
FENER papazıyla ilgili dayatmalarında taktik değiştiren AB, amacına İstanbul Müftülüğü üzerinden ulaşma planını devreye soktu. Papazdan sonra müftülüğü de ziyareti adet edinen AB yetkilileri, Türk kamuoyuna hoş görünerek milleti ekümeniklik tezgahına alıştırma peşine düştü.
Gelenekte yok
MÜFTÜLÜK ziyaretlerinin bir süredir resmi programa eklenmesi, Türkiyede yükselen AB karşıtlığının önüne geçme amacını da taşıyor. Prof. Zekeriya Beyaz, ekümenikliğin İstanbulda Vatikan gibi bir dini devlete yol açacağı tehlikesine dikkat çekti.
Sahte gülücükler arkasına ABnin gizli emellerini saklayan Barroso İstanbul Müftülüğünü ziyaretinde rolünü ustalıkla oynamıştı.
AB Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso da İstanbula gelişinde Fener Rum papazını ziyareti ihmal etmemişti.
Müftülük ziyareti gizli emele perde Uzmanlar, son zamanlarda İstanbula gelen Avrupalı devlet adamlarının Fener Rum Patrikhanesini ziyaretlerinin ardındaki gerçeğin, papazın ekümenikliğini
fiilen uygulamak olduğunu belirtti
Aynı zamanda, bu şahısların müftülüğü de ziyaret ederek, Türk kamuoyunun dini duygularını kullanıp oynadıkları kirli oyunu saklamaya çalıştıkları ifade edildi
Son zamanlarda Avrupadan İstanbula gelen devlet adamları, önce Fener Rum Papazı Bartholomeosu, arkasından da İl Müftülüğünü ziyaret etmeyi bir gelenek haline getirdi. Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve birliğin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Oli Rehn de İstanbulda önce patrikheneyi sonra da Müftülüğü ziyaret etmişti. Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik de aynı geleneği sürdürmüştü.
Tepki topladı
Kendileri Katolik veya Protestan olduğu halde bu liderlerin aslında karşı oldukları bir mezhebin dini liderini ziyaret etmeleri tartışılırken İstanbul Müftülüğüne de gitmeleri büyük tepki ile karşılanıyor. Uzmanlar, patrikhaneyi ziyaretlerinin arkasındaki gerçeğin, Papaz Bartholomeosun ekümenikliğini fiilen uygulamak olduğunu, müftülük ziyaretlerinin ise Türk kamuoyunun dini duygularını kullanarak, Türkiyede yükselen AB karşıtlığının önüne geçme amacını taşıdığını belirtti. Türkiye üzerinde oynanan bu gizli ve kirli oyunları uzmanlar şöyle değerlendirdi:
Dini devlet başkanı
Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, bu ziyaretlerin uluslararası protokole aykırı olduğuna dikkat çekip, Türk İdare hayatının normal geleneğinde de bulunmuyor. Türk devlet adamları oralara gittiklerinde dini liderleri ziyaret etmiyor. Bu yaklaşım Türkiye Cumhuriyeti Devleti geleneğine aykırı, Osmanlıda da yok. Bu ziyaretlerle Fener Rum Kilisesi lideri Bartholomeos, fiilen ekümenik hale getiriliyor. Ekümenik olması demek, Vatikan gibi bir dini devlet olması demektir. Uluslararası dini lider olması ve aynı zamanda da devlet başkanı olması demektir dedi. Prof. Beyaz, patrikhaneyi ziyaret etmelerinin ikinci bir devlet başkanını payelendirmek anlamını taşıdığını vurgulayarak, Ekümenik Uluslararası Ortodoks Devletinin Başkanını ziyaret ediyorlar. Bartholomeosun, Ekümenik Ortodoks Devlet Başkanı olarak kabul edilmesi fiilen uygulamaya konmuş olunuyor uyarısını yaptı.
Mezhep önemli değil
Gelenlerin çoğunun Ortodoks olmadığını, Katolik veya Protestan mezheplerinden olduğunu kaydeden Beyaz, Olay bir din büyüğünü ziyaret edip, ona saygı göstermek değil. Katolik ve Protestanlar, Bartholomeosu sevmezler. Esas maksatları, Ekümenikliği fiili hale getirmek ve bunu da uyguluyorlar şeklinde konuştu. Avrupalı liderlerin Müftülüğü ziyaret etmelerinin ise bir dolgu maddesi olarak kullanıldığını söyleyen Beyaz, şöyle dedi: Olayı meşru hale getirmek için Türk halkına karşı bir normalleştirme aracı olarak kullanıyorlar. Patrikhanenin Ekümenikliğini uyguladıklarını Türk halkından gizliyorlar. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyetinin siyasal sisteminin dışında bir oyun geliştirilmekte. O da kilisenin yanı sıra Müftülüğün de siyasetin ortamına çekilmesidir. Çok acıdır ki, bütün bunları gözümüzün içine baka-baka yapıyorlar.
Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik, 22 Nisanda Fener Rum Kilisesini ziyaretinde Papaz Bartholomeos tarafından sıcak ilgiyle karşılanmıştı. Bakan Plassnik, daha sonra İstanbul Müftüsü
Mustafa Çağırıcıyı ziyaret ederek bir süre görüşmüştü.
Lozanı yok sayıyorlar
Prof. Erol Manisalı ise AB Parlamentosunun Papaz Bartholomeosa devlet başkanı gibi davranarak Lozan Antlaşmasını yok saydığını söyledi. İktisat ve Uluslar arası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Erol Manisalı, Avrupalı parlamenterlerin, kilisenin ardından Müftülüğü ziyaretlerinin Türk kamuoyunda Patrikhaneyi Ekümenik, bağımsız ayrı bir kimlik olarak tanımalarının anlaşılmaması için bir göz boyama olduğunu söyledi. Oraya da gittiler, eşit davranıyorlar imajı yaratmak istediklerini belirten Manisalı, Ama söylemlerine bakarsak, Biz Ekümenik Patriğe gittik diyorlar. Müftülük ise onun karşılığı değil. Türkiye Cumhuriyeti Devlet bürokrasisinin bir birimini ziyaret ettik diyorlar. Patrikhaneye giderek dini ve siyasi kimliği olan bir üniteyi ziyaret ediyorlar dedi.
AKP zemin hazırladı
Son zamanlarda, özellikle de AKP yönetimi döneminde Fener Rum Kilisesinin Avrupa Birliği tarafından bağımsız bir birim olarak tanıtılmasına dikkat çeken Prof. Manisalı, Patrikhane Türkiye Cumhuriyeti kanunlarıyla yönetilmiyor gibi davranıyorlar. Bakoyanni ve Karamanlis, geçtiğimiz yıl ne dedi.? Patrikhane bizim Mekkemizdemişti. Bütün bunlar açıkça Lozanı delmek, onu tanımamaktır. Lozan Antlaşmasını ve onun hükümlerini tanımadıkları anlaşılmasın diye de Müftülüğü de ziyaret ediyorlar açıklamasını yaptı.
İkinci bir devlet
Avrupalıların, Fener Rum Kilisesini Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde ikinci bir devlet gibi görüp, ona göre davrandıklarına işaret eden Manisalı şunları söyledi: Patriği AB Parlamentosunda ne sıfatla konuşturdular? Açıkça, Ekümenik, bağımsız bir dini devlet başkanı sıfatıyla. Sanki, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, onun kurumlarından bağımsız bir yapı. Eyüp Kaymakamlığına bağlı değilmiş gibi. Lozanın Türkiye Cumhuriyetine kazandırdıklarının dışında davrandılar ve davranıyorlar. Manisalı, şöyle devam etti: Yapılanlar Uluslarası Hukuk ve Antlaşmalara da aykırı. Patrikhane Ekümeniktir, bağımsızdır, ayrı bir siyasi yapıdır. Ben bunu AB parlamentosunda öyle kabul ediyorum demektir bu. Patrikhanenin icraatları da bu yönde.
AKP gizli söz mü verdi
MHPli Şandır, AKP Hükümetinin kapalı kapılar ardında Kıbrıs, Ekümeniklik ve sözde Ermeni soykırımı gibi konularda taviz verip vermediğini sorguladı
MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır, kendilerine Barosso ve Oli Rehnin hareketlerini tenkit etmek veya onaylamaktan çok kendi ülkemizdeki siyasi iktidarı sorgulamanın yakıştığını belirterek şöyle konuştu: Türkiyeyi Türk Milleti adına yöneten siyasal parti ve onun kadrolarına soruyorum. Acaba siz kapalı kapılar ardında, kayıt tutulmayan yerlerde yapılan görüşmelerde , birilerine bir söz mü verdiniz de Türkiyede bu gelişmeler yaşanıyor. Hükümete, birilerine tarihten gelen ve kapatılmayan bazı hesapları kapatma sözü verip vermediklerini yönelten Şandır, Birinci konu, Sözde Ermeni soykırımını tanımayı kabul ettiniz mi? Tanıma sonrası tazmin yasaları gündeme gelir. Arkasından da toprak talebi. Türk Ceza Kanununun 76-77. maddelerinde soykırımı tanıdınız ve bunu ertelenemez suçlardan yaptınız şeklinde konuştu.
Bizansı diriltmek
Şandır, şöyle devam etti: İstanbulda Bizansı diriltmek isteyenlere, İstanbul üzerinde emelleri, talepleri olanların karşısında, kapalı kapılar ardında Fener Rum Kilisesinin ekümenik kimliğini kabul ettiniz mi? Böyle bir hesabı yaptınız mı? sorusunu yöneltti. Gene tarihsel bir meseleye değinen Şandır, Kıbrıs 1878 yılında Ayastefanos Antlaşmasının hükümleri kaldırılsın, Berlin Antlaşması şartlarının uygulanması koşuluyla Osmanlı Devleti tarafından İngilizlere kiralandı. İngilizler de burayı taşıyamayıp, Rumlara bıraktılar. Kıbrıs, Doğu Akdenizi kontrol eden staratejik bir ada. Hükümete soruyorum, Avrupalılara Kıbrıs Adası üzerinde Türk siyasi varlığını ve kimliğini bitirmeye söz verdiniz mi?
AB üyesi olmak için
1878 Berlin Antlaşması ile Osmanlıya Anadoluda büyük bir Ermeni Devleti ve ondan kalan topraklarla bir Kürt devleti kurulmasanın dayatıldığına değinen Şandır, AKP, AB üyesi olabilmek için Büyük Ermeni ve Kürt Devletinin kurulmasını kolaylaştıracağına yönelik bir söz mü verdi?
Din istismarı yapıyorlar
BBPli Mustafa Destici, Kamuoyunun dini duygularını kullanarak, Türkiyede yükselen AB karşıtlığının önüne geçmek için imaj tazeliyorlar dedi.
Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Destici, Avrupada geçmişten bu yana kilisenin çok etkili olduğuna dikkat çekerek, Rönesanstan sonra laiklik ilan edilip, sadece din ve devlet işleri birbirinden ayrıldı. Kilisenin toplum üzerinde etkisi ise devam etti. Bu gelişmeler Türkiyede, Avrupa kiliseye sırt döndü. Bütün ülkeler böyle yönetiliyor şeklinde yansıtıldı. Oysa Avrupada krallar, devlet başkanları, parlamenterler seçildikten sonra önce kilisede yemin ediyor, sonra göreve başlıyor. Avrupa hiçbir zaman dininden uzaklaşmadı dedi.
Haçlı ruhu
Destici, Avrupalıların hala Haçlı ruhuyla hareket ettiğini kaydederek, şöyle konuştu: Papanın Türkiye-AB ilişkilerinde ortaya koyduğu tavır belli. Sarkozy gibi yöneticiler Türkiyeye kilisenin politikası doğrultusunda tavır alıyor. Hem kiliseye hem de Müftülüğe giderek dinler arası diyalog görüntüsü vermek istiyorlar. Her iki din de semavidir gibi konuşarak Türk halkıyla yakınlık kurmaya çalışıyorlar. Aslında Avrupa, ne İslamı ne de Hz. Muhammedin son peygamber olduğunu asla kabul etmiş değil. Edenler varsa da içine sindiremiyorlar. Avrupalıların, Türkiyedeki azınlıklar için istediği hakların benzerlerini bu ülkenin asıl unsurları için istemediğini ileri süren Destici, AB Parlementosu ve İnsan Hakları Mahkemesinde bu yönde ters kararlar çıkıyor. En son PKKnın terör örgütü listesinden çıkarılması örneğinde olduğu gibi. Kısacası Avrupa Birliği, Türklerin aleyhine, azınlıkların lehine davranışlar ortaya koyuyor dedi. Fener Rum Kilisesini ziyaret ederek onun ekümenikliğini meşrulaştırmak istediklerini belirten Destici, şöyle devam etti: Orayı ziyaret etmelerinin amacı var. Yalnız burada bir de perdeleme var. Müftülüğe de uğrayıp, bu ziyaretlerini çok masumane ve samimi göstermeye çalışıyorlar. Hükümet de buna uygun bir zeminde. Bu ziyaretleri kamuoyuna çok masummuş gibi gösteriyor. Burada amaç, AB iyi, güzel bir şey. Kiliseye de camiye de gidiyorlar. Bunların her kararlarına uymak lazım anlayışı yaratmaktır.
KAYNAK