IŞİD'in Sevr ile Ne İlgisi Var? / Erhan SANDIKÇI

IŞİD'in Sevr ile Ne İlgisi Var? / Erhan SANDIKÇI

İletigönderen Erhan Sandıkçı » Pzr Şub 08, 2015 8:54

IŞİD'in Sevr ile Ne İlgisi Var?

Türkiye’de basın, yazarlar camiası, “uzman”lar, profesörler takımı bir acayiptir. Basın-yayının büyük bölümünde ulusal ve bölgesel konularda her şey yazılır, çizilir, söylenir ama Batı emperyalizmi etkeni es geçilir. Konuşulan konuyu yaratan, sorunun kaynağı belki Batı’dır ancak bu uzmanların sabahlara kadar süren tartışmalarında buraya pek girilmez veya ABD’nin, Batı Avrupa ülkelerinin adından söz edilmesi kaçınılmazsa da Batı’nın bölge ülkeleriyle olan eşitliksiz, sömürücü ilişkisine olağanlaştırılarak, kanıksatıcı bir dille değinilir. Tabiî son dönemde AKP karşıtı en küçük hareketi karalamak için şu lobiye bu lobiye bağlayan saçma sapan yandaşları saymıyorum.

Büyük medyada yer bulamayan vatansever, anti-emperyalist düşünürler ve aklı başında, araştırmacı her sâde vatandaş geçmişten bu yana bu es geçilen etkenin üzerinde duruyorlar. Bütün sermaye TV'lerine, gazetelerine rağmen sesini duyurmaya çalışan aydınlar, o aydınları takip eden, kendi çabalarıyla doğru bilgiye ulaşmaya çalışan insanlar da var. Belki egemen medya ile gerçek araştırmacılar arasında yorum farkı en fazla olan konu, Türkiye’nin son 30 yılını meşgûl eden PKK sorunu... Biz Batı’nın bu topraklara yönelik Sevr bakışını değiştirmediğini, Orta Doğu’da kukla bir Kürt devleti kurulmak istendiğini söyleyegeldik. Bilimsel yöntemlerden sapmamaya çalışarak olayların içindeki emperyalizm etkenini araştırmaya çabaladık. Örneğin, birilerinin başlattığı Arap Baharı dalgasının Türkiye’ye yansımasının “Kürt Baharı” olacağını, böyle yapılmak istendiğini ifade ettik. Ve yine o yüz bin satan gazetelerde, en çok izlenen TV kanalların tartışma programlarında kimsenin söylemediğini biz söyledik; IŞİD heyulasının ortaya çıkmasının ve Haziran 2014’te Musul’a girmesinin ardında kukla Kürt devletinin oluşum sürecinin var olduğunu anlattık.

Irak ve Şam 1  İslâm Devleti’nin arkasındaki iradenin projesi Irak ve Şam İslâm Devleti değil Irak ve Suriye Kürt Devleti’dir. ABD’nin sık kullandığı bir yöntemle, ortaya bir “yok edilmesi gereken canavar” çıkarılmış ve bu canavarın etkinlik gösterdiği bölgede “IŞİD’i yok etme” görevini yürütecek “meşru” güçlerin sınırlarla oynamasına olanak sağlanmıştır.

Elbette birden çok işleve sahip olan IŞİD’in konumuzla ilgili olarak ele aldığımız önemli işlevi, zaten Bağdat’tan bağımsızlaşma eğilimi içinde olan Irak “Kürdistan”ı ile Suriye “Kürdistan”ını birleştirmekti. Tarihin en “olgun” koşullarına rağmen güç mücadelesi veren Barzani ile Öcalan yani Peşmerge ve PKK ilk kez bu süreçte bu kadar birlik ve ortaklık içine girdiler. Peşmergelerle PKK’lı/YPG’li teröristler yan yana savaştılar. Üstelik karşılarındaki güçler, kafa kesen, en acımasız yöntemlerle insanların canına kıyan ve tüm milletlerin bir an önce yok edilmesini umduğu gerici IŞİD idi. Bu tabloda PKK/YPG sanki terör örgütleri değilmiş gibi bir hava estirildi, PKK/YPG terörist değil “teröre karşı savaşanlar” olarak gösterildi. Bölge karışmadan önce Suriye’nin ve Irak’ın toprakları olan bölgelerde bugün Peşmerge-PKK-YPG ortaklığının IŞİD’le savaşı “kendi yurtlarını savunma” olarak nitelendirildi ve dünya kamuoyu Irak’ın kuzeyi ve Suriye’nin kuzeyinin Kürt yurdu olduğuna, burada Kürt egemenliğinin hak olduğuna ikna edilmek istendi. Bu süreç gerek küresel gerek “ulusal” medyanın etkili propagandasıyla devam ediyor.

Bu arada bildiğiniz gibi Kürt milliyetçisi militanlar, Irak’tan Suriye’ye geçerken Türkiye topraklarını kullandılar. Seçim öncelerinde bayrak edebiyatı yapan hükûmetimiz izin verdi, yemek masraflarına kadar her şeyi ayarladı, güvenlik olarak Türk askerini sınıra kadar eşlik etmekle görevlendirildi. Ne rastlantıdır(!) ki tarih de 29 Ekim’di... “Biji serok Obama!” sloganları altında yürüdüler ve geçtiler. Yine bu süreçte PYD, ABD ile 2012’den beri görüştüklerini ancak bunun gizli tutulduğunu açıkladı. Batı ülkeleri Barzani’ye silâh gönderdiler. Batı Avrupa ve ABD’de PKK’ya IŞİD’e karşı savaşta yardım etmek için PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılması gündeme getirildi. Velhâsıl, Kürt milliyetçileri ile Batı’nın ilişkileri ve farklı Kürtçü örgütlerin birbirleriyle ilişkileri geliştirildi ve Batı’nın öteden beri bu bölgeye konuşlandırmaya çalıştığı Kürt devleti, IŞİD “düşmanı” sayesinde dünyanın gözünde daha meşru bir hâle getirildi.

Resim

Daha IŞİD Musul’a girer girmez Amerikan TIME dergisi kapaktan “The End of Iraq” diyerek Irak’ın parçalanışını ilan etmiş, İngiliz The Times “Kürtler için bağımsızlık fırsatı oraya çıktı!” demişti. Batı merkezli küresel medya sanki IŞİD’in ortaya çıkmasını bekliyormuş gibi farklı ülkelerde bulunan Kürtlerin birleşmesi “öngörü”lerini art arda ortaya dökmüştü. Küresel basının en popüler sözleri şimdilerde Sykes-Picot’un sonu, sınırların yeniden çizilmesi vs... Tabiî Türkiye’de de konuşan yazıp çizenler âmentüleri gereği Batılıların dediğini papağan gibi tekrarlayıp Türk halkının kafasına sokuyor.

Bu yazının yazılmasına neden olan şey, Batı’nın bölgeyle ilgilenen iki uzmanının son dönemde açık sözlü davranmaları... Daha sıcak olanından başlayalım. David L. Phillips, ABD Dışişleri’nde, üniversitelerde, strateji kuruluşlarında görev yapmış bir uzman. Kürtlerle ve Orta Doğu ile yakından ilgili. 2007’de ve 2009’da hazırladığı, PKK sorunuyla ilgili raporlarıyla gündeme gelmiş, AKP’nin açılım ve süreç politikalarını oluşturan “üst akıl”lardan birisi... Bu raporlarda kısaca Türkiye’nin terör örgütü PKK ile barış ve pazarlık yapmasını önermiş, Kürt milliyetçiliğinin önünü açacak önerilerde bulunmuştu. Aynı zamanda “The Kurdish Spring – A New Map of the Middle East” (Kürt Baharı – Orta Doğu’nun Yeni Bir Haritası) adında bir kitap yazmış. İşte bu David L. Phillips, Barzani’ye yakın yayın organı Rudaw’a bir söyleşi verdi 2 . Önümüzdeki dönemde dünyada kurulacak ilk yeni devletin Kürdistan olacağını ve “uluslararası toplumun” (bu lâfı da sevemedim gitti, ne anlamsız bir söz!) buna destek olacağını iddia ediyor. “Kürtler, terörizmle savaşta Amerika’nın en iyi ve en vefalı dostudur.” diyor ve ABD’nin Kürtlere ağır silâhlar vermesi gerektiğinden söz ediyor. Söyleşinin en anlamlı bölümü, Kürt milliyetçiliği ile IŞİD olgusunun ilişkisine değindiği bölüm: “IŞİD, hiçbir Kürt liderin yapamadığını başardı: Kürtlerin birliğini ve ortak bir amaca yönelmesini sağladı. (...) Kobani, Halepçe’nin Kürt tarihinde oynadığı gibi Kürt kimliğinin inşasında son derece kritik bir yer alacaktır. Kobani farklı bölgelerden Kürtleri bir araya getirdi. PYD, kadın partisi, PKK, PJAK ve Peşmerge... Bölgede çok önemli bir olay bu.”

Henri Barkey, Graham Fuller vb. diğer ABD-CIA uzmanları gibi hazırladığı raporlarla AKP’nin Kürt politikasına tasarlayan ve “açılımın mimarlarından” diye anılan D. L. Phillips bu sözleriyle IŞİD olayı ile kukla Kürt devleti plânının ilişkisini doğruluyor.

(Yine söylemeden edemedim. CIA görevlisi “kimlik inşası” filân deyince aklıma hemen bizim, Washington’a, Brüksel’e tapan liberaller geldi. 30 yıldır günde üç öğün Cumhuriyet’e, Kemâlizme, Cumhuriyet’in Türk ulusal kimliğini inşasına, ulus inşasına söven, ‘20’lerin, ‘30’ların ulus-devlet anlayışı şöyle faşist böyle kötü diye nefret saçan bu abiler ablalar –olur da David Beyefendinin öngörüsü gerçekleşirse- bu “Kürt kimlik inşası”na da aynı şekilde hücum eder mi acaba? O günleri görür müyüm? Emperyalizme karşı mücadeleyle, onurla, namus mücadelesiyle kurulan bir kimliğin inşa sürecine küfredenler acaba emperyalizmin tasarılarıyla, terörle, cinayetle, toplumsal bağların kırılmasıyla gerçekleşecek kimlik inşası için ne yazarlar, meselâ Mehmet Altan ne yazar, Ece Temelkuran ne söyler sabah sabah bir merak aldı ki yazıyı sulandırmadan edemedim. Hem Ece’nin bugün temelyıkan bir konumda olduğu açık, o zaman soyadının da hakkını vermiş olur.)

İkinci önemli haber ise küresel sermayenin önemli yayın organlarından Foreign Policy’de geçen ay Christian Caryl imzasıyla yayınlanan yazıda dile getirilenler. Bu sitede yayınlanan Erkan Abinin (Güçiz) çevirisinde 3  Phillips’in “en vefalı Amerikan dostu” dediği Kürtler için “Washington'un en sadık müttefiklerinden, fanatik derecede Amerikan yanlısı” diye söz ediliyor. Yazar yine aynı şekilde ABD’nin Kürtlere ağır silâhlar vermesi gerektiğini söylüyor ve IŞİD’in nasıl vurulacağını anlatıyorum diye başladığı yazısını bu koşula bağlıyor.

Orta Doğu’yu hattâ dünyayı tehdit eden IŞİD terörünün ortadan kalkmasını mı istiyorsunuz? O zaman tek çözüm; bölge ülkelerini parçalama siyaseti güden Kürtçüleri desteklemelisiniz! İşte emperyalizmin dayattığı “iki ucu boklu değnek” budur. Bu çıkmazı dayatan Batı kapitalizmidir. Batı artık daha yüksek sesle sınırları değiştirmekten, yeni haritalar çizmekten bahsetmektedir. Sevr hayâli bitmemiştir. Bunu söyleyince Batı’yı kırklanmış sayanlar da, sözüm ona Batı’ya karşı olan kimi solcular da paranoyaklık iddiasını hemen öne sürüyor. Ancak durum öyle olmasaydı İkinci Irak Savaşından sonra Amerikan eliyle kurulan Barzanistan’da Amerikalıların yazdığı Anayasa’nın girişinde Sevr Antlaşmasından söz edilmez, Kürt yönetimi kendi meşruiyetini Sevr’e dayandırma çabasına girmezdi. Daha iki hafta önce Ermenistan Devletinin avukatı, Strasbourg’da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sözde Ermeni soykırımını kanıtlamaya çalışırken yine Sevr Antlaşmasından söz etmezdi. Türkiye’nin dışarıdaki düşmanları Türkiye’ye karşı giriştikleri hamleleri Sevr’e dayandırdıklarını açıkça söylerken içeridekiler Sevr ile Lozan’ın birbirinden farksız olduğunu iddia etme cesaretini gösteriyorlar. Nerede kaldı Sevr’e karşı Lozan’ı, Türkiye’yi savunma bilinci ortaya koymak...

Erhan SANDIKÇI, 8 Şubat 2015
sandikcierhan@gmail.com

Dipnotlar
 1  Varlığını güya İslâmî kaynaklara, İslâm tarihine dayandıran teröristlerin örgüt adındaki Şam, Suriye’nin başkenti olan Şam değil, bugünkü Suriye ile birlikte Akdeniz’e kadar olan Lübnan, Ürdün, Filistin ve İsrail topraklarını da kapsayan eski “Bilâd’üş-Şam”dır. Zaten Suriye’nin başkentine tüm dünya Dimeşk/Damascus derken bir tek biz Türkler Şam diyoruz. Bilâd’üş-Şam’a Levant da denir ki IŞİD’in adı bazı İngilizce kaynaklarda ISIS değil ISIL yani Islamic State of Irak and the Levant diye geçer.
 2  Rudaw, 6.2.2015
 3  iste-isid-in-kerrakesi-t39098.html (Erişim Tarihi: 8.2.2015)
İki Mustafa Kemâl vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemâl... İkinci Mustafa Kemâl, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemâl sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemâl odur!
Kullanıcı küçük betizi
Erhan Sandıkçı
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 142
Kayıt: Cmt Şub 19, 2011 21:34

Şu dizine dön: Erhan SANDIKÇI

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x