YUNAN ADALARI

YUNAN ADALARI

İletigönderen Feza Tiryaki » Prş Eyl 07, 2017 17:03

YUNAN ADALARI

“Yunanlı, Yunanistan halkından veya bu halkın soyundan olan kimse.”

"Yunan, Yunanistan'da yaşayan veya Yunanistan halkından olan kimse, Yunanistanlı, palikarya."

Üstteki tanım TDK’nin altmışlı yıllardaki bir eski basımından, alttaki de TDK’nin bilgiağı sözlüğünden alıntı. Birincide Yunan diye bir tanımlama yok, Yunanlı denmiş. Eski basım tarih kitaplarımızda Kurtuluş Savaşı anlatılırken Yunan’dan, Batı Cephesinde, İngiltere’nin besleyerek üstümüze saldığı “Yunanlılar” diye söz edilir. Kitaplarımızda Türk ve Yunan adı şu şekilde geçer:

“Sakarya’da yenilen Yunanlılar...” Türk ordusu taarruz hazırlıklarına başladı...” “Batı Anadolu’nun Yunanlılardan temizlenmesinden sonra...”

Büyük Taarruz ve Başkumandan Meydan Muharebesi sonunda (30 Ağustos 1922) kazanılan zafer anlatılırken Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, yüce Atatürk’ün ordumuza verdiği şu buyruk unutulabilir mi?

“Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”

“Türk Ordusu” bu buyrukla Yunanlıları İzmir’e kadar kovalar. Yunanlıların kaçarken geçtikleri köyleri, ilçeleri yakıp yıkmaları, ekin tarlalarını bile biçilemesin diye yakmaları, kadına - kıza tecavüzleri, savaşta Türk’e ettikleri akıl almaz kötülükler, yaptıkları kırımlar ders kitaplarımızda pek anlatılmaz. Yine de bu acı gerçekler ulusumuzun belleğinde yaşar, algısından silinmemiştir, yeni kuşaklara kulaktan kulağa aktarılır, yazılır, meraklısı öğrenir...

Tarihimizi bilmeyenler, bilip de unutanlar, kuyruk acılılar, çıkarı için böyle aptal rolü oynayanlar veya gerçekten akılsız olanlar, televizyon izlemekten tatlı su sazanına dönüşmüş alıklar da atalarımıza saygılarını gösterecekleri, geçmişi anacakları, “Büyük Zafer’i” kutlayacakları, İzmir’in kurtuluşuna kadar süren günleri yeniden yaşayacakları bugünlerde, yığın yığın toplaşarak Yunan’a can damarı olmaya, onları beslemeye, ödüllendirmeye Yunan adalarına (?) gezmeye, eğlenmeye giderler.

Gazetelerimizin magazin sayfalarında, şarkıcı, oyuncu, sosyetik ünlü, işadamı tayfasının ballandıra ballandıra anlatılan çirkin, iç bayan, bıktırıcı haberlerinin yanında hemen her gün şöyle bir mekan haberi de okuyabilirsiniz:

“Yunan adası Mikanos’ta kutlama.” “Yunan adası Mikanos’ta tatil. “

Yine bir oyuncu yarı yaşındaki yeni karısıyla şu satırların altında artistik bir poz verir: “Yunan adası Samos’ta taş ev aldı.” Ne iş gördüğü belirsiz bir çıplak ünlü için,”Yunan adası Mikanos’ta ev kiraladı.”yazarlar.

” Malum, sosyetenin yeni adresi Yunan adası Mikanos.” diye söze başlayan gazeteci de var. Bil artık, öğren, bu bir gerçek diyor yani... Sonra ver haberi, öv Yunan’ı, oraları anlat baba anlat... Bunlar artık alışıldık haberler:

“İki günde yedi bin Türk Yunan adalarına gezmeye gitti.”

“Bodrum’a gelen Türklerin bir bölümü günübirlik tatil için altı mil mesafedeki İstanköy adasına geçti. Gümrük kapısındaki ofiste hizmet veren iki Yunan polisi iki bin iki yüz Türk’ü 38 derece sıcakta saatlerce bekletti.”

Şımarık iş adamları da bu yarıştalar. Yatlarıyla oraları dolaşan dolaşana. Yatlarının adlarını bile Yunancaya benzetmeyi bir şey sanır kimisi. İşte haberi: Bilmem ne holdingin “veliahtı” eşine on milyon avroluk yat hediye etmişmiş – bundan bize neyse- yatın adı, dilimizi koruyan bir kurum kalmadığından olmalı, “Esosh” diye kayıtlı imiş.

Böyle her gün, Yunan adaları haberlerini, Yunan adaları (!) sevdamızı gazetelerde okurken, bu iktidar döneminde, son yıllarda yüz altmışın üstünde adamızı Yunanistan’a kaptırmamızın nedenini de anlar gibi oluyoruz. Akdeniz’de yol tabelalarına yazılan eski Yunanca yer adlarını görmeyen bilmeyen mi var? Kaş’ın bile yol kıyıları mavi- beyaz boyandı. Meis adası buradan besleniyor. "Ne olacak ha biz, ha onlar..." Zaten buralar eskiden (?) onların değil miymiş. Antik çağda, şu tanrı şurada yaşarken, şurda şu tanrıyla şunlar savaşırken... diye anlatılan masalları “kültür” diye bizlere benimsetmediler mi? Ne olacak, kardeş kardeş gider gezeriz adaları. Ha bizim olmuş ha onların... Aramızda bir adanın lafı mı olur? Kıbrıs da, gelecekte onların... Bugün değilse yarın... Hem Kurtuluş Savaşı diye bir savaş yapılmadı ki bazılarına göre. "Yapıldıysa bile keşke yenilseydik... " Böyle demediler mi bazı önde gelen iktidar partisi yöneticileri? Ankara’da, bu iktidarca ilk adı değiştirilen müze “Kurtuluş Savaşı” müzesi değil miydi?

Bakınız en çok okunan gazete denilen “Posta”nın yazarlarından bir kadın yazar sizin, benim gibi kafasını başka derdi yokmuş gibi bu konuya takmışlara, bu Yunan adası aşkını köşesinde ne güzel açıklamış:

“Tatili, birkaç yıldır yaptığım gibi bir Yunan adasında geçirdim.” dedikten sonra madde madde bunun nedenlerini sıralamış. Okuyanın bilgisi görgüsü tavan yapmıştır artık:

“Çünkü bir Ortadoğu ülkesinde değil, Avrupa ülkesinde tatil yapmak istiyorum.”

Bunu bir yabancı söylese anlarsınız da bir gazeteci kendi ülkesi için, bize yeri geldiğinde Yunanistan başbakanının bile “Barbar Türkler” diyebildiği aslında kendileri “barbar” Yunan için nasıl söyler? Avrupalıymış Yunanistan. Ne yakıştırma ama... Biz ise Araplaşma yolunda, yobazlığın, sapkınlığın arttığı bir ülkeymişiz. Madem öyle karşı çıksana. Ülken için buna neden olanlarla savaşsana... Yunan’a sığınmak, onu zengin etmek ne işine yarayacak? Daha çok adanı yitireceksin, daha kötüye gideceksin... Elindekileri yitirmeye, Yunan’a toprak vermeye devam edeceksin... Şu sözleri okuyun, saçınızı başınızı yolun:

“ Kuşadası’ndan motora binip bir saat gidiyorsun, aynı doğa, aynı deniz, ama orası Avrupa!”

Avrupa’yı görmesek, yıllarca gurbetçi olarak Yunanistan’dan arabalarla geçmesek, oralarda konaklamasak, Yunanlıları yakından tanımasak, çocukları çocuklarımızın okullarda arkadaşı olmasa, öğretmenlerinin Türk düşmanlığını, Atatürk düşmanlığını, Türkiye’ye ait bitmeyen emellerini, dersliklerine astıkları buralar bizimdi, bizim olacak diyen Anadolu haritalarını, kuşaktan kuşağa aşıladıkları yayılmacılıklarını, “Büyük Yunan Ülküsü”nün çizimini (Megali İdea) okullarında gözümüzle görmesek, bilmesek, dinsel bağnazlıklarını duymasak, neredeyse Yunan’ın Avrupalı olduğuna inanacağız. “Ah, gözlerim doldu!” diyeceğiz...

Yunan adaları üstelik güvenliymiş... Bak sen! Geçenlerde İstanköy’de (Yunanca adıyla, Kos) depremde ölen iki kişiden biri oraya gezmeye giden bir Türk’tü, kafasına, oturduğu mekan yıkıldı, nasıl unutuverdiniz bunu?

Kazıklanmıyormuş bu bayan. Orada doğa korunmuş, ağaç varmış... Yapılaşma boğmuyormuş... Sen de koru, korut, korumayana karşı çık. Ülkenden kaçıp Yunan ülkesine paranı saçarsan, orası daha çok korunmaz mı? Kendi elinle senin ülkende gözü olanı, adalarının işgalcisini, yeri geldiğinde nedensiz saldırarak Kıbrıs’ta Türk ulusuna acımasızca kıyanı, Kıbrıs’ın tek sahibiyim diyeni böylece güçlendirmiyor musun? “Besle kargayı oysun gözünü” sözü boşa mı denmiş? Niye Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gitmiyorsun? Avrupa’ysa derdin, Avrupa’dan ileri, çağdaş bir küçük ülke orası. Yavru vatanı besle, güçlendir, Yunan’a kaptırma... Öyle değil mi?

Tam bunları okur, içten içe üzülürken Sözcü’nün en büyük yazarı Çölaşan da aynı konuda Eylül başında bir yazı yayınlamaz mı? Hem de Atatürk’ün 30 Ağustos’ta söylediği tarihi sözün taklidiyle:

“İlk hedef Yunan Adaları... İleri!”

Bu başlığı görünce önce kinayeli (dokundurmalı) bir başlık sandım. Hiç yakışmayan, Atatürk’ün sözünü kirleten bir benzetmeli söz ama okuyalım bakalım belki bir bildiği vardır yazarımızın dedim.

Yokmuş. Yazarın sözleriyle, “Bu yıl en az bir milyon Türk vatandaşı Yunan adalarına “gitmiş olacak”mış. “Adaları biz yaşatıyoruz.” diyor Çölaşan. Gerçekten Yunan adalarına gidilmesini öneriyor, kendisi de gidip görmüş, oraları övüyor. Yazısının bir yeri insanın içini acıtıyor. Sık sık şunu duyarmış bu adaları bilen bizden birileriyle konuşurken: “İyi ki bunlar bizde kalmamış...” derlermiş. Yoksa hepsini mahvedermişiz... Bu iğrenç sözü bugünlerde öyle çok duyuyoruz ki!.. Daha geçen gün bir turizmciden kendi kulaklarımla duydum. Adam İtalyanları arıyor. Keşke buralar (Antalya bölgesi) İtalyanlarda kalsaydı, diyebiliyor. Neyse, Çölaşan, yazısının sonunda soruyor:

“Yunan adalarına gitmeye değer mi?” Yanıtlıyor:

“Bence fazlasıyla değer...”

Eh madem öyle, biz de kendi düşüncemizi diyelim, sözü fazla uzatmadan bitirelim:

Şair ne demiş?

"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”


Tarihin tekerrür etmesini (yinelenmesini) istemiyorsak, Yunan’ı ekonomik kriziyle başbaşa bırakarak yayılmacılığına sekte vurabileceksek, atalarımızın kemiklerini sızlatmak, yurdumuzun yeniden işgal edilmesini, geçmişte yaşananların yeniden yaşanmasını istemiyorsak, Kıbrıs’ı yaşatacak, Yunan’a kaptırmayacaksak, önümüze halılar serseler, üste para verseler bile önce vatanım diyecek, Yunan’a bir kuruşumuzun geçmesine izin vermeyecek, asla ve asla Yunan adalarını ne görmeye ne gezmeye gideceğiz!

Bizim vatanımız bize yeter! Güzelliğiyle, yerüstü, yeraltı değerleriyle, gezilecek görülecek, yaşanacak yerleriyle Yunan’ın şimdi benim dediği, bir punduna getirip zamanında bizden aldığı yerlere, Yunan adalarına (?) beş çeker!

Şunu kimse unutmasın:

“Elin iyisinden kendi kötün yeğdir!”

“Yunanlılar bizim menfaatimize çalışıyor. Memleketi bâgîlerden tahire (eşkiyalardan temizlemeye) uğraşıyor.”

Bu sözü 1922’de bir Türk yazarı (Cenap Şehabettin, 1870 - 1934) demiş. İnsan hiç şaşırmıyor, günümüzde de aynı Şehabettinler, Ali Kemaller, sürüsüyle...

Sözcü gazetesi’nin bu yaz yayınladığı şu reklamlarına, tanıtımlarına ne dersiniz?

“Seyahat: Keşfedilmeyi bekleyen en güzel 5 Yunan adası.”

Hem bunları yazarlar, hem de vatanseverliği kimselere bırakmaz, adalarımızı Yunan ele geçiriyor, üstelik oralara Bizans bayrağı çekiyor diye de çığrışırlar...

Feza Tiryaki, 7 Eylül 2017
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1012
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

cron

x