"Yüz" deyince, "Kızaran yüz" akla gelir... "Yüz" deyince, "Gülen yüz" de akla gelir. "Yüz" çeşit çeşittir.
Adam, cinayet yerine gelmiş. Haber şu: "... suikast yerine gelip inceleme yaptı."
Sanırsınız ki, adam cinayet dedektifi. Neyi inceliyor, inceleyince ne yapıyor, orası bilinmiyor. Her cinayetin ardından gelip inceliyor...
Hemen bir kameranın karşısına geçiyor: "Kınıyorum!" diyor. Neyi kınadığı belli değil!
Öldürülen, yabancı devletlerin, yabancı partilerinin yurdumuza gelip yasadışı olarak şubeler açtıklarını, etnik ayrıştırmaya yardımcı olduklarını yazmış.
"Kınayıcı"nın partisiyse o yabancı devletin, o yabancı partilerin örgütlerinden biriyle partisinin gençlerinin eğitildiğini unutuvermiş!
"Kınayıcı"nın partisinin en üst yetkilileri Almanya'ya gitmişler; hem de o yabancı partinin o yabancı örgütünün ayırttırdığı uçak biletleriyle.
Öldürülen, yabancı Hristiyan örgütlerinin yurdumuza sızdığını, açıktan misyonerlik yaptıklarını yazmış.
"Kınayıcı" o Hristiyan örgütün maske kuruluşlarının toplantılarına iki kez katılmış!
"Kınıyor," işte!
***
- "Çok yakın arkadaşımdı!" diyor.
- "Umarım kötü şeyler olmaz," diyor.
- "Bu demokrasimize sıkılmış..." diyor.
- Yabancı vakıfların, "think-tank" yani "güvenli odalar"ın yurdumuzda "çok kültürlülük" adına etkinliklerde bulunduğunu anlatan bildiriyi hasıraltı ettirmiş, başında bulunduğu dernek bu konularda kılını kıpırdatmamış. Ama adam çıkmış öldürülen için "arkadaşımdı" diyor.
- Yabancı vakıfların Amerikanca "workshop" yani "atölye" işlerini benimsemiş, sonra da kalkmış "demokrasimiz..." diyor.
Ulusal egemenlik, ulusal bağımsızlık ilkesini unutmuş, "O Atatürk ilke ve devrimlerini, laikliği..." diye başlıyor söze, ama ağzından öldürülenin yurdun tam bağımsızlığını savunduğunu, bunun için ölümü göze aldığını belirten dolaylı bir tümce bile çıkmıyor.
Öldürülen yabancı devletin, yabancı partilerinin, yabancı örgütlerinin yediği haltları yazıp, söylemiş.
Ama o "umarım kötü şeyler olmaz" diyor. O, yabancı vakıfların düzenlediği "Türkiye'nin anayasası değiştirilmelidir" toplantılarına konuşma yaparak meşruiyet kazandırdığını unutuyor.
Öldürülen, televizyonda açık açık "Beni, ailemi, çocuklarımı tehdit ediyorlar" diye konuşmuş, onu göstermelik de olsa koruma altına almayı akıl edemeyenler konuşuyor: "Atatürkçü kimliği v.s, v.s"
Korunmak için dilekçe vermemişmiş... Yurdunun onurunu, bağımsızlığını savunan insan kendi yurdunda korunmak için dilekçe verecekmiş!
***
Öldürülen, yabancılarla işbirliği yapan tarikat bağımsız yurdumuzun geleceğine kastediyor, bu örgüt devletin içine yuvalandı, diye yazıp söylemiş. Yükseldikleri makamların hakkını vermeyi düşünmeyenler konuşuyor: "... devletimizin laik yapısı..."
Konuşuyorlar, konuşuyorlar, konuşuyo... İnceliyorlar, inceliyorlar, inceliyo... Yazıyorlar, yazıyorlar, yazıyo...
Vuruyorlar, havaya uçuruyorlar, eziyorlar... Susuyorlar, susuyorlar, susuyor.. Cenazeye koşuyorlar, sızlıyorlar... Rahatlıyorlar, unutuyorlar... Aynaya bakıyorlar, "İyi politika yaptım" diyorlar.
Çocuklarının yüzüne bakıp, gülümsüyorlar! Çocuklarının, işgal altındaki bir yurtta, köle olarak yaşayacak olması umurunda değil!
"Yüz" işte!..
Not: Avrupa Birliği yetkilisi "Suikastın sorumluları yurtdışında değil, Türkiye içinde aranmalı" demiş. Alışmış kudurmuştan beterdir derler. A.B. yetkilisinin bir bildiği olmalı. Kendisini soruşturmayı yürüten savcıya ifade vermeye çağırıyoruz. Neden dışarda değil de, içerde aramalı? Buyrun bakalım Avrupalı, bizim savcıya. İfade vermezseniz, soruşturmaya karıştığınız anlaşılacak. Avrupa'da bunu yapanı ne yaparlar?!
Mustafa YILDIRIM - 24 Aralık 2002