Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kasım 09

Türkiye ve Dünya Gündeminin tartışıldığı izlenceler, açık oturumlar

Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kasım 09

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Kas 04, 2009 3:21

Kent ve Yaşam | Ulusal Kanal

Resim

Mimar Osman GÜDÜ'nün konuğu Gazeteci-Yazar-Yapımcı Banu AVAR

Hangi Dünya Düzeni?

[BBvideo 640,468]http://tr.sevenload.com/pl/p2dwJPb/500x408/swf[/BBvideo]

İndir :arrow:

Parça I
Parça II



Rar - Şifresi: guncelmeydan




Desteklerinden ötürü sevgili Banu AVAR'a teşekkür ederiz.
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kasım 09

İletigönderen sessiz sedasız » Çrş Kas 04, 2009 3:26

sabırsızlıkla bekliyordum abla teşekkürler emeğine sağlık :D
Sen ne kadar bilirsen bil,Senin bildiğin karşındakinin anladığı kadardır.
Kullanıcı küçük betizi
sessiz sedasız
Üye
Üye
 
İletiler: 988
Kayıt: Cum Mar 28, 2008 1:55
Konum: istanbul

Re: Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kasım 09

İletigönderen cumhuriyet_fedaisi » Çrş Kas 04, 2009 6:03

Şimdi bu kadar yakınlıktan sonra, Türkiye nasıl birden bire

batıdan yana döndü ve Asya’yı kendine düşman gibi görmeye başladı ve Türk Cumhuriyetleriyle ilişkisini kaybetti. Bakın birazcık askerlikten anlayan şunu hemen anlar.


Kuzeyini Sovyetler Birliği ile dostluk sayesinde garantiye almıştır. İran ile kurduğu dostluk sayesinde gerisini garantiye almıştır. Balkanlardaki eski Osmanlı toprakları üzerine kurulmuş olan devletleri bir araya getirerek Balkan Paktını kurarak Hitler’e karşı garantiye almıştır.


Güneyde, Sadabad Paktını kurarak ki orada Irak, İran ve Afganistan vardır. İngiltere’ye karşı kendini garantiye almıştır. Açık bıraktığı tek cihet batıdır. Neden? Çünkü belanın oradan geleceğini biliyor da ondan. Gerçekten bela gelmekte hiç gecikmemiştir. Türkiye’de Cumhuriyet’in ilanından sonra ortaya çıkan parti kavgalarının ardında hep batı vardır. Herkes, Şeyh Sait İsyanını orada cahil bir Kürt Müslümanlık adına isyan etti zanneder. Hayır öyle bir şey yok. İki kelimeyle onu da anlatayım isterseniz.


Biliyorsunuz, Mustafa Kemal Paşa Süleymaniye, Kerkük ve Musul’un Misak-ı Milli sınırları içersinde olduğunda ısrarlıydı. Yani, vermiyorduk. Lozan’da bu tartışıldı. Kabul ettiremedik. Kabul edilmeyince, bir konferans yapar orada anlaşırız dediler. İstanbul’da Haliç’de bir konferans yapıldı. Orada da anlaşılamadı. Her iki tarafta burası bizim diyor. İngilizler bizim diyorlar, biz burası bizim diyoruz. Bunun üzerine, Birleşmiş Milletlerinin o zamanki varyasyonu olan Milletler Cemiyetine gidildi. İngilizler, orada kulisleri sayesinde kendi lehlerine bir karar çıkardılar. Ve Türkiye’ye denildi ki Süleymaniye, Musul ve Kerkük’ü terk edeceksiniz. Türkiye ne yaptı biliyor musunuz? Türkiye bunu reddetti. Türkiye bunu reddedince ne oldu biliyor musunuz? İngiltere devleti vehimhanesi Ankara’ya bir ültimatom verdi. Eğer orayı bize vermezsen ‘savaş’ çıkar. Türkiye’nin cevabı ne oldu biliyor musunuz? Savaşırız! Oldu. Biz böyle bir devletin çocuklarıyız. Bir de şu halimize bakın. İngiltere devlet vehimhanesine Süleymaniye, Musul ve Kerkük için savaşırız diyoruz. Savaştan çıkalı henüz beş sene olmuş. Halbuki, sonradan savaşsız, bir miktar ‘para alarak’ her üçünü de onlara devrettik.


Bütün bunlar gösteriyor ki, Türkiye’nin başında bir ‘batı belası’ vardır ve bu bela hiç eksik olmamıştır. Bu nedenle, Mustafa Kemal ölünceye kadar batıyla hiçbir anlaşma yapmamıştır. Kral 8. Edward, Dolmabahçe Sarayına Mustafa Kemal Paşa’nın ayağına kadar geldi. Mustafa Kemal Paşa, Dolmabahçe Sarayında, Kralın Edward’ın isteklerinin hepsini reddetti. İngilizlerle hiçbir anlaşma da yapmadı. Peki İngilizlerle ne zaman anlaşma yaptık? Mustafa Kemal Paşanın ölümünden 144 gün sonra, çok da değil. Ve hiç açık bir mecburiyet yokken İsmet Paşa gitti İngilizlerle bir anlaşma imzaladı. Bugün içine düştüğümüz çıkmazın başlangıcı o anlaşmadır. O anlaşma bizi, İkinci Cihan Harbinde sefil etti. Hatta biraz da rezil etti. Herkesle dost olduk hiç birinin yanında harbe girmedik. Bundan da biz ‘sanki büyük bir başarı kazanmış’ gibi çıktık. Tek başına ve yalnız kalmıştık. O günden bu güne Türkiye artık kendisini ‘ciddi ve önemli bir devlet sayamıyor’. Bu utanç verici bir şeydir. Sizin 70 kusur milyon nüfusunuz olacak ve dünya ekonomisinin ilk 20’si içinde ilk 16. sırada bulunacaksınız, dünya savunma örgütleri içersinde ilk 10’da 6. sırada olacaksınız ve küçük bir devlet gibi acaba beni ‘Avrupa Birliğine alırlar mı?’ acaba ‘Amerika bana bunu verir mi?’ diye ‘Medine fukarası gibi yalvaracaksınız’. Gazi kim bilir mezarında nasıl dönüyor? Bu olacak bir iş değildir. Yapılacak bir iş değildir. Hele bizim yapmamıza kimsenin tahammülü olmaması gereken bir şeydir.


Batı bizden korkuyor. Bu o kadar açık ortada. Fakat bir türlü devleti yöneten adamlarımıza bunu anlatamıyoruz ama hiç olmazsa aydınlarımız bunu anlamalı. Bizim amacımız, ‘batılılaşmak’ değildir. Bizim amacımız ‘çağdaşlaşmaktır’. İkisi birbirinden farklı şeylerdir. Batılılaşmak demek, batıda herhangi bir devletin gelişmek için ne yaptıysa, hepsini alıp Türkiye’de yapmak demektir. Bu yaptığınıza, ‘sömürgeleşmek’ denir. Çünkü batılı devletler sömürgelerinde bunu yaparlar. Yani, mesela Cezayirli yazarlar Fransızca yazarlar ve eserlerini Fransa’da yayınlarlar. Şimdi bizim delikanlıların İngilizce yazıp Amerika’da yayınlamak istemeleri gibi. Bu bir hacalettir. Utanç verici bir şeydir. Sen kendi dilinde yazıp oraya kendini kabul ettirebiliyor musun? Sen o zaman önemli bir devletsin. Ve sen bunu yapacak güçtesin. Şimdi buraya nereden ve niçin geliyorum? Çünkü biz buraya gelebilmek için başlangıçta anlattığım o dramatik sahneleri yaşamış olan Ege’yi özellikle İzmir’i kurtarmayı hedef edinmiştik. Büyük Taaruzun hesabı kitabı bunun üzerine yapılmıştı. 26 Ağustos’ta Büyük Taaruz başladığı zaman, kıtalar hedeflerini biliyorlardı. Hedef Akdeniz’di. O da İzmir demekti. O savaşı çeşitli yabancılardan okumak lazım. Ve gene şaşıracaksınız. En iyi Ruslar anlatıyorlar. Çünkü cepheye en yakın sokulabilen Ruslar olmuşlar o zaman. Ve birisinin anlattığı bir sahne vardır ki benim hiç gözümün önünden hiç gitmez. ‘Askerler sıraya girdiler. Bir yerde onlara avuçla arpa veriliyor. Buna bir anlam veremedim.’ diyor bir Rus gazeteci. ‘Gittim ve bunu bu işi yapanlara sordum. Niçin bu arpayı veriyorsunuz? Bu onların ‘tayını’ demişler. Bu arpayı haşlayıp yiyeceklerdir.’ İşte, biz bununla İzmir’e geldik. Bununla, Yunanlıları denize döktük.


‘Sizler o Türkler misiniz, değil misiniz?’ Bunu bir düşünün. Onlar böyle adamlardı. Sözü sonuna bağlamadan önce gene o günlere dönelim. Fahrettin Paşa’nın Süvari Kolordusu Büyük Taaruzda çok faal rol oynamıştır. 8 Eylül günü yani bugün Manisa’ya girer. Manisa kurtulmuştur. Uzun süreden beri savaşmaktadırlar ve henüz süvarilerin midesine sıcak yemek girmemiştir. Manisa’nın kazanılması üzerine, bir yemek yenilmesi emredilir. Seyyar mutfaklar kurulur. Yemek hazırlanmaya başlanır. Fakat bir müddet sonra, bu taraftan (İzmir’den) bir telgraf gelir. Yunanlılar çekiliyor, yerli Rumlar şehri yakacak, acele yetişilmesi lazımdır. Menemen’den bir telgraf geliyor. Rumlar bizi yakacak derhal yetişmeniz lazımdır. Derhal kazanlar dökülüyor ve süvariler atlara atlayıp bu gece İzmir istikametinde ve Menemen istikametinde harekete geçiyorlar. Ve aşağı yukarı sabah yaklaşırken bu civara gelmişlerdir. 9 Eylül sabahı, Kumandanı Yüzbaşı Şerafettin Bey olan öndeki birliklerden bir tanesi İzmir’e ilk giren birlik olmak hırsı ve hevesiyle şimdiki ismiyle Hilal ve Alsancak dediğimiz bölgeden bir taaruz geliştiriyor. Neticede, dört nala ilerlerken hiç beklemedikleri bir şekilde, bir yıkıntının arkasında pusu kurmuş olan yerli Rumlar ani bir ateş açıyorlar. Ve bu ateş onları durduruyor hatta içlerinden üçü orada şehit oluyor. Fakat Yüzbaşı Şerafettin Bey’in atlıları öyle kolay yılacak atlılar değillerdir. Savaşarak, Alsancak istikametinden İzmir’e girerler. 9 Eylül sabahı, saat 10.30’da, Konak’ta Hükümet Konağının balkonunda asılı olan Yunan bayrağını Yüzbaşı Şerafettin Bey bizzat indirir. Türk Bayrağını çeker. Ve İzmir Türk olur. Çok geçmeden Sarıkışla ve Kadifekale’ye de bayrak çekilir. Böylece hedefe varılır. Varılır da beni düşündüren şudur. Neden bu kadar sene geçtiği halde, hiç birimiz bu üç şehidin kim olduğunu hiç araştırmadık. Onlar her şeyleriyle, İstiklal Savaşının ‘gerçek temsilcileridir’. Sonuna kadar getiriyorlar ve şehre girerken şehit düşüyorlar. Şu kadere bakın. Ben bunu ilk defa, burada (İzmir’de) gazetecilik yaparken Karşıyaka’ya geçtiğim yolda bir abide görünce fark ettim. Sıradan küçük bir taş dikilmişti. Nedir diye merak ettim. Çünkü öyle şatafatlı bir şey değildi. Bir gün arabadan indim ve baktım. Üzerine yaldızla eski harflerle kısacak bir not düşülmüş. Ben Cumhuriyet çocuğu olduğum için eski yazıyı bilmiyorum. Onu aynen kopya ettim. Sonra götürdüm, o zaman sağ olan anneme gösterdim. Annem ona baktı ve iki kelime okudu. ‘Şeref’ ve ‘Namus’. Bu iki kelime, bütün bir İstiklal Savaşının özetidir. Biz tarihte 20’ye yakın devlet kurmuş bir kavimiz. Biz öyle kolay kolay Yunanlıya, İngilize, Fransıza esir olacak bir millet değiliz. Bunu her zaman isteyenler çıkacaktır. Ama görev verilmiştir. Görevi biliyorsunuz. Birinci vazifemiz, Türk İstiklalini ve Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdaafa etmektir. Bu, bizim en büyük hazinemizdir. Ama bu hazineyi, istikbalde dahi elimizden bizim almak isteyecek olan harici ve dahili bedhahlarımız olacaktır. O bedhahlara karşı aynı mantıkla direnebilmeliyiz. O bedhahlar, Mustafa Kemal Paşa’nın nutkun sonunda belirttiği ‘bedhahlar’ ortada. İş o kadar vahim.


Onun için ben diyorum ki ‘Parola Vatan, İşareti Namus’ O halde dikkat. Görev başına. Marş marş, marş!

Atilla Ilhan'dan
http://www.banuavar.com.tr
Başı dik Devlet, onurlu Millet.
Kullanıcı küçük betizi
cumhuriyet_fedaisi
Üye
Üye
 
İletiler: 27
Kayıt: Pzt Kas 02, 2009 1:17

Re: Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kasım 09

İletigönderen bozkurtlar diyari » Çrş Kas 04, 2009 9:59

TÜRK-KAN
Tesekkürler.
TÜRK GENÇLİĞİNİN ANDI !!!

EY TÜRK'ÜN BÜYÜK ATASI GAZI MUSTAFA KEMAL ATATÜRK !!!

Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verip, kendimizi büyük Türk Milletine adarız.
Kullanıcı küçük betizi
bozkurtlar diyari
Üye
Üye
 
İletiler: 570
Kayıt: Cum Ara 19, 2008 11:27

Re: Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kasım 09

İletigönderen kush » Çrş Kas 04, 2009 13:16

Kocaman bir Tesekkür ;)
kalbinizdeki vatan ve bayrak sevgisine selamım olsun!

ya istiklal ya ölüm!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
K. ATATÜRK 20 Ekim 1927
Kullanıcı küçük betizi
kush
Üye
Üye
 
İletiler: 905
Kayıt: Çrş Ara 12, 2007 1:49

Re: Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kasım 09

İletigönderen Türk-Kan » Pzr Kas 08, 2009 15:23

Banu AVAR, bugün saat 17:00 - 19:00 arası İstanbul TÜYAP Kitap Fuarı'nda okuyucularla buluşacaktır.
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kasım 09

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Nis 21, 2010 23:16

Teşekkür ederim Türk-Kan.
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kasım 09

İletigönderen Bumin Kağan » Cum Nis 23, 2010 10:39

Teşekkür ederim.
Kullanıcı küçük betizi
Bumin Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 33
Kayıt: Çrş Mar 31, 2010 12:24

Re: Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kasım 09

İletigönderen sedatkaynak » Cmt Nis 24, 2010 2:42

Paylaşım için teşekkürler...
ŞİMDİ TAM ZAMANI
Kullanıcı küçük betizi
sedatkaynak
Üye
Üye
 
İletiler: 3
Kayıt: Sal Eyl 08, 2009 15:23

Re: Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kası

İletigönderen İbrahim Zübükzade » Cum Eyl 24, 2010 14:26

Teşekkürler. Linkler çalışıyor yalnız video görünmüyor. İlgilenmeniz mümkün mü acaba?
Sevgili vatandaşlar, değerli din kardeşlerim, istibdat dönemi bitiyor. Devlet baskısı, şunun bunun baskısı yok. Vergi yok. Ne var peki? Artık demokrasi var! Aç gözünü doldur keseni, demokrasi geliyor. Demokrasi partimizle geliyor. Demokrasi ne demek sayın hemşerilerim? Demokrasi öyle bişeydir ki... dadından yinmez. Anladınız di mi!!! (İ.Z.)
Kullanıcı küçük betizi
İbrahim Zübükzade
Üye
Üye
 
İletiler: 201
Kayıt: Cmt Mar 13, 2010 16:28

Re: Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kası

İletigönderen Ram » Cum Eyl 24, 2010 22:09

İbrahim Zübükzade yazdı:Teşekkürler. Linkler çalışıyor yalnız video görünmüyor. İlgilenmeniz mümkün mü acaba?


Şuradan izlenilebilir: http://tr.sevenload.com/pl/p2dwJPb/500x408/swf
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Re: Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kası

İletigönderen İbrahim Zübükzade » Sal Eki 05, 2010 15:42

Ram yazdı:Şuradan izlenilebilir: http://tr.sevenload.com/pl/p2dwJPb/500x408/swf

Teşekkürler Ram bey, şimdi izlenebiliyor.
Sevgili vatandaşlar, değerli din kardeşlerim, istibdat dönemi bitiyor. Devlet baskısı, şunun bunun baskısı yok. Vergi yok. Ne var peki? Artık demokrasi var! Aç gözünü doldur keseni, demokrasi geliyor. Demokrasi partimizle geliyor. Demokrasi ne demek sayın hemşerilerim? Demokrasi öyle bişeydir ki... dadından yinmez. Anladınız di mi!!! (İ.Z.)
Kullanıcı küçük betizi
İbrahim Zübükzade
Üye
Üye
 
İletiler: 201
Kayıt: Cmt Mar 13, 2010 16:28

Re: Banu AVAR - Hangi Dünya Düzeni? / Kent ve Yaşam - 2 Kasım 09

İletigönderen Güncelolsun » Prş Eki 18, 2018 14:55

Paylaşım için teşekkürler.
Kullanıcı küçük betizi
Güncelolsun
Üye
Üye
 
İletiler: 64
Kayıt: Sal Kas 08, 2016 11:43


Şu dizine dön: Türkiye ve Dünya Gündemi

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x