Yürüyorlar...
Baktım ki, sırıtarak en önde yürüyor. Uğur Mumcu'yu anıyorlarmış. Adam bir uçak olayında evrakta tahrifat yapmış ama, yürüyor!
Öteki de en önde yürüyor. Yıllarca "Kemalist" olarak bilinmiş ama sonunda Avrupa'ya ilhak vakfını kurmuş. Şimdi soruyor: "Uğur'un dediklerini yaptık mı?"
Bir öteki mi? O da yürüyor, hem de en önde. Amerikan şirketlerinden destek desen onda, Amerikan Cumhuriyetçi Partisi'nin örgütüyle, İsrail destekçisi, vur kaççı Soros'la iş tutmuş dernekle el ele verip, gençlerimize beş yıldızlı otelde konferans çekmek onda. Uğur Mumcu'yu anma toplantısı düzenliyor; ünlü gazeteciler de konuşmacısı oluyor...
Amerikan hazinesinden alınan parayla Türkiye gençliğini örgütleyip, "yeni cephe" kuran derneğin elemanları partilerine girmiş, girmekle kalmamış bir de milletvekili olmuş; seslerini çıkarmamışlar. Baktım ki, ellerinde Uğur Mumcu fotoğrafları... Baktım ki, bağırıyorlar: "Kahrolsun emperyalizm!"
Ağızlarından bal, kalemlerinden kan damlıyor. Hablemitoğlu'nu da anıyor ve "Bu son terör kurbanı olsun" diyorlar. Herhalde bir bildikleri var ki, cinayetin bir terör örgütünün işi olduğunu söylüyorlar!
Baktım ki, yürüyorlar, çoğu da "Uğur'un arkadaşıyım" diyor. Hele, içlerinde biri var ki, en Atatürkçü diye tanınmış, yıldızı biraz sönünce 10 Kasım'da soluğu Samanyolu'nda almış. Uğur Mumcu ona gelesiymiş de, diyesiymiş de...
Onlar yürürken, "Türkiye'de bir tür eyalet (siz federasyon anlayın) sistemi getireceğiz" diyen partinin başkanı dünya vurguncularının toplantısında kürsüye çıkmış, Kıbrıs için, tıpkı Lozan'daki gibi, varolma savaşı veren Türk Cumhurbaşkanı'nı mızıkçılıkla suçlamış. Tüm dünya yöneticilerinin bir araya geldiği açık toplantıda bunu söyleyen eyaletçi, baş başa görüşmelerde kim bilir neler söylemiyordur...
Hiç söyler mi?!
Yahudi yatırımcıyı kendilerine iktisadi danışman yapmış biri, daha dün Gazze'de İsrail tanklarının, zorla ayakta duran Filistinlilerin atölyelerini ezip geçtiğini görür mü?
Bir elleri Amerika'ya, öteki elleri Avrupa'ya yapışmış bu adamların arasında Gaffar Okkan'ı anımsayan olmadı. Amerikan güdümünde bir aşiret devleti kurulmasının önünde en büyük engel kimdi? Bana göre Gaffar Okkan! Çünkü, o kendisini bitiresiye çalışmıştı. Halk onu sevmişti. O'nun gibi yöneticiler çoğalsa, Kuzey Irak'ta yaşayanlar Türkiye'ye göç etmeye çalışırdı. Ya da Türkiye'nin Kuzey Irak'a adalet getirmesini, aşiret egemenliğini, 'peşmerge' baskısını bitirmesini isterlerdi.
Bunlar, yürüyenlerin umurunda değil!
Onlar biraz klasik biraz halk müziğiyle Uğur Mumcu'yu anacaklar ve "Biz adam olmayız, ancak Avrupa bizi yutarsa oluruz" fikrini satabilmek için kalemlerini Amerikan mürekkebine banacaklar.
Onlar ne Uğur Mumcu'yu ne Gaffar Okkan'ı, ne Necip Hablemitoğlu'nu, ne Kıbrıs'ı, ne de Filistin'i yazacaklar...
Onlar, Davos'da Kıbrıs'ı canavarların önüne atan eyaletçiyi "irticacı v.s" diye eleştirir gibi yapacaklar, cinayetleri "terör" diye yutturacaklar...
Onların işi bu! 1918'de aydın geçinenleri "The Wilson League"e ve saltanatçı Mollası ve gazetecisi "İngiliz Muhipleri"ne bağlanmışlardı.
Bugünse Amerikan "National Endowment for Democracy" ve İngiliz "Westminster Foundation", Alman "Stiftungen", İsrail destekçisi "Open Society Institute" kuyruğundalar...
Ne demişti Gaffar Okkan?
"Bunlar casus örgütü, bunların kökü dışarda!"
Haklı mıydı?
Bunu zaman geçtikçe daha iyi göreceğiz.
Onlar yürüyecek!
Bir gün gelecek, Mustafa Kemâl'in
"Adalet ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk milleti, Türkiye'nin müstakbel çocukları bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdırlar" sözünü unutmayan halkın çocukları da...
Onlar şimdi bilgilerini ve öfkelerini biriktirmekteler!
Tıpkı 1918'de, 1919'de olduğu gibi!..
Batı'nın bir türlü anlayamadığı da işte bu sabırla örülü süreçtir!
Mustafa YILDIRIM - 28 Ocak 2003, Çal Gücü