Aslında Satılan Vatandır! / Necdet SEVİNÇ

Aslında Satılan Vatandır! / Necdet SEVİNÇ

İletigönderen Balasagun » Cum Ağu 02, 2013 15:28

Aslında Satılan Vatandır!


Türkiye’yi yönetenler, herhalde “Türkiye Türklere bırakılmayacak kadar önemli bir ülkedir” diyen dolandırıcılıktan sabıkalı medya soytarısının fikrini benimsiyor olacaklar ki, birçok ağır sanayi kuruluşundan sonra Ereğli Demir Çelik fabrikalarını da satışa çıkardılar.

Bahane aynı bahane: Efendim, liberal ekonomiyi uygulayabilmek için devletin iktisadî faaliyetten elini çekmesi ve bütün devlet fabrikalarının özelleştirilmesi şartmış!

Değildir!

Çünkü liberalizmi ihraç eden ülkelerde bile devletin ekonomik hayata müdahalesi Türkiye’dekinden kat be kat fazladır. Mesela Amerika, Japonya ve Avrupa Birliği gibi ülkelerde devletin ekonomi üzerindeki payı ortalama %47’iken, Türkiye’de %23’tür ki, bu rakam aslında devletin çökertildiğini göstermektedir.

Kaldı ki, liberalizm ve özelleştirme, iddia, edildiği gibi, eğer bir ülkenin iktisadî refahını temin edebilseydi, Osmanlı imparatorluğu çökmezdi. Aksine Osmanlı imparatorluğu, deniz yolları, demir yolları, madenler, telefon ve tramvay şirketleri, marangoz ve kibrit atelyelerine varıncaya kadar bütün işletme ve imalathaneler ecnebilerin eline geçtiği için batmıştır!

Biz Cumhuriyet’in ilk yıllarında ecnebilerin ele geçirdiği şirket ve fabrikaları millileştirerek ikinci bir Kurtuluş Savaşı vermiştik. Şimdi 80 yıllık Cumhuriyet’in bütün kazanımlarını borç faizlerinin 3 -5 aylık taksiti için ona buna devrediyoruz.

Türk Ordusu’nun yakıt ihtiyacını karşılayan Tüpraş’ı satıyoruz! Harp Sanayiinin çelik ihtiyacını temin eden Erdemir’i satıyoruz. Petro-kimya tesislerini satıyoruz. Türk Hava Yollarını satıyoruz. Bankaları, limanları satıyoruz. Sahilleri, sınır boylarını, dağları ovaları satıyoruz.

Yani vatanı satıyoruz, vatanı!

Çiftçimizin ürettiği domates bile ecnebi marketler aracılığı ile sunuluyor bize! Üreten Türk, tüketen Türk fakat parayı ecnebi kazanıyor. Öyle ise Türkiye’de özelleştirme demek ecnebilerin Türkleri soyması demektir.

Lütfen herkes cebindeki sigara paketini çıkarıp masanın üzerine koysun. Eğer on paketten dokuzu yabancı sigara değilse ben sözümü geri alırım.

Keyfinize müdahale ettiğimi sanıyorsanız, milliyetçilik keyfinize de karışır, zevkinize de. Bizim yetiştiğimiz yıllarda ecnebi sigara içmek milliyetçiliğe ihanet etmek demekti! O sebeple yabancı sigara kullananlar yanımıza pek yakışamazlardı. Yaklaşanlara selam vermezdik. Yüzlerine bakmazdık. Kötek yemişten kötü olurlardı. Kınardık onları.

Bugün de kınanmalıdır. Yabancı sigara içenler de yabancı malını tercih edenler de.

Bir başka gün Erdemir’den bahsedeceğiz.

Necdet SEVİNÇ, Yeniçağ, 11 Mayıs 2005
“Efendiler, aziz milletime şunu tavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başının üstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki, vicdanındaki aslî cevheri çok iyi tahlil etmek dikkatinden bir an feragat etmesin”
Kullanıcı küçük betizi
Balasagun
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 3523
Kayıt: Cum Eki 17, 2008 13:18

Bir ülke düşünün ki, hiç bir şey üretmiyor ve tüm vatandaşları yatıp kalkıp geyik muhabbeti yapıyor

İletigönderen İlteriş Kağan » Cum Kas 27, 2020 6:52

Rahmetli Necdet SEVİNÇ - 11 Mayıs 2005'de Yazmış Yukardaki Yazıyı.

“Her Fabrika Bir Kaledir.”sözünü Anlamayan OT bir toplum elindeki ne var yok sattırdı alkışlayarak ve vergi eşeği konumuna düştü. Ülkenin değerleri satılıyor, vergiler sürekli artıyor, ülke olarak yoksullaștık. Toplum olarak karșı çıkılmadıkça yok olacağız.

Türkiye’de büyük ölçekli sanayi tesislerinin kurulması aşaması ise yeni bir model olarak uygulanacak planlı sanayileşme doğrultusunda gerçekleştirildi. 1934-1938 dönemini kapsayan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ile ülkenin çeşitli bölgelerinde başta dokuma olmak üzere; kimya, maden, selüloz ve seramik alanlarında fabrika kurulması ekonomik katkının yanı sıra sosyo-kültürel bakımdan birçok yeniliğe ön ayak olmuş ve birçok ilke imza atmıştı.

Aynı zamanda Atatürk’ün; “Her Fabrika Bir Kaledir.” sözünden de anlaşılacağı üzere Birinci Beş yıllık Sanayi Planı doğrultusunda inşa edilen her bir sanayi tesisi; zor koşullarda iç piyasanın asıl ihtiyaçlarını karşılayacak, dış güçlerin günlük, vergi ve ambargolarına karşı direnç unsuru olacak, kalkınma için gerekli olan teknik eleman ve işçi kadrosunu yetiştirecek, halka iş ve aş imkânı sağlayacaktı. Bu eserde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde ilk kez uygulanan planlı sanayileşme modeli kapsamında kurulan fabrikalar ile bu sanayi tesislerinin ülke ekonomisine, gelişimine, kültürel ve sosyal hayata yaptığı katkılar bilimsel yöntem ve veriler ışığında ele alınarak değerlendirilmektedir.

Proje hükümetinin 2002-2020 döneminde birçok devlet kurumunu özelleştirip, çok sayıda fabrikayı, devlet hisselerini, taşınmazları ve arsayı sattığını biliyoruz. Devlet taşınmazlarının ve fabrikaların hangi amaçla ve misyonla satıldığı merak konusudur. Proje hükümetinin aksine, Atatürk, 15 yıl gibi kısa sürede yüzlerce kurum, kuruluş ve fabrikanın kurulmasını sağlayıp, üstelik bunları en ufak bir borç ve dış kredi kullanmadan yapması, üstelik Osmanlı Devletinden kalan dış borçları ödemek için devletin hiçbir kurumunu satmaması, aksine birçok ecnebi işletmeyi ve şirketi yabancılardan satın alarak kamuya kazandırması, Osmanlı Devletinin enkazından ekonomide, sanayide, kültürde, ve daha birçok alanda atılım yapan Türkiye Cumhuriyetini kurması ve devleti bu şekilde başarıyla yönetmesi onun ne kadar başarılı, şerefli ve büyük bir devlet adamı olduğunu göstermektedir.

“Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek manasında bütün bağımsızlığından mahrumiyet demektir” diyen Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyetinin liderliğini yaptığı dönemde kurulan kurum, kuruluş ve fabrikalarla dışa bağımlı bir politikadan uzak durmuş ve ülkenin kendi ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde gelişmesini planlamıştır. Hatta bu dönemde yabancılardan satın alınan işletmeler de devlet eliyle güçlendirilmiştir.
Resim
Makineler şimdi bu halde.
Sümer Halkevi adıyla kurulan halkevinde halk bilinçlendiriliyor, kurslar düzenleniyordu. Fabrika çalışanları klasik müzik grubu oluşturup halka konserler veriyordu. Fabrikadaki desinatörler, kentte resimlerini yapıyor, sergiler açıyordu.
Resim
Bir ülke düşünün ki, hiç bir şey üretmiyor ve tüm vatandaşları yatıp kalkıp geyik muhabbeti yapıyor ve ekonomik değeri olan hiç bir şey için çaba harcamıyor.- Üretmeyen Ülkeler Tükenmeye Mahkumdur.. Bunun tek sorumlusu büyüme modelidir. Üreterek değil tüketerek büyüme. Çalışıp kazanarak değil borçlanarak. Vatandaş borçlandı, şirketler borçlandı ve dahası ülke borçlandı.

kuzu-muzu-degil-kasap-bicagini-yalayan-danalar-gibisiniz-t48900.html

Resim
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

1 Doları 1 TL değerinde olmasını istiyorsak Çok üretmemiz lazım Çok

İletigönderen İlteriş Kağan » Cum Kas 27, 2020 7:00

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası
Mustafa Kemal Atatürk'ün bugün için önemini koruyan çok kıymetli bir cümlesi var. Şöyle diyor: "Uyuyan milletler ya ölür, ya da köle olarak uyanır." Bu cümle ve uyarı, tam da günümüz Türkiye'sini anlamada ve anlamlandırmada işlevsel bir role sahip.
Resim
Ülkelerin ekonomik kalkınma stratejileri incelendiği zaman temelde tarım sektörüne ya da sanayi sektörüne öncelik veren iki ayrı yöntem olduğu ortaya çıkmaktadır.
>Türkiye ekonomisinin en büyük sorunu nedir diye sorulduğunda, büyük bir çoğunluk ‘üretmeden tüketmektir< “Türkiye’nin üretim kapasitesi yok ki Ne var Yok Sattılar. Üretmemiz gerekiyor. En büyük sorunumuz bu, çok üretmemiz gerekiyor. Üretmezsek dolar 1 liraya nasıl insin ki. Doları 1 liraya indirmek için çok üretmen lazım. Çok fabrika, çok fabrika, çok fabrika..
Resim
Bir ülkede ÜRETİMİN yerini TÜKETİM TOPLUMU ve HAMASET alınca; Sen istediğinde doları düşüremezsin, dolar istediğinde senin cebini düşürür!!

Mankurtlar beton ve asfaltın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!
Çay harareti alır, eşeklik bâki kalır - Üretmeden, satarak savarak, borçlanarak en çok halk yığınlarını yoksullaştırdı. Halk borçlanarak yaşamaya alıştırıldı. Toplumda gerginlik, bunalım, kriz, ahlak çöküntüsü, adam öldürmeler, cinnet geçirmeler, intiharlar en yüksek düzeyine ulaştı.
Bir ülke düşünün ki, hiç bir şey üretmiyor ve tüm vatandaşları yatıp kalkıp geyik muhabbeti yapıyor ve ekonomik değeri olan hiç bir şey için çaba harcamıyor.- Üretmeyen Ülkeler Tükenmeye Mahkumdur..
Tam bağımsızlığın Yolu Üretimden geçer Tarımda Üretim ve Ağır sanayi devrimleri ile Getirisi olmayan Beton ile değil.
Atatürk'ün Aklında dört yönde fabrika bacaları tüttüğü bir endüstri Türkiyesi vardı. Ataürk'ten sonra gelenler ne yaptı Ne var Yok sattılar Babalarının Malı gibi.

1 Doları 1 TL değerinde olmasını istiyorsak Çok üretmemiz lazım Çok
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Re: Aslında Satılan Vatandır! / Necdet SEVİNÇ

İletigönderen Gönül Pınar Atacı » Cmt Kas 28, 2020 9:04

Hepsi de tamamen GÜNCEL ve NESNEL, derin BİLİMSEL ve gerçek ATATÜRK'CÜ YURTSEVER, baştan sona MUHTEŞEM ve MÜKEMMEL üç yazı ve görseller. Çok değerli yazarları rahmetli Necdet SEVİNÇ'e ebedi rahmet ve sükunet, sevgili İlteriş'e ise en yürekten tebrikler ve teşekkürler.
Kullanıcı küçük betizi
Gönül Pınar Atacı
Üye
Üye
 
İletiler: 1285
Kayıt: Sal Ara 01, 2015 9:02

Re: Aslında Satılan Vatandır! / Necdet SEVİNÇ

İletigönderen İlteriş Kağan » Pzt Ara 14, 2020 17:16

Beşerî sermaye kaybı...
Dış bağımlılığın artması...
Döviz kaybı...
Halkın malının sermaye kesimine aktarılması...
Haksız rekabet...
İşsizliğin ve kamunun borç yükünün artması...
Tarıma, hayvancılığa darbe vurulması...
Ulusal güvenliğin tehlikeye atılması, ulusal kaynaklar ya da pazarların yabancıların eline geçmesi vs...
Bugün bütün bunların ve daha fazlasının altında özelleştirmeler ana sebeplerden biri olarak yer alıyor.
En ağır maliyet ve zararların, yasa dışı eylemlerin kaynağı durumunda olan özelleştirmeler Türk halkının ihtiyaçlarının gereği olarak yapılmadı, yapılmıyor.
Küresel sermayenin bir dayatması olan özelleştirmeler onların ve içimizdeki İrlandalıların ihtiyaçlarını karşılıyor, bizim değil, halkımızın değil.
Faydaları onlara gidiyor, zararları ise bize, bizim halkımıza...
Özelleştirme anlayışı, yabancıların ve yerli iş birlikçilerinin kamu varlıklarını emme ve ülke üzerinde egemenlik ve baskı kurması için bir silah gibi işlev gördü...
Özelleştirmeler ile hiçbir kaynak yaratılmadı, kaynaklar transfer edildi.
Atatürk Türkiyesi'ni başımıza yıkmak için bir araç olarak kullanılan her özelleştirme devleti daha da fakirleştirdi.
Fakirleşen devlet de, zamlara yükleniyor...Güney Amerika'da olduğu gibi, Türkiye'de de özelleştirmenin "gerçek ve çirkin yüzü" artık örtülemez, gizlenemez halde...
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Vatan Satışa Çıkarıldı! - 2005 - Necdet Sevinç

İletigönderen İlteriş Kağan » Pzt May 10, 2021 20:21

Bu gidişata bir an önce son verilmezse, Türk evlâdı kendi yurdunda ecnebilerin işçisi, çöpçüsü, hizmetçisi olarak çalıştırılacak, vatanın nice umutlar bağladığı gençler de Türkiye’deki zengin çiftliklerinde ırgat olarak istihdam edileceklerdir!Çünkü Mehmetçik, vatana yapılacak herhangi bir tecavüzü önlemek için -30 derecede nöbet tutarken, ağır sanayi tesislerinden, fabrikalardan, bankalar, limanlar yani Cumhuriyet’in 80 yıllık kazanımlarından sonra, Türk topraklarının yabancılara satışına ilişkin kanun yeniden yürürlüğe girivermiştir.
Resim
Vatanı satışa çıkaran ilk adam "Türk dediğin nedir ki?" demek suretiyle Türk milletini tahkir ve tezyif eden Turgut Özal'dı. "Askerin Endişesi Vatan" başlığıyla yayınlanan 24 Aralık tarihli Divan'da, Özal'ın çıkardığı kanunun " ülke topraklarının milletin fertlerine ait olduğu, yabancıların satın aldığı toprakların elimizden çıkabileceği" gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini yazmıştık.

Kanun, milli endişeleri ifade eden işte bu fevkalâde önemli gerekçeye rağmen tekrar çıkarıldı.

Yine iptal edildi.

Şimdi "görevinin Türkiye'yi pazarlamak" olduğunu ifade eden zat ve arkadaşları tarafından vatan toprakları yeniden satışa sunulmuş bulunuyor!

Divanı takip edenler hatırlayacaklardır. Bizim Dicle ve Fırat ırmakları arasındaki toprakların kendilerine vaadedildiğine inanan yahudiler, Türkiye tarihinin en büyük yatırımını yaparak suya kavuşturduğumuz Harran Ovası'nda büyük topraklar almışlardı.

Kanun yürürlüğe girer girmez İsrail'den gelen bir uçak dolusu yahudi, İstanbul'da vakit kaybetmeden Elazığ'a hareket etti.

Herhalde Elazığ'ın mümbit topraklarını satın alarak su havzalarını ele geçirmek istiyorlardır.

Birçok ülke, kendi vatandaşlarının bile sınır bölgelerinde toprak almalarına izin vermezken, Türkiye'nin en küçük illeri arasında bulunan Kilis'te 51 bin, Mardin'de 50 bin dönüm toprak elimizden çıktı!

Yine bir sınır şehrimiz olan Hatay'da tarım topraklarının %44'ü artık bize ait değil!

Biz bunları yazınca Ankara'dan bir mukaddesat toptancısının sesi yükseliveriyor:

-Bizim işçilerimiz Almanya'da gayrimenkul satın almıyorlar mı? Biz kanunu çıkardık ama mütekabiliyet şartını da getirdik.

Mütekabiliyet... Karşılıklılık şartını getirmişlermiş...

Bizim işçimiz Almanya'da ancak bir dönerci dükkanı satın alabiliyor!

Almanya'da yaşayan milyonlarca Türk'ün Münih ovasında kaç dönüm toprağı var be adam!

Bu mütekabiliyet şartının nasıl bir yutturmaca oluşuna elbette değineceğiz.

Ama önce şunu kaydedelim:
Meclis dahil hiçbir makamın vatanı satmak gibi yetkisi yoktur!

O halde temiz süt emmiş bir Türk evladı Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak bu kanunu iptal ettirmelidir.

Yoksa parya yapacaklar bizi, kendi vatanımızda sığıntı haline getirecekler.

- Necdet Sevinç Vatan Satışa Çıkarıldı! - 2005

Necdet Sevinç Kitapları
Acının Tadı (1994). Oyunu: Duruşmalar (1992). Gazete yazıları: Yazarını Kurşunlatan Yazılar (1973), Sanık Yazılar (1974), Tutanak (1975), Ferman (2000). Araştırmaları: Ordular, Masonlar, Komünistler (1971), Ülkücüye Notlar (1974), Ajan Okulları (1975; genişletilmiş yeni yayını: Osmanlı’dan Günümüze Misyoner Faaliyetleri, 2003), Gaziantep’te Yer Adları ve Türk Boyları, Türk Aşiretleri, Türk Oymakları (1983), Osmanlı Sosyal ve Ekonomik Düzeni I (1985; Osmanlılarda Sosyo-Ekonomik Yapı adıyla, 2 cilt bir arada, 1992), Eski Türklerde Kadın ve Aile (1987), Arşiv Belgelerine Göre Tehcir ve Ermeni İddiaları (2003).
Resim
Necdet Sevinç Sözleri – Türk Milliyetçiliğinin hem sert hem de entelektüel kalemlerinden biri olan Necdet Sevinç, 1944 yılında Gaziantep’te doğmuştur. 2011 yılında uçmağa varışına kadar bir çok gazete ve dergide yazmış, çok sayıda kitap kaleme almıştır.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Re: Aslında Satılan Vatandır! / Necdet SEVİNÇ

İletigönderen Gönül Pınar Atacı » Cum May 14, 2021 7:55

BÜYÜK İNSAN, GERÇEK VATANSEVER VE DAHİ YAZAR rahmetli NECDET SEVİNÇ için bir değil binlerce hatta milyonlarca kez daha rahmet ve sükunet, şükran ve minnet duaları ve dilekleri. O'nu ve sözün tam anlamıyla MUHTEŞEM VE BÜYÜLEYEN kitaplarını, görsellerini ve yazılarını biz okuyuculara tanıtmış olan sevgili İlteriş KAĞAN'a ise özel tebrikler ve sonsuz teşekkürler, içten selamlar ve derin saygılar, üstün başarılar ve yeni umutlar, en iyi dilekler ve mutlu bayramlar.
Kullanıcı küçük betizi
Gönül Pınar Atacı
Üye
Üye
 
İletiler: 1285
Kayıt: Sal Ara 01, 2015 9:02

Üçüncü Yol

İletigönderen İlteriş Kağan » Pzt Oca 03, 2022 4:17

1990 yılında Batı ve Doğu Almanya birleşirken ,batı acımasız özelleştirmelerle vahşi kapitalizmi kendi halkına uyguladı.
Tüm sistem çöküp bütün halk işsiz-aşsız kalır ve yoksullaşır, intiharlar salgın hastalık gibi can alır iken Doğu Alman halkı meydanlarda bağırıyordu : "Komünizm ve Kapitalizm'den başka Üçüncü bir Yol Yok mu ?"

Evet vardı
Başbuğ Atatürk'ün tarihsel birikiminin ortaya koyduğu sömürüye karşı insancıl paylaşımcı ve eşitlikçi "Solidarist Korporatizmin "olarak da anılan Karma ekonomi adlandırılan ekonomi modeli.

Atatürk'ün uyguladığı ekonomi modeli kapitalizm ve komünizm ile ezilen uluslar için üçüncü yoldu.Sınıf diktatörlüklerinden ,bir sınıfın diğerlerini ezmesi ve sömürmesinden kurtuluşun reçetesiydi.Buna kısaca Kemalizmin ekonomik modeli diyebiliriz çünkü olmazsa olmaz diğer koşulları olmalıydı.

Şeriat düzenini söylemeye bile gerek yok aynı zamanda dini lider olan devletin başı herşeyin sahibi, yasa koyucu ve halk onun kuluydu söz hakkı yoktu.

Sınıfsız ayrıcalıksız kaynaşmış bir kitle birbiri ile barışık insanlardan oluşabilirdi,önemli olan sosyal adalet ve ülke ihtyaçlarını önalan politikalar uygulanmasıydı.Devlet bir şirket mantığıyla değil,dev bir üretim- tüketim kooperatifi gibi düşünülürse kar amacı değil ihtiyaçları karşılayan bir aile ekonomisi gibi düşünülebilirdi.

Günümüzde "cumhuriyetin sınıfsız toplum ütopyası" başlıklı yazılar yazanlar Türk tarih ve Töresinden bihaber güdümlü devşirmelerdir.

Yabancılara verilen ölçüsüz tavizlerle Lozan'da kaldırılan kapitülasyonlar geri gelmiş,Varlık Fonu rehin fonuna dönüşmüş,Dış Borçlar Dairesi (Düyunu Umumiye) tekrar kurulmuştur ,Ülke varlıklarını satarak ekonomi ve ulusal bağımsızlık devam ettirilemez.

Her alanda Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine dönüşümüzü sağlamak zorunluluktur.

Türk ekonomi modelinde, sınıfsız ayrıcalıksız kaynaşmış toplum vardır. Türk devlet sistemin de torpil yoktur. Liyakat vardır. Komünizmin ve kapitalizmin de panzehiridir. Bazı Alman ekonomistler bugünler de Türk ekonomi modelinden bahsetmeye başladılar. Dünya kaynaklarını komünizm ve kapaitalizmin zalimliği ile tükettiler. Bunun farkın da şimdi dünya.

O, ulusu için, yurdu için her şeyi ama her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüp uygulamış ve sürdürmemiz için bizlere bırakmıştı. İşte burada aklıma şu söz geliyor. "Hiç bir ulus yoktur ki, içinden bizim kadar hain çıkarmamıştır" tüm Türk tarihi bunun örnekleri ile dolu. Biz ancak ve ancak İÇİMİZDEN YIKILIRIZ..
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Re: Aslında Satılan Vatandır! / Necdet SEVİNÇ

İletigönderen Gönül Pınar Atacı » Pzt Oca 03, 2022 8:48

Gerçek KEMALİST insan ve DAHİ yazar rahmetli NECDET SEVİNÇ'e bir kez daha sonsuz rahmet ve sükunet, şükran ve minnet dilekleri ve duaları. Sevgili İlteriş KAĞAN'a ise tekrar özel tebrikler ve teşekkürler, yeni başarılar ve en mutlu ve kutlu bir yeni yıl ve nice yıllar. İyi ki var.
Çok değerli sitemiz Güncel Meydan’ın tüm öteki yazarlarına, çalışanlarına, okurlarına, paylaşımcılarına ve hayranlarına da özel tebrikler ve teşekkürler, selamlar ve saygılar, başarılar ve umutlar, sonsuz sağlık ve bağışıklık dolu yeni bir yıl ve nice yıllar.
Kullanıcı küçük betizi
Gönül Pınar Atacı
Üye
Üye
 
İletiler: 1285
Kayıt: Sal Ara 01, 2015 9:02

Re: Aslında Satılan Vatandır! / Necdet SEVİNÇ

İletigönderen İlteriş Kağan » Sal Oca 04, 2022 15:56

"Devletin ne işi olur kağıtla, kumaşla, şekerle, demir çelikle, camla vs." ile diyerek özelleştirmeleri yapanlar, kamu kaynakları ile yandaş sermaye oluşturdular!
Özelleştirmelerle fakirleşen devlet, yüksek vergi ve fahiş zamlarla yandaşı besleme aracı oldu!
Özelleştirmelere alkış tutan ahaliden insanlar neyin eseri peki? Cahilliğin eseri

Türkiye AKP eliyle önce neoliberal işgali yaşadı, şimdi de neoliberal çöküşü yaşıyor...
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Re: Aslında Satılan Vatandır! / Necdet SEVİNÇ

İletigönderen İlteriş Kağan » Pzt Haz 06, 2022 17:58

Ekonomik açıdan gelecekteki günler, geçmişteki günleri çok aratacak ...
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53


Şu dizine dön: Necdet SEVİNÇ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x