir…
Tıpkı yabancı Pasaport’lu Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ‘’ Arap kökenlerimize dönmeliyiz ‘’fikrini salık verdiği gibi:
Müslüman adı altında Sami kültürünün hakimiyetinde, ancak Aram kültürünün milliyetçiliği güdüldüğü bir ‘’Eşariye’’ zihniyetinin tahakkümü ile darbeler içine sürüklenmektedir…
Darbecilere karşıyım diyenlerin de karşı darbeciliği de burada anlamlanıp; karşı darbe yoluyla ülkeyi B.O.P. planında bölme amacı , artık akıllarda şekillenmektedir…
Gerçek illegal ve yasaklanması gerekenler kim?
27 Ekim’de Sabık İçişleri Bakanı’nın Emniyet Müdürlükleri’ne Ankara’ya ulaşım ve toplanmayı önleyin talimatı Anayasa’nın Seyahat Hakkı ,Gösteri ve toplantı hürriyeti ile birlikte Milli Bayramların kutlanması esaslarına tamamen zıtken,illegal emri verenin soruşturulması gerekirken vatandaşa soruşturma açan bir hukuk düzleminde Cumhuriyet tanımlaması yapılabilinir mi?
Devlet namına erkini TBMM’ye sormadan Anayasa’ya aykırı olarak terörist güçlerin ülkede mülteci zarfıyla yerleştirilmesi,silahlandırılması;Türkiye –Suriye kutuplaşması amacıyla ABD piyonluğu yapanların,Füze Kalkanı ile ABD jandarmalığı peşinde koşan;ülkesini Federal Türkiye özleminde ırkçılık ve mezhepçilik yaparak bölmeye çalışan ve vatandaşını dış tekellere pazarlayan ve ülke üreticisini yok eden zihniyet zaten terörist hükmünde değil midir?
Bunun karşısında yer alan tüm vatanseverleri, hapishanelere tıkıp ;savunma haklarını bile gasp ederek sadece İşgal dönemlerinde yaşanabilecek esir alma –görevden el çektirme –tecrit hadisesi sadece sömürgeci zihniyetlerdeki gerçek terörist sıfatında saklıdır!
TGB, kabukta Atatürkçü mü?
İktidar,asıl adı Tüm Gençlik Derneği olan TGB’yi , içindeki Atatürkçülüğe hizmet eden görünümdeki gençleri yasadışı ilan ederek,hedef gösteriyor...
Vakayı sadece ‘’Dinazorlar’’ gibi etki ve Tepki olarak değerleme olarak görürsek yanılırız.
Akepe ,Türkiye isminin kullanımının izne bağlı olan, (Bakanlar Kurulu kararı gereken) bir legal örgütlenmeyi kullanarak Atatürkçülüğü yasadışı bir düşünce haline sokmaya çalıştığını anlamalıyız.
Cumhuriyet ve Ata’ya ,milli Bayramlara saygı gösterileri dışında TGB’nin Suriye ile savaş haricinde bir ‘’Kürt Azınlıklaştırma Açılımı karşıtı veya ‘’Askerin Esaretine Karşı’’nitelikli bir eylemi görülmemekte…Acaba Atatürkçülüğü Marksist ve Komüncü göstererek yasadışı ilan etmek gibin menfaatine…Aslında her şey üst örgütlenmesini İşçi Partisinin yaptığı TGB’nin saklı düşüncesinin de görülmesinde…
PARANTEZ İÇİNDE ÜNLEM:(!)
İŞÇİ PARTİSİ MİLLİ BİRLİK VE KARDEŞLİK BİLDİRİSİ 30 AĞUSTOS 2012
Madde 7. Demokratik hakların hukuku ve hayata geçirilmesi
Kürt sorunu demokratik haklar açısından esas olarak çözülmüştür. Bütün Türkiye halkının fedakâr mücadelesiyle kazanılan, yurttaşların her alanda eşitliğini, Kürtçe öğrenme ve Kürtçe yayın gibi demokratik hakları hukuki güvence altına almak ve fiilen hayata geçirmek, bir kamu görevi olmak yanında yurttaş sorumluluğudur.
Madde 8. Köyden ve mahalleden TBMM'ye kadar halk yönetimi
Bütün yurttaşlarımızın ırk, cinsiyet, din, mezhep ayrımı gözetilmeden, ağalık, beylik, şeyhlik gibi Ortaçağ bağımlılıklarından kurtulmuş olarak, köyden ve mahalleden Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne kadar ülke yönetimine özgürce katılmasını sağlamak ve halkın her düzlemde ve alanda yönetimini kurmak, önümüzdeki büyük görevdir. Kürdümüzü, milletimizin ve halkımızın bir parçası olarak Türkiye'nin halk yönetimi için mücadeleye ve hep birlikte hükümet olmaya çağırıyoruz.
( http://www.bolugundem.com/habergoster.php?id=58115 )
TGB’yi eleştirmemin tek amacı birleşmeyi engelleyen temel kabullerinin Atatürkçülüğü İ.P. tekelinde ve Perinçek düşüncesinde yorumlamasından ibarettir.
Sol veya Sağ Atatürk nitelemeleri Atatürkçülüğü dönüştürür, ki dönüştürmüştür…Hani nerede diyenlere ADD ve tepkisiz sözde Kemalist örgütlerin sessizliğindeki şuursuzluk cinayeti ile özdeşleşmiştir.
Emperyalizme kısık ses vermek,emperyalizme gizli destek ile aynı anlamda çözüşür…
Bunun anlamı TGB’nin ‘’Kürtçe Türk Kürt Kardeştir ‘’halklarcı sloganlarında gizlidir…
Türkiye’yi kuran halka Türk Milleti diyen Ata’dan, TGB daha mı ileridedir?
Türk-Kürt ayrımlaştırması sadece emperyal zihniyetin amacına hizmet etmektedir.
Saklı kabulde beyinleri yıkama amaçlı gerçek:Kürt Türkleri’nin Türk Milleti’nin içinde olduğunun reddedilmesidir.Bu düşüncede olan bir ideolojinin de Açılım karşıtı veya Kürt Milliyetçiliği’ne karşı konumlanması beklenemez.
Çünkü Leninist çizgide zaten Self Determinasyon hakkı tüm halklara özellikle Sovyet Cumhuriyetleri’inin genişlemesi için en başta öngörülmüş gizli bir hamle olarak kabul edilmiştir.
Bunun aksi tarafında olduğunu ifade edenlerden ricamız:’’Eylemlerinde Göstermeleridir!’’
Tam Bağımsızlık Kelimesinin Gerçek anlamı yaşatılmalıdır!
Tam bağımsızlık lafzının Sosyalist terminolojideki karşılığı ‘’Sadece Sosyalist Cumhuriyetler Tam Bağımsızdır’’ jargonudur.
Bu sapkın jargonun günümüz Atatürkçülerini yanıltması ve Atatürkçülüğü sola mal etmelerindeki temel koşullanma ise 1950’lerin Sağ-Sol tuzaklaması ve gençliğin bu dönemden başlayarak emperyal amaçlar için Rus ve ABD tarafından bölünmesidir.
ABD yayılımının İnönü ile başladığının unutulması Menderes ile başladığının yanılgısı Saratoga’nın gelişinde ve ABD ve Fransa ile yapılan ikili anlaşmalarda saklıdır.
Türk gençliği kişilere bağlı Siyasal düşüncenin sapkınlığını yaşamaması için ‘’Tarih’’ini okuması şarttır.
Atatürk’ün ne sağ ne de sol olmadığı ;asılda omurgayı meydana getiren düşünceyi taşıdığı anlaşılmalıdır.Yoksa popülist propagandalar eşliğinde bir gençlik daha Akepe eliyle sağ-sol kutuplaşmasını yaşayacaktır.
Sol yönelimi öven Atatürkçülerin Ata’nın 1920 ile 1938 yılları arasında Komüncü tevkifleri ile beraber neden TKP’yi kapattığını;
Sağ yönelimde olan Atatürkçülerin de Ata’nın neden Türk Ocakları’nı hangi sapkın amaçlara karşı Halkevleri’ne çevirdiğini (şimdiki Halkevleri ile alakası yoktur) öğrenmesi şarttır.
İşte bu düşünsel kapanda ABD idaresindeki sözde Milli Eğitim gençliği yarattığı boşlukla kutuplaştırmıştır.
Bu Boşluğu legal ve legal olmayan örgütler kullanarak gençliği asıl amaçtan uzaklaştırmıştır…
Yoksa salt TGB veya İ.P.nin karşıtı olmak gibi karalayıcı olma amacımız yoktur.
Karşı olduğumuz tek yan:Atatürkçülüğün Dönüştürülmesi ve bünyesinden farklı anlamlandırma gayretleridir.Atatürkçülüğün dönüştürülmesinin imkansız olduğuna dair kabulümüzde ise,bunun sadece geçmişte olduğu gibi muhalefetin bölünmesinde ve fraksiyonelleştirmesinde ancak İ.P.nin desteksel anlamda işine yarayacağı da göz önündedir…
Gerçek Atatürkçü Düşüncenin Örgütlenme İhtiyacı!
Bugün Ana ihtiyaç :Cumhuriyet’in yıkılmaya çalışıldığı bugünlerde;Atatürkçü temelde ,Atatürkçü siyasal anlayışını sağ - sol konumlandırması yapılmayan, bir legal teşkilatlanma gerekliliği olduğu açıktır;ki Türk Toplumu buna açtır!
Toplumsal gelişim içinde milletin asgari müştereklerini savunmayan bir gücün milleti tam olarak temsil edebilmesi ve milletten destek alması ‘’Pareto Optimu’muna göre de imkansızdır.
Millet’in değerlerine ve Atatürkçü kazanımlara sahip çıkanın ;sadece menfaatsizce millet için çalışanların hakkı:Ulusal Destek olmalıdır.
Aristokrat ,oligarşik ve Baba-erkil bir siyasi geleneğin yıkılması ; Türk Siyaseti’nin yeniden halka dönük ve halk için yapılanmasını da beraberinde geri getirecektir.
Bu ayrımda en önemli önderlik koşulu ise;siyasi ve kişisel geçmiş olmalıdır…
Cumhuriyet Eğer Savunulursa kurtulacak ve yıkılan parçalarından yeniden kurulacaktır!
Hakkari’de bayrak açsanıza diyen Başbakan ,teröre verdiği moral ve destekle açığa çıkmıştır.
Hakkari’de neden Türk bayrağı açılamadığının anlamı B.O.P. için uyguladığı açılımdır!
Cesaretten bahseden Başbakan Erdoğan,neden halkın içine 200 yakın korumayla çıkmaktadır?
Yoksa hain olduğu için vurulacağından mı korkmaktadır?
Yürütme’nin başındaki ikilik yoktur diyen insan acaba hiç Anayasa okumamış mıdır?
Yoksa zaten bu kadar fakir bir ülkede bu kadar fahiş harcama yapan İngiliz Yetiştirmesi insan o halde neden başımızdadır?
Ulus’ta Ulus’un maneviyatına darbe vuranlar,Ulus’un darbesiyle maddiyatlarından vurulacaktır!
Cumhuriyet’in temeline düşmanlık edenlerin temelleri açığa çıkmıştır!
Şimdi uyanan Türk halkı zalime hakkını yağmur gibi yağdıracaktır!
Serdar Ateş
31.10.2012
twitter :@ates_serdar
Facebook:https://www.facebook.com/yazarserdarates