News of Faruk HAKSAL

Amerikalı psikologların üzerinde yoğunlaştıkları önemli bir konu var: toplum mühendisliği…
Toplumu şekillendirmenin psikolojik yöntemlerinin araştırıldığı bu alanda temel hedef kitleleri yönetmenin “ilmi”ni keşfetmek…
Bu alanın bir de şatafatlı ismi var: Toplum Mühendisliği!..
Size bugün üzerinde çalışılan ve sürekli aynı sonuçları veren bir deneyden söz edeceğiz. Deneyin kurgusu ve ortaya çıkan gelişmeler şöyle:
Aynı dinden, aynı beyaz ırktan ve değişik yörelerden toplanan birbirlerini tanımayan 12 yaşlarındaki çocuklar bir yaz kampına katılıyorlar.
Önceleri aynı koğuşta yatıp, aynı ...

Şaşmamak elde değil…
“Cumhuriyet Bayramı törenleri Hükümet’in emri ile yasaklandı…”
Evet, ne var bunda?.. Tabii ki yasaklanacak.
Ve biz bu ortamda bir kez daha tekrarlıyoruz:
- Asıl olup-bitenlere hala şaşıp kalanlara şaşırmak gerekir…
Oysa gerçekte şaşılacak konu, olup/bitenlerin tam tersinin yaşanması olabilirdi.
Cumhuriyetin önde gelen değerlerine karşı eylemlerin odağı durumunda olan bir siyasi partinin tek başına kurduğu bir hükümetten siz daha başka şeyler mi bekliyordunuz da, malum genelge 29 Ekim 2011 gününün gündemine düşer düşmez ...

Van depremi tüm ulusunu derinden etkiledi, üzdü, kahretti.
Kimileri böyle bir insanlık dramı yaşanırken bile birikmiş kinlerinin esiri olmaya devam ettiler.
Kimileri yardım kamyonlarını soyup paraya çevirmenin kirli çıkarcılığını gütmeye devam ettiler.
Kimileri ise, felakete uğramış biçare insanların acısı üzerinden siyaset yapma alışkanlıklarını sürdürdüler.
Televizyonların ana haber bültenleri günlerdir depremle başladı, depremle bitti.
Ama bu arada, çok çok önemli bir başka gelişmenin üstü çizildi, unutuldu ya da unutturuldu…
Sahi…
Van depremi yaşanırken Türk ...

Geçenlerde kuş uçmaz kervan geçmez bir beldemizin deniz kıyısında mekan tutmuş salaş bir meyhanede iki “kafa”dar yurttaş, küçük küçük dem/leniyorlardı…
Az biraz çakır keyif olan birincisi şöyle diyordu arkadaşına:
- Ben geliştim!.. Artık televizyon dizilerine dayanabiliyorum… Artık alçaklıklar karşısında apışıp kalıp, şaşırmayabiliyorum… Artık cehalet karşısında bile paniğe kapılmayabiliyorum!..
Sonra bir küçük yudum daha alıyordu kadehinden.
Susuyordu.
Söylediklerinin aksine görünüşünde bir dayanıksızlık, gözlerinde şaşkın bir ifade ve yüzünün etrafına sinmiş gergin bir panik vardı.
Karşısındaki ...

Bu halk çok deprem gördü, pek çok yıkım yaşadı.
Evleri başına yıkıldı, ocağı söndü, çoluk çocuğu harap oldu.
Erzincan depremini yaşadı.
17 Ağustos depremini göğüsledi.
12 Mart, 12 Eylül yıkımlarını gördü, diktatörlüğün resmisini de yaşadı, sivilini de…
Ama zaman zaman sendelese de, kalkmasını bildi devrildiği yerden…
17 Ağustos’ta mı daha fazla insan telef oldu dersiniz, yoksa 12 Mart ve 12 Eylül yıkımlarında mı?..
17 Ağustos’ta yıkım “takdiri ilahi” idi… Ya sabır çekildi, katlanıldı, tekbir getirerek ...

Meclis terör konusunda “gizli oturum” yapma kararı alıyor…
Genel kurul toplantısında konuşulanları dışarıda açıklamak yasak.
Peki konuşulanlar kimden gizli?..
Evet, bu soruyu herkes kendi kendine defalarca sormalı:
- Gizli oturum toplantısında konuşulanlar kimden gizli?..
Ama, terör örgütünün sözcüsü/uzantısı/temsilcisi/yardakçısı olan siyasi parti Meclis’te!..
Bir adım daha atalım: PKK da Meclis’te, PKK’nın şehir yapılanması olan KCK da!..
Gelin şimdi yanıt verin yukarıdaki soruya…
Meclis’in gizli oturumunda konuşulanlar kimden gizlidir?..
Yanıt açıktır:
- Sadece halktan!... ...

Bir suç işliyorsanız ortada tanık bırakmamaya özen gösterirsiniz…
Çalıp çırpmakta kararlıysanız size engel olacağını düşündüğünüz kişileri kendinizden uzak tutmaya çalışırsınız.
Eğer kıt akıllıysanız çevrenize aklı başında insanları yaklaştırmazsınız. Çünkü onların yanında karizmanızın çizileceğinden endişe eder ve toplum içinde, -deve kuşu misali- sürekli olarak başınızı kuma sokup, saklandığınızı zannedersiniz…
Ama bu tutumların her biri hem doğaldır ve hem de normaldir.
İnsanın kendi kendisini koruma içgüdüsünün olağan uygulamalarıdır bunlar.
Suç işleyen insan yakalanmamak ister.
Çalıp çırpmayı yaşam ...

İnsanlar niçin el sıkışır?
Aralarındaki insani iletişimi “dokunarak” pekiştirmek için…
Peki, nasıl el sıkışılır?
Bir kişi elini diğerine uzatır.
O kişiye doğru yönelir ve ona “bakar!..”
Sonra karşıdaki kişi de elini uzatır.
O da kendisine elini uzatan kişiye “bakar”.
İki el havada iki göz dostluğun kenarında birleşirler.
Ve iki insan arasındaki dostluk duygusu birbirini kucaklar!..
İşte insanlar arasındaki el sıkışmanın gerçek fotoğrafı bizce budur.
Ama bir de siyaseten el sıkışma vardır.
Bu el ...

Müzikte çok seslilik ne anlama gelir?..
Aynı notanın, birden çok kişi ve müzik aletleri ile birlikte çalınması mıdır çök seslilik?
Hayır değildir!
Aynı melodi, birden çok insan ve alet sesinin iştiraki ile çalınır ya da söylenirse, “çok sesli” müzik oluşmaz.
Aynı düşüncenin birden çok kişi tarafından, aynı açıdan ama, farklı farklı köşelerden anlatılması nasıl çok sesli bir düşünce platformu oluşturmuyorsa, müzikte de öyle...
Belki bir melodinin farklı oktavlardaki seslerle veya birbirinden farklı notaların aynı anda ...

İlk adım, gerçeği görmek ve idrak etmekten geçiyor...
Eğer ülkenin içinde bulunduğu durumu ve bu durumu yaratan koşulları göremiyorsanız, koy-verin gitsin; batsın bu Dünya...
Tüm doğal kaynaklarımızın, Cumhuriyetin kurumlarımızın, bankaların, madenlerin ve hatta topraklarımızın yabancıların eline geçmesinin ardındaki tehlikeyi algılayamıyorsanız… Çevirin magazin derginizin sayfalarını, bakın mütareke medyasının renkli-camına; bakın kuş bakışı olup bitenlere, kuşlardan azade…
Ama…
gerçekleri görüp, algılayabiliyor ve bilincinizin terazisinde tartabiliyorsunuz...
Bu nokta çok önemli… İşte ikinci adım!..
Atın o ...