Gündeme Dair - 04 / 16 / 08 ~ Av. Arif DOĞU

Nuriye ATABEY ile Gündeme Dair

İletigönderen borabey » Prş Haz 26, 2008 17:45

IRAK MUSTAFA KEMAL'İNİ BEKLİYOR

Irak’ta her grup silahlı, ateş her cepheden geliyor. Bazen ateşin kimden geldiği ve kime gittiği dahi kestirilemiyor. Tek bilinen, vahşetler birbirine denk. Gruplar ‘işgalci’ ve ‘direnişçi’ diye iki başlık altında ele alınsa da, gerçekler bu kadar basit ve siyah-beyaz değil. ‘Direnişçi’ diye tek vücut bir hareketten söz edebilmek mümkün değil. Irak’ta yaşanan direniş, işgali sona erdirmek ve bağımsız bir Irak ortaya çıkarmaktan çok, savaşı ve işgali devam ettirmeye yönelik. Çünkü direnişçiler savaştan besleniyorlar, savaş ne kadar sürerse o kadar şan-şöhret, nüfuz ve iktidar sahibi oluyorlar. Bu cepheden bakıldığında Irak Savaşı, Afganistan’da Sovyetler’e karşı yürütülen savaşı andırıyor. Savaş sürdüğü sürece ortak bir düşmana karşı savaşanların savaşın bitimiyle birlikte nasıl birbirilerine düştükleri ve Afganistan’a Sovyetler Birliği’nden daha fazla zarar verdikleri akıllarda. Dolayısıyla işgalci ile direnişçi arasındaki farklar da bir bir ortadan kalkıyor. Türkiye’de direnişçi ile işgalciyi aynı kefeye koymak büyük bir cesaret aslında. Çünkü bir çoklarına göre ABD’ye karşı silah atan her el kahraman, Batı’ya meydan okuyan her hareket ulusal bir hareket. Sadr’ı, ‘büyük kahraman, yaşayan evliya’ ilan edenlerden, Baasçı direnişi Mustafa Kemal Atatürk’ün hareketine benzetenlere kadar Irak’taki direnişe sempati ile bakanların sayısı inanılmaz bir düzeyde. Başları kesilen tır şoförleri dahi bu sempatiyi tersine çeviremeyebiliyor. Bunda en önemli etken Amerikan politikalarına duyulan tepki olsa gerektir. Fakat bu tepki gerçekleri görmemize de engel olmamalıdır. Irak’ta yaşanan ulusal bir kurtuluş savaşı değildir, böyle bir savaşa dönüşme ihtimali de en azından şu an için zayıftır. Bunun nedenlerini anlamak için Türk Kurtuluş Savaşı ile şu ana kadarki direnişi kısaca karşılaştırmak dahi yeterli olacaktır:
Her şeyden önce direnişçilerin halka bakış açısı ile ABD’nin ve öncesinde Saddam Hüseyin’in bakış açıları arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Çok sayıda direnişçi grup bulunmaktadır ve her grup dayandığı bölge, mezhep veya ırk dışında kalanların hak ve özgürlüklerini görmezden gelmektedir. Tüm Irak’ı temsil edebilecek herhangi bir örgüt henüz ortaya çıkmış değildir. Irak’ta meşruiyet Saddam için, Bush için ne kadar önemsiz idiyse Sadr, Sistani veya Baasçılar için de o kadar önemsizdir. Onların kesin ve değişmez doğruları vardır. Bu doğrular milyonlarca kişinin onaylaması veya reddetmesi ile değişmez. Bu kişiler tıpkı Saddam Hüseyin ve George Bush gibi Tanrı tarafından seçildiklerini, görevlendirildiklerini düşünmektedirler. Oysa ki Türk Kurtuluş Savaşı bir yönüyle çatışmalar tarihi olduğu kadar, diğer yönüyle kongreler ve Meclis tarihidir de. En sıkıntılı anlarda seçim yapılmış, kongrelere hayati tehlikeler atlatılarak temsilciler katılmıştır. Düşman Büyük Millet Meclisi’ne 100 km mesafedeyken başkomutanlık için hararetli tartışmalar yapılabilmiştir. Ateş altında seçim yapmak Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının meşruiyete verdiği önemi gösterdiği kadar muhalefetiyle, halk kitleleriyle Anadolu insanının olgunluğunu da göstermektedir. Bu bağlamda Irak’taki direnişin 81 yıl öncesi Türkiye örneğini dahi yakalayamadığı söylenebilir. Türk örneğinde en önemli önceliklerden biri meşruiyettir. İktidar Osmanlı Hükümeti’nden Ankara Hükümeti’ne aktarılırken dahi yasalar çiğnenmemiş, her şey en azından kuralına göre yapılmıştır. Oysa bugün Irak yasaları Irak Devlet Başkanı’nı dahi korumaktan acizdir. Bağdat’ta gerçek anlamda bir iktidar yoktur ve ABD de dahil olmak üzere meşru zeminlerde hareket eden meşru tek bir güç dahi mevcut değildir.
Irak’taki direnişin bir diğer olumsuz yönü ise sadece savaşa odaklı olmasıdır. Iraklı direnişçiler ve liderleri savaş sayesinde varolmuşlardır ve aslında bilerek ya da bilmeyerek savaşın devam etmesi için çalışmaktadırlar. İşgal sonrası için planları değil hayalleri olan bu grupların hayalleri arasında büyük uçurumlar bulunmakta, en asgari müştereklerde dahi buluşamamaktadırlar. Bu açıdan bakıldığında Irak’ın başına gelebilecek en kötü seçeneğin Amerikan işgalinin bitmesi ile başlayacağı dahi söylenebilir. Çünkü her bir direnişçi grup için Amerika ne kadar düşman ise diğer direnişçi gruplar da o kadar düşmandır. Şii bir şeriat devleti kurmayı hayal eden Şiiler, Saddam Hüseyin rejimini yeniden canlandırmak isteyen Baasçılar, Vahabi inancında bir din devleti peşinde koşanlar ve daha niceleri hayallerindeki Irak’ı diğer grupların yok edilmesi, farklı görüşlerin ortadan kaldırılması üzerine kurmaktadırlar.
Irak direnişinin en önemli açmazlarından biri ise gerçekte Iraklı diye bir ulusun olmayışıdır. Kişiler kendilerini daha çok bir mezheple, aşiretle, coğrafi bir bölge ile ya da ruhani/siyasi bir lider ile tanımlamayı yeğlemektedirler. Ortada bir ulus olmayınca onun ulusal bir hareketi de doğal olarak olamıyor. Aslında Amerikan işgali Iraklılara ulus olmak için çok iyi bir fırsat sunmuştu. Ortak düşmana karşı mücadele ulusal duyguları uyandırabilir, tek bir vücut olmanın hazzına varabilirlerdi. Fakat, bu fırsat kullanılamadı ve fırsat uzunca bir dönem için kaçırılmış görünüyor. Direnişçi liderler bilerek ya da bilmeyerek Irak için direnmek yerine kendi dar çıkarları ve hedefleri için savaşıyorlar ve direniş Irak’ı birleştirmek, bir Irak ulusu yaratmak yerine Iraklıları parçalamaya, Irak’ı bir çok devlete bölmeye zemin hazırlıyor.
Irak direnişinin bir başka olumsuz yönü ise terörü bir mücadele şekli olarak benimsemiş olmasıdır. Direnişçilerin ABD gibi bir süper güce karşı organize kuvvetler ile meydan savaşı yapmasını kimse beklemiyor. Ancak direnişçiler gerilla savaşının gereklerini dahi yerine getiremiyorlar. Daha çok kolay hedeflere intihar saldırısı düzenliyor, sivilleri hedef alıyor, kamyon şoförlerini, gazetecileri kaçırıyorlar. Hedeflerin önemli bir kısmı tesadüfen orada bulunanlar. Saldırı şekli kalabalık alanlarda patlayan bombalar, binaların havaya uçurulması, veya sıra bekleyen kişilerin arasında intihar saldırısı yapmak şeklinde gerçekleşiyor. Oysaki kurtuluş savaşçıları vur-kaç eylemleri dahi yapsalar, belli ilkeler ile hareket ederler. Herhangi bir hedefi vurmazlar. Teröre yaklaşıldığı dönemler olsa bile bir kurtuluş savaşını terör karakterize edemez. Düşmanla işbirliği yapan, ona malzeme taşıyan nakliye araçları durdurulabilir ve yakalananlar yargılanabilir. Bu yargılama sonucunda idam da çıkabilir. Fakat hiçbir meşru kurtuluş savaşı yakalanan kişilerin adi birer rehine olayında olduğu gibi kılıçla boynunun kesilmesini onaylamaz. Zaten rehine olaylarının önemli bir kısmında fidye istenmesi de Irak direnişinin henüz bir kurtuluş savaşına dönüşemediğini ortaya koyuyor.
Bu bilgiler ışığında denebilir ki, Irak’ta Iraklıların en büyük düşmanı yine Iraklılar’dır. Dün Saddam Hüseyin’i getiren yapı, hızla Saddam Hüseyin’i ve hatta Amerikan işgalini dahi arayacağı bir yöne doğru sürükleniyor. Amerika’ya karşı sürdürülen direnişte bir yandan gruplar silahlanmalarını ve askeri eğitimlerini tamamlıyor, diğer taraftan ise inançları konusunda daha katı bir hal alıyorlar. Diğer düşünce ve gruplara olan hoşgörülerini kaybediyorlar. Yani sosyal gruplar arasındaki iletişim koparken, yeni duvarlar örülüyor. Bu da bir iç savaş için gerekli şartların başında geliyor.
Sonuç olarak Irak’ta kan durmuyor. Önümüzdeki günlerde durması olasılığı da çok zayıf. Aksine çatışmaların hızlanarak artması yönünde güçlü işaretler var. Saldırılardan ABD ve koalisyon güçleri de büyük yaralar alıyor. Seçim ortamında ABD’nin Irak’tan çekilmesi de gündeme gelebilir. Fakat ister çekilsin, isterse işgali devam ettirsin Irak’ta sular mevcut yapı değişmediği sürece durulmayacaktır. Çünkü, Saddam Hüseyin’den sonra ABD de, Irak’ta en az 100 yıllık çatışma için yetecek nefret ve bölünme tohumlarını atmış durumda. En kötüsü ise bir kurtuluş savaşını başlatacak ne bir ulus var, ne de Mustafa Kemal Atatürk gibi bir lider.
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06

İletigönderen borabey » Prş Haz 26, 2008 17:55

Oy men ölmüşem gardaş nerdesen

Oğuzam, Türkmenem

Bayatlardan Türkmenem

Damarlarındaki asil kan

Aslına çektiğin ırk menem

Yaprağın asılı dallar,

Gövdeni taşıyan kök menem

Yolunu gözleyen yar

Aşkınla çarpan ürek menem

Can içre canan bilmişem gavim gardaş, nerdesen?

Yedi koldan, onaltı boydan gelmişem Orta Asya'dan

Irağı yakın, yurdumu Irak eylemişem

Tırnaklarımla oymuşam tortu kayaları

Kıraç toprakları gözyaşlarımla sulak etmişem

Kızgın tohumlar serpmişem

Emek vermişem, aşa getirmişem

Musul'da Zengiler, Kerkük'te Kıpçaklar, Erbil'de Beg Teginliler

Yiğit yatağı Atabegler kurmuşam

Türk'ün adını alemlere duyurmuşam

Türk illerine haber salmışam gavim gardaş nerdesen...

Lord planları tayin etmiş kaderimi Misak-ı Milli sınırları dışına çıkarılmışam

İtilmişem kakılmışam yerlere yatırılmışam

Dağ ayılarının önüne atılmışam yaralıyam

Türkmenem demişem Türkçe söylemişem

İplere gerilmişem zindanlara sürülmüşem

Diri diri gömülmüşem gavim gardaş nerdesen...

Böyük devletlerin böyük oyunu yok etmek Türk'ün soyunu

Çoraplar örülmüş, çuvallar geçirilmiş başıma

Düşünmem, konuşmam, kızmam yasak

Taş kesilmişem gavim gardaş nerdesen...

Di gah gel...

Di gel ölem di gel...

Alnına kanım çalam di gel...

Bayrağım göğün mavi gülü ayyıldızım sen

Yurdum Türkmeneli can özüm

Soyum sopum Türkoğlu

Oy men ölmüşem gavim gardaş buralarda

Sen nerdeseeen
Kullanıcı küçük betizi
borabey
Üye
Üye
 
İletiler: 333
Kayıt: Çrş Haz 25, 2008 14:06

İletigönderen Ram » Cmt Haz 28, 2008 13:53

borabey, katkılarınız için teşekkür ederiz.

İzleme ilişimi yenilenmiştir.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen kgursu » Sal Şub 17, 2009 23:57

İzlence yeniden yüklenebilir mi?
Kullanıcı küçük betizi
kgursu
Üye
Üye
 
İletiler: 495
Kayıt: Çrş May 21, 2008 4:47

Re: Gündeme Dair - 04 / 16 / 08 ~ Av. Arif DOĞU

İletigönderen itachi » Cmt Oca 02, 2010 14:19

Linki yenilemenizi rica ediyorum.

Teşekkürler
Kullanıcı küçük betizi
itachi
Üye
Üye
 
İletiler: 59
Kayıt: Cmt Kas 28, 2009 21:47

Önceki

Şu dizine dön: Gündeme Dair

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x