Tayyip ve ABDullah 'Çuval Olayı'nı önceden biliyor muydu?

Tartışma Alanı

Re: Tayyip ve ABDullah 'Çuval Olayı'nı önceden biliyor muydu?

İletigönderen kkulaoglu » Cum Şub 05, 2010 16:43

Genel Kurmay Başkanı ile de görüşücekmiş. Benim için TSK bitmiştir.
Ama Ordumuz şanlı ve şereflidir.
Kullanıcı küçük betizi
kkulaoglu
Üye
Üye
 
İletiler: 31
Kayıt: Sal Eyl 01, 2009 9:38

Re: Tayyip ve ABDullah 'Çuval Olayı'nı önceden biliyor muydu?

İletigönderen Başkomutan » Cum Şub 05, 2010 19:15

Türk milleti bu kahpeliği unutmaz

KAHPECE planlanıp, sinsi pusuyla uygulamaya konan olay, 4 Temmuz 2003’te Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde yaşandı. 11 Türk askeri ve Türkmen mihmandarları, Peşmerge destekli ABD askerleri tarafından gözaltına alınarak başlarına çuval geçirildi.
Sorguda işkence yapıldı

BAĞDAT’a götürülerek 60 saat hücrede tutulan askerlerimiz, sorgu ve işkenceye maruz bırakıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, buna tepki gösterilmesini ve ABD’ye nota verilmesini isteyenlerle, “Ne notası müzik notası mı” diyerek alay etti.

Çuval pratik çözüm

DÖNEMİN Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, “ABD’lilerin çuval olayının bizi bu kadar rencide edeceğini bildiklerini zannetmiyorum. Onlar için bu çok normal. Göz bağlamak yerine, tamamen pratik bir çözüm” demişti...

BAŞBAKAN Erdoğan, “çuvalcı Odierno”nun ayağına müsteşarını gönderdi. İçişleri Bakanı Atalay ve MİT Müsteşarı Taner, özel toplantıda buluştu. Genelkurmay Başkanı Başbuğ ise karargahta ağırladı...

Karargâhta da ağırlandı

Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçiren ABD’nin Irak’taki kuvvetlerinin komutanı Odierno, 3 günlük resmi gezisi kapsamında, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ tarafından karargâhta kabul edildi

İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın resmi davetlisi olarak Türkiye’ye gelen ABD’nin Irak’taki kuvvetlerinin komutanı çuvalcı general Ray Odierno, temasları çerçevesinde Genelkurmay Karargâhı’nı da ziyaret etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “çuvalcı Odierno”nun ayağına Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala’yı gönderdi. İçişleri Bakanı Atalay ve MİT Müsteşarı Taner de özel toplantıda buluştu. Genelkurmay Başkanı Başbuğ ise karargahta ağırladı. 2003 yılında Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren Odierno’nun katıldığı İçişleri Bakanlığı’nda gerçekleştirilen toplantı, ilklere sahne oldu. Toplantıda ilk kez, yabancı bir generalin bakanlığa gelişini izlemek isteyen basın mensupları polisler tarafından engellendi.

Programı sır gibi saklanıyor

Toplantı boyunca bakanlık binasına gazetecilerin girişi yasaklanırken, sadece Anadolu Ajansı’nın görüntü almasına izin verildi. Toplantının ardından Odioerno, Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’na geçti. Odierno, karargahta Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ tarafından kabul edildi. Başbuğ-Odierno görüşmesinde de başta terör örgütü PKK olmak üzere çeşitli askeri konular ele alındığı öğrenildi. Bu arada, çuvalcı general temaslarına dün de devam etti. Resmi programı medyadan sır gibi saklanan Odiorno, yarın ülkemizden ayrılacak.

İçişleri Bakanlığı’nda önceki gün yapılan toplantıda General Odierno’ya büyükelçi görünümlü CIA ajanı James Jeffrey eşlik etti.

Aydınlar Ocağı: İtibarımız zedelendi

Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa E. Erkal, Irak’ın Süleymaniye kentinde Mehmetçiğin başına çuval geçiren küstah ABD’li General Odierno’nun Türkiye ziyaretine sert tepki gösterdi. Prof. Erkal, yaptığı yazılı açıklamada, Odierno’nun Türkiye’ye kabul edilmemesi gerektiğini belirterek şunları kaydetti: “Hiçbir şey olmamış gibi kabul edilen bu küstah general, ülke itibarının bir kere daha ayaklar altına alınmasına sebep olmuş; gurur ve haysiyetimize yeni bir saldırı yapılmıştır. Ortada gözükmeyen tepkimiz sınanmıştır.”

Çuval geçirenler ödüllendirildi

4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde karargah kurmuş bulunan 11 Türk askeri ve Türkmen mihmandarları, Peşmerge destekli ABD askerleri tarafından başlarına çuval geçirilerek gözaltına alınmışlardı. Süleymaniye’den alınarak Bağdat’a götürülen Türk askerleri sorguya ve işkenceye maruz bırakılmışlardı. 11 Türk askeri toplam 60 saat ABD askerleri tarafından alıkonulmuştu. Türk askerinin başına çuval geçirenler, ceza yerine ödüllendirilmişti. Irak’taki işgal kuvvetlerinin komutanı olan Korgeneral David Petraeus, orgeneralliğe terfi ettirilerek, İran ve Irak’ın da yer aldığı Yakın Doğu bölgesinden sorumlu ABD Merkez Komutanlığı’nın (CENTCOM) başına getirilmişti. Odierno da Irak’taki güçlerin komutanı olmuştu.

Nota dediğiniz müzik notası değil

4 Temmuz 2003 tarihinde, Türk askerinin başına çuval geçirilmesine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gerekli tepkiyi göstermemişti. Çuval krizin devam ettiği saatlerde, ABD’ye takınılacak tavrı belirlemek için Genelkurmay’la doz ayarı yaptıklarını belirten Erdoğan, “Aklınıza esince nota verilmez” demişti. Erdoğan, ABD’ye protesto notası verilip verilmediği sorusu üzerine ilginç bir benzetme yaparak, şunları söylemişti: “Bakın, nota dediğiniz konu müzik notası değildir. Bunların bir ağırlığı vardır. Aklınıza esince nota verilmez. Bunun altında farklı şeyler olabilir. Bunlar iyice incelenmeden bu tür adımlar atılmaz. Atılması gereken adım neyse, vakti saati geldiğinde atılır. Türkiye Cumhuriyeti, bu adımı atacak güçte ve kararlıktadır. ABD ile Türkiye arasında oluşturulmakta olan olumlu hava gölgelenmesin.”

‘Pratik bir çözüm’ sözü unutulmadı

Görevi döneminde askerinin başına çuval geçirilen tek Genelkurmay Başkanı olan emekli Hilmi Özkök de bu olay nedeniyle sert eleştirilere maruz kalmıştı. Hilmi Özkök, emekli olduktan sonra çuval olayıyla ilgili olarak bir kere konuşmuş ve şu sözleriyle büyük tepki çekmişti: “Ben ABD’lilerin çuval olayının bizi bu kadar rencide edeceğini bildiklerini de zannetmiyorum. Çünkü onlar için bu çok normal. Göz bağlamak yerine, tamamen pratik bir çözüm. Bu çuval da değil, görmesini engelleyecek bir poşet. Türk gururunu çok sarstı.”


YENİÇAĞ




Çuvalcının Koyunu, Sonra Çıkar Oyunu!

En zor şey, göz önünde duranı görmek ve açıkça söyleneni işitip anlayabilmekmiş! Biz de buna benzer bir süreç yaşıyoruz. Malum 04 Temmuz 2003’tarihinde Irak’ın kuzeyinde bulunan Süleymaniye kentinde Irak’taki ABD İşgal Kuvvetleri Komutanlığınca resmi varlığı bilinen ,Türk Özel Kuvvetlerine mensup 11 askeri personel ABD.li General Odierno’nun komutanı olduğu ABD askerleri tarafından başlarına çuval geçirilerek gözaltına alınmışlardı.60 saatlik alıkoyma sırasında maalesef ABD.li yetkililere ulaşılamamış ve iş oldu bittiye getirilmişti.“Çuval olayı” olarak hatırlanan bu alçak ve şerefsizce eylem Türk halkının hafızasından hiç bir zaman çıkmıyacak.

Bunun karşılıksız kaldığını sanmayın.Türk askeri Kokpitepe’de ABD.li albay ve ekibini yakalayıp don gömlek başlarına çuval geçirip, ABD.lilere hakettiği dersi vermiştir.Ama dönemin yöneticileri itidalli davranarak bu olayın görüntülerinin basına yansımasını engellemiştir.Siz müsterih olun, görev veya yetki verildiğinde askerimiz yapılanı cezasız bırakmıyacaktır.

Bu operasyonu düzenliyen ABD:li General İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın resmi konuğu olarak Ankara’ya geldi ve kırmızı halılarla karşılandı. Geçmişi hatırlıyan insanımız tabidir ki rahatsız oluyor.Bakanın açıklamasına göre görüşmelerde ; “Irak topraklarından Türkiye’ye yönelik terorist tehdit konusunda kapsamlı görüş alışverişinde bulundukları,PKK ile mücadelemize yeni bir ivme kazandıracağına inandığını” bildirilmiş , güzel… Gelelim yazımızın esas konusuna.

Türkiye’nin dış ilişkilerinde görülenle gerçekler pek örtüşmüyor gibi.Her ne kadar ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey tarafından “Türkiye izlediği komşularla sıfır sorun politikasıyla güvenlik ihraç eden ülke” olarak değerlendirilse de komşular uyanmaya başladı galiba.

Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesinden Bakir Saleh, 1 Şubat 2010’da yayınlanan “Türkiye ABD’nin yeni Truva atı” başlıklı yazısında, “Erdoğan’ın bütün eleştirilerine rağmen Türkiye’nin İsrail’le ortaklığı hâlâ sağlam.

Araplar ve özellikle de Filistinliler Türkiye’ye dikkatli yaklaşmalı; zira Ankara’nın bölgesel politikaları ABD’nin çıkarlarına hizmet ediyor” dedi, Radikal gazetesinin tam metnini yayınladığı yazıda Saleh’in bakışı şöyle.

“AKP, seçim savaşına girmeden önce İslamcı tabanını yükselten bir tiyatroya başvuruyor. Erdoğan’ın, partisinin kazandığı yerel seçimlerden önce Davos’ta ortaya koyduğu dramatik sahne buna örnek gösterilebilir. Partinin yerel düzlemdeki politikası, İslami eğilimlere sahip halkçı tabanını korumak olarak özetlenebilir.

Bölgesel ve uluslararası alandaysa, Türkiye ABD’nin iyi bir müttefiki gibi davranıyor. ABD Türkiye’ye İslam dünyasının hassas bölgelerinde Amerikan hegemonyasını güçlendirebilecek önemli bir İslam ülkesi olarak bakıyor.” (1)

Türkiye jeopolitik ve stratejik açıdan eski dünyanın kalbi durumundadır.Büyük Ortadoğu Projesi bizim için de sınırlarımızın değişmesi riskini taşıyan emperyalist bir oyundur. Ekonomik alt yapısı yabancılara satılan Türkiye’nin kuruluş felsefesi de ordu üzerinden yürütülen psikolojik harekatla ortadan kaldırılmakmı isteniyor , şüphesine kapılıyor insan.
TSK’ya yönelik olarak son yapılan iftira, itham ve akıl dışı isnatlar, psikolojik savaşın geldiği aşamayı göstermesi bakımından önemlidir.

“Cami bombalamak”, “halka acımasız davranmak”, “İki yüz bin kişiyi stadyumlara doldurmak” ya da “kendi uçağını kendisinin düşürmesi” vb. askere yönelik olarak yapılan bu tür provokatif vuruşlar ciddidir. Sanki suçlanan TSK değil ülkeyi işgal etmiş olan düşman güçleridir. Aslında bu yayınlarla yapılmak istenen tek şey vardır o da kitlelerin sokağa dökülmesidir. Halkı “Peygamber Ocağı” olarak bilinen ordudan soğutmak ve ona karşı tahrik etmektir. Bu provokatif iftiraları peydahlayanlar, Türk ordusunu devrim öncesi “İran Şahı’nın Ordusu”, Türk halkını da mollalar peşinde koşan Humeyni’nin adamlarına çevirmek istemektedirler.(2)

Sonuçta ABD’li Generalin gelişiyle , hem geçmişteki alçaklığı nedeniyle rahatsız olduk , hem de oynanan emperyalist oyunlara bir kez daha dikkat çekmek istedik.


Süheyl ÇOBANOĞLU

Kaynakça
(1) Arslan Bulut ……………..Yeniçağ
(2) Özcan Yeniçeri………….Yeniçağ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Tayyip ve ABDullah 'Çuval Olayı'nı önceden biliyor muydu?

İletigönderen Başkomutan » Pzr Şub 07, 2010 18:50

Çuvalcı generale aleni destek!

ABD Savunma Bakanı Robert Gates'e Türk gazeteciler çuval olayını sordu. Gates kaçamak cevap verdi ama çuvalcı paşayı da korudu.

Resim

ABD Savunma Bakanı Robert Gates Türkiye'ye geldi. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile görüştü. Daha sonra da gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Gates'e çuval olayı da soruldu. Onun cevabı ise kaçamak oldu: "Ben o tarihte Savunma Bakanı değildim" Ama çuvalcı paşayı da korudu "Odierno’nun unvanı ortada. Ona Başkan’ın (Obama) da benim de itimadımız tam." dedi.

Fikret Bila konuşulanları şöyle yazdı:

‘Çözüm öldürmek değil’
Gates, PKK ile mücadelede işbirliği ve çözüm konusunda ne düşündüğü sorusunu yanıtlarken, Org. Başbuğ’a da atıfta bulunarak şöyle dedi:
“Orgeneral’in de (Başbuğ) söylediği gibi, nihai çözüm herkesi öldürmek değildir. Zaten Kuzey Irak’taki Bölgesel Yönetim’in Başkanı Barzani’yle görüşmemizde, bölgesel yönetimin, PKK’ya şiddete son vermesi yönünde baskı kurmasının önemine işaret ettim.”

Org. Başbuğ’un Gates’le bu konuyu konuşurken, bir yandan da eşzamanlı olarak devletin diğer organlarının ekonomik ve sosyal önlemleri alması gerektiğini vurgulayarak her zamanki yaklaşımını yansıttığı da öğrenildi.
Gates ayrıca, işbirliği bağlamında istihbarat, keşif ve gözetleme araçları konusunda ihtiyaç olduğunu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a da söylediği gibi Washington’a dönünce bu konuda başka neler yapabileceklerine bakacaklarını belirtti.

Açılıma destek

Gates, Başbakan Erdoğan’ın girişimini olumlu bulduklarını da söyleyerek şöyle devam etti:
“Topluma dönmeye hazır olanla, iflah olmayacakları birbirinden ayırmak gerekir. Bu bağlamda Başbakan Erdoğan’ın girişimini (açılım süreci) olumlu karşılıyoruz.”

Çuval geçirme olayı
ÇUVAL OLAYI NEDİR?


Çuval olayı veya Çuval hadisesi, (İngilizce'de The Hood event) 4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak'ın Süleymaniye kentinde karargâh kurmuş bulunan (bir binbaşı komutasında) 11 Türk Silahlı Kuvvetleri mensubunun ve Türkmen mihmandarlarının Irak'taki işgal kuvvetlerinin bir parçası olan Amerikan 173. Hava İndirme Tugayı'na bağlı askerlerce ve yanlarında peşmergelerin de bulunduğu bir ortamda, sürpriz bir baskın sonucu derdest edilmeleri ve başlarına çuval (kukuleta) geçirilmek suretiyle götürülüp 60 saat süresince alıkonularak sorguya çekilmeleri hadisesini tanımlamak için kullanılan terimdir.

ABD'nin sonradan özür dilediği belirtilmişse de, hadise Türkiye - ABD ilişkilerini derinden yaralamıştır.

Operasyon için ABD'nin en önemli milli bayramı olan 4 Temmuz (Bağımsızlık Günü - Independence Day) tarihinin seçilmiş olması, günün Cuma'ye denk gelmesi, bu şartlarda konuyu süratle ve diplomatik tarzda çözüme kavuşturabilecek yetkili Amerikan makamlarına ulaşmanın uzun sürmesi ve Türk askerlerinin bu yüzden 60 saat gözaltında bekletilmeleri, Amerikan askerlerince küçük düşürücü kasıtlı hareketlere başvurulmuş olması, "Çuval hadisesi"nın bir provokasyon olduğu görüşlerinin dile getirilmesine sebebiyet vermiştir.
Çuvalı geçiren Komutan Odierno ise bir süre sonra terfi ettirilmişti.


Gates’e, 2003’te Süleymaniye’de ABD’li askerlerin Türk askerlerin başına çuval geçirmesi olayının hata olup olmadığı, etkisinin geçip geçmediği de soruldu. Çuval geçirme olayı sırasında komutan olan Ray Odierno’nun Türkiye’de “çuvalcı paşa” olarak tanındığı da anımsatılarak sorulan soruya Gates, şu yanıtı verdi:
“Ben o zaman Savunma Bakanı değildim. İlgili değildim. Texas’ta üniversitedeydim ve futbol takımına koç aramakla meşguldüm. Odierno’nun unvanı ortada. Ona Başkan’ın (Obama) da benim de itimadımız tam. Biz Türkiye ile ilişkilere, işbirliğine çok önem veriyoruz. Türk halkına, özellikle Türk askerine çok büyük saygımız var.”

Radarların yerleştirilmesi
ABD’li Bakan’ın bilgi verdiği konulardan biri de NATO kapsamındaki füze kalkanı sistemi bağlamında radarların Türkiye’ye yerleştirilmesiydi. Gates, bu konudaki soruyu yanıtlarken şu bilgiyi verdi:
“Balistik füzelerin yaygınlaşması yüzünden ortaya konan füze savunma sistemi konusunda, Türkiye’nin NATO kapsamında neler yapabileceğini konuştuk. İki radarın Türkiye’ye yerleştirilmesi konusunu ele aldık.”
Gates, Amerikalı bir gazetecinin radar gemilerinin Karadeniz’de nasıl konuşlanacağına ilişkin sorusuna ise, “Bu konuda konuşmak istediğimden emin değilim” yanıtını verdi.

İran ve nükleer silah
Gates, Türkiye’nin İran konusunda arabulucu olması gibi bir konuyu görüşmediklerini belirtirken, “Türkiye, İran konusunda yeterli çabayı gösteriyor mu?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Türkiye, İran konusunda çok değerli. Çünkü bizim için zor olabilecek şekilde İran’la konuşabiliyorlar. Bundan fırsatlar doğabilir. İran’ın sürmekte olan programlarına karşın Birleşmiş Milletler nezdindeki endişeler konusunda ortak anlayışa sahip olmamız lazım. Türkiye’de o anlayışın olduğu izlenimi aldım. Bu yolda ilerleyeceğiz.”

Eksen kayması
Gates, Türkiye’nin eksenini değiştirdiği yorumlarına ilişkin soruya da şu karşılığı verdi:
“Türkiye coğrafi olarak çok özgün bir pozisyonda, her alandaki çabalarının olumlu karşılanması lazım. Avrupa’dan Ortadoğu’ya çok özel bir iletişimi var.”
Erdoğan’ın, İran dışındaki ülkelerin de nükleer silah sahibi olduğunu, bunlar arasında İsrail’i saydığı anımsatılınca Gates, şu değerlendirmeyi yaptı:
“İran başka bir ülkeyi yok etme amacını açıklamış bir ülke olarak Nükleer Silahları Önleme Anlaşması’nı çiğnedi. Uranyumu zenginleştirme çabaları sürüyor. İran’da bu sorun konusunda bir ilerleme görmüyoruz. İlerleme için zenginleştirilmiş uranyumu Atom Enerjisi Kurumu’na teslim etmeleri gerekir.”
Gates, Afganistan için Türkiye’den yeni asker istemediklerini, Türkiye’nin Afganistan’daki ortaklığından çok memnun olduklarını da vurguladı.


internethaber
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Tayyip ve ABDullah 'Çuval Olayı'nı önceden biliyor muydu?

İletigönderen Türk-Kan » Pzt Şub 08, 2010 9:39

Hafızamızdaki hortlak

KERKÜK
’te Türkmenlerle işbirliği yapıyorlardı. Lojistik ve moral destek veriyorlardı.

Bu yüzden peşmerge ihbar etmişti... İhbar gelince komutan emri verdi:

* Yakalayın. Direnirlerse ateş açın...

Ve kısa süre sonra askerler karargâhı bastı... Direniş olmadı. Teslim oldular. Yere yatırdılar. Ellerini arkadan bağladılar. Ve başlarına çuvalı geçirdiler... Ben o günü unutamam. O fotoğrafları unutamam. Türk askerlerinin o hali hafızamın en kuytu yerlerinde birer hortlak gibi saklanır.

Resim

Türk özel harekât timini başlarında çuvalla peşmergelerin önünden geçirten ABD’li komutanın adı Ray Odierno’dur... Emri o vermiştir. Ve Türkiye’nin uyarısına rağmen bir süre de askerlerimizi sorgulatmıştır... Bu o zaman Barzani ve Talabani’ye verilmiş “Siz Türklerin kırmızı çizgisinden korkmayın biz buradayız” mesajıydı... Görüntülü güvenceydi...

İşte şimdi ABD o generali Ankara’ya gönderdi. Gelme sebebi şuydu:

“PKK’nın silahsızlandırılması operasyonunu yürütmek. Türkiye’yle istihbarat paylaşmak.” Ne garip ve ne acı değil mi?

ABD yönetimi sanki başka komutan yokmuş gibi onu gönderiyor.

Ve hafızamızdaki o hortlağı ayaklandırırcasına, yüzümüze vururcasına o general karşımıza dikiliyor. Örneğin Genelkurmay ya da Dışişleri Bakanlığı “O isim konusunda milletçe hassasiyet var başka bir komutan gönderin” demiyor... Ve o general hiçbir şey olmamış gibi Ankara’da geziyor. Yemek davetleri veriyor. Yalnızca İçişleri Bakanı değil, CHP’den Onur Öymen, MHP’den Oktay Vural da o generalle “dostluk yemeği” yiyor. İşte ben buna dayanamıyorum. Ve bu manzarayı görünce sormadan edemiyorum.

Acaba bizim bir komutanımız Amerikalı askerlerin başına çuval geçirtseydi, bırakın resmi ziyareti Washington’a turist olarak bile gidebilir miydi?

Ne dersiniz?

Acaba ben mi “ilkel” düşünüyorum...

Yoksa nerdeyiz biz?

Nereye düştük?


Fatih ÇEKİRGE, 8 Şubat 2010
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Tayyip ve ABDullah 'Çuval Olayı'nı önceden biliyor muydu?

İletigönderen Başkomutan » Çrş May 05, 2010 23:33

Çuvalı da sordunuz mu?

Başbuğ’dan Tunceli bilgisi isteyen Gül Süleymaniye’yi de merak etmiş miydi? CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Tunceli’deki saldırının ardından Genelkurmay’dan konuyla ilgili geniş bilgi istediğini açıkladı.

Süleymaniye’de 11 Türk askerinin başına çuval geçirildiği dönemde Dışişleri Bakanı olan Gül, olayın ertesi günü Kayseri’de mantı yemiş ve sorulara “Yerel bir işgüzarlık. Büyük devletler özür dilemez” cevabını vermişti. Dönemin komutanı Hilmi Özkök de “ABD için pratik çözüm” demişti.

Çuvalı da sordunuz mu

Cumhurbaşkanı Gül, Tunceli’deki saldırının ardından Genelkurmay’dan bilgi istedi. Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçirildiği dönemde Dışişleri Bakanı olan Gül, sorulara “Büyük devletler özür dilemez” cevabını vermişti



Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Tunceli’deki saldırının ardından Genelkurmay’dan bilgi istedi. Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral Mustafa Bıyık, 30 Nisan 2010 tarihinde Tunceli’nin Nazımiye ilçesi Sarıyayla Karakoluna yapılan terör saldırısıyla ilgili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e brifing verdi. Edinilen bilgiye göre, Gül’ün Genelkurmay Başkanlığından, konuya ilişkin bilgi istemesi üzerine yapılan görüşme, dün Çankaya Köşkü’nde gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, daha sonra Uganda Cumhurbaşkanı Yoweri Kaguta Museveni ile düzenlediği ortak basın toplantısında, saldırırıyla ilgili soruları yanıtladı.

Bu olay biraz farklı

Gül, Sarıyayla Karakoluna yapılan terör saldırısıyla ilgili bazı basın yayın organlarında yer alan istihbarata rağmen hazırlık yapılmadığı yönündeki iddiaların hatırlatılması ve “Bu iddialarla ilgili Genelkurmay Başkanlığından bilgi aldınız, aldığınız bilgiler ışığında bir ihmal söz konusu muydu?” sorusunu şöyle yanıtladı:

“Biz terörle amansız bir mücadele içerisindeyiz. Öncelikle bu mücadele sonuna kadar devam edecek. Bu olay biraz farklı, herhangi bir mayın ya da operasyonlarda verdiğimiz şehitler değil, terör örgütünün cüreti söz konusu burada. Dolayısıyla bununla ilgili detaylı, geniş bilgi alma ihtiyacı hissettim ve geniş bilgiler aldım.”



Yerel bir işgüzarlık

Hatırlanacağı gibi, 2003 yılında çuval krizinin sürdüğü saatlerde açıklamalarda bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD’ye protesto notası verilip verilmediği sorusu üzerine ilginç bir benzetme yapmıştı: “Bakın, nota dediğiniz konu müzik notası değildir. Bunların bir ağırlığı vardır. Aklınıza esince nota verilmez.” Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de, çuval olayı yaşanırken Kayseri’de mantı yiyordu. Burada olayla ilgili gazetecilerin sorularını cevaplandıran Gül, 11 askerin kafasına “çuval” geçirilmesi olayını “yerel bir olay” ve “yerel bir ABD subayının işgüzarlığı” olarak nitelendirmişti.

Gül, ABD’nin özür dilemesini isteyenlere de “Büyük devletler özür dilemez” diye cevap vermişti. Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Hilmi Özkök de yaptığı açıklamada, “Bu ABD’li için çok normal. Göz bağlamak yerine, tamamen pratik bir çözüm” demişti.



YENİÇAĞ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Tayyip ve ABDullah 'Çuval Olayı'nı önceden biliyor muydu?

İletigönderen Başkomutan » Prş May 20, 2010 17:05

Ankara’dan gelen “Silah kullanmayın” talimatı Albay M.M. tarafından cevaplandırılmadı. Çünkü o kararını vermişti...


O Gün Erbil’de Ne oldu?

4 Temmuz 2003, Süleymaniye’deki Özel Kuvvetlere ait irtibat bürosu ve Türkmenlere ait bazı bürolar Amerikalılar tarafından basıldı. Süleymaniye baskınında Özel Kuvvetler Komutanlığı’na (ÖKK) mensup 1 binbaşı, 1 yüzbaşı, 2 üsteğmen ve 8 astsubay başlarına “çuval geçirilip”, Süleymaniye’de geçirilen birkaç saatin ardından, önce Kerkük, sonra da Bağdat`a götürüldüler. Çelik kasadaki 106 bin dolara varana kadar her şeyi aldılar, büroyu ve araçları da kullanılmaz hale getirdiler.






Neydi bu kalleşlik, niyeydi bu hınç?

Sis perdesi aralandığında anlaşıldı ki, bu çirkin olay “müttefik!” ABD yönetiminin (Washington) onayı ile gerçekleşmişti. Amaç, Amerikan askerlerinin Türk toprakları üzerinden Irak’a girmesine imkân sağlayacak 1 Mart tezkeresini reddeden Türkiye’ye bir ders vermek ve yeni “müttefikler” Talabani ile Barzani’yi memnun etmekti. Barzani ve Talabani, peşmergelerin istila ettikleri Musul ve özellikle Kerkük’te hâkimiyetlerini daha da artırmak için Türk Özel Kuvvetlerini bölgede istemiyorlardı.

Asıl etken ise, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, bu yüzyılın başında uygulamaya koyduğu “aktif caydırıcılık” diyebileceğimiz konsept değişikliği idi. O güne kadar NATO içinde uslu bir ordu olan Türk Silahlı Kuvvetleri nasıl olur da artık müttefiklerini (!) üzerdi.

Biz tekrar mevzumuza dönelim.

Aslında Süleymaniye’nin de öncesi vardı. Nisan 2003’de Erbil’deki ÖKK Karargâhı’nda görevli bir tim, eşlik ettikleri insani yardım konvoyu ile gittikleri Kerkük’te gözaltına alınmış ve ertesi gün Amerikan askerleri eşliğinde Türkiye’ye gönderilmişlerdi.

Türk askerleri sınır dışı edildikleri (!) Irak’a, sadece bir saat sonra, başlarında Albay M.M. (Kod ismi ve gerçek ismini bir arada kullanırdı.2006 yılında emekliye ayrıldı.) olduğu halde geri döndüler. İbrahim Halil Kapısındaki ABD’lilerin önünden geçip Erbil’deki ÖKK karargâhına görevlerinin başına döndüler.

Biraz sonra anlatacağımız ve bugüne kadar medyada yer almamış olayın baş kahramanı da işte bu gözüpek Albay ve bu askerler..

4 TEMMUZ 2003…ERBİL…

4 Temmuz’da Amerikalıların asıl hedefi Süleymaniye değil Erbil’di. Erbil’in merkezine yakın bir sokak içinde karşılıklı iki villa Özel Kuvvetler’in Irak’daki merkezi olarak çok uzun yıllardır kullanılıyordu. ÖKK’nın Irak’da görevli beyin takımı, muharip timlerle birlikte hep burada görev yapıyordu.

Amerikalılar baskın öncesi Barzani ile görüşerek destek istediler. Ancak, Barzani bu baskını kabul etmek istemedi. Ancak bu konuda inisiyatifi de yoktu. (Barzani her ne kadar Erbil’de Türk askerinin varlığına istemese de yapılacak baskının geleneksel Kürt misafirperverliğine aykırı olduğunu düşünerek, Amerikalılara destek vermedi. 2007 yılında ABD güçlerinin Erbil`deki İran İrtibat Bürosu’na baskın düzenleyerek beş İranlı diplomatı tutuklamasına da Barzani tepki göstermiş ve bu durumun İran’dan çok kendilerine karşı bir hakaret olduğunu belirtmişti.)

Bordo berelilerin kullandığı villaların yakınındaki boş araziye inen helikopterler ve ağır silahlarla donatılmış humvee’lerle, her iki binayı da kuşatan Amerikalıların varlığı, içerideki bordo berelileri anında harekete geçirdi. Yemek ve temizlik işlerine bakan Türkmen görevliler dahil herkes silahlandı. Durum hemen acil koduyla Silopi’de konuşlu Özel Kuvvetler Komutanlığı Harekât Üssü’ne bildirildi. Kuzey Irak Bölge Komutanı Albay M.M. durumun vahametini kavramıştı. Ve hayatının en kritik kararını verdi. Amerikalılar silah çekerlerse çatışacaklardı.

Komutan Silopi’den gelecek cevabı beklemeden, mahiyetindeki herkesin toplanmasını emretti ve çok kısa bir konuşma yaptı.

Amerikalıların her iki binaya da girmek isteyeceklerini, kendisinin buna asla müsaade etmeyeceğini söyleyerek, “Gitmek isteyen gidebilir. Ama kalma kararı verirseniz bu iş şehadete gider. Bunu bilin. Kalıp da ateş etmekte tereddüt edeni de alnının ortasından ben vururum” dedi. Türkmenlerden hiç kimse gitmeye teşebbüs etmedi. Öğlen saatlerinin o yakıcı sıcağı her tarafı kavuruyordu. Çok geçmeden iki rütbeli Amerikan askeri, araç girişi için de kullanılan demir kapıyı çaldı. Kapıyı Albay açtı. Amerikalılar bazı konuları görüşmek için kendi komutanları ile birlikte binaya gelmek istediklerini söylediler. Albay M.M. tercüman aracılığıyla, “Sizinle görüşecek hiçbir konu yok. Buraya girmenize izin vermiyorum. Bu kapıdan girmeye kalkan ölmeyi göze alsın” dedi. Amerikalılar beklemedikleri bu cevap karşısında geri döndüler. Bu konuşmayı dinleyen, büroların dış güvenliğini sağlayan peşmergeler Komutanın nasıl birisi olduğunu bildiklerinden dolayı, muhtemel bir çatışmaya dahil olmamak için görev yerlerini terk ettiler.

Bu sırada Ankara’dan gelen Silah kullanmayın” talimatı Albay M.M. tarafından cevaplandırılmadı. Çünkü o kararını vermişti.

Karargâhın olduğu bölgeye başka Amerikan helikopterleri ve araçlarla birlikte yeni Amerikan askerleri de sevk edilirken, karargâh içinde de gergin bekleyiş sürüyordu. Çatıdan ve pencerelerden görebildikleri kadarıyla Amerikalıları gözetleyen Türk askerleri çatışmanın kaçınılmaz olduğunu dışarıdaki hareketlilikten iyice idrak edebiliyorlardı.

Yaklaşık iki saat süren bekleyişin ardından Amerikalılar aniden çekilince, tutulan nefesler derin bir oh çekilerek bırakıldı. Büyük bir çatışmanın eşiğinden dönülmüştü.

Amerikalılar niye çekildiler, şimdilik bilinmiyor. Bilinen tek gerçek, o gün o kapı zorlansaydı bugün Ermeni Soykırımı Karar Tasarısı’nı ya da Ergenekon’u konuşuyor olmazdık.

4 Temmuz 2003’de Erbil’de yaşananları 1 yıl sonrasında aynı büro da konukluğum sırasında ateşte pişirilen yumurtalı hurmayla kahvaltı yaparken Komutana sordum. Sigarasından derin bir nefes çekip biraz da sinirli bir ses tonuyla, “Geldiler ve gittiler. Olay sadece buydu” dedi. Ne eksik ne fazla başka bir şey söylemedi.

Ama mahiyetindeki subaylar ve büroda görevli Erbil Türkmenleri, baskın olayını detaylarıyla anlattılar. Komutanın inisiyatif kullandığını belirterek, “Eğer aksi olsaydı bizim başımıza da çuval geçirirlerdi. Çatışma da çıksaydı onlara çok zayiat verir, biz de şehit olurduk” dediler.

Masum Ekinci – Kerkük Feneri


haberiniz.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Tayyip ve ABDullah 'Çuval Olayı'nı önceden biliyor muydu?

İletigönderen Başkomutan » Prş Tem 05, 2012 1:58

ÇUVAL HALA KAFAMIZDA
Türk'ün şerefini beş paralık eden çuval ihanetinin üzerinden 9 sene geçti

4 Temmuz 2003... Irak'ın kuzeyindeki Süleymaniye kentinde Türk özel timinin başına ABD askerlerince çuval geçirildiği, ulusal şerefimizin ve Türk haysiyetinin bütün dünyanın gözünde 5 paralık edildiği gün.

O gün, işgalci ABD'li güçlerle Kürt işbirlikçilerinin hazırladığı hain bir plan Süleymaniye’ de uygulamaya konuluyordu.

2003 yılının 4 Temmuz Cuma günü ABD’nin 173. Hava indirme tümenine bağlı askerlerle onlara destek veren Kürtlerin, Süleymaniye’ deki Türk Özel Kuvvetleri Bürosuna yaptıkları baskın sırasında 11 Türk askeri (3’ü subay 8’i astsubay olmak üzere) esir alıyordu.

ÖNCE KELEPÇE, SONRA ÇUVAL

Türk askerlerine silah doğrulttular. Yüzü koyun yatırılarak, bilekleri kelepçelenen Türk grubu bahçeye indirildiğinde, baskıncıların bir bölümü bina çevresinde de emniyeti almış ve içerdekilerin büyük bir kısmı da evin her noktasında arama yapıyordu. Amerikalıların yaptıkları her işlem için yardımcıları, daha doğrusu öncü kuvvetleri peşmergelerdi. Türk Askerlerine reva görülen muamele en iyimser ifade ile “fena” kavramını aşıyordu. Fakat artık yapılacak hiç bir şey yoktu, çünkü eller kelepçelenmişti.

Amerikalılar esir aldıkları subay, astsubay ve görevliler ile baskın sırasında büroda bulunanların başına “Çuval” geçirdiler! Başa çuval geçirilmesi, esir alınanların, Iraklıların etrafı görmemeleri için yapılan bir uygulama idi. Fakat bu kez özellikle amaç sindirme, güç gösterisi ve psikolojik baskı oluşuturmaktı.

8 araçlık (3 kamyon, 5 Hummer) baskın konvoyunun yanlarında peşmerge lerde olduğu halde ABD’nin karargahı olarak kullanılan, Kerkük Hava alanına götürdüler.2 kamyonun içinde 24 esir bulunuyordu. Esirler ; 11 Türk özel Timi mensubu, 2 Sivil Türk, 4 Kürt muhafız, 2 Türkmen erkek, 2 Türkmen kadın, 1 Kürt, 1 Türkmen çocuk ve İngiliz vatandaşı Michael Todd’du. Kamyonların birinde 6, diğerinde 5 Türk askeri vardı.

5 Temmuz günü Kerkük Havaalanında sorgulama yapıldıktan sonra, Amerikalılar helikopterlerle Türk askerlerini Bağdat’a götürdüler. Irak’ın kuzeyinde Türk Özel Kuvvetleri mensubu 11 Türk askerinin ABD’liler tarafından esir alınmasıyla başlayan kriz yoğun diplomatik çabalar sonucu ancak 60 saat sonra çözülebildi. Serbest bırakılan Türk askerleri “Amerikalılar bize El-Kaide muamelesi yaptı. En yakın müttefikine nasıl terörist gibi davranırlar?

Türk Özel Kuvvetleri Komutanı Binbaşı Aydın Eser, 4 Temmuz Cuma günkü baskını önce Amerikalıların Iraklılarla bir çatışması sandığını söyledi. “Amerikalılar havaya ateş açıyorlardı. Önce sokakta çatışma çıktı sandım. Kapıyı açıp onlara yardım etmek istedim. Bir baktım bize doğru ateş ediyorlar. Amerikalılar bize doğru gaz bombası attılar. Olayın değişik boyutlara girmemesi için teslim olduk”

Binbaşı Aydın, dayaktan incinmiş kaburga kemiğini gösterirken: “Biz burada yasal olarak bulunuyoruz. Benim rütbemi hiçe sayıp Kerkük ve Bağdat’ta kötü muamele ettiler. Kafalarımıza çuval geçirildiği gibi ellerimizi de kelepçelediler.” Türk Özel Kuvvetleri Timinin Komutanı Binbaşı Aydın Eser’nin son sözü ise “Bizi Kürtler gammazladı.” oldu.

Saat 14:30’da Türk Özel Kuvvetleri Bürosu terk edilirken 100 metre ilerde beyaz jip içindekiler, Amerikalı yarbay tarafından birkez daha tebessümle selamlandılar. Jip’in içinde bekleyen rehber, görevini ifa etmenin huzuru ile(!) KYB Dışilişkiler Bürosu'nun yolunu tutarken, konvoy Süleymaniye sokaklarında yeniden bir geziye çıktı. İçerde çuvallanmış Türk Askeri vardı. Başlarında ise Coni’ler ve peşmergeler…

Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin ısrarla “haberimiz yok” dediği Türk Özel Kuvvetleri Timine karşı yapılan baskında, Celal Talabani’nin oğlu zaten başından sonuna kadar bu çuval baskınının içinde yer alıyordu. Bölgede babadan oğula geçen siyaset geleneği içinde küçük Talabani önemli bir figür olma özelliğini doğuştan taşıyordu. İşte bu Bafel Talabani, operasyon boyunca elindeki telefonla hem babasını bilgilendirmiş hemde Amerikalı konvoya yol gösterirken, aynı anda da baskını saniye saniye görüntülemişti. Hatta Bafel işi iyice abartmış, Amerikalıların Türk Özel Kuvvetleri Timi’ni götürmelerinin ardından “baskın sonrasını da” görüntülemişti.

ÖNCE ÇAY SONRA İHANET

Habertürk Televizyonunda Basın Kulübü programına katılan, dönemin Genelkurmay başkanlığı eski harekat başkanı emekli korgeneral Köksal Karabay, 4 Temmuz 2003 günü Irak’ın Kuzeyinde Süleymaniye şehrinde (Kürtlerin yoğun yaşadığı şehir) yaşanan çuval olayını şöyle anlattı:

“Kerkük Valisi’ne suikast yapılacağı ihbarı üzerine Kerkük’ten gelen ABD askerlerinin Talabani’nin Sarayı’nın çevresinde ilerlerken Türk timinin bulunduğu sokağa da girdiler. ABD askerlerinin arasında Türkiye’nin ekmeğini yiyen Talabani’nin oğlu (Bafel Talabani) da bulunuyordu. Tim komutanı(Aydın Eser) kapıya çıkıyor ’Hoşgeldiniz’ diyor. Üzerine çullanıyorlar. Bu esnada herkes ateş etmeye hazır. Tim komutanı Binbaşı Aydın Eser elini kaldırıp ateş etmeyin diyor. Hiç böyle birşey olacağını tahmin etmemişler. Çünkü daha önce birlikte çay içmişler ve oturmuşlar.”

MÜZİK NOTASI BİLE VEREMEDİK

Bunun üzerine Türkiye Cumhuriyeti'nin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, gazetecilerin, "ABD'ye nota verecek misiniz?" sorusuna, "Ne notası? Müzik notası mı?" diye cevap veriyordu. Dönemin Dışişleri Bakanı, şu an ise Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül ise, "Büyük devletler özür dilemez" açıklamasını yaparken, dönemin Genelkurmay Başkanı, emekli Orgeneral Hilmi Özkök ise, "Bu tavır Amerikalılar için gözleri bağlamak gibi birşey" diyebiliyordu.

KİNİM DAHA DA ARTIYOR

Türk timinin komutanı Binbaşı Aydın Eser, o günden beri hiç konuşmamıştı. Suskunluğunu ilk kez, 4 Temmuz günü tıpkı Türk askerleri gibi başına çuval geçirilen İngiliz Micheal Todd'un kitabı için bozdu. Iraklı eşinden olan kızı Sacide'yi ararken yolu Türk timi ile kesişen Todd'un yazıdığı kitaba bir önsöz ile katkıda bulunan Binbaşı Eser, "Kinim her geçen gün artıyor. O çuvallar bizim başımıza geçirilmedi. Çuvalları kafalarına geçirenler kralın çıplak olduğunu hâlâ göremiyor. Bence özürlü beyinleri dünyamızdan entegre etmek için özel bir çuval imal etmeli. Fiziksel sıkıntılarım geçti. Ancak hâlâ içimdeki hainlerin, dışımdaki densizlerin ruhumda bıraktığı yara onmadı" diyordu.

Asker Haber, 4 TEMMUZ 2012
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Tayyip ve ABDullah 'Çuval Olayı'nı önceden biliyor muydu?

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Tem 05, 2013 11:59

Utanç Verici Sessizlik

Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren ABD’ye tepki gösteremeyen Ankara, kaçırılan uzman çavuşun PKK’lı teröristler tarafından alçakça tekmelenmesini de sineye çekti!

Teröristle pazarlık masasına oturan AKP iktidari, 2003’te Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren ABD’den sonra, kaçırılan Jandarma Uzman Çavuş Y. B.’nin PKK’lılar tarafından tekmelenmesine de sessiz kaldı. Başta şehit yakınları olmak üzere tüm Türkiye’yi kahreden utanç verici rezalet Diyarbakır’da yaşandı. Teröristlerce otomobili durdurularak kaçırılan ve 4 gün sonra serbest bırakılan Uzman Çavuş Y. B. “Teröristlerin şahsıma, TSK ve devlete ağır hakaret ve küfürlerine karuz kaldım. Yürürken attıkları tekmeler nedeniyle sık sık yere düştüm” dedi.

Uzman Çavuş Y. B’nin teröristlerce tekmelenmesi, “hem TSK’nın, hem canilerle pazarlık masasına oturan hükümetin ayıbı” olarak yorumlandı. Hükümet, daha önce de katiller şebekesi tarafından kaçırılan asker, polis, öğretmen, işçi, korucu ve vatandaşlarımız için de kılını kıpırdatmamıştı.

İpler örgütün elinde

Bilindiği gibi, İsrail 2006’da kaçırılan ordu mensubu bir er için dünyayı ayağa kaldırmış, erle birlikte onurunu da kurtarmıştı. Hamas tarafından kaçırılan er Gilad Şalit için İsrail hükümeti sayısız operasyon düzenlemiş, onlarca kişiyi öldürüp, çok sayıda kişiyi de işkenceden geçirmişti. Sonunda varılan anlaşma gereğince er Şalit, 1027 esir Filistinli karşılığında serbest bırakılmıştı. Koyduğu sert tavırla askerini geri almayı başaran İsrail, bir er için dünyayı karşısına almıştı.

Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, iktidarın elinin, kolunun bağlandığının Oslo’da ortaya çıktığını belirterek, “Tarafları masaya oturtan güç, ’ben ne dersem ona uyacaksınız’talimatı verdi. Terör örgütü PKK tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor. Bölgede aydınlara ve din adamlarına saldırılar arttı. Dolayısıyla hükümet istese de PKK ile mücadele etme şansına sahip değil. Terör örgütü, kalkışma hareketleri ile halkı sindirmekte, tehdit etmekte ve ’bölgede benden başka güç yok. Bana tabii olacaksınız’mesajı vermektedir. İktidar sahipleri ise önlem alacağına sürekli şikayet ediyor” dedi.

TSK’ya ağır hakaret

Jandarma Uzman Çavuş Y. B. 28 Haziran’da Diyarbakır-Bingöl karayolunda aracıyla iznini geçireceği memleketi Erzurum’a gitmek üzere seyir halinde iken Lice yakınlarında yolu trafiğe kapatan maskeli ve silahlı altı kişi tarafından kaçırılmış, 4 gün sonra serbest bırakılmıştı. Y. B, “Aracın torpido gözünde tabancamı buldular. Araçtan indirip, tartaklayarak ellerimi ve gözlerimi bağladılar. Aracın arka koltuğuna oturttular. 20-25 dakika yolculuk yaptık. Tabancam, askeri ve sivil kimliklerim, cep telefonum, kol saatim ve 260 lira param gasp edildi. Ellerim ve gözlerim bağlı halde bir saat yürüdük. Yürüyüş boyunca teröristlerin sürekli olarak şahsıma, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve devlete ağır hakaret ve küfürlerine maruz kaldım. Yürürken aralarından biri gelip bana tekme atıyordu. Atılan tekmeler nedeniyle ondan fazla kez düştüğümü hatırlıyorum” dedi.

4 Temmuz’da neler yaşandı?

4 Temmuz 2003 cuma günü ABD Kara Kuvvetleri’ne bağlı 173’üncü Hava İndirme Tugayı askerleri, Kuzey Irak Süleymaniye’deki Türk Özel Kuvvetleri Bürosu’na yaptıkları baskın sonucu 3’ü subay, 8’i astsubay 11 Türk askerini esir aldı. Amerikalılar daha sonra başlarına çuval geçirip Türk askerlerini 8 araçlık bir konvoyla yanlarında peşmergeler olduğu halde Irak’ın işgalinden sonra ABD güçlerinin bölgede karargâh olarak kullandığı Kerkük Havalimanı’na götürdü. Buradaki sorgulamanın ardından Türk askerler Bağdat’a nakledildi. ABD ve Türkiye arasında süren yoğun kriz diplomasisinin ardından 60 saat sonra hepsi serbest bırakıldı.

Aradan 10 yıl geçti ama “çuval” sırrını koruyor

Süleymaniye’de 4 Temmuz 2003’te 11 Türk askerinin başına Amerikan askerlerince çuval geçirilmiş, Türk-ABD ilişkilerinin tarihteki en büyük kırılmalarından biri yaşanmıştı. Başbakan Tayyip Erdoğan, bu konuda ABD’ye nota verilmesini isteyenlerle alay etmiş, “Ne notası, müzik notası mı” demişti. Askerinin başına çuval geçirilen ilk ve tek komutan olan Hilmi Özkök “Onlar için bu çok normal, pratik bir çözüm”, dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ise “Büyük devletler özür dilemez” demişti.

Çuval olayının 10’uncu yıldönümünde ABD hükümetinin 2003’teki olaya ilişkin sır gibi saklanan 13 sayfalık istihbarat yazışmaları ortaya çıktı. Belgelerde yazışma bölümleri yasal gerekçelerle kapalı tutuldu. ABD, Süleymaniye’de 10 yıl önce neler olduğunu, Türk askerlerinin sorgularında neler yaşandığını halen sır olarak saklıyor. Belge, Türk askerlerinin Süleymaniye’de ABD kuvvetleri tarafından “esir” alınmalarından sonra istihbarat birimleri arasındaki e-posta yazışmasını içeriyor.

Sorumlu Petraeus

İlk mesaj 4 Temmuz 2003’te saat 20.20’de gerçekleşiyor. Mesajın konu bölümüne Turkish SF (Türk Özel Kuvvetleri) yazılmış. İlk satır “Sir” (Efendim) diye başlıyor, sonrası kapalı. İlk mesajın imza kısmında gönderen kişinin Bağdat Uluslararası Havalimanı yakınlarındaki Zafer Kampı’nda (Victory Camp) o zaman Tümgeneral David Petraeus komutasındaki 101’inci Hava İndirme Tümeni’nin Ortak Görev Gücü Koalisyonu (CJTF) bünyesindeki irtibat subayı olduğu anlaşılıyor. Böylece mesaj, çuval olayının ardından, Türk askerlerine operasyon emrini veren kişi olduğu iddiasıyla Türkiye’de uzun süre “Çuvalcı General” adıyla anılan ve karıştığı skandal sonrası geçen yıl CIA direktörlüğünden istifa etmek zorunda kalan Petraeus’un emrindeki kişilerin olayın tam göbeğinde olduğunu doğruluyor.

Kapalı mesajlar

Türk askerleri Süleymaniye’den alınıp konvoyla Kerkük’e götürülürken, D101 kodlu kişi yaklaşık 9 saat sonra 5 Temmuz 2003 Cumartesi sabaha karşı 05.12’de C5CM’ye cevap veriyor. Hitap kapalı. Sonraki cümle “Birimlerimizden hiçbirinin bu konuda bir bilgisi yok.” Sonra yazılanlar ve imza ise yine kapalı. 10 dakika sonra C5CM kodlu 101’inci Hava İndirme’nin irtibat subayı hem kendisine cevap veren hem yine kodu D101 ile başlayan başka bir istihbarat yetkilisine uzun bir cevap yazıyor. 5 Temmuz 2003’te saat 05.22’de gönderilen ve yine “Sir” diye başlayan mesaj ise olduğu gibi kapalı. 14 dakika sonra, C5CM kodlu irtibat subayı kodları D101 ile başlayan iki yetkiliye bir mesaj daha yazıyor. Ve yine kural gereği kapalı tutulan mesajın ardından da yazışmalar sona eriyor.

2. aşamayı Kandil’de tartışacaklar

Demokratik Toplum Kongresi Eş Genel Başkanı Ahmet Türk ve BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, barış süreci ve son gelişmeleri değerlendirmek için Bölgesel Kürt Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani ile görüşmek üzere Erbil’e gittiler. Erbil’de, İmralı’da ağırlaştırılmış hapis cezasını çeken terör örgütü elebaşı Öcalan’ın gönderdiği mektubun ulaşmasını bekleyen BDP’liler, buradan Kandil’e geçip bebek katili Öcalan’ın mektupla aktardığı konuları tartışacaklar. Türk ve Kışanak, Kandil’de KCK yöneticileri ve Irak Bölgesel Kürt yönetimiyle Lice olayları ve son gelişmeleri de ele alacak. BDP Grup Başkanvekilleri İdris Baluken ile Pervin Buldan’ın da Kuzey Irak’a geçeceği öğrenildi. Öcalan tarafından yeni yazılan ve Adalet Bakanlığı’nca tescili beklenen mektubun Kandil’e ulaşmasının ardından BDP heyetinin KCK yetklileriyle Kandil’de görüşerek Lice olayları ile hükümetin çözüm süreciyle ilgili çalışmalarını ele alacak.

YENİÇAĞ, 5 Temmuz 2013
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Önceki

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x