Zengezur'da zaferle açtığımızı sandığımız kapı, meğer doğu sınırımıza dayanan bir Amerikan namlusuymuş.
İşte 18 maddede, Türkiye'nin kaybına dönüşen o büyük oyun.
Beyaz Saray'ın bahçesinde patlatılan şampanyaların köpüğü, Ankara'ya kadar ulaştı. Manşetler "Tarihi Barış" diyor. Ben ise o parıltılı kadehlerin ardında, Kafkasya'da sessizce kazılan derin bir mezarı görüyorum. Bu anlaşman bir barış değil, bir sonraki fırtınanın en sofistike habercisidir.
Herkes Zengezur Koridoru'nun açılışını ve Türkiye'nin Türk Dünyası'na "kesintisiz" bağlanmasını kutluyor. Adına da ne güzel bir marka bulmuşlar: "Trump Yolu" (TRIPP). Stratejide "markalaşma", kontrolün kimde olduğunu ilan etme sanatıdır. Bu bir yol değil, üzerine tabela asılmış bir prangadır. Neden mi?
"Stratejik Mülkiyet" diye bir kavram vardır. Anlaşılır olsun diye şöyle anlatayım: Ev sahibinizin size evin bir anahtarını vermesi, o evin sizin olduğu anlamına gelmez. Sadece içeri girmenize "izin verildiği" anlamına gelir. TRIPP, Türkiye'ye verilen bir anahtardır, tapu değil. Yarın Washington'daki ev sahibi değiştiğinde, o anahtarın hangi kapıyı açacağına kim karar verecek?
Anlaşmanın en tehlikeli maddesi, en masum görüneni: "AGİT Minsk Grubu'nun feshedilmesi çağrısı." Kamuoyu bunu "işe yaramayan bir bürokrasiden kurtulmak" olarak okudu. Bu, devasa bir yanılgı. Minsk Grubu işlevsizdi, evet. Ama o işlevsizlik, Rusya-ABD-Fransa üçgeninde "kontrollü bir gerilim sahası" yaratıyordu. Bir nevi basınç subabıydı.
Şimdi o subab söküldü. Bu, bölgede bir güç boşluğu yaratmaz. Aksine, vakumu tek bir aktörün yaratması için tasarlanmış "Kontrollü Bir Patlamadır" :ABD. Rusya'nın Kafkasya'dan " buharlaştığını" sananlar, jeopolitikada hayaletlerin intikam almak için, her zaman geri döndüğünü unutur... Moskova, resmi masadan kovuldu. Artık, gayri-nizami yöntemlerle konuşacaktır.
Aktör profillemesine bakalım. Ermenistan neden imzaladı? Bu bir "barış tercihi" değil, bir "can havliyle atılan imza"dır. Paşinyan, Batı'dan gelecek ekonomik ve siyasi can suyuna karşılık, ülkesinin stratejik bir arterini Amerikan markasına devretti. Bu, "Asimetrik Bağımlılık" tuzağıdır. Hayatta kalmak için geleceğini ipotek ettin. Borcu veren, emir de verir.
Gelelim en kritik perde arkası bilgisine. Antlaşma metninde koridorun "statüsü" ( egemenlik devri mi, sadece geçiş hakkı mı, güvenliği kimin sağlayacağı) kasten muĝlak bırakıldı. Bu bir haraç değildir, bir "Zehirli Hap" maddesidir. Gerçekte kriz çıkarmak istediğinizde bakacağını düğme, işte bu muğlaklıktır. Bu antlaşma, barışı değil, gelecekteki bir müdahalenin , hukuki zeminini kodluyor .
Ve en acısı, Ankara'daki kutlamalar. Türkiye bu Antlaşma ile, stratejik bir yola kavuştuğunu sanıyor. HAYIR. Türkiye, ABD' nin tasarladığı, Erivan'ın gönülsüz ev sahipliği yaptığı ve Moskova'nın intikam için fırsat kolladığı , bir "operasyonel alana" sürüklendi. Bu bir Zafer değil. Bu Türkiye'nin Kafkasya'daki inisyatifinin, Vaşington'a ciro edilmesidir.
Büyük resim ne? "Kim ne kazandı?" Sorusu yanlış. Doğru soru, " Bu olay, hangi büyük sistemin parçası?" Cevap: Bu anlaşma , ABD'nin "Rusya'yı çevreleme" Stratejisinin Karadeniz'den sonra , Kafkasya'ya uzanan , en yeni ve en cüretkar hamlesidir. Azerbaycan'ın zaferi ve Ermenistan'ın çaresizliği, bu büyük oyunun sahnelenecek için kullanılan, Truva Atları'dır. Barış sadece bir ambalaj.
Türkiye için, bu antlaşmanın nihai tablosu şudur; Türk Dünyası'na açılacağı vaad edilen kapının anahtarı, bizden alınıp Vaşington'a verilmiştir. Bu Zafer DEĞİL, stratejik bir emeğin gaspıdır. Neticesi Doğu kanadımız dayanmış, ettiğinde bizim parmağınızı olmadığı, dolu bir silahtır.
Tarih; "kazandım" derken, aslında en çok "kaybedenleri" acı bir tebessümle not eder.