Bağımsız devletinin ilanına, yaşamasına ve tanınmasına karşı çıkan bir Cumhurbaşkanı (1)Talat'ın Radikal Gazetesi'nden Erdal Güven'e verdiği, onun da kitaplaştırdığı söyleşinin önemli bölümleri Radikal Gazetesi ile Volkan'ın dünkü sayılarında manşette yayınlandı…
Talat, bu söyleşisinde, KKTC ilanı arefesinde, yani 14 Kasım 1983 gecesi, CTP Genel merkezinde yaşanan tartışmaları anlatıyor…
O tartışmaları, CTP'lilerden dinlediğim kadarıyla bu köşede birkaç kez anlattım. Talatın o akşam KKTC ilanına HAYIR denmesini savunduğunu, yapılan oylamada HAYIR oyu verdiğini ancak EVETlerin bir oy fazla çıktığını, EVET diyenlerin de "sırf yeni devletin Meclisinde yer almak için" kerhen EVET dediklerini, ama asla KKTC'ye inanmadıklarını ve savunmadıklarını birçok kez yazdım…
Talat şimdi Erdal Güven'e yaptığı açıklamalarda bunları itiraf ediyor ve bugüne kadar gizli kalmış bir sırrını da itiraf ediyor:
- "O gece eve gidince bağımsız devlet ilanına CTP'den EVET kararı çıktığı için ağladım, o güne kadar ayrı devlet taksimdir, taksime hayır, ayrı devlete hayır diyorduk, CTP tutarlı davranmalı, bağımsızlık ilanına HAYIR demeli ve ceremesi neyse ödemeliydi…Bugün de aynı görüşteyim, KKTC'nin ilanı yanlıştı…" diyor…
YAZIKLAR OLSUN!Evet, yazıklar olsun! İşte, bugün önce KKTC Başbakanlığı, ardından da KKTC Cumhurbaşkanlığı makamında oturan zat budur…
Talat, kendisini bu makamlara getirenin, Kıbrıs Türk Halkı değil, AKP olduğunu da itiraf etmektedir….Nitekim itiraflarında şöyle diyor:
- AKP olmasaydı bugün ben bu koltukta oturamazdım, Annan Planı da referanduma sunulamazdı…2000 yılındaki seçimlerde %10 oy almıştım, 5 yıl sonra ise %56'ya yakın oy topladım…
Tabii, sadece AKP de değil, emperyalist dış güçlerin, ABD, İngiltere, AB, hatta AKEL ve Rum tarafının seçimi kazanması için yaptıkları büyük propaganda faaliyetini anlatmayı eksik bırakmış..
Talat için belirleyici olan milletvekili ve Cumhurbaşkanı olarak KKTC'nin savunulması, güçlendirilmesi, yaşatılması, tanıtılması için çalışacağı konusunda namusu ve şerefi üzerine yaptığı yemin değil, itiraf ettiği ideolojik tavrıdır…Yani KKTC düşmanlığıdır…Talat, hırsından kendisini ağlatacak kadar KKTC'ye ve KKTCnin tanınmasına, ayrı egemenliğimize karşıdır… Ve inanmadığı KKTC'nin Cumhurbaşkanlığı makamında yaptığı herşey bunu kanıtlamaktadır…
BİRÇOK KEZ SÖYLEMİŞTİÖrneğin, 22 Nisan 2007de Alithia gazetesine verdiği demeçte, "Papadopulos çözüm karşıtlığında ne kadar ısrar ederse etsin, kendisinin KKTC'nin tanınmasını talep etmeyeceğini ve çözüm (birleşik Kıbrıs) için çalışmaya devam edeceğini" söylemiştir...
27 Aralık 2006 tarihinde Saray Otel'de basına verdiği yeni yıl resepsiyonunda ise şöyle konuşmuştu:
- "Tanınmaktan vazgeçmeyi, yeni dünyayla siyasi entegrasyona gitmeyi hedeflerimiz arasında tutmaya devam ediyoruz... Bunu birleşik Kıbrıs ile elde etme hedefini önümüze koyduk... Ülkeyi bölmeyi değil birleştirmeye çalışıyoruz... Hep birlikte bütün kapasitemizi kullanarak ülkemizi birleştireceğiz ve Dünyaya Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti olarak 2007 yılı içinde merhaba diyeceğiz..."
Aynı günlerde, CTP yan örgütü DEV-İŞin kuruluş resepsiyonunda da birleşik Kıbrıs safsatasından söz etmiş ve Halkı TANINMA yerine "çözüm" diye adlandırdığı "birleşik Kıbrıs" için mücadeleye çağırmıştı...
KKTC'nin 23. kuruluş yıldönümü olan 15 Kasım 2006da yayınladığı mesajda ve aynı gün yabancı basın mensupları için düzenlediği basın toplantısında da "KKTC'nin birleşik Kıbrıs kurulduğu zaman ortadan kalkacağı" mesajını vermiş ve bir gazetecinin "KKTC'nin kuruluşunu daha kaç yıl kutlayacaksınız?" şeklindeki sorusuna şu yanıtı vermişti:
-" Kıbrıs sorunu çözümlenene kadar KKTC'nin kuruluşunu, devlete sahip olduğumuzu kutlayacağız... Sorun çözülüp yeni bir devlet kurulana kadar..."
Talat, 15 Kasım mesajında da aynı yaklaşımla " KKTC'nin ayrılıkçılığı pekiştirmek için değil, birleşik Kıbrısın kurulmasına katkı sağlamak için ilan edildiğini" iddia etmiş ve dolaylı olarak, birçok kez söylediği gibi KKTC'nin "ayrılıkçı bir oluşum" olduğu mesajını vermişti…
YAPTIĞI ANLAŞMALAR KKTC'NİN TASFİYESİNİ ÖNGÖRÜYORÖzetle, Talat, kendisini iktidara getiren dış güçlere şirin görünmek ve Rum liderliğini en büyük kabusundan kurtarıp rahatlatmak için, her fırsatta, yeminini çiğneyerek Cumhurbaşkanı olduğu devletin tanınmasını istemediğini söyleyip durmuştur, Cumhurbaşkanlığı makamında, kendisini ağlatan, karşı çıktığı KKTC'yi yok etmek için ne gerekirse yapmıştır… Bir başka deyişle KKTC Cumhurbaşkanlığı makamını, bu devleti tanıtmak, bağımsızlığı, egemenliği savunmak için değil, adeta rövanş almak, bu amaçla devleti tasfiye etmek için kullanmıştır..
Nitekim, gerek kabul ettiği Annan Planı ile, gerekse Papadopulosa yaptığı 8 Temmuz Anlaşması ile ve gerekse Hristofyas'la imzaladığı 21 Mart, 23 Mayıs ve 1 Temmuz Anlaşmaları ile bağımsız-egemen KKTC'nin tasfiyesini, yerine, Rum Milli Hedefi olan "tek devlete, tek Halka, tek egemenliğe, tek vatandaşlığa, tek temsiliyete, tek egemenliğe dayalı iki eyaletli birleşik bir Kıbrıs kurulmasını" kabul etmiştir…Şimdi Hristofyas'la sürdürdüğü görüşmeler de bu ortak vizyonlarını-hedeflerini "çözüm" adı altında gerçekleştirmeyi hedeflemektedir…
KKTC CUMHURBAŞKANI OLDUĞUNU UNUTUYORYaptığım anımsatmalarda da görüldüğü gibi Talatın vizyonunda, konuşmalarında, bağımsızlığımızın, ayrı egemenliğimizin, KKTC devletinin sonsuza dek korunup yaşatılacağına ve tanınmasına dair bir inanç, bir hedef, milli bir vizyon yoktur...
Çünkü, KKTC'yi ve tanınmayı "ayrılıkçı-bölücü-taksimci bir oluşum" olarak görmektedir, bu nedenle ilanına HAYIR demiştir, bunu önleyemediği için hırsından ağlamıştır…Bu nedenle tanınmış, bağımsız-egemen KKTC bir amaç değildir, çözümün önünde engeldir...Rumlarla birlikte Birleşik Kıbrıs kurulunca ortadan kalkacak olan geçici bir oluşumdur…
İnsan böylesine mandacı bir zihniyetin o makamda oturması karşısında isyan etmez mi?
Sen elindeki en güçlü silahını kullanmayacağını, bundan hiç korkmaması gerektiğini Hristofyas'a söyledikten sonra, adam seni bir daha ciddiye alır ve sana saygı duyar mı?
Rum liderleri en büyük korkularının KKTC'nin kalıcılaşması, kökleşmesi, siyasi konumunun yükseltilmesi ve tanınması olduğunu her gün söylemelerine, kendi devletlerinden asla vaz geçmeyeceklerini her fırsatta vurgulamalarına karşın, sen dönüp de onlara" merak etmeyin, korkmanıza hiç gerek yok, ben sizin için güvenceyim, korktuğunuz asla başınıza gelmeyecek, çünkü ben tanınma istemiyorum" derseniz, sizi niye ciddiye alsınlar?
Devletlerini korumak için ABD ve ABı dahi karşılarına alıp Annan Planı'na HAYIR demeyi göze alan Rum liderler, sırf emperyalist güçler istiyor diye, devletinden vazgeçen biri karşısında niye eğilip bükülsünler?
TALAT BİRLİK-BERABERLİĞİN SAĞLANMASINA ENGELDİRTalat, bu zihniyetiyle aslında çözüme değil, çözümsüzlüğe hızmet etmektedir. Çünkü Rum yönetimini, izlediği hakimiyetçi politikada korkusuzca devam etmesi için teşvik edip cesaretlendirmektedir...
KKTC'yi kararlılıkla savunmakta olan Ulusal Güçlerle, Talat-CTP arasında ulusal davada hala devam eden, milli birlik-beraberliğin sağlanmasını engelleyen ve her konuda derin görüş ayrılıkları, gerginlik ve iç çatışma yaratan temel farklılık buradadır...
Ve, Talat, KKTC Cumhurbaşkanı olduğunu unutup, bu şekilde konuşmaya, davranmaya ve KKTC'yi savunanları "marjinal" olarak suçlamaya devam ettiği sürece, devletine sahip çıkan Kıbrıs Türk Halkının ezici çoğunluğunu temsil etmediğini kanıtlamaktadır...
İşte bu nedenle önümüzdeki seçimlerde en önemli görev, Talat'ı, inanmadığı, HAYIR dediği, savunmadığı, tanınmasına karşı çıktığı KKTC Devletinin o kutsal makamından aşağıya indirmektir…Bu devleti emperyalist baskılara rağmen ilan eden ve dayanılmaz baskılara direnerek yaşatan Kıbrıs Türk Halkı bunu yapacaktır…
Sabahattin İSMAİL, 4 Kasım 2009