11 TL'lik kolanya 50 TL olmuş.

Genel & Güncel Konular

11 TL'lik kolanya 50 TL olmuş.

İletigönderen İlteriş Kağan » Cmt Mar 14, 2020 18:08

11 TL'lik kolanya 50 TL olmuş.
Ben her zaman derim Tanrı bizim Milletin eline fırsat vermesin.

Şimdi hemen birileri zıplar kesin, hooop üç beş kendini bilmezin üç kağıtçılığını tüm topluma mal etme filan geyiğine girer ama bu arkadaşların kendilerine ve başkaların kardırmaya kalktığının aksine bir kere ahlaki değerleri gelişmiş ve yerleşmiş toplumların aksine çok daha sahtekar bir toplumuz. genci yaşlısı, hacısı, akrabası, uzaktanı. velhâsıl herkes birilerini sögüşleme derdinde, nereden ne koparsam hesabında, oturduğu yerden para kazanma sevdasında. niye böyleyiz acep?
çalışıpta hak etmek, sonrada onu adam gibi talep etmek dururken niye hile hurda, yada yağcılık, yalakalık yoluyla ayrıcalık, imtiyaz kapma?

Özal’ın sarfettiği “Benim memurum işini Bilir” cümlesinin toplum tarafından nasıl algılandığını az çok tahmin edebiliyoruz. Bu cümleyi işitince memurların rüşvetle özdeşlemesi şeklinde algılamayan yoktur sanıyoruz.

Bunun da ötesinde, düşüncelerinde ekonomide serbest pazarı, sosyal alanda değerleri savunan Özal’ın, kendi iktidarı döneminde ahlaki yozlaşma, rüşvetin yaygınlaşması bir yana adeta rüşveti teşvik eden “benim memurum işini bilir” yönlü açıklamaları. Bu anlayışı ile adeta “para kazanmak söz konusu ise gerisi pek önemli değildir” tarzı bir pragmatizmi toplumun gündemine getirdi. Yani çalma çırpma Hile hurda.

Özal’ın bürokrasiye bakış açısını net çizgilerle ifade eden bu sözler, Özal’a atfedilen ve memurların usulsüzlük yaptığı, rüşvet aldığı şeklinde yorumlanan “benim memurum işini bilir” söylemi ile tutarlılık göstermemektedir.

Özal denen bir zatla tanıştı Türkiye. Halka sürekli ‘Tüket Tüket Tüket!’ diye haykırıyordu sanki. Sivil olduğu savlanan bir anlayışı geldi, dayattı. Buna göre orduyu şortla teftiş etmesi bir modernleşme, devrim göstergesiydi. Üçüncü sınıf şarkıcılarla dostluk etmesi halkla bütünleşen devlet adamı imgesiydi. Ötesi; Ülkenin kapılarını pazar olarak ardına kadar açıyor, yüksek enflasyonist siyasetle yeni zengin sınıfları yaratarak bolca yandaş buluyordu. Bir de TONTON olma sevimliliğiyle malı götürüyordu.
Özal döneminde cari açık arttı, borçlanma alabildiğine kutsandı, “benim memurum işini bilir türünden” yeni ahlak anlayışı geliştirildi ve apolitik ortam körüklenerek yeni bir kültür ve toplum yaratıldı. O günleri yaşayanlar papatya ucubelerin şaklabanlıklarını çok iyi anımsarlar. Ülkede görgüsüzlük, ahlaksızlık o günlerde kök saldı. Diyeceğim; birileri için öncü, ekol, neredeyse bir peygamber sayılan Özal, aslında bu ülkenin başına gelmiş en büyük felaketti.

bu amerikancı İslami liberalizmi (breh breh breh) Özelleştirmelerin derin yararlarını uzunca dinler olduk arım balım peteğim partisinden! Dahası yeni tür bir gazeteci ahalisi sayesinde uçaklarda yapılan kanun hükmünde kararnamelerden haberdar olduk, yetmedi özel kahvaltılarda dış siyaset değişikliklerini öğrendik, yetmedi işini bilen memurların yol yöntem konusunda bilinçlendirilmelerine tanık olduk…

bu ülke insanının yarattığı neredeyse tüm değerler hızla özelleştirme altında el değiştirdi ve daha düne kadar Sümerbank örneğinde olduğu gibi yurttaşların giyinme, beslenme, barınma gibi temel gereksinimlerini karşılayan kurumlar yok oldu, gitti. İşte şimdilerde yine hortlayan kutsal yap-işlet-devret yöntemi budur. Bizce yeni siyaset dilinde bunu adı değişmeli ve son otuz yıllık siyasetin adı;
YAP-İŞLET-BOK ET (ya da yok et) olmalıdır…

Peki meclis ne işe yarar?
Bazılarının ayıplı geçmişlerinden kurtulmak için dokunulmazlık zırhı edinmeye yarayabilir belki… Ama bence, geçende kendini tutamayıp, gençlerle kolbastı oynayan AKP’li bayan vekil gibi ‘vur patlasın, çal oynasın’ türünde bir yaşam sürmeye de yarayabilir.
Milletvekilinin hiçbir etkisi olmadığı, bir tür emme basma tulumba muamelesi gördükleri ülkede sayın hanım vekil oynamasın da kim oynasın!
Biz artık edepsiz olma pahasına şöyle diyelim;
Bu siyasetin adı KOLBASTI SİYASETİDİR!



Kuzu-muzu değil, kasap bıçağını yalayan danalar gibisiniz..
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2383
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x