2013-2015… ZOR YILLAR!(1) :evil:
Dr.Noyan UMRUK
Yerel, genel, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve belki de anayasa referandumu sarmalına giren Türkiye, yeniden şekillendirme çabaları yoğunlaşırken bölgedeki etkinliğini yitiriyor; kendine düşman kamplar üretiyor. Ülke’nin politik gündemi ışık hızı ile değişiyor… Dün, konu Suriye idi. Bu gün, PKK ile‘barış’buna koşut olarak “anayasa” gündemde. Toplumsal bellek zorlanıyor…
Kimsenin yapamadığını Suriye yaptı…
Özellikle son 10 yıldır hızla dönüştürülen Türkiye’de değişmeyen ‘tek şey’: AKP, Suriye’de süregelen savaştan çok etkilendi; İran, Rusya ve giderek Çin’i hafife alan Suriye politikası ile tartışılır bir konuma geldi. Politik gelecek kaygısı büyüdü. Erdoğan Türkiye’nin geleneksel güvenlik ittifak ve politikalarını bir kenara attı; Esad’ı indirmek için canhıraş çalıştı… Ama Obama’yı ikna etme umudu suya düşüp, yardım talebi geri çevrilince iç savaşa sürüklenen Suriye, Türkiye ve Erdoğan’a çok pahalıya patladı. Suriye, “sıfır sorun” politikasının pek pratik değeri olmadığını, daha da önemlisi, Erdoğan’ın Ortadoğu’da etkinliğinin olamayacağını ortaya koydu. Sürecin sonunda Erdoğan’ın yaratmaya çalıştığı saygın arabulucu imgesi alt üst oldu..
2009’daki Habur olayından sonra halk desteğinin gerilemesinde ikinci dönemeç, tüm bezirganlığa rağmen Esad’ı indirme konusunda bir kazanım sağlanamaması, kamplardaki yüzbinlerce Suriyeli, şehirlerde onbinlerce mülteci, kampların gün geçtikçe büyüyen maliyeti, bunların ülke ve bölge halkında yarattığı ciddi memnuniyetsizlik ve tepkiler… Bütün bunlara karşın, eski dost Beşar Esad’ın gideceğini gösteren en ufak bir işaretin belirmemesi.
Daha da kötüsü var; Esad’ın Kürtlerin çoğunlukta olduğu bölgeden güçlerini çekmesi ile adım adım,
*PKK’nın Suriye uzantısı PYD’nin bu bölgeyi kontrol altına alması,
*Suriye’de özerk Kürt bölgesinin yolunun açılması,
*Bu özerk bölgenin Irak’ın kuzeyindeki özerk yönetimle yakınlaşmakta olması,
* Zengin petrol kaynakları barındıran K. Iraktan D.Akdenize küresel merkezin de derin desteği ile tamamen Kürtlerin denetiminde bir petrol koridoru açılması,
*Böylece, Irak’ın kuzeyinin Türkiye’ye duyduğu stratejik gereksinmenin indirgenmesi...
NATO’nun Kucağına Düşürülen Türkiye…
İslamı küçük düşürmeyi özgürlük sayan bir ülkenin başbakanının, Rasmussen’in NATO Genel Sekreteliğine sıçraması, Kürecik radar sisteminin kabulü ve Libya’nın işgaline askeri destek verilerek zaten NATO’nun bir dediği iki edilmezken, Suriye işinde kendini terkedilmiş hisseden Türkiye, iyice NATO’nun kucağına düşürülmüş oldu. Patriot füzelerine talip olundu ve alındı. Böylece, yüzlerce yabancı askerin, meclis onayına gerek duyulmaksızın NATO prosedürünü belirleyen protokoller uyarınca ülkeye yerleştirilmesi, yangınların ülkelere süratle sıçradığı bölgede toplumsal kaygıları artırdı.
Bakın, Abromoviç(1) Suriye konusundaki hezeyan dolu bezirganlığın sonucunu nasıl vurguluyor:
“O Erdoğan ki bir zamanlar NATO’ya şüphe ile yaklaşır, Batı’nın iyi niyetini sorgulardı. Şimdi durduğu yer çok farklı, ABD ile ilişkilerini herşeyin üstünde tutmakta…
Ama NATO ile bu sıkı fıkı işbirliği onu içerde de sıkıştırıyor. Baskı altındaki sessiz çoğunluk, giderek İslami basın, onu, hem tüm bu müdahalelerde NATO ile ortak hareket edip, hem de Arapların, bölge halklarının sözcüsü olmaya çabasını garip buluyor. “Esad gidecek” diye yumruğunu masaya vuran Erdoğan, hem yandaşları, hem muhalefet tarafından, Suriye’deki çapraz ateşten Türkiye’yi uzak tutamadığı, ülkeyi ateşe sürüklediği ve büyük mülteci akınını önleyemediği için ağır biçimde eleştiriliyor.”(2)
El mi yaman, bey mi yaman?
Giderek küresel merkezden “Suriye’nin kendisini bombalayan İsrail’e çakıltaşı bile atamadığı” gibi beyanlar, Suriye’de savaşan el kaide ve selefi militanlarına lojistik üs sağlanması, Maliki-Barzani dengesinin sarsılmasına yol açılması, İsrail ile gerginliğin sürdürülmesi gibi nedenlerle “savaş kışkırtıcılığı” yapıldığı uyarıları alınıyor.
Derken, başta T.S.K. olmak üzere cumhuriyetin kurumlarına yönelik operasyonların, herhalde “misyon” unu tamamladığını değerlendiren küresel merkez büyükelçisi aracılığı ile “yeter artık” deyiverince kıyamet kopuyor. “Guantanamo”, “Haddini bil!” sözcükleri havalarda uçuşuyor. ABD. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü “Ricciardone’nin söylediklerini Hillary Clinton da söylemişti. Yeni bakan Kerry de aynı şeyleri söyleyecektir.” deyiveriyor. BOP eşbaşkanının Washingtonu ziyaret talebine yanıt verilmiyor…Bu arada muhataplarınca garip karşılanan ŞİO(Şangai İşbirliği Örgütü)şantajları…Ortalık karmakarışık…
Devam edeceğiz…
(1) Morton Abramowitz, şimdi The Century Foundation’da üst seviyede bir akademisyen ve ABD’nin Ankara eski(1989-1991) büyükelçisi. Ülkemizde Erdoğan’ı ilk keşfeden yabancı şahsiyet olması, AKP iktidarının oluşturulmasının mimarlarından biri olması ve de Türkiye’nin 1994 yılında parçalanacağı kehaneti ile ünlüdür.
(2) http://nationalinterest.org/commentary/ ... ssues-8024
Morton ABRAMOWİTZ, Jessica Sims, 28 Ocak 2013
Çeviri: Erkan GÜÇİZ
AYDINLIK G; 10.o2. 2013