KULELİ ASKERİ LİSESİ HAZİNE'NİN OLDU
TSK’ya ait 7 askeri okulun Hazine’ye devredilmesi konusunda anlaşmaya varıldığı ileri sürülüyor. Anlaşma kapsamında ilk olarak Kuleli, İzmir Maltepe ve Bursa Işıklar Askeri liseleri devredildi. AKP, Ağustos ayında çıkarttığı KHK ile Maliye Bakanlığı’na, bu arazileri satma yetkisi vermişti.
Kuleli Askeri Lisesi, İzmir Maltepe Askeri Lisesi ve Bursa Işıklar Askeri Lisesi’ne ait araziler Maliye Bakanlığı’na verildi. Devir işlemi; Başbakan Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel arasındaki anlaşma kapsamında yapıldı.
Aydınlık’a bilgi veren üst düzey askeri yetkili, Erdoğan ile Org. Özel arasındaki anlaşma kapsamında çok değerli arazilerin Hazine’ye verildiğini ifade etti. Askeri yetkili, şunları söyledi: “Bu üç okula ait arazilerin devir işlemi gerçekleşti. Okullar, İstanbul’daki Tuzla Piyade Okulu’nun güney bölümünde toplanacak. Yeni plana göre hazırlık yapılıyor”
Anlaşma kapsamında, İzmir Narlıdere İstihkâm Okulu, İstanbul Tuzla Piyade Okulu'nun kuzey bölümü, Ankara Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Ankara Mamak Muhabere Okulu'nun da Hazine'ye devredilmesi hedefleniyor. Bu okulların da Ankara Polatlı'ya nakledilmesi planlanıyor.
ASKERİ HASTANELER SIRADA
Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, askeri hastanelerin bazılarının kapatılacağını, bazılarının ise polikliniğe dönüştürüleceğini açıkladı. Askeri hastanelerin performanslarının dikkate alınacağını söyleyen Yılmaz, askeri sağlık sisteminin ulusal sağlık sistemine ve Sağlık Bakanlığı'nın kontrollerine uyum sağlamak için yeniden yapılandırılacağını belirtti.
http://askerhaber.com/haber/6719/kuleli ... -oldu.html
YAŞAYAN MÜZELER…
Dr. Noyan UMRUK
Maliye Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nda değişiklik yapan, Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı kurulmasına imkân veren kararnamede dikkatlerden kaçan bir madde yer aldı. Bu madde ile Bakanlık hazine arazisinin imar yetkisini aldı; devletin tasarrufu altında bulunan taşınmazları farklı projeler için değerlendirebilecek. Plan değişikliklerini, belediyeler 3 ay içinde onaylamazsa planlar Milli Emlak’çe resen onaylanacak.
Maliye yetkililerince değişikliğin nedeni şöyle izah edildi: İstanbul’da Boğaz’a nazır birçok kamu binası bulunuyor. Kamu kuruluşları yine kent içinde farklı yerlerde de faaliyetini sürdürebilir. Boğaz’a nazır kamu binalarının bulunduğu alanların bir bölümü, imar planı değişiklikleriyle otel alanına dönüştürülüp, çok daha yüksek bedelle satılıp, ekonomiye kazandırılabilir.
Şimdi, HES’ lerden sonra sıra Boğaz'daki eğitim ve kültür yuvalarına geldi. Babalar gibi satanların "son procesi" bu. Gözleri şimdi de Kuleli, Kabataş Galatasaray gibi asırlık eğitim yuvalarında. Otel (Aman ha! Selimiye Kışlasını da ihmal etmeyin.) ya da müze yapacaklarmış. Telaşa lüzum yokmuş efendim, henüz düşünüyorlarmış. Tartışmanın ne sakıncası varmış, geri kafalı olmamak lazımmış. Ne hikmetse, hep böyle başlıyor bu iş bağlamalar. Yöntem bu, kurbağayı kısık ateşte pişirme. Müze bahane, bunlar zaten "Yaşayan Müzeler". Asıl niyet, boğazın tümü ile bol yıldızlı otellere peşkeş çekilmesi. Oralarda bu ülkenin çocukları okuyor beyler, onlar bol yıldızlı otellere giremezler…
Gözünüzü rant hırsı bürümesin bir kez. İstanbul gibi tarihi kentlerin kimliğini oluşturan tarih bilinci, nostalji, vefa, kadir, kıymet bilirlik gibi duygu ve birikimlerden o denli yoksun kalırsınız ki... İngiltere’de Eton Kolejini, Oxford ya da Cambridge'i, Fransa’da Sorbonne'u, İtalya' da La Sapienza'yı otel yapmaya kalkın bakalım, bütün Avrupa ayağa kalkar. Çünkü bu bilim yuvaları tarihsel fiziksel mekânları, kokuları, ağaçları, bahçeleri, yemekhaneleri, yemek tür ve lezzetleri, havuzları, spor alanları ile yaşayıp, anlam kazanıp, tarihi değerlere dönüşür ve "Yaşayan Müzeler" olurlar.
Bu ülkelere gidebildiğimde, inanın, ilkönce bu "Yaşayan Müzelere” koşturuvermiştim.
Örneğin; Londra’ya 2 saatlik mesafede, geçmişi 8nci yy.a uzanan Oxford'u, yemekhane ve yatakhanelerini, yılların güzelleştirip, köklerini tarihin derinliklerine saldığı ağaç ve bahçelerini, anfi ve dershanelerini, tarih ve eski kitap kokan kütüphanesini, dağınık ve sıcak görünümlü profesör odalarını adeta zaman tünelinden geçercesine gezmiş, ders çıkışında, öğrencilerin, geleneksel pelerinli giysileri içinde cıvıl cıvıl şakalaşmalarını gıpta ile gülümseyerek izlemiştim.
Paris'e gidebildiğimde ise, ilk gittiğim yer Sen Mişel bulvarının hemen arkasında Quartier Latin'deki(Paris'in öğrenci mahallesi) Sorbon oldu. Heybetli binası, koca koca anfileriyle biraz ilerisinde "Düşüncelerinize katılmıyorum, ama düşüncelerinizi söyleyebilmeniz için, canımı verebilirim" diyen Voltaire'in yattığı Panteon’u selamlayan, Sorbon’u.
Konuk öğretim üyesi olarak bulunduğum sırada, değil La Sapienza, tüm Roma'nın tarihi ile iç içe nasıl yaşayabildiğini, Roma'nın üçte birini oluşturan "Centro Storico"(Tarihi Merkez)deki yapıların, başta kültür, eğitim olmak üzere, nasıl kamu amaçlı olarak kullanılabileceğini, her yıl planlı bir şekilde "Centro Storico"nun bir bölümünün nasıl restorasyona tabi tutulduğunu, kentin göbeğindeki Antik Roma(Foro Romano)'nın tepesindeki görkemli Campidoglio' nun Roma Belediye Başkanlığı olarak kullanıldığını gıpta ile izlemiştim. İtalyanlar, muhteşem tarihi alt yapısına rağmen kentin altından metro geçirmek ve bu alanda ulaştıkları teknolojik düzeyle övünüyorlardı.
Vazgeçtik bu örneklerden, hiç değilse var olan güzellikleri soysuzlaştırmayın. HES’lerle insanlarımızın yaşam hakkı, mayın temizleme bahanesi ile ülkenin en değerli toprakları, bölge halkının hakkı piyasaya sürüldü. HAYDARPAŞA’YA bakın…Yakıldı…Tren seferleri kaldırıldı…Türkiyenin, dünyanın en tarihi garlarından biri…Ne melanet düşünülüyor acep? Israrla izlemek gerek.
Hiç olmazsa tarihimizi ve kültürümüzü rahat bırakın…
NE YAPMALI?
Kendisini almaya geldiklerinde arkasında kimseyi bulamayan rahibin anekdotunu biliyorsunuz değil mi? Kabataş Lisesi, Anadolu Denizcilik Meslek Lisesi Ve Yüksek Denizcilik Meslek Okulu dernekleşerek, bir platform oluşturmuşlar. Galatasaray Lise ve Üniversitesi ise zaten örgütlü.
O halde; sesli düşünürsek:
-İstanbul ve özellikle Boğaz'daki diğer bilim, eğitim ve kültür yuvaları da, kendi platformlarını oluşturmalı,
-Bu platformlar sür'atle dernekleşmeli,
-Dernekleşmiş olanlar ile dayanışma ve işbirliğine gidilmeli, kamuoyu oluşturulmalı,
-Tüm bu dernekleri kapsayan bir üst platform geliştirilmelidir.
Bu, her uygar yurttaşın, hele hele İstanbul'lunun vicdani sorumluluğudur.
http://www.guncelmeydan.com/pano/kuleli-diger-aydinlanma-yuvalari-tarihsel-varliklarimiz-ve-yasayan-muzeler-t30681.html