“Yumrukatör” / Selcan TAŞÇI

“Yumrukatör” / Selcan TAŞÇI

İletigönderen Balasagun » Cum May 16, 2014 12:56

“Yumrukatör”

Resim
- Sene 1862...

- Hı?

- İngiltere diyorum İngiltere... Bir göçük olduydu bildin mi; 204 ölü!

- ...!

- Sonra bir gün... Yıllardan 1866... Duyduk ki kömür tozu patlamış; 361 işçi kardeşim sizlere ömür bu sefer...

- Yani?

- Yani diyorum olur böyle şeyler...

* * *
- İki sıra koruma da dizmiştik “milli yas”la arasına ama, kafasına etten duvarı aşan bir “yuh” mu çarptı acaba?

- Devreler mi yandı?

- Usta!.. Ustacım!.. Bugün günlerden ne, hadi söyle bu Yusuf yüzlü kuluna! (Yok ya bu hiç uymadı; en iyisi bir çizik atın siz cümlenin “sıfat tanımlaması” içeren kısmına!)

- İlim çağ atladı, teknik çağ atladı, bilgi çağ atladı; 250 yıllık tecrübe farkı; 2014’teyiz uyan usta, ne oldu böyle sana!

* * *
Hayır nedir bu panik onu anlamadım ben de!..

Afyon’da “cadı avıysa cadı avı” diye ta “Orta Çağ”dan seslenmişti; üç günde nereden baksanız 400 yıl birden yaklaştı günümüze...

“Usta” da olsa bir Dr. Emmett Brown değil yani; yavaş yavaş...

Ki bakmayın iyidir 1800’ler; hiç oynamasanız algısının “zaman ayarları” yla da içselleştirebilse keşke “insan hakları”nın -en temeli yaşam hakkı- kavramsallaştırıldığı o yılları!

Yoksa -çoğu “McCarthy sendromu” na yordu ama- korkarım ki kafa hâlâ orada;

Engizisyonda!

“Kader...”, “Takdiri ilahi...”

Kabalık, kabadayılık ne ki;

İnsafsızlık, vicdansızlık, kalpsizlik, acımasızlık, zorbalık, zalimlik “hakim dini” zemine oturttuysan hepsini bir avazda meşrulaştırabilirsin orada; uysa da, uymasa da!

O “tekme” mesela...

Adamcağız acıyla bir “Allah belanızı versin!..” filan dediyse es kaza;

Hiç kaçarı yok, cadıdır cadı!

O “yumruk”...

Kadıncağız, feryat figan “Allah’ından bul...” dese...

En somut delil işte;

- Avlayın; kaçırmayın gelsin benim yanımda da söylesin!

- Nereden bulacağız şimdi “arena” yı, “böğüren boğa” düzeneğini; süpermarkete getirin bari!

Orta Çağ mantığında, bir “cadı”nın en belirgin özelliği “beddua”ya başvurmasıydı;

Soma’nın neredeyse tamamı!

* * *
Aklı almıyor “çağımız” insanının tabii;

Vurulmuş zaten...

Bir de sen nasıl vurursun, kol-kanat germen gerekirken!

Yıkılmış zaten...

Bir de sen nasıl sürüklersin yerlerde, başının üstünde taşıman gereken yerde...

Çığlık mı; atsın... İsyan mı; bırak bir rahatlasın...

Senin duymaya bile tahammül edemediklerini; o içinde tuta tuta nasıl yaşasın!

Ama, yok... Çocuk mu, kadın mı, hamile mi, oğlunu mu kaybetmiş, babasını mı, eşini mi, kardeşini mi; tarifsiz kederler içinde miymiş; hiçbiri geçer akçe değil mahsur kaldığı o Orta Çağ dehlizlerinde!

Haklı mısın, haksız mısın ne gam!

Harlı ateşlerle dilini de dağlar...

Ayaklarına taş bağlayıp denize de atar...

Kurtulmayı başaramaz da ölürsen; anlar ki masumdun!

Seni kutsar, saygıyla anar, arkandan üç gün yas bile tutar...

Trajikomik ama gerçek; kurtulamaz da ölürsen ikna oluyordu “cadı” diye yaftaladığı kişinin masumiyetine öykündüğü devrin muktedirleri!

Anladın mı şimdi “güzel ölüm”le neyi kastettiklerini!

Bir tür azatlık; ebediyen gazabına uğramama garantisi!

Selcan TAŞÇI, 16 Mayıs 2014
selcantasci@gmail.com
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x