20 sene sonra çocuklarımız bu açıklamayı okuyunca ne hiseedecekler acaba, mutlu olacaklarını hiç sanmıyorum.
bir zamanlar suriyelileri ülkeye almak için kırmızı çizgileri 100.000'di. şimdi sadece burada doğan çocuk 754.000.
dinci kesim ensardı, muhacirdi muhabbeti yaparken gayrimeşru piçlerini attıkları Kerhana bahçesine döndü ülkemiz.
her şeyin bir bedeli var tabii ki, onu da ödediler ve gidin de diyemiyoruz çünkü para aldık, anlaşma yaptık. göndereceğiz bile diyemiyorlar.
yarın meclis'in yarısı suriyeli milletvekili, bakanlarla dolduğunda öz yurdumuzda garip, öz vatanımızda parya olduğumuzu anlayacaksınız ve çoluğunuz çocuğunuzda çekecek.ve sanırım orta vadede esaslı hedef de bu; ulus devlet mayasının zedelenmesi. tarih bu adamları affetmeyecek sorun yok da bugün bu adamları ölümüne savunanlar yine salağa yatıp hiçbir şey olmamış gibi gelecekteki güce tapınmaya devam edecek ya o çok canımı acıtıyor.
Türkiye'nin geri kabul anlaşması var 1000 kişi gittiyse 20000 kişi geri verirler sığınmacıları nasıl saçma bir anlaşma geri kabul Türkiye sığınmacı cenneti oldu besliyoruz paramız bitti artık.GERİ KABUL - AB ile Türkiye arasında “Geri Kabul Anlaşması” 2016'da imzalandı. “Bu anlaşma yürürlükteyken ‘Kapıları açtık, gönderdik' söylemleri kendi ayağımıza kurşun sıkmaya benziyor. Geri Kabul Anlaşması'nı bazı olaylarda uyguladık. Yunanistan'ın kabul etmedikleri geri alındı. ‘Kapıları açtık' diyorsak, geri almaya da hazırlanacağız”
Örneğin Alman, kendi ülkesine gelmiş olanlara, “Senin statün mülteci değil. Almanya'ya nasıl geldinse gitmek de senin sorumluluğun. Ülkeyi terk et” diyebilir ama o yabancının hangi ülkeye gittiğine de karışmaz.Avrupa ülkeleri, Türkiye'den AB ülkelerine gelebilecek sığınmacı ve göçmenlerin Türkiye'ye girişini, Türkiye'ye girmiş olanların da AB ülkelerine gitmesinin engellenmesini istiyor. AB ülkeleri ise sadece ülkelerine girişi engellerken, Türkiye'den de hem girişi hem çıkışı engellemesini bekliyor. Tabii bunun da ağır bir maliyeti var. AB ülkeleri yük paylaşımına da yanaşmıyor.
Türkiye, tek taraflı olarak bu anlaşmayı feshetmediği sürece, gidenleri gittikleri ülkeler iade etmek isterse almak zorunda.Bunlardan birisi “Mülteci veya sığınmacı gönüllü olarak, hiçbir korkuya kapılmadan özel günlerinde
(Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı vb.) ülkesine gidip geldiği takdirde, bu statüsünü kaybeder.” Avrupa ülkeleri de bunu en katı biçimde uyguluyor. Oysa Türkiye bunu hiç uygulamadı. Örneğin bayramlarda on binlerce Suriyeli ülkesine gidiyor, bir süre kaldıktan sonra dönüyor. Gelene de “Buyur” diyoruz. .
Türkiye'ye 10 yıl içerisinde, özellikle Kuzey Afrika’dan başlayacak olan ve en az 20 milyon kişinin iklim mültecisi olacağı öngörülen göç hareketiyle tamamlanacak.Türkiye; AKP iktidarının izlediği yanlış politikalar ve dönemin başbakanı, AB ile vardığı
18 Mart 2016 Mutabakatı ile Batı’ya göçü durduran, açık göçmen kampı bir ülke olmayı taahhüt etmiş durumdadır. Bu taahhüt, özellikle deniz yoluyla Avrupa’ya geçenlerin geri kabul ve birebir formülü kapsamında Türkiye’ye gönderilmesiyle hayata geçmiş, Avrupa ile olan tüm kara sınırımıza Çin Seddi gibi, beton bloklar dikilmesi suretiyle de kampın etrafı çevrilerek hâlâ yürürlüktedir. Emperyalizm de Türkiye için üç aşamalı göç planlıyor. İlk basamak Suriyeliler ile tamamlandı. İkinci basamak belli bir amaç ve plan dâhilinde içinde kadın, çocuk ve yaşlı bulunmayan sadece seçilmiş erkeklerden oluştuğu anlaşılan Afgan göçü ile devam ediyor. Son aşamada da gelecek 10 yıl içerisinde, özellikle Kuzey Afrika’dan başlayacak olan ve en az 20 milyon kişinin iklim mültecisi olacağı öngörülen göç hareketiyle tamamlanacak.
Tüm bu politikalarla ve hatalarla birleşen emperyalizmin bu büyük göç hareketi, Türkiye’yi, bir vatan kaybettiğimiz Balkan Savaşları ortamına adım adım götürüyor. Asya Hunlarının imparatorluklar yıktıran göçünün bir benzeri, Türk milletinin merhameti istismar edilerek içimizdeki işbirlikçileri eliyle Türkiye’yi yıkmak için icra ediliyor.
Türkiye'de. Gerçeği görün artık bu, basit bir "mülteci" sorunu değil. Bu, düpedüz bir işgal. Bu, emperyalistlerin bir ülkeyi ele geçirmek amacıyla başvurdukları çok eski bir soğuk savaş taktiği. Kan yok, savaş yok. Türkiye, demografik işgalin hızlandığı tarihî günlerini yaşıyor. Hâlihazırda ülkelerin rejimlerinin ve sınırlarının değiştirildiği, hedefinde Türkiye’nin de olduğu, işleyen BOP planı çerçevesi.
Haberin Videosuhttps://www.youtube.com/watch?v=yudjV-JZ3QkGafil gezme şaşkın bir gün işgal edileceksin bu sefer fiilen.“İhaneti göremeyen boynunu celladın satırına gönüllü uzatır.“
gafil-gezme-saskin-bir-gun-isgal-edileceksin-bu-sefer-fiilen-ihaneti-goremeyen-boynunu-celladin-satirina-gonullu-uzatir-t49675.html
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!