Bir Yavru Vatan / Nilgün BAŞTUĞ

Bir Yavru Vatan / Nilgün BAŞTUĞ

İletigönderen NİLGÜN BAŞTUĞ » Cmt Oca 14, 2012 10:54

Bir Yavru Vatan

Kanadı kırık kuş olmak...

Her duruma, her olguya ve her insana göre farklılıklar arz eden bu kavramın iç dünyamızda bireysel bir imgeye dönüştüğünde yarattığı yankı ne gariptir oysa...

Mütemâdiyen defalarca duyduğum ahêngi kederli bu sıralı cümlenin, benim yüreğimde ki karşılığı ise onun kaleme aldığı satır aralarında hayat buluyor. Yorgun değil kelimeleri, umutsuz hiç değil.

Az biraz mahcubiyet ve tılsımına erişebilmenin tebessümü ile yüreğimin en baş köşesine misafir ediyorum bu dizelerin nazlı sahibini...

'Bağımsızlık' ve 'Hürriyet' aşkı ile nice ızdırabı bağrında yeşertmiş şerefli "Türk Milleti"ni ve Gâzi Mustafa Kemâl Paşa’yı anlayabilmiş küçük bir çocuğun efsunlu satır aralarında iliklerime kadar buz kesiyorum.

Şöyle başlıyor sözlerine:

14 yaşındaydım. Babam eve bir HMV radyo aldı. Nedeni: Atatürk’ün hastalığı ile ilgili günlük raporları takip etmek.
Atatürk günlerdir hasta...
Sanki bizde hastalanmışız gibi bir hava var. Babaannem ile anneannem birlikte kıldıkları namazdan sonra birlikte Atatürk’ün sağlığı için dua ediyorlar, tespih çekiyorlar. Biz gençler, evimizin bahçesinde, mersin ağacının altında Atatürk’ü konuşuyoruz. Ve akşam üstü babam eve gelir gelmez radyoyu açıyor. Sağlık bültenine sıra gelince tüm sesler susuyor.

Babam, üzüntülü veya sinirli olduğu anlarda yaptığı gibi mendilini çıkarıp alnını silmeye başlıyor. Gözleri bulutlanmış, şapkasını alıp dışarı çıkıyor. Okulda "Türk" çocukları gruplar halinde Atatürk’ü konuşuyor.

-"Ölürse ne olacak?"

-"Ölmez bre" diyor, bir arkadaş...

Evde babama soruyorum:

-" Atatürk ölür mü? "

-"Ölmez, inşallah" diyor.

Günler böyle geçiyor...

Bir gün babam ile birlikte Dr.Pertey beye gidiyoruz. Dr.Pertey Bey aile doktorumuz. Babacan bir kişi. Atatürk’ün hastalığı ve son yayımlanan raporlar hakkında yorum yapıyor. Bir şey anladığım yok; fakat doktorun mimiklerine bakıyorum. Gözler yaşlı, ses tonu üzüntülü. Babam gözlerini siliyor, galiba gözüne bir şey kaçmış. Hiçbir şey konuşmadan eve dönüyoruz. Radyoda sağlık bülteni, sessizlik içinde dinliyoruz.
Bugün geçmiş günlerdeki bültenlerden farklı galiba...

Babam ağlıyor. Ağladığını görmeyelim diye acele ile yatak odasına çıkıyor.

...Ve ertesi gün "Kıbrıs Türkleri" tümüyle ağlıyor. Sanki her evde bir değil birkaç cenaze varmış gibi bir yas bulutu kaplıyor Kıbrıs’ı...

Okulda yas var...

Kanadı kırık kuşa dönmüşüz sanki...

Eve gelir gelmez babama soruyorum.

Korkuyoruz!

-"Şimdi ne olacak?"

-"Korkma" diyor babam, "bir şey olmaz, onun yerine geçecek İstiklâl savaşı kahramanları var."

İnönü herkesin ümidi...

Radyodan İstanbul ve Ankara’yı dinliyoruz, dinliyor ve ağlıyoruz. Şâirler bizi daha da ağlatan şiirler yazmış. Her gün birkaç tanesini yayımlıyorlar. En sonunda kitapçı Lütfü Bey haber gönderiyor:

"Atatürk ile ilgili şiir kitabı gelmiştir."

Bisikletimin üzerinde uçarcasına gidip bu kitabı alıyorum.

Evde ninelerime, babam gelince babama Atatürk şiirlerini okuyorum. Yine gözyaşı var.

Ve tesellimiz: O, ölmedi. Türk ulusunun kalbinde yaşayacak ve Türk gençliği onun eserlerine sahip çıkacak.

Evet, o ölmedi!

Ölmüş olsaydı O’nu öldürmek ve tarihten silmek için bunca yıl uğraşanlar olur muydu?

O, "Üniter Devlet" dedi, parçalamak istiyorlar. O, "Ulus Devlet" dedi, küreselleşmek adı altında yok etmek istiyorlar.


O, " Ne mutlu Türk’üm diyene" dedi.

"Türkiye’yi ümmetlere bölmek istiyorlar. Azınlık olmayanları da azınlık yapınız! buyuruyorlar...
Atatürk bizimle yaşamakta, her doğan Türk genci ile yeniden büyümektedir."


(Rauf Denktaş)

Gözyaşlarımı siliyorum bu satırları yazarken. Ölüm bir hülyâlı diriliş...
Vazifesini lâyığı ile yerine getirmiş olmanın huzuru ile bu dünyaya gözlerini kapatanlar, tarihin en güzel deminde hep hatırlanacak biliyorum.

Ve Yavru Vatan’ın asırlık çınarı ebedi hayata intikâl ederken soylu bir cümle daha kuruyor, az sonra gözlerini kapayacak olan bu yürekli sesin sahibi ile bir kez daha gururlanıyorum.

"Ey Hristofyas! KKTC bağımsız bir Cumhuriyettir"

Nilgün BAŞTUĞ, 14 Ocak 2012
nilgunbastug@gmail.com
Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.
Ya istiklal, ya ölüm!
Kullanıcı küçük betizi
NİLGÜN BAŞTUĞ
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 694
Kayıt: Çrş Eki 26, 2011 12:44

Şu dizine dön: Nilgün BAŞTUĞ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x