Banu AVAR'ın deşifre ettiği Fulbright'ın etki ajanları

Gazeteci-Yazar-Yapımcı

Banu AVAR'ın deşifre ettiği Fulbright'ın etki ajanları

İletigönderen Güncel Meydan » Prş Oca 06, 2011 22:37

NE OLDU SİZE; RAHATSIZLANDINIZ!!!

İşte bugün şaşırdık. Zira yazılı ve görsel tüm yayın organları ile Banu AVAR'a amborgo uygulayan Doğan Medya Grubu, Amerikalıların gidişine bayağı üzülmüş olacak ki, birkaç saat önce bu ayrılığın haberini internet sayfalarında manşetten duyurdu.

Resim



GÜNAYDIN!

Amerika'nın Sesi radyosu (Voice of America), Milliyet Sabah gibi gazeteler ve ABD büyükelçiliği sitesinde çıkan haberler, Amerikalı 'görevlilerin' geldiği geleceği, fazlalaşacağı müjdesini uzun zaman önce vermişti.

Onlar 60 yıldır zaten içtiğimiz sudaydı, ekmeğimizde, tütünümüzde, pamuğumuzdalardı. Telefonumuzun ahizesinde, petrolümüzde, borumuzda, demir çeliğimizdeler!

Ya pek saf ya da toptan kasıtlı olmalılar... Birileri hâlâ Amerikalıların Türklere pek düşkün oldukları için mi Türkiye'nin dört bir yanında taze beyinlere 'eğitmenlik' yaptığını düşünüyorlar? 60 yıldır eğitim sistemimizin kılcal damarlarındalar!

Türklere olan sevdaları nedeniyle mi, Adalet bakanlığı'nda 'danışman' oluyor ve tüm adalet sistemimizle oynuyor Amerikalı memurlar..?

Türklere olan büyük aşklarından mı tüm medyada aktif görev almaları, kimliksizleştirme ve kültürsüzleştirme ve hatta dinsizleştirme çabaları?

Bırakalım tahmin yürütmeyi. Amerikalılar uzun yıllar önce neyi hedeflediklerini anlatmışlardı:

'Batılı sosyal bilimciler ve istihbarat kuruluşları, uzum zamandır Türkiye üzerine yoğunlaşmışlardır. Türkiye, BATILI KALIPTA 'Geliştirme' teknikleri sınanacak canlı bir laboratuardır.!' (Christopher Simpson: Üniversiteler, Amerikan İmparatorluğu ve Soğuk savaş Döneminde Para ve Siyaset- Oltada balık Türkiye Emin Değer)

Ve bir açıklama daha!

1975 yılı. Richard PODOL AID (Uluslararası Kalkındırma Örgütü) uzmanı.. Amirlerine yolladığı Türkiye raporunda bakın neler diyor:

“Yirmi yıldan fazla bir zamandır Türkiye’de faaliyette bulunan Amerikan yardım programı bir zamandan beri meyvelerini vermeye başlamıştır. Önemli mevkilerde Amerikan eğitimi görmüş bir Türk’ün bulunmadığı bir Bakanlık ya da bir İktisadi Kamu Kuruluşu hemen hemen kalmamıştır. Bu kimseler halen bulundukları örgütte ‘ilerici güç’ niteliğini taşımaktadır. Genel müdür ve müsteşarlık mevkilerinden daha büyük görevlere kısa zamanda geçmeleri beklenir. AID bütün gayretleri bu gruba yöneltilmelidir.

Geniş ölçüde Türk idarecilerini indoktrine etmek gerekir. Burada özellikle orta kademe yöneticiler üzerinde durmak yerindedir. Amaç, bunlara yeni davranışlar kazandırmaktır. Bu grubun yakın gelecekte yüksek sorumluluklar mevkilerine geçecekleri düşünülürse, bütün gayretlerin bu kimseler üzerinde toplanması mantık açısından doğrudur.”

Üniversiteler, ilk öğretim ve hatta anaokulları bugün Sivil Örümceğin ağındadır...

Günaydın!


Banu AVAR, 6 Ocak 2011

Elmek: banuavar@superonline.com

http://www.facebook.com/BanuAVAR






Banu AVAR'ın deşifre ettiği Fulbright'ın etki ajanları

Geride bıraktığımız 2010 yılının son haftasında Karabük'teydi Banu AVAR. Hem Karabük Üniversitesi'nde konuşacak hem de "Cumhuriyetin ilk demir çelik fabrikası, Atatürk’ün ilk gözağrısı" KARDEMİR'in işten atılan işçilerini ziyaret edecekti.

Karabük Üniversitesi'ndeki söyleşinin afişleri dahi basılmış olmasına karşın, yolda öğrendi söyleşinin yapılamayacağını. "Meğer aynı saatte Sigara ile Savaş Derneği toplantısı varmış..." Ama ne Karabüklüler yıldı, ne de her türlü sansüre, amborgaya rağmen halkı ile kucaklaşmaktan geri durmayan Banu AVAR. Konuşma Karabük Esnaf ve Kefalet Koop. Konferans Salonu'nda yapıldı.


Yerel bir haber sitesinden söyleşinin haberini okuyalım:



Gazeteci Yazar Banu Avar'dan korkunç iddia

Resim

Gazeteci-yazar Banu Avar, "37 üniversitemize 54 Amerikan istihbarat görevlisi geldi" dedi.


Avar, Karabük Esnaf Kefalet Kooperatifi Toplantı Salonunda yaptığı konuşmada, Karabük Üniversitesinde (KBÜ) panel vermek için buraya geldiğini ancak buna izin verilmediğini söyledi.

Amerika'nın Ankara Büyükelçiliğinden KBÜ'ye heyetler gönderildiğini ve konuşmalar yaptıklarını, kendisinin de bu nedenle buraya geldiğini anlatan Avar, şöyle dedi: "Bütün üniversitelere Amerikan heyetleri gidiyor. 54 tane Amerikan İstihbarat görevlisi Türkiye'ye getirildi. Bunlar çeşitli üniversitelere İngilizce öğretmeni kılığında sokuldu. Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları (KARDEMİR) AŞ'de işçiler ayaklanınca buraya geldi Amerika'lılar. Burası Türkiye'nin en önemli yerlerinden biri. Böyle bölgelere daha da yoğunlaşıyorlar o yüzden üniversitelere gidip geliyorlar. Bende hemen arkasından bu nedenle üniversiteye gelmek istedim. Önce kabul edildi son anda iptal edildi. 2004-2008 yılları arasında özellikle Amerikan İstihbarat örgütlerinin ülkeleri nasıl çökerttiği ile ilgili 82 bölüm program yaptım. Engeller oldu yarısı sansürlenerek çıktı."

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.batitv.com.tr/guncel/215.html



Banu AVAR'ın KARABÜK dönüşü kaleme aldığı ve halkımızı KARDEMİR işçileri ile dayanışmaya çağırdığı yazılarını buradan okuyabilirsiniz:

Hadi İşbaşına! Bu Bir Dayanışma Çağrısı!.. ACİL! http://www.guncelmeydan.com/pano/hadi-isbasina-bu-bir-dayanisma-cagrisi-acil-banu-avar-t27068.html#p142737

KARDEMİR’in Patron Sendikası ÇELİK-İŞ Hangi Küresel Konfederasyona Bağlı? http://www.guncelmeydan.com/pano/kardemir-in-patron-sendikasi-celik-is-hangi-kuresel-konfeder-t27116.html#p142849

Türk-Metal'in Kabahati Batıcı Değil Avrasyacı Olması! http://www.guncelmeydan.com/pano/turk-metal-in-kabahati-batici-degil-avrasyaci-olmasi-t27177.html#p142941



DÜN!

Bir başka yerel haber sitesinden öğreniyoruz ki, Banu AVAR'ın Karabük söyleşisi "dinamit" etkisi yaratmış. Kalemin kılıçtan keskin, sözün yumruktan ağır olduğu teyit ediliyordu bir kez daha.



TRT Program Yapımcısı, Gazeteci-Yazar Banu Avar geçtiğimiz günlerde Karabük’e geldi. Bir grup öğrencinin daveti üzerine kente gelen Avar adeta üniversiteye bomba koydu. Ülkenin en huzurlu üniversitelerinden biri olan Karabük Üniversitesinde o günden itibaren atmosfer bir anda gerildi. YÖK kanalıyla Karabük üniversitesine atanan iki Amerikalı öğretim görevlisi Rachel Smith ve Hayfa Aboukier baskılara dayanamayarak üniversiteden ayrıldı

Banu Avar ilk önce üniversiteden salon istedi. Ancak o gün üniversite salonunda “Sigaranın Zararları” konulu konferans olması nedeniyle bu talep kabul edilmedi. Banu Avar bu yanıtın üzerine bu kez üniversite yönetiminden bir derslik istedi ve öğrencilerle sohbet edeceğini ifade etti. Kendisine üniversitenin resmi bir kurum olduğu ve özel bir organizasyon için derslik tahsis edilemeyeceği belirtilince ise toplantısını Esnaf Kefalet Toplantı Salonunda yaptı. Banu Avar burada yaptığı konuşmada ülke genelinde ki 37 üniversite de CIA ajanları olduğunu iddia etti. Avar’ın bu iddiası üzerine gözler YÖK kanalıyla Karabük Üniversitesinde görevlendirilen iki Amerikalı öğretim görevlisi Rachel Smith ve Hayfa Aboukier’a çevrildi

Resim

Öğrenciler Protesto Etti

O günden sonra başta kendilerini milliyetçi öğrenciler olarak gören öğrenciler olmak üzere bir grup öğrenci Rachel Smith ve Hayfa Aboukier’ın derslerine girmezken, İngiliz öğretim görevlilerine ; “Siz ajansınız, sizi üniversitemizde ve ülkemizde görmek istemiyoruz ”şeklinde tepki göstermeye başladı

Yaşanan gelişmelerden son derece tedirgin olan iki öğretim görevlisi kampustan hatta odalarından çıkamaz duruma geldi. Psikolojilerinin bozulduğunu ve bu şartlarda görevlerine daha fazla devam edemeyeceğini belirten Smith ve Aboukier şimdilik hava değişimi için ülkelerine giderken önümüzde ki günlerde de tamamen üniversite ile diyaloglarını keseceklerini ifade etti

Resim

Rektör Prof UYSAL; “Hocaları YÖK Atıyor”

Yaşanan gelişmelerin kendilerini de çok üzdüğünü belirten Karabük Üniversitesi Rektörü Prof Dr Burhanettin Uysal, bir eğitim yuvası olan üniversitelerinin böylesine konularla yıpratılmasından ve gündeme getirilmesinden büyük üzüntü duyduklarını belirtirken; “Üniversitemiz birçok alanda İngilizce eğitim veriyor, bu yıl üç bin öğrencimiz İngilizce hazırlık okuyor, amacımız öğrencilerimize en iyi eğitimi vermek, onları uluslar arası şartlarda geleceğe hazırlamak, bizim üniversitemizde görev yapan yabancı öğretim görevlileri YÖK kanalıyla geliyor, devletimizin ilgili birimleri bu insanları ülkemize göreve kabul etmeden önce her türlü incelemeyi ve soruşturmayı yapıyor, üniversitemiz ve öğrencilerimizin eğitim seviyelerinin yükselmesine katkıda bulunan bu insanların gerçekleri yansıtmayan iddialarla hedef haline getirilmesi üzücü bir durum, ben tüm Karabük’ü ve öğrencilerimizin sağduyularına güveniyorum” dedi

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.haberwebde.com/habergoster.asp?id=2891



Tepkilerini göstererek Amerikalıların geldikleri gibi gitmelerinde etkili olan Türk Gençligini tebrik ediyor, Fulbright'ın "hocalarına" acil şifalar diliyoruz.


VE BUGÜN!

İşte bugün şaşırdık. Zira yazılı ve görsel tüm yayın organları ile Banu AVAR'a amborgo uygulayan Doğan Medya Grubu, Amerikalıların gidişine bayağı üzülmüş olacak ki, birkaç saat önce bu ayrılığın haberini internet sayfalarında manşetten duyurdu.

Resim


ABD'li akademisyenler ajan iddiası üzerine şehri terk etti (Hürriyet)

Ajan sözü Amerikalı görevlileri rahatsız etti (Milliyet)

KARABÜK Üniversitesi’nde görevli Amerikalı okutmanlar Rachel Smith ve Hayfa Aboukier, ajan oldukları yönündeki söylentiler üzerine izin alarak tatile çıktı. Karabük Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Burhanettin Uysal, Amerikalı görevlilerin ajan olmasının söz konusu olmadığını söyledi.

Gazeteci-yazar Banu Avar, 24 Aralık’ta Karabük Esnaf Kefalet Odası’nın toplantı salonunda düzenlenen konferansta, "Buraya Amerikan Büyükelçiliği’nden heyetler gönderildiğini öğrendim. Karabük Üniversitesi’nde konuştuklarını öğrendim ve o nedenle gelmek istedim. Çünkü bütün üniversitelere şu anda Amerikan elçileri gidiyor. Ayrıca 37 üniversiteye görev yapmak üzere 54 Amerikan istihbarat görevlisi Türkiye’ye getirildi ve bunlar İngilizce öğretmeni kılığında çeşitli üniversitelere sokuldu. Bunlar çeşitli işler çeviriyorlar. Onun dışında Kardemir işçileri gak dediği zaman buraya Amerikan elçileri geldi. Çünkü burası Türkiye’nin en önemli yerlerinden biri. Tıpkı İsdemir ve Ereğli gibi. Böyle hassas bölgelere daha da yoğunlaşıyorlar. Onun içinde devamlı üniversitelere gelip gidiyorlar. Bende bu nedenle üniversiteye gelmeyi istedim" dedi.

İddiaya göre, Banu Avar’ın açıklamalarının ardından bazı öğrenciler, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın finanse ettiği Fulbright İngilizce Öğreten Asistanlar Programı’nın katılımcılarından olan Rachel Smith ve Hayfa Aboukier’in, Karabük Üniversitesi’nde verdikleri İngilizce derslerine girmemeye başladı. İki Amerikalı öğretim asistanı haklarında çıkan ’Ajan’ suçlamalarından rahatsızlık duyarak, geçtiğimiz hafta bağlı bulundukları Fulbrıght’dan izin aldılar. Amerikalı öğretim asistanlarının Kıbrıs’a tatile gittikleri öğrenildi.

Yaşanan gelişmelerin kendilerini çok üzdüğünü belirten Rektör Prof. Dr. Burhanettin Uysal, "Karabük Üniversitesi çok hızlı gelişiyor. Dünya ile entegre olabilmek içinde bütün bölümlerimizde yabancı dil hazırlık sınıfı zorunlu olarak veriliyor. Şu anda 3 bine yakın öğrencimiz İngilizce hazırlık sınıfı okumaktadır. Tabi yeterince öğretim görevlisi, okutman ve öğretim üyelerimiz İngilizce alanında var. Ama Yükseköğretim Kurulu’da üniversitelerde dil sorununun eğitim süresince çözülmesi için ek tedbirler aldı. Fulbright ile anlaşarak Amerika’dan ana dili İngilizce olan personeli getirdiler ve ihtiyacı olan üniversitelere dağıttılar. Bu kişiler hem öğrencilerimizin İngilizce eğitimlerine, hem de okutmanlarımızın gelişmesine katkı sağlıyorlar" dedi.

Amerikalı öğretim görevlilerinin izin kullandıklarını söyleyen Rektör Uysal, "Bu arkadaşların ajan, casus olması söz konusu olamaz. Türkiye Cumhuriyeti kuralları ve kurumları olan bir devlettir. Bir eksiklik, bir yanlışlık varsa buna da ilgili birimler, kurumlar el koyacaktır. Arkadaşlarımız bu tür söylemlerden etkilendiler. Birkaç gün izin kullanıyorlar. Geri dönecekler inşallah. Bu arkadaşlarımız yabancı uyruklu ve simaları bize benzemedikleri için tabi üniversite içersinde her an göz önünde olan kişiler. Tabi bunlara casus, ajan denilmesi çok büyük bir suç ve insanlığa yakışmaz. Bunlar mahkeme kararları ile olması gereken olaylar. Ama Karabük Üniversitesi sağduyunun hakim olduğu bir yer. Öğrencilerimiz bu konunun üzerinde hassasiyetle durmakta. Provakatif davranışlara pirim vermemektedir" diye konuştu.


Hürriyet'in haberi: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16699707.asp?gid=373

Milliyet'in haberi: http://www.milliyet.com.tr/ajan-sozu-am ... efault.htm



Abdullah GÜL'ün 2008'de Karabük Üniversitesi Rektörlüğüne atadığı Sayın Uysal'a soruyoruz, etki ajanı nedir? Ajanlar ülkelere "Selamün Aleyküm, biz ajanız" diyerek mi gelir? Yoksa, Abdullah Gül'ün Karabük Üniversitesi'ndeki konuşmasından etkilenerek "uluslar arası fonların" ardı kesilmesin diye mi Amerikalılara nerede ise kefil olmaktadır?






YÖK'ten Amerikalı eğitmen açılımı

Resim

Türkiye'de dil öğreniminin kalitesini artırmak için harekete geçen YÖK yeni açılan üniversitelerde 54 ABD'li okutman asistanı görevlendirdi

Türkiye'de dil öğrenimi kalitesini artırmak için harekete geçen Yükseköğretim Kurulu (YÖK) yeni açılan üniversitelerde 54 ABD'li okutman asistanı görevlendirdi. Projenin başarılı olması durumunda Fransa ve Almanya ile de benzer bir çalışma yapılacak. YÖK, üniversitelerde İngilizce eğitimini desteklemek üzere Fulbright ile yaptığı işbirliği çerçevesinde Amerika'dan İngilizce Öğretim Elemanı Asistanı (ETA-English Teaching Assistant) getirdi. Anadolu'da yeni açılan üniversitelerde hali hazırda 54 tane Amerikalı eğitmen göreve başlamış durumda. Bayburt'tan Gaziantep'e, Kırklareli'den Iğdır'a kadar 37 yeni üniversitede toplam 54 İngilizce Öğretim Elemanı Asistanı görev yapıyor.

ÖLÇEK BÜYÜTTÜ

Pilot projenin başındaki YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Muhittin Şimşek, okutman eksikliğinden kaynaklanan dil eğitimi zafiyetini giderebilmek için YÖK'ün böyle bir çözüm ürettiğini söyledi. Şimşek, yeni üniversiteleri cazibe merkezi haline getirmeyi amaçladıklarını vurguladı. ABD Büyükelçiliği Halkla İlişkiler İngilizce Sorumlusu Bradley Horn, projen ile ABD vatandaşlarının Türkiye hakkında daha sağlıklı bir algılamaya sahip olacaklarını vurguladı.

BAYBURT'TA ABD'Lİ EĞİTMEN

Bayburt Üniversitesi'nde görev alan ABD'li eğitmen Sean Singer, Bayburt'ta geçirdiği sürede Türk insanının candan olduğunu bizzat gördüğünü ifade ediyor. "Amerikalılar Türkiye'yi ve Türk insanını anladıkça ilişkiler gelişecektir" diyen Singer, iki ülke ilişkilerine katkısının küçük olduğunu, fakat yaptıkları işin önemli olduğunu ifade ediyor.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.sabah.com.tr/Egitim/2010/12/01/yokten_amerikali_egitmen_acilimi






Fulbright yazdı:Komisyonumuz 60 yıldır Türk ve Amerikalı öğrenci, akademisyen, öğretmen ve profesyonellere kültürel değişime katkıda bulunmak amacıyla burslar sağlamaktadır. Ayrıca EducationUSA danışmanlarımız Amerika'daki eğitim olanakları hakkında öğrenci ve araştırmacılara bilgi vermekte, yol göstermektedir.


Türk Vatandaşlarına Yönelik Fulbright Bursları : 
Fulbright Eğitim Komisyonu Amerika'da eğitim ve araştırmaya yönelik olarak Türk vatandaşlarına birçok farklı program dahilinde karşılıksız burslar sağlanır. Programların ortak özelliği, kültürel değişimin ön planda olması ve program bitiminde Türkiye'ye dönülmesidir.


  • Program kurallarına göre Türk vatandaşı olunması ve başvurulan programın kendi kurallarına uygun koşullarda olunması şarttır.

  • Burada belirtilen programlara uymayan koşullarda fon sağlanamamaktadır.

  • Farklı programlar ortaya çıkabileceğinden düzenli aralıklarla internet sayfamızı kontrol etmenizi öneririz.

  • Fulbright bursları dışında kaynak arayan öğrenciler buradan farklı kaynaklardan alınabilecek burs olanaklarını araştırabilir, danışmanlarımızla temasa geçebilirler.
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.fulbright.org.tr/tr/turk



Türkçe Öğretim Asistanı (FLTA) Programı

ABD'deki üniversitelerde Türkçe öğretmek ve alanları ile ilgili öğrenim yapmak isteyen İngilizce öğretmenlerine bir yıl için verilen burslardır. Bu burslara 21-29 yaş aralığında olan,


  • üniversitelerin İngilizce öğretmenliği bölümlerinden mezun olacak öğrenciler

    veya

  • herhangi bir İngilizce bölümünde (tercümanlık, dilbilimi, öğretmenlik, vb.) okumuş olup Pedagojik Formasyon almış olanlar

    veya

  • hali hazırda Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okullarda veya üniversitelerimizde İngilizce öğretmenliği yapanlar başvurabilirler.
İm (Kod): Tümünü seç
http://turkey.usembassy.gov/flta_program.html



Fulbright ve YÖK'ün Ortak Projesi: 'İngilizce Öğreten Asistanlar'

Fulbright Komisyonu ve Türkiye Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ilk ortak sponsorluk projelerinde 54 Amerikalı genci, aralarında Rize, Denizli, Konya ve Balıkesir olmak üzere 37 şehirde İngilizce öğretmek üzere Türkiye’ye getiren yeni bir program başlatıyor. ‘İngilizce Öğreten Asistanlar’ olarak nitelenen genç Amerikalılar, Türkiye’de 10 ay süreli İngilizce hazırlık programlarında çalışacak.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.voanews.com/turkish/news/Fulbright-ve-YOKun-Ortak-Projesi-ingilizce-Oreten-Asistanlar--103134504.html



YÜKSEKÖĞRETİM KURULU BAŞKANLIĞI FULBRIGHT İŞBİRLİĞİ PROGRAMI

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK) ve Fulbright Eğitim Komisyonu arasında yapılan anlaşma çerçevesinde toplam 54 İngilizce öğretim elemanı asistanı (ETA- English Teaching Assistant) 2010-2011 öğretim yılında ülkemizdeki yeni açılan üniversitelerimizde (son 4 yıl içinde açılmış olan) görevlendirilecektir. Bu öğretim elemanı asistanlarının 46’sinin aylık ödemesi YÖK, 8 adedinin aylık ödemesi de Fulbright tarafından karşılanacaktır.

Resim

Programın Amacı: Ülkemizde yükseköğretimde verilen İngilizce Dili Eğitimi derslerine destek olunması ve özellikle de yeni açılan üniversitelerimizdeki İngilizce öğretim elemanı sıkıntısına çözüm olması amacıyla, anadili İngilizce olan Amerikan vatandaşı üniversite mezunu bu kişiler mevcut İngilizce öğretim elemanlarımıza yardımcı olmak üzere yardımcı öğretim elemanı sıfatıyla görevlendirileceklerdir. Bu program ile hedeflenen, öğrencilerin:

  • İngilizce konuşma becerilerinin geliştirilmesi,
  • Anadili İngilizce olan bir kişi ile pratik yapabilmeleridir.


Bu programla hedeflenen, İngilizcenin Dil öğretiminde güncel olan iletişimsel yaklaşımla, dilin etkileşim kurarak ve konuşarak öğretildiği bir yöntem ile öğrencilere sunulmasıdır.

Programın Uygulanması: İngilizce öğretim elemanı asistanları Türkiye’ye Eylül 2010’da geleceklerdir. Öncelikle Ankara’da gerçekleştirilecek olan 2 haftalık oryantasyon eğitimine dahil olacaklar, sonrasında görevlendirildikleri üniversitelere yerleştirileceklerdir. Oryantasyon eğitimi, Türkiye’ye dair genel bilgiler yanında, Türk yükseköğretim sistemi ve görevlendirildikleri 1 akademik yıl süresinde üniversitelerimizdeki görevleri hakkında bilgilendirilmelerini içerecektir.

Tablo 1. İngilizce Öğretim Elemanlarının Üniversitelere göre Dağılımı.

ÜNİVERSİTEADET
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi1
Ahi Evran Üniversitesi1
Aksaray Üniversitesi2
Amasya Üniversitesi2
Artvin Çoruh Üniversitesi1
Atatürk Üniversitesi1
Balıkesir Üniversitesi1
Bartın Üniversitesi2
Bayburt Üniversitesi1
Bilecik Üniversitesi1
Bozok Üniversitesi1
Çankırı Karatekin Üniversitesi1
Düzce Üniversitesi2
Erciyes Üniversitesi1
Erzincan Üniversitesi1
Gaziantep Üniversitesi4
Giresun Üniversitesi2
Gümüşhane Üniversitesi1
Hitit Üniversitesi1
Iğdır Üniversitesi1
Karabuk Üniversitesi2
Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi2
Kastamonu Üniversitesi2
Kırklareli Üniversitesi1
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi2
Namık Kemal Üniversitesi2
Nevşehir Üniversitesi2
Ondokuz Mayıs Üniversitesi1
Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi1
Pamukkale Üniversitesi1
Rize Üniversitesi2
Selçuk Üniversitesi1
Sinop Üniversitesi2
Süleyman Demirel Üniversitesi1
Uşak Üniversitesi2
Yalova Üniversitesi1
Yüzüncü Yıl Üniversitesi1
TOPLAM54


İm (Kod): Tümünü seç
http://www.yok.gov.tr/content/view/907


http://www.guncelmeydan.com/pano/fulbright-ve-yok-ortakligi-t26431.html#p141020


Sayın Rektörün de okuması dileği ile:


Sızma Operasyonu Ve ‘Kültürel İğdiş’…

‘Ben ilkokulda olmalıyım. Yakacık’da bir yaz. İstanbul’un o zamanlar bir sayfiye semtinde benden birkaç yaş büyük ablaların, ‘yello submarin’ , ‘Lusin dısıkayin daymaaan::’ gibi sesler çıkararak, Beatles parçalarını gevelediklerini ilk duyuşum. Hey dergisi çıkmıştı, batıdaki son trendleri gençliğin üzerine fışkırtıyordu.. Sinemalarda Hollywood saltanatı sürüyordu..

Hayat dergisi, Amerikalı yıldızların hayat hikayelerini, evlerini, aşklarını konu ediyordu.. Basının her yanında Amerikan rüyası vardı..

Amerikan yardım anlaşmasının bir maddesi de, ‘Türk basınında sürekli Amerikan propagandası’ yapılma şartıydı
***
Amerikan Büyükelçiliği AFS ve Fulbright bursları veriyor, gençler sıraya giriyordu..

O yıllarda yüzlerce barış gönüllüsü Türkiye’yi harmanlıyordu..

Doğu mitingleri hazırlık aşamasındaydı…

ABD Türkiye’nin etnik haritasını bir kez daha incelemeye alıyordu..

112 adet NATO haberalma tesisi Türkiye’de kuruluyordu.

Kıbrıs’da katliam vardı..

Amerikalı ‘uzmanlar’ her yandaydı…..

Bunlar olurken, büyük şehirlerde gençler, PX Amerikan mağazalarından bluejean almak için sıradaydı. Clint Eastwood’un ‘Birkaç Dolar İçin’ filminden sonra, ‘bir kısım’ gençler mahmuzlu çizme ve kovboy pançosu bulma derdine düşmüştü. Kadiköy Cep sinemasında Animals grubunun parçalarını dinleyen salon, film boyunca dans etmişti.. ‘Michele Ma belle’ ya da ‘All hung up in your green eyes’ tınılar2ını bilenle bilmeyen bir olur muydu?! ..

Aynı yıllarda Türk halkının yüzde 80’i Bangladeş fukaralığına eş bir durumda yaşıyordu..’


‘Gimme some Lovin,’

Bu satırları, bir zaman önce Hürriyet gazetesinde bir köşe yazarını okurken yazmıştım.

Yazar, Şakir Eczacıbaşı’nın ölümü üzerine kaleme aldığı köşe yazısında, İstanbul sanat Kültür vakfı’nın faaliyetlerinin onu nasıl başkalaştırdığını anlatmış, ‘yabancı sanatçılardan habersiz yaşarken’ nasıl bir ‘kültür’ zenginliğinin içine düştüğünü uzun uzun anlatmıştı. Artık batının tüm caz sanatçılarını, tanıyor, Tepebaşındaki Amerikan konsolosluğu aracılığıyla tüm trendleri takip ediyordu. Bunları İstanbul festivaline borçluydu!

Bu yıl İstanbul festivali kapsamında Eric Clapton, ve Steve Winwood konserine giden gazeteci Ertuğrul Özkök de kültür kökleri ile ilgili şu satırları yazmıştı:

    ‘20 yaşımdayken Ankara sokaklarında beni avaz avaz ‘Gimme some lovin’ diye bağırtan adam!... O gece benim ‘an’ımdı.. …63 yaşıma iyi geldi,.’

Ne Ankara’da ‘gimme some lovin,’ diye bağıran Özkök’ün , ne İstanbul’un uzak semtlerinde ‘yello submarin’ diye mırıldanan gençlerin, aynı yıllarda uygulamaya konan Richard Bissel raporundan haberleri yoktu!

Bissel, CIA’ nin Gizli hizmetler Direktörüydü. 1968 de yazdığı gizli raporda, toplumlara ‘sızma’ tekniğinden sözediyordu. Rapora göre, hedef ülkelerde,

    1) Hükümetlere siyasal tavsiye ve danışmanlık,

    2) Tek tek şahıslarla temas, kişisel yardım uygulaması,

    3) Siyasal partilere maddi ve teknik yardım,

    4) İşçi sendikaları kooperativler ve özel örgütlenmeleri desteklemek,

    5) Kişilerin özel olarak eğitilmesi, EĞİTİM TAKASLARI,

    6) Ekonomik operasyonlar,

    7) Gizli propaganda,

    8 ) Bir rejimi desteklemek ya da devirmek için askeri ya da siyasal operasyonlar’

yapılacaktı.

Bissel raporunda yeralan aşamalar, Türkiye’de yıllardır adım adım uygulanmıştır. Toplumlara çeşitli yollarla SIZILMAKTADIR. ‘Sızma tekniği’ , Oltadaki Balık Türkiye (M. Emin Değer) adlı kitapta şöyle özetlenir:

‘Tıb dilinde ‘infiltrasyon/Sızma’, bir mikrobun ya da kanser hücresinin, vücudun en yaşamsal bölgesinin tüm hücrelerine girmesini, mikrobun bünyenin her tarafına yayılmasını gösterir.. İşte Amerika’nın uyguladığı yöntem de budur!’

Amerikalı sosyologlar bu yöntemi ‘Görünmez faktör’ olarak tanımlarlar. Görünmez faktör, ‘kontrol mekanizmalarının toplamı’dır. ve ‘Görünmezlik, zihinlerin sömürgeleştirilmesi yoluyla başarılmaktadır.’

Bu yolda en etkili araç ‘eğitimin ele geçirilmesi’dir.

‘İdeolojik taarruz’

Amerikalı uzman Max Von Thornburg, 1947 Ekim ayında The Fortune dergisindeki ‘Türkiye’ye niçin yardım etmeli?’ başlıklı raporunda ‘İdeolojik taarruzun Amerikan Ulusal Güvenlik Stratejisi için, atom bombası kadar önemli olduğunun’ altını çizmiştir.

‘Yalnız sermayemizi değil, hizmetlerimizi, geleneklerimizi, kültürümüzü ve ideallerimizi de Türkiye’ye konuşlandıracağız!’ demiştir.

İşte bu nedenle, ekonomik yardımı, eğitim/kültür anlaşmaları takip etmiştir. Ülkenin ‘aydın adayları’nın beynini ‘iğdiş’ etme operasyonudur bu!

Toplumun en üst düzeyinde yeralan elitler ya batıda eğitim almışlar ya batının misyoner şubeleri olan kolejlerde eğitilmişlerdir.

Tümü bir iki yabancı dile vakıftırlar ve tüm yaşam biçimleri Batı tarafından şekillendirilmiştir..

Emre, orta halli bir ailenin oğludur. Osmanlı hanedanı varisi, İsviçre bankeri karışımı bir ailenin kızıyla evlenir.. Robert College mezunudur. 68’lidir. 90’larda Özal’ın prensi olur. Paraya para demez. Soros'la tanışır ve Amerikan gizli devletine bağlanır.

Şule alt orta gruptan gelir. Galatasaray Lisesi'nden mezun olur, ardından bursla Fransa’ya gider… Sorbon’da okur, gelip akademisyen olur… Sol fikirlidir..Üniversitede Latin Amerika’daki direniş hareketlerine merak sarmıştır. Batının gözlüğünü takar kendi ülkesine bakar. Çok vahim şekilde yanılacaktır. ‘Halkların özgürlüğü’yle lafa başlayacak, az sonra PKK’nın en büyük savunucusu olacak, batının görevlisi olarak ekranların vazgeçilmezi olup çıkacaktır.

Falanca edebiyatçı treni kaçırır, üniversite bursu alamaz ama İowa üniversitesi yazarlar kursuna (International Writing Program) gider.. Ermeni ve Kürtleri milyon milyon katlettiğimizden bahsedip Nobel’e hak kazanır, milyar doları cepler.

‘Eğitilenler’

Onlarca Türk genci, Erasmus’la Avrupa yollarını tutar. Elit ailelerin çocukları, her yıl, Turkish Coalition of America ve TÜSİAD’ın Washington Temsilciliği’nin katkılarıyla, ABD Kongresi’nde staja gider.

Önemli bürokratların, üst düzey askerlerin, işadamlarının kızları, oğulları, ABD Temsilciler Meclisi koridorlarında, Cumhuriyetçi Parti’nin veya Demokrat Partinin milletvekillerinin peşinde koştururlar.. Dikkatle seçilen bu gençler, belli bir kıvama geldikten sonra yüksek görevler için ülkelerine birer Amerikalı olarak geri dönerler.

‘Eğitilenler’ dönünce, devletin başına, olmadı, bürokraside bir koltuğa, veya bir üniversitenin başına, siyasette, -iktidar muhalefet fark etmez- liderlerin danışmanlığına, medyanın en en yukarı katlarına OTURTULUVERİRLER!

Hatırlayın, Fulbright, Rockefeller, Eisenhower, Ford Vakfı burslarıyla ‘eğitilenler’ Türkiye’yi uzun yıllar boyunca ’yönetmişlerdir’/ yönetmektedirler.

İslamköylü Demirel’den, büyük kent çocuğu Bülent Ecevit’e, Antalyalı Deniz Baykal’dan Kayserili Abdullah Gül’e, Ünyeli Numan Kurtulmuş’a kadar birçok lider çeşitli ‘imkanlarla’ Avrupa ve Amerika’da ‘ağırlanıp’ ‘eğitilmişlerdir’. Meraklısı nette iki tuşa basarak ayrıntılı cv’lerini bulabilir.

‘Algı değiştirme operasyonu’

Aydınlar yurtdışında eğitimden geçirilirken, büyük yığınlara da ‘algı değiştirme operasyonu’ yapılır. Amerikalı bilim adamları, toplumların algılarıyla nasıl oynandığı, toplumların psikolojik deneme tahtası haline nasıl getirildiği konusunda örnekler verirler:

    ‘Yanlış olan, doğru ya da tersi olarak algılanabilir. İnsanları katletmek vatanperverlik olarak görünebileceği gibi, nefretle de karşılanabilir.. Asla kabullenilemeyecek davranışlar, normal görülebilir..’

1982 Anayasası, Batının ‘tavsiyesiyle’ hazırlanır. 2010 Anayasası yine batının emriyle gündeme oturmuştur. Ekranlardaki propaganda makinesini çalıştıranlar ‘yedi düvelcilerdir’!

Richard Bissel, raporunda, toplumları değiştirmede basının önemine de değinmiştir. ‘Basın Batı müdahalelerinde en önemli güçtür’ demiştir.

İçinden geçtiğimiz şu günlerde bunun nadide örnekleriyle burun burunayız.

Federasyon ve otonomi tartışmalarının yeri göğü kapladığı bir anda , ABD formatlı bir yarışma programı ekranlara çıkar.

İntercities—ŞEHİRLER YARIŞIYOR
’da şehircilik, hemşehrilik hissi kaşınır. Ulusal bütünlüğe karşı YEREL YÖNETİMLERİN propagandası yapılır..

CIA istasyon şefi Paul Henze
, ‘Türk halkına sabah akşam ‘federasyondan’ bahsedilmeli, kulakları bu duruma alıştırılmalıdır!’, dememiş midir!

Siyasetten uzaklaştırılmış geniş yığınlara enjekte edilen zehir de ekranlardan yayılır!

Evcilik oyunu gibi yapay evlilik denemeleri, aile yapısını sulandırır, falanca dedenin televizyonda falanca büyükanneye izdivaç teklifi, yaşlılara saygıyı azaltır, bilgeliği şaklabanlığa dönüştürür.

‘Yemekteyiz’ programında, kutsal sofra adabına açıkca hakaret edilmesi, ‘Survivor’da dedikodu ve insanların birbiriyle nefret ve rekabet ilişkisi, ekranlarda bir anda beliren kuralsız box maçlarıyla toplumsal şiddet hissinin arttırılması, ‘Fear Factor’ ile korku duygusunun yaygınlaştırılması, toplumdaki psikolojik operasyona en bariz örneklerdir.

Sıradan insanlar, ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ kültüründen, en yakın ilişkilerini ekrana taşıma noktasına getirilmişlerdir! ABD markalı showların kucağında, ‘ideolojik taarruz’un en sertine muhatap olmuşlardır.

Bunların tümü, batıya bağlı ‘sivil örümcekler’in, ‘ALGIYI DEĞİŞTİRME’ çalışmalarının sonuçlarıdır.

Gençler, anlamadıkları bir dilin ve kültürün, ürkütücü gürültüsünde sallanmaktan haz duyduklarını sanmaktadırlar! …

Her şey psikoloji biliminin yardımıyla yapılacak, toplum psikolojik aygıtlarla şekillendirilecektir..

Üniversiteler ve medya bu çalışmaların merkezidirler.

Medyadan yayılan zehir daha küçük gençlik gruplarında farklı yöntemler dener.

Kısa film yarışmaları düzenlenir . Belediyeler ve AB fonları işbirliği ile ‘Kültürlerarası diyalog’ işlenir. Kim Kürt kimliği der, Ermeni kültürü ile ilgili laf eder, ‘ekümenik’ Ortodoks kilisesi için film yaparsa parayı kapar, kapağı yurtdışına atar...

‘Biz ne mi yapacağız?!’

1947 de Amerikan yardımıyla birlikte Türk halkı özellikle aydınları bir kültür enjeksiyonunun hedefi olmuşlardır.

‘Ecnebi’ okullarda ya da diyarlarda eğitilenler artık bu ülkenin insanları değillerdir. Onlar iki arada bir derede kalanlardır.. Kültürel ‘tecavüze’ uğrayanlardır.

Bu bir ‘sızış’tır. Bir milleti millet yapan tüm özelliklere kezzap atılışıdır.


İşte bugün sızılmış bir Türkiye’nin sızılmış aydınları, tıpkı eskiden olduğu gibi, Türkiye’yi bölme, Amerika’ya manda yapma projesinin gönüllü askerleridir!

Bu taarruza muhatap olan, ve kendi üzerinde oynanan oyunu algılayamayan geniş yığınların , sık sık ‘Biz ne yapacağız?’ diye sorduklarını aktarırdı, Attila İlhan.

    ''Tuhaftır, soru sahipleri, cevabı bulmakla mükellef olanın da, kendileri olduğunu ne biliyor, ne kestirebiliyor! Çünkü 'kopya', 'alafrangalık' sahici 'yurttaşlık bilincini' bulandırmış….Böyle bir soruyu sordukları anda, yetersizliklerini itiraf edip çareyi başkalarından -muhtemelen 'ecnebi'den- beklediklerini açıklamış oluyorlar. İyi de, 'kültürsüzleşme' dedikleri, 'bizâtihi' bu değil midir?"


Banu AVAR, 1 Ağustos 2010

http://www.guncelmeydan.com/pano/sizma-operasyonu-ve-kulturel-igdis-banu-avar-t25984.html#p139686

Elmek: banuavar@superonline.com

http://www.facebook.com/BanuAVAR



Kullanıcı küçük betizi
Güncel Meydan
Üye
Üye
 
İletiler: 584
Kayıt: Pzr Eki 12, 2008 23:12

Re: Banu AVAR'ın deşifre ettiği Fulbright'ın etki ajanları

İletigönderen cengaver51 » Cum Oca 07, 2011 17:55

ülkemiz dört bir yandan sarıldı içimizdeki hainleri atmamız gerikiyor bu birlik ile olur ancak bizi içden yıkmaya çalışıyorlar üniverstelerde bile bu ajan öğretmenler var
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
Kullanıcı küçük betizi
cengaver51
Üye
Üye
 
İletiler: 7
Kayıt: Çrş May 06, 2009 0:37

Re: Banu AVAR'ın deşifre ettiği Fulbright'ın etki ajanları

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Oca 08, 2011 1:12

Sayın Avar, Türk halkını uyandırmak ve harekete geçirmek için adeta kendini parçalıyor. Türk medyası, Banu Avar'ı daha ne kadar görmezlikten gelecek?

Ayrıca, rektör beyefendi ne demiş:

"Yaşananlara çok üzdüğünü belirten Rektör Prof. Dr. Burhanettin Uysal ise “Bu arkadaşların ajan, casus olması söz konusu olamaz. Bir eksiklik, bir yanlışlık varsa, ilgili birimler, kurumlar el koyacaktır. Arkadaşlarımız bu tür söylemlerden etkilendi, birkaç gün izin kullanıyorlar. Geri dönecekler inşallah. Bu arkadaşlarımıza casus, ajan denilmesi büyük bir suç ve insanlığa yakışmaz. Karabük Üniversitesi sağduyunun hâkim olduğu bir yer. Öğrencilerimiz provakotif davranışlara pirim vermemekte” diye konuştu."


Ajanları üniversitenin daha içinde mi arasak acaba?!
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Banu AVAR'ın deşifre ettiği Fulbright'ın etki ajanları

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzr Oca 09, 2011 15:25

Erdoğan'a 'ajan' sorusu

CHP’li Köktürk, Erdoğan’a, “37 üniversiteye görev yapmak üzere 54 Amerikan istihbarat görevlisinin Türkiye’ye getirildiği doğru mudur” diye sordu.

Başbakan Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, gazeteci-yazar Banu Avar tarafından dile getirilen, “37 üniversiteye görev yapmak üzere 54 Amerikan istihbarat görevlisi Türkiye’ye getirildi ve bunlar İngilizce öğretmeni kılığında çeşitli üniversitelere sokuldu” iddiayı TBMM gündemine taşıdı. Köktürk, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a şu soruları yöneltti:

• “Gazeteci-yazar Sayın Banu Avar’ın bu kadar ciddi iddiaları karşısında yanıtınız nedir?

• Sayın Avar’ın açıklamalarının ardından bazı öğrencilerin, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın finanse ettiği Fulbright İngilizce Öğreten Asistanlar Programı’nın katılımcılarından olan Rachel Smith ve Hayfa Aboukier’in, Karabük Üniversitesi’nde verdikleri İngilizce derslerine girmemeye başladıkları, iki Amerikalı öğretim asistanı haklarında çıkan ‘ajan’ suçlamaları nedeniyle, geçtiğimiz hafta bağlı bulundukları Fulbrıght’dan izin aldıkları doğru mudur?

• 37 üniversiteye görev yapmak üzere 54 Amerikan istihbarat görevlisinin Türkiye’ye getirildiği ve bunların İngilizce öğretmeni olarak derslere sokulduğu iddiaları doğru mudur?”


GAZETE5, 9 Ocak 2011
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Banu AVAR'ın deşifre ettiği Fulbright'ın etki ajanları

İletigönderen Türk-Kan » Pzr Oca 09, 2011 15:37

Kimden: Banu AVAR
Kime: ajans@dha.com.tr

Sayın Bülent Diktepe,

Haberiniz konuşmamı yanlış aksettirmektedir. Karabük konuşmam sırasında 'ajan' 'casus' gibi kelimelere hiç yer vermedim. Basında yeralan konuşma metnimde de bu sözler geçmemektedir. Konuşmamda, Türk ABD ilişkilerinde Eğitim anlaşmalarına değindim ve 60 yıllık süreç içinde, Amerikalı uzmanların kendi sözleriyle çeşitli ülkelerde Eğitim'i ABD çıkarları doğrultusunda nasıl yönlendirecekleri konusundaki alıntılara yer verdim.

Aşağıdaki yazı konuşmanın özetidir. Ayrıca Amerikalı öğretmenlerin sınıflarında öğrencilere ne gibi testler yaptıkları da önemle araştırılmalıdır.. Saygılar. BA


7 Ocak tarihli yazım:

GÜNAYDIN!

Amerika'nın Sesi radyosu (Voice of America), Milliyet Sabah gibi gazeteler ve ABD büyükelçiliği sitesinde çıkan haberler, Amerikalı 'görevlilerin' geldiği geleceği, fazlalaşacağı müjdesini uzun zaman önce vermişti.

Onlar 60 yıldır zaten içtiğimiz sudaydı, ekmeğimizde, tütünümüzde, pamuğumuzdalardı. Telefonumuzun ahizesinde, petrolümüzde, borumuzda, demir çeliğimizdeler!

Ya pek saf ya da toptan kasıtlı olmalılar... Birileri hâlâ Amerikalıların Türklere pek düşkün oldukları için mi Türkiye'nin dört bir yanında taze beyinlere 'eğitmenlik' yaptığını düşünüyorlar? 60 yıldır eğitim sistemimizin kılcal damarlarındalar!

Türklere olan sevdaları nedeniyle mi, Adalet bakanlığı'nda 'danışman' oluyor ve tüm adalet sistemimizle oynuyor Amerikalı memurlar..?

Türklere olan büyük aşklarından mı tüm medyada aktif görev almaları, kimliksizleştirme ve kültürsüzleştirme ve hatta dinsizleştirme çabaları?

Bırakalım tahmin yürütmeyi. Amerikalılar uzun yıllar önce neyi hedeflediklerini anlatmışlardı:

'Batılı sosyal bilimciler ve istihbarat kuruluşları, uzum zamandır Türkiye üzerine yoğunlaşmışlardır. Türkiye, BATILI KALIPTA 'Geliştirme' teknikleri sınanacak canlı bir laboratuardır.!' (Christopher Simpson: Üniversiteler, Amerikan İmparatorluğu ve Soğuk savaş Döneminde Para ve Siyaset- Oltada balık Türkiye Emin Değer)

Ve bir açıklama daha!

1975 yılı. Richard PODOL AID (Uluslararası Kalkındırma Örgütü) uzmanı.. Amirlerine yolladığı Türkiye raporunda bakın neler diyor:

“Yirmi yıldan fazla bir zamandır Türkiye’de faaliyette bulunan Amerikan yardım programı bir zamandan beri meyvelerini vermeye başlamıştır. Önemli mevkilerde Amerikan eğitimi görmüş bir Türk’ün bulunmadığı bir Bakanlık ya da bir İktisadi Kamu Kuruluşu hemen hemen kalmamıştır. Bu kimseler halen bulundukları örgütte ‘ilerici güç’ niteliğini taşımaktadır. Genel müdür ve müsteşarlık mevkilerinden daha büyük görevlere kısa zamanda geçmeleri beklenir. AID bütün gayretleri bu gruba yöneltilmelidir.

Geniş ölçüde Türk idarecilerini indoktrine etmek gerekir. Burada özellikle orta kademe yöneticiler üzerinde durmak yerindedir. Amaç, bunlara yeni davranışlar kazandırmaktır. Bu grubun yakın gelecekte yüksek sorumluluklar mevkilerine geçecekleri düşünülürse, bütün gayretlerin bu kimseler üzerinde toplanması mantık açısından doğrudur.”

Üniversiteler, ilk öğretim ve hatta anaokulları bugün Sivil Örümceğin ağındadır...

Günaydın!


Banu AVAR
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Banu AVAR'ın deşifre ettiği Fulbright'ın etki ajanları

İletigönderen Türk-Kan » Cmt Şub 26, 2011 12:44

YÖK-Fulbright İşbirliği Değerlendirme Toplantısı

ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile randevu tarihlerinin henüz belli olmadığını, müsait bir zamanda görüşeceklerini söyledi.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan ve ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone'nin katıldığı YÖK-Fulbright İşbirliği Değerlendirme Toplantısı Hilton Otel'de gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan YÖK Başkanı Özcan, 2010-2011 akademik yılında İngilizce öğretecek 53 yeni uzmanın, işbirliği kapsamında Türkiye'ye geldiğini belirterek, bu okutmanların yeni kurulan üniversitelerde eğitim verdiğini söyledi. Bu okutmanlarla eğitimde İngilizce kullanılmasının desteklenmesinin amaçlandığını dile getiren Özcan, programın üniversitelerde İngilizce öğretimine yardımcı olduğunu söyledi. Özcan, Amerika'dan gelen okutmanlar sayesinde öğrencilerin konuşma yeteneğinin geliştiğini ifade etti. İşbirliği programda bazı eksikliklerin bulunduğunu ancak bunun zamanla giderileceğini dile getiren Özcan, ABD'den gelen okutmanlara teşekkür etti.

Toplantıya eşiyle birlikte katılan ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone da programın önemine işaret ederek, ABD'li okutmanları gösterdikleri başarıdan dolayı kutladı. Yükseköğretimde verilen İngilizce dil eğitimi derslerine destek olmayı ve özellikle de yeni açılan üniversitelerdeki İngilizce öğretim elemanı sıkıntısına çözüm getirmeyi amaçlayan program çerçevesinde Türkiye'ye gelen ABD'li okutmanlar da toplantıya katılırken, bir ABD'li bayan okutmanın boynundaki, ucunda Atatürk'ün imzasının bulunduğu kolye dikkat çekti.

Öte yandan toplantı öncesinde gazetecilerin sorularını cevaplayan ABD'nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone, Libya'daki gelişmelere ilişkin bir soru üzerine toplantıya başka bir konu için geldiğini, bu konuları başka zaman konuşmanın doğru olacağını ifade etti. Kendisinin de öğrenciyken Fulbright bursu ile İngilizce öğretmek için İtalya'ya gittiğini anlatan Ricciardone, İtalya'da bir yıl kaldığını ve bu programın hayatını tamamen değiştirdiğini söyledi. Ricciardone, "Onun için ümit ediyorum ki Giresun'da, Osmaniye'de, Gaziantep'te, Bayburt'ta çalışan bu genç Amerikalılar aynı şekilde Türkçe'yi öğrenecekler. Gelecek için çok önemli bir program" dedi.

Başbakan Erdoğan'la randevu tarihinin belli olup olmadığının sorulması üzerine ise Büyükelçi Ricciardone, "Henüz belli değil. Kendisiyle müsait bir zamanda görüşeceğiz" diye konuştu.

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.olaymedya.com/yok-fullbright-isbirligi-degerlendirme-toplantisi.html
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56


Şu dizine dön: Banu AVAR

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x