Yalancı Şahitler Kahvesi

Yalancı Şahitler Kahvesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Mar 04, 2010 17:53

Yalancı Şahitler Kahvesi

Vedat Türkali yazmıştı bu hikayeyi, hatta romanını yazacaktı ünlü Yalancı Şahitler Kahvesi’nin... Siyasi tarihimizdeki ünlü yalanları derleyip, güzel bir kurgu ile okuyucu ile buluşturmasını bir çoğumuz bekledik. Ama bende sabır kalmadı. Son yılların “gizli tanık” modasını mercek altına aldığım Silivri, Diyarbakır ve Erzincan’daki davalarla ilgili geniş hacimli “Gizli Tanıklar” adını vermeyi tasarladığım bir kitaba başladım bile...

Dilerseniz yıllar öncesine doğru uzanıp, kimilerinin İstanbul-Sultanahmet adliyesi yakınları, kiminin de Ankara’da o yıllar Samanpazarı’nda bulunan adliye yakınlarındaki yalancı şahitler kahvesine varıp bilinen ancak hatırlatmakta fayda gördüğüm ünlü kahvesini yazalım.

Sultanahmet Adliyesi’ne yakın Binbirdirek’te ünlü bir kahvehane vardır. Aylaklarla, uyanıkların takıldığı bu mekana aceleyle giren adamın biri “Şahit var mı?” deyince kahvenin yarıdan fazlası ayaklanıp işe talip olmuşlar. Ama herifin işi acil olduğu için üstü başı düzgün birini gözüne kestirip “yürü” demiş. Hızlı adımlarla adliyeye doğru yürürken: “Beyim davanın konusu ne?” diye yeni velinimete sormuş. “Alacak-verecek meselesi” cevabını alan bitirim hemen “Hâlâ ödemedi mi adi herif borcunu?” diye atılmış. Cebindeki paraya güvenen herif: “Sus be densiz borçlu olan benim” diye paylamaya kalkışsa da şahit adayı pişkinlikle: “Ödedin ya beyim kaç kere ödeyeceksin!.. İkisinde de yanındaydım. Birini de dayım anlattı...” diyerek yalancı şahitlikteki marifetini daha duruşmaya çıkmadan sergileyivermiş.

Bu ve buna benzer hikayeler sadece İstanbul ve Ankara’da değil, canım memleketimin dört bir yanında yaşanmış, dahası yaşanmaya devam ediyor. Kimileri yakınını, komşusunu, köylüsünü kurtarabilmek için gönüllü olarak mahkeme huzurunda yemin ettiği halde yapıyor yalancı şahitliği, kimisi de korkudan. Mahalle baskısı, örgüt tehdidi, devlet korkusuyla yapıldığı gibi, siyasi çıkar, maddi beklenti, geçmişin intikamı, sevap olur talimatı, yurt dışına çıkma, kimlik değiştirme gibi bir solukta sayabileceğim nedenlerle utanmadan, arlanmadan yeminler içip itina ile yalancı şahitlik yapılır durumda. Bu işi borsa haline getirenler de vardır. Pazarlığı kızıştırıp menfaat miktarını yükseltmek için bir sonraki celsede hatta temyiz aşamasında “Hakim bey daha önce anlattıklarım öyle değildi aslında...” diye başlayıp yalancı şahitlikten ceza almasını önleyecek şekilde ezberleri tekrarlar, davanın seyrini değiştirebilecek nitelikte yazılmış dilekçeye imza atarlar. İnandırıcı olsun diye el yazılı ifade veren de vardır. Türkçeyi hem bilmediğini söyleyip hem önceki beyanlarının tercüme hatası olduğunu iddia edenler de.

Silivri’de devam eden davanın gizli tanıklarının çoğunun asıl kimliği ortaya çıktı. Osman Yıldırım gibi kız kardeşini fuhşa teşvik etmek, adam öldürmek, gasp, silahlı soygun gibi onlarca suç işlemiş kişinin neredeyse iki yıldır neler yaptığına millet olarak tanık oluyoruz. Son üç aydır ben de Diyarbakır’da bir yıldır süren asit kuyuları davasını takip ediyorum. Binlerce sayfalık dosyaları okuyunca kafam allak-bullak oldu. Duruşma sırasında hakim, “Aradan 16 yıl geçti, nasıl hatırladın? Nereden duyup da mahkemeye geldin?” diye sorunca, “Roj TV’den seyrettim. Komşular anlattı...” cevabını verince salon kahkahaya boğulmuştu. “Kamil Atağ ve Albay Cemal Temizöz yaptırdı” diye ifade verenlerin “Kime, ne zaman, nasıl, nerede, ne ile” gibi soruların cevaplarını veremediğini görünce ister istemez: “Bu dersine iyi çalışmamış” diyerek işi espriye vurmuştum.

Erzincan’da da ünlü gizli tanık ifadelerinden bahsediliyor. Üstelik 13 taneymiş. İşin ilginç yanı bazıları önce Erzincan Savcısı İlhan Cihaner’e ifade vermiş. Sonra da gidip Erzurum’daki Osman Şanal’a...

Aralarında balıkçıdan, işportacıya, muhtardan, çobana kadar olan gizli tanıkların ifadeleri ile başsavcı, Ordu Komutanı, Jandarma Komutanı örgüt kurup darbe yapmakla yargılanacak. Önümüzdeki hafta dağları karlı Erzurum, Erzincan tarafına gidip gizli tanık ifadelerinin tamamını okumaya çalışacağım. Teyyo Pehlivan hikayeleri ile Naim Hoca kıssalarını dinlerken, Yalancı Şahitler Kahvesi’ni bulmaya çalışacağım.

Eğlencenin tadına doyum olur mu?


Yavuz Selim DEMİRAĞ, 4 Mart 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Gizli tanık rezaleti

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Mar 09, 2010 1:15

Gizli tanık rezaleti

Bir davanın seyrini değiştirmekle kalmayıp, memleketin gidişatını belirleme gibi son derece önemli fonksiyona sahip olan, “Gizli Tanıklık Müessesesi” yeni olduğu kadar istikbali de parlak bir sektör haline geldi. Geçtiğimiz hafta, “Yalancı Şahitler kahvesi” başlıklı yazımdan sonra okuyucularımızdan yüzlerce e-posta aldım. “Her türlü gizli tanıklık itina ile yapılır”, “Gizli tanık arıyorum, ücreti dolgundur” gibi birbirinden ilginç iletilere, gülsem mi ağlasam mı diye düşünürken, Erzincan’daki üç gizli tanığın başkente geldiği haberi, bomba gibi düştü. Siyasilerden medya kuruluşlarına kadar çalmadık kapı bırakmayan ünlü gizli tanıkların, Ankara otogarı AŞTİ’deki hallerine acıdım doğrusu. Biri aracılarla hararetle sohbet ederken, biri yorgunluktan metal bankta uyuyakalmış. Kimin, niçin, nasıl, hangi amaçla fotoğraflarını gizlice çekip, basına servis ettiği şimdilik meçhul bu olay, Türk hukukunun içine düştüğü durumun acı göstergesinden başka bir şey değil.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde hâkimlik görevi yapmış olan Rıza Türmen, aylardır gizli tanık ifadelerinin tek başına hiçbir anlamı olmadığını, duruşmalar sırasında gizli tanığa sorular yöneltilip, bakışlarındaki anlamın incelenmesi gerektiğine dair, açıklamalar yapıp AİHM içtihat kararlarından örnekler verse de, bazı savcılar gizli tanık ifadeleri ile öylesine iddianameler hazırlıyor ki akıllara zarar.

Anlattıkları arasında maddi bir tek delil olmayan gizli tanıklara taktım kafayı. Üşenmeden araştırmaya başladım. Hemen hepsinin zaten gerçek kimlikleri deşifre olmuştu. Tanık Koruma Kanunu vesaire gibi konular kimsenin umurunda olmadığı için gizli tanıklardan bazıları şöhret olmanın dayanılmaz hafifliği ile gündemde kalabilmek, pazarlık paylarını arttırabilmek için önüne gelenle konuşmakta beis duymuyorlardı. Kimileri ile mektuplaşırken, kimileri ile de avukatları aracığıyla irtibat kurdum. Hepsinin ayrı bir hikâyesi var. Romanlar yazılabilecek, televizyon dizileri çekilebilecek ayrı hikâyelerin tek ortak tarafı, “Sana yeni bir kimlik vereceğiz, estetik ameliyat ile yüzünü değiştirip, istediğin yabancı ülkeye gitmeni sağlayıp, iş bulacağız, geçimin için para vereceğiz, sakın korkma, bize güven, kimliğin asla deşifre olmayacak” gibi Amerikan filmlerini aratmayacak senaryolarla kandırılmış çoğu. Kandırılmış diyorum, çünkü vaat edilen hiçbir şey yapılmamış bugüne kadar, üstelik kimlikleri deşifre olduğundan toplum içine çıkamaz duruma gelmişler. Paradan puldan vazgeçip ailelerini ve kendi onurlarını kurtarabilmek için çıkış yolu arıyor çoğu. Kimi vicdan azabı çekiğini söyleyerek, ifadelerini geri alıp, baskı ile ifade vermeye zorlandığını belirterek, hak arayışına girmiş. Allah kimsenin başına getirmesin. Ama yalancı çoban durumuna itilen bu insanların bir bölümü intiharı düşünüyor. Kendilerini bu yola itenlerden intikam almayı planlıyor.

İşsizliğin hat safhaya çıktığı canım memleketimde gizli tanıklığa geçim yolu olarak sarılanlar neyse de, aralarında kamu görevlilerinin de bulunması iyice canımı sıktı. Erzincan’daki 12 gizli tanıktan birinin kim olduğu neredeyse kesin bir dille ifade ediliyor. Hemen ardından Erzurum’da görevden alınan Osman Şanal’ın telaşla, “Gizli tanıklar bir an önce dinlensin, ifadelerini geri alabilirler” diye yaptığı açıklama çivinin ta kökünden çıktığını göstermiyor mu? Şanal’a, “Madem öyle bunların ifadesini alıp niye iddianameye koydun? İfadelerini değiştirme ihtimali olan, güvenilirliği olmayan kişilerin anlatımlarıyla niye iddianame yazdın?” diye soran da yok.

Neresinden bakarsanız bakın gizli tanıklık meselesi dökülüyor, kaldırın şunu, geçersizliğini ilan edin de kurtulsun millet.


Yavuz Selim DEMİRAĞ, 9 Mart 2010, YENİÇAĞ
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Yalancı Şahitler Kahvesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Mar 09, 2010 12:07

Gizli tanık tutanağı...

Araştırmacı gazetecilik var.

Soruşturmacı gazetecilik var.

*

Şimdi yeni moda çıktı:

“Sokuşturmacı” gazetecilik!

*

Geçen salı sabahı Star Haber’de Uğur Dündar yönetiminde toplantıdayız... Özel haber müdürümüz Turgut Erat, “Erzincan Başsavcısı’nın içeri tıkılmasına vesile olan gizli tanıklar telefon etti, söylemedikleri laflar tutanağa geçirilmiş, ifadeler palavraymış, Star Haber’e çıkıp anlatmak istiyorlarmış” dedi... “Sen ne cevap verdin?” dedik... Uğur Dündar’ın habercilik ve yayıncılık kriterlerini iyi bilen Turgut, “Birincisi, gizli tanık olup olmadıklarını bilemeyiz. İkincisi, gizli tanıkları deşifre etmek suçtur. Üçüncüsü, derhal savcıya gidin, basına değil, savcıya anlatın dedim” dedi... “Ağzına sağlık” dedik.

*

Çarşamba sabahı toplantı halindeyiz, Uğur Dündar’ın asistanı Türkan içeri girdi, “Hayırdır?” dedik... “Erzincan’daki gizli tanıklar arıyor, itiraflarda bulunacaklarmış, Uğur Dündar’a anlatmak istiyorlarmış” dedi.

Uğur Dündar, “Söyle onlara, derhal savcıya gitsinler” dedi.

*

Perşembe sabahı toplantıdayız, Ankara haber müdürümüz Esat Pala, “Erzincan’daki gizli tanıklar 38 defa filan telefon etti, ifadeleri yalanmış, illa yüz yüze Uğur Dündar’a anlatmak istiyorlarmış” dedi. “Sen ne yaptın?” dedik... “Kardeşim siz ne biçim gizli tanıksınız? Biz savcı değiliz, gazeteciyiz, savcıya gidin, ona anlatın dedim” dedi... “Ha yaşa” dedik.

*

Cuma sabahı toplantı halindeyiz, Star Televizyonu’nun dış kapısındaki güvenlikten sorumlu olan arkadaşlar aradı, “Gizli tanık olduğunu söyleyen birileri geldi, Uğur Dündar’la görüşmek istiyorlar” dedi... “En yakın adliyenin adresini ver, gidip savcıya anlatsınlar” dedik.

*

Cumartesi sabahı, Uğur Dündar yakında piyasaya çıkacak olan kitabı için çalışıyor, ben spor yazılarımı yazıyorum, toplantıya girmiyoruz... Bülteni hazırlayan Nazlı Öztarhan geldi, “Gizli tanıklar aradı, Uğur Dündar olmasa bile, Uğur Dündar’ın kadrosundan birileriyle görüşmek istiyorlar” dedi. “E-ee?” dedik... “Lütfen savcıya gidin, ne biliyorsanız savcıya anlatın dedim” dedi... “Biz bu cümleyi bir yerden hatırlıyoruz galiba” dedik, güldük.

*

Biz önde...

Gizli tanıklar arkada.

Mevzu komediye döndü.

Kaçıyoruz, kovalıyorlar.

*

Ve, pazar sabahı...

Uğur Dündar yok, ben izinliyim, haber koordinatörümüz Mustafa Sağlamer aradı, “Gazeteleri gördün mü?” dedi.

“Yo-oo” dedim. “Gizli tanıkların çarşaf çarşaf fotoğrafları yayınlanmış, internet sitelerinde de var, adamları ruh gibi takip etmişler, güya ifadelerinin değiştirilmesi için baskı yapılıyormuş, eğer görüşseydik veya binadan içeri alsaydık, yanmıştık” dedi.

*

Uğur Dündar’ın pazar günü Ruhat Mengi’nin programına çıkıp anlattığı “kumpas” işte bu.

*

Yani?

*

“Sokuşturmacı gazetecilik” yapılıyor... Eğer “hukuka” inanmasaydık, “gazeteciliğin sınırlarını” bilmeseydik, tıpış tıpış kapımıza gelen ve hatta peşimizden koşan gizli tanıkların üstüne balıklama atlasaydık, şu anda yandaş medyanın manşetlerine “ampul” gibi konmuştuk!

*

“Tıraştırmacı gazeteci” arkadaşlar da, keyifle yazardı artık: “Vay vay vay, görüyor musunuz şunların yaptığını, gizli tanıklarla gizli gizli görüşüp, ifadelerini değiştirmeye çalışmışlar...”

*

Başka kapıya!

NOT: Villalarda giyeriz galoş, memleketimin gerçeği gakkoş... “Kerpiç kerpiç üstüne kurdum binayı, binayı kurar iken gördüm leylayı” yarın!


Yılmaz ÖZDİL, 9 Mart 2010, Hürriyet
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Yalancı Şahitler Kahvesi

İletigönderen avrasya » Sal Mar 09, 2010 13:07

Yazar Yavuz Selim Demirbağ'ın "eğlence" gibi tanımladığı maskaralığın da ötesinde "Gizli Tanık" komedisi(!) ile insanlar tutsak ediliyor.
Tekrar Nemrut Mustafa Divanlarında yalancı tanıkların iftiraları ile insanlar hapislere atılıyor.
Yaşananlar Trajedya
Oyun ne yazık ki Tiyatro sahnesinde değil , Mahkemede oynanıyor.

Nerede Türkiye Cumhuriyetinin Mahkemeleri ?
Nerede Türk adaleti ?
Nerede Türkiye Cumhuriyetinin Savcıları ,Yargıçları ?
Kullanıcı küçük betizi
avrasya
Üye
Üye
 
İletiler: 279
Kayıt: Prş Oca 15, 2009 23:08

Re: Yalancı Şahitler Kahvesi

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Mar 10, 2010 14:06

AİHM Kararlarında Gizli Tanıklık

Hamdi Yaver Aktan / Yargıtay 8. Ceza Dairesi Üyesi

Gizli tanık anlatımına dayanılarak mahkûmiyet kararı verilemeyeceği göz önüne alındığında AİHM’ye göre ceza yargılamasında gizli tanık ifadeleri “beyan delili” olmaktan çıkmaktadır. Mahkûmiyette başka delillerin yanında kullanılabilecek yan delil olabileceği nazara alındığında ise bu delilin “belirti delil” olarak nitelendirilmesi yanlış olmayacaktır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesi Adil Yargılanma Hakkı’nı düzenlemektedir. Anılan maddenin 3. fıkrasının (d) bendine göre “iddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağırılmasının ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek” adil yargılanma hakkı kapsamındadır; ve asgari haklardandır. Gerçekten de 3. fıkra “Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir” cümlesiyle başlamaktadır. Bu nedenle normatif düzenlemedeki hak mutlaka tanınmalı ve devlet bu negatif yükümlülüğünün yanı sıra pozitif olarak gerçekleştirilmesinin önündeki engelleri kaldırmalıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce (AİHM) gizli tanıklıkla ilgili Lüdi/İsviçre kararında belirtildiği üzere Sözleşme’nin 6 (3) d bendindeki “tanık” kavramı, ulusal hukuklardan bağımsız olarak ele alınarak “özerk” bir biçimde yorumlanmaktadır.

AİHM’ye göre tanık, ulusal yargılama sırasında ifade vermesi gerektiği halde dinlenmemiş kişileri de kapsar. Normal koşullarda kanıtların, çelişmeli iddiaların sanığın huzurunda, açık duruşmada sunulması gerekmektedir. Kural bu olmakla birlikte, istisnai olarak kuraldan ayrılma halinde, istisnaların da savunma hakkını ihlal etmemesi zorunludur. Savunma makamına tanığın anlatımına karşı, ya ifade alındığı sırada ya da yargılama aşamasında itiraz imkânı tanınmalıdır. Mahkûmiyet kararının, gizli tanığın ifadesine dayandırılması ve tanığın kimliğinin de savunma hakkına zarar vermeden korunabileceği halde, bundan sapma gösterilmesi ve dolayısıyla tanığa soru sorma olanağının sanığa tanınmaması adil yargılanma hakkının ihlalidir. Görüldüğü üzere Lüdi kararında AİHM, olaydaki gizli görevli polisin dinlenmesi gerektiğini belirtmekle kalmayıp “kimliğinin gizliliği, başvurucunun savunması hakkına zarar vermeden korunabileceği halde olayda böyle yapılmadığından, tanıkları sorgulama bakımından adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini” vurgulamıştır.

AİHM, 20.11.1989 tarihli Kostovski/Hollanda ve 27.9.1990 tarihli Windisch/Avusturya kararlarında gizli tanıklıkla ilgili önemli ölçütler getirmiştir.

Kostovski davasında, Sözleşme’nin adil yargılanma ile ilgili kuralını hatırlatan AİHM, ifade verenlerden sadece birinin, yani ifadesi duruşmada okunan kişinin, Hollanda hukuku bakımından “tanık” olarak görüldüğünü, ancak kavramın özerk bir şekilde yorumlanması gerektiğinden hareketle, ifadeler ister duruşmada okunsun, isterse okunmasın, aslında dinlenen iki gizli tanığın ifadeleri yerel mahkemenin önüne geldiği ve değerlendirmeye esas alındığı için sanığa, aleyhindeki ifadelere karşı itiraz hakkı tanınması gerektiğini açıklamaktadır.


Gizli tanığın güvenirliği

Gizli tanıkların ifadelerinin başvurucu ve müdafiinin yokluğunda alınması sonucu savunma tarafı, kimliklerinden habersiz olduğu için, önyargılı ve düşmanca davranan veya güvenilmez özelliklere sahip olduklarını gösterebilme imkânından yoksun kalmıştır. Sanığı suçlandıran beyanlar, kasten uydurulmuş veya sadece hatalı ifadeler olabilir. Bu olasılıkta savunma tarafının, ifade verenin güvenilirliğini test edebilmesine veya söylediklerinin inandırıcılığı üzerine kuşku çekebilmesine imkân verecek bilgiye sahip olamayacağı için durumu aydınlatabilmesi de güç olacaktır. Mahkeme, soruşturma yargıcı tarafından dinlenilmiş fakat kimliği gizli tutulmuş olduğu ve dolayısıyla yargıcın da kimliğini bilmediği için gizli tanığın güvenilirliğinin test edilebilmesinin güç hale geldiğine işaret etmektedir.

Windisch kararında da AİHM, gizli tanık ifadelerine karşı savunma tarafının, tanıkların kimliklerini bilmediği için aşılamaz bir güçlükle karşılaştığını belirterek ifadelerin inandırıcılığının kuşkulu olduğuna imkân verecek bilgiden yoksun kaldığını açıklamıştır. Ayrıca mahkemede kimlikleri bilinmeyen gizli tanıkların sorular karşısında hal ve tavırlarının gözlemlenmesi ve böylece güvenilirlikleri hakkında izlenim oluşması önlenmiştir. İfade alan polis memurlarının duruşmada verdikleri ifadelerin de mahkemenin duruşmada, kimlikleri öğrenerek edineceği doğrudan gözlemin yerini tutabileceği söylenemez. Kimliği açıklanmayan gizli tanık anlatımlarına dayanılarak mahkûmiyet kararı verilmesi, savunma hakkını öylesine kısıtlamıştır ki, bu halde sanığın adil yargılanmadığı açıktır.

AİHM tarafından 20.2.1996 tarihli Doorson/Hollanda kararında ise tanıkların kimliklerinin gizli tutulmasının haklı nedenlerinin bulunduğunun açıklanması ve savunma tarafına doğrudan soru sorma imkânının verilmesi ve mahkûmiyetin de münhasıran gizli tanık anlatımlarına dayandırılmaması gerekçeleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edilmediğine işaretle, yargılama Sözleşme’ye aykırı görülmemiştir.

Visser/Holllanda’ya karşı 14.2.2002 tarihli kararında AİHM, mahkûmiyet kararında gizli tanığın anlatımının ne ölçüde etkili olduğunun üzerinde durulması gerektiğine işaret etmiş; ayrıca tanığa yönelen tehdidin ciddiliği araştırılmadığı için Sözleşme’nin ihlal edildiğine hükmetmiştir.

Birutis vd/Litvanya kararında, gizli tanıkların kimliklerinin saklı tutulması nedeniyle savunmanın karşılaştığı güçlükler giderilemediği ve bu bağlamda ulusal mahkeme tarafından tanıkların doğrudan dinlenmemesi, savunma tarafının soru sorma imkânının bu suretle elinden alınması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği kararlaştırılmıştır.

Tanıkların kamu görevlisi/polis memuru olması halinde gizli tanıklık daha sınırlı olarak kabul edilmektedir.

Nitekim Kostovski kararında AİHM, “Bu kişiler devletin yönetimindeki yetkililere genel anlamda itaatla yükümlüdür ve genellikle savcılıkla bağlantıları vardır.. bu kişilerin gizli tanık olarak kullanımı sadece özel durumlarla kısıtlı olmalıdır. Ayrıca eşyanın tabiatı gereği görevleri dolayısıyla kamuya açık mahkemelerde tanıklık etmeleri gerekebilir” şeklindeki görüşünü açıklamıştır.

AİHM kararlarına göre görülmektedir ki; asıl olan aleni yargılamadır; tanık ve tanık kavramı, ulusal hukuklardaki anlamlarından farklı ve bağımsız/özerk olarak yorumlanmaktadır. Kanıtlar, doğrudan doğruya sunulmalıdır. Bu bağlamda gizli tanık kullanılacak ise mahkeme huzurunda dinlenmeli, yargıç gizli tanığın kimliğini bilmelidir. Gizli tanıklığı haklı kılacak tehdidin ciddi ve somut olarak belirlenmesi gereklidir; tanığın korktuğunu söylemesi yeterli sayılmamaktadır. Tehlikenin soruşturma sırasında belirlenmesi ve buna bağlı olarak gizli dinlenmiş olması, tanığın yargılama sırasında da gizli dinlenilmesini zorunlu kılmamaktadır. Yargılamayı yapan mahkemece, tehdidin ciddi ve somut olduğu ayrıca araştırılmalı, bu nitelikte olmadığı ortaya çıkarsa, soruşturma organının belirlemesine bağlılıkta zorunluluk görülmemektedir. Gizli tanık beyanlarına karşı, savunma tarafınca elverişli fırsatlar verilerek zorluklar dengelenmelidir. Kamu görevlilerinin gizli tanık olmaları sınırlı olarak kabul edilmektedir. Mahkûmiyet kararlarının sadece gizli tanık anlatımlarına dayalı biçimde verilmesinde Sözleşme’nin ihlal edildiği sonucuna varılmaktadır. Münhasıran gizli tanık anlatımına dayanılarak mahkûmiyet kararı verilemeyeceği göz önüne alındığında AİHM’ye göre ceza yargılamasında gizli tanık ifadeleri “beyan delili” olmaktan çıkmaktadır. Mahkûmiyette başka delillerin yanında kullanılabilecek yan delil olabileceği nazara alındığına ise bu delilin “belirti delil” olarak nitelendirilmesi yanlış olmayacaktır.


Cumhuriyet, 10 Mart 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 4 konuk

x