Gözümüzün önünde bir insanlık trajedisi cereyan ediyor. İsrail saldırısı Gazzede sivil halkı ayrım yapmadan acımasızca öldürüyor. Böyle bir katliam karşısında sessiz kalmak olanağı yok. Nasıl ki dünyanın dört bir yanında İsraile karşı protestolar yükseliyor.
Bu insanlık dışı duruma son verilmesinin yolu, politik bir çözümden geçiyor. Ancak dış politikada, insancıl düşüncelerle reel politiğin gereklerinin birleştirilmesi kolay değil. BM Güvenlik Konseyinin cuma günü kabul ettiği 1860 sayılı karar bunun bir örneği.
Karar birkaç temel öğeyi içeriyor:
1. Derhal kalıcı bir ateşkes sağlanması çağrısı. Çağrı hem İsraile hem Hamasa yapılıyor. Ancak bunun sağlanması öteki koşulların gerçekleşmesine bağlı.
2. Ateşkesin İsrail askerlerinin Gazzeden çekilmesine yol açması isteniyor. Bundan da anlaşılacağı gibi, İsrailin Gazzeden çekilmesi için bir süre tanınıyor.
3. İnsancıl yardımın hiçbir engel olmadan yapılması, bu amaçla insancıl yardım koridorlarının açılması öngörülüyor.
4. Sivillere yönelik şiddet kullanılması yanında bütün terörist eylemler kınanıyor. Başka bir deyişle, hem İsrail, hem Hamas kınanıyor.
5. Gazzeye uygulanan kuşatmanın kaldırılması ve geçiş noktalarının açılması isteniyor.
6. Yer altında açılan tünellerden Mısırdan Gazzeye silah sokulmasına son verilmesi öngörülüyor. Bu, İsrailin üzerinde önemle durduğu bir konu.
Babacanın oyu
Karar, Türkiyenin de dahil olduğu 14 devletin olumlu oyuyla kabul edildi. ABD çekimser kaldı. ABDnin çekimser oy vermesi herkesi şaşırttı çünkü yazımı İngiltere tarafından yapılan ve Fransanın da desteklediği karar tasarısı üzerinde, Arap Ligi ile ABD arasında yapılan görüşmeler sonucu, iki tarafın da kabul edebileceği bir uzlaşı sağlanmıştı. Ona rağmen, ABDnin çekimser oyu, ABDdeki İsrail lobisinin etkisiyle açıklanabilir.
Dışişleri Bakanı Ali Babacanın kullandığı olumlu oy ve kararın kabulünden sonra yaptığı konuşmadan, kararın Türkiyenin görüşlerini karşıladığı anlaşılıyor.
Ancak 1860 sayılı karar, gerek İsrail, gerek Hamas tarafından reddedildi. O nedenle, ateşkesi sağlamakta etkili olamadı. Gazzede çatışmalar hâlâ sürüyor, insanlar ölmeye devam ediyor.
Hamasta farklı görüşler
İsrailin neden kabul etmediğini anlamak kolay. Amacına ulaşana kadar saldırıyı sürdürmek istiyor. Hamasın kabul etmemesini anlamak biraz daha güç. Hamas kararı reddetmekle, Gazzedeki Filistin halkına yardım edilmesini olanaksız kılıyor. Ayrıca, Hamas kararı kabul etse, İsrail uzlaşmayan tek taraf olacak, üzerindeki baskı yoğunlaşacak.
1860 sayılı kararın ortaya çıkardığı birkaç gerçek var. Bir kere, İslam ve Arap ülkeleri arasında Hamas konusunda bir görüş birliği yok. Suriye, İran, Katar, Libya gibi ülkeler Haması desteklerken, öteki Arap ülkeleri Hamasın darbe yemesinden fazla şikâyetçi gözükmüyorlar.
İkincisi, Filistin halkını kimin temsil edeceği sorununun çözümü, kalıcı bir çözümün önkoşulu.
Üçüncüsü, Mısırdan Gazzeye silah gönderilmesini önleyecek etkili bir denetim gerekiyor. Şimdiye kadar Mısır silah akışını önleyemedi. O zaman uluslararası bir denetim gerekiyor.
Türkiyeye yeni roller
Dördüncüsü, görülüyor ki, Obama yönetimi ABD-İsrail ilişkilerinde köklü bir değişiklik yapıp İsrailin her davranışının ABDnin koşulsuz desteğine sahip olmadığını göstermedikçe, İsrailin Güvenlik gerekçesiyle orantısız saldırılarda bulunmasını önlemek güç.
Gazzede çatışma sürdüğüne göre, sorunun önümüzdeki günlerde yeniden Güvenlik Konseyine gelmesi beklenmeli. Ancak bu kez, büyük bir olasılıkla, Güvenlik Konseyi sorunu BM yasasının 7. bölümü çerçevesinde ele alacak ve barışa yönelen tehdidi durdurmak için alınması gereken önlemleri görüşecek.
Uluslararası siyaset sahnesinde aktif bir rol üstlenmek isteyen Türkiyeye de yeni roller düşebilir.
