
Konsey’in muhtırasında, “Uyduruk 24 Nisan iradesi sizi ancak buraya kadar getirebildi. Şimdi 19 Nisan 2009’un gerçek iradesi geçerlidir. Eğer 19 Nisan iradesinin gereklerini yerine getiremeyecekseniz hemen istifa ediniz. Görevi Kıbrıs Türk halkının gerçek temsilcilerine bırakınız” ifadelerine yer verildi.
Muhtıranın tam metni şöyle:
MUHTIRA
Sayın Cumhurbaşkanı,
Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğunuz günden beri sizi büyük bir dikkat ve endişe ile izlemekteyiz.
Kıbrıs’ta 1955’lerde başlayan kanlı olaylarla Avrupa Birliği (AB)’nin, uzaktan yakından hiçbir ilgisi yok! AB ülkeleri, yaşanmış acı olaylarda her zaman Rumların yanında yer almıştır. Rumların işlediği tüm insanlık suçlarını ve Kıbrıs Türklerine uyguladıkları katliamları her zaman görmezden gelmiş, adeta onaylamışlardır. Bugün yaşadığımız olaylar da göstermektedir ki AB’nin Türklere karşı olan olumsuz tutum ve tavırlarında hiçbir değişiklik olmamıştır. Bu gerçeklere karşın; Başından beri AB’yi olmazsa olmaz bir koşul ve savunduğunuz çözüm planlarının bir parçası olarak ısrarla Kıbrıs Türk Halkına dayatmanıza bir anlam veremiyoruz.
Yirminci yüzyıla, devletlerin bölünerek yeni yeni devletlerin ilanı damgasını vurmuştur. 1980’den itibaren BM’ye üye olan yeni devlet sayısının 45 olması bunun bir kanıtıdır. Bunun yanında, bu süreç içinde herhangi iki devletin birleştiği de görülmüş değildir. Bu gerçekler açıkça ortadayken, dünya gerçeklerine de aykırı olarak Kıbrıs Türklerine, devlete sahip olmayı, egemen olmayı layık görmeyerek 26 yıldır onurla yaşattığımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tasfiye eden çözümleri savunmanıza inanamıyoruz.
Emperyalist Batı, Annan Planı döneminde Kıbrıs Türkleri’ne planı kabul ettirebilmek için her türlü propaganda, baskı, tehdit ve şantajı uygulamıştır. Hâlbuki Rumların planı kabul etmesi için en ufak bir girişimde bile bulunulmamıştır. Dahası, ‘Anlaşma olmasa da Kıbrıs Cumhuriyeti AB’ye üye olacaktır’ açıklamalarıyla Rumları Annan Planı’na ‘hayır’ demeye yönlendirmişlerdir. Bu da, Annan Planı’nı Türklerin kabul etmesi, Rumların da ret etmesi yönünde bir emperyalist oyunun varlığını akıllara getirmektedir. 24 Nisan Referandumunun hemen sonrasında ‘Kıbrıs Türkleri devlet istemiyor’ şeklindeki açıklamaları da bunu göstermektedir. Kıbrıs Türklerinin adadaki varlığını tehlikeye atan bu palanı büyük bir iştahla savunmanızı da anlayamamıştık.
Referandum sonrasında aynı propagandaların sonucu olan sahte bir 24 Nisan İradesi’nin arkasına saklanarak Kıbrıs Türklerinin devletini, egemenliğini ve en yüce değerlerini ortadan kaldıracak faaliyetler içine girmenize de inanamadık.
Görüşme süreci öncesinde Kıbrıs Türklerinin büyük bir çoğunluğunun iradesi ile örtüşmeyen, müzakerelere zemin oluşturacak mutabakatları kabul etmenizin arkasında yatan mantığı da anlayamadık.
Bu dayatmalarınızın, temsil ettiğiniz iddiasında olduğunuz Kıbrıs Türk Halkı tarafından kabul görmesi asla mümkün değildir.
Bugün beyan ettiğiniz, dünya gerçeklerinden uzak ve hiç inandırıcı olmayan ‘egemenliğin modası geçmiştir’ saptamasını; 'Hristofyas’ı masada tutmak' gibi anlaşılamaz ve inanılmaz basit bir gerekçe ile Kıbrıs Türkleri’nin egemenlik hakkından vazgeçme anlamına gelen tek egemenliği kabul etmenizin bir bahanesi olarak algılıyoruz.
Kıbrıs Türkleri için egemenlik, anlamını anayasamızın değiştirilemez maddelerinde bulmaktadır. Sizin Egemenlik konusunda verdiğiniz taviz ve anlamsız beyanlar, anayasamızın açık bir ihlali ve anayasal bir suçtur.
Burası Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. Ve siz o koltuğa oturabilmek için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin anayasa ve yasalarına sadık kalacağınıza ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yaşatacağınıza namus ve şerefiniz üzerine ant içtiniz.
Tüm bu gerçekleri göz ardı ediyorsunuz. Kıbrıs Türkleri’nin en kutsal değerlerini pazarlık masasında bozuk para gibi harcarken, KKTC’yi tasfiye ederken; açıkça Kıbrıs Türkleri’ni kabile durumuna düşürme gayreti içindesiniz.
Öyle anlaşılıyor ki Hristofyas’ın yoldaşı olmaktan çok, Kıbrıs Türk Halkının bir ferdi ve temsilcisi olduğunuzu unutmuşsunuz. Siz aynı zamanda Kıbrıs Türk Halkının büyük bir çoğunluğunun sizin yoldaşınız olmadığını da unutmuşsunuz.
Yanınıza aldığınız, azınlıktaki ve en son 19 Nisan seçimlerinde Kıbrıs Türk Halkının iradesine ters düştüğü için seçmen tarafından cezalandırılmış CTP'nin militan yandaşlarından oluşan bir ekiple Kıbrıs Türk Halkına sizin çözümlerinizi zorla kabul ettirme çabası içinde olduğunuzu üzüntü ile görmekteyiz. Bu yapıdaki bir ekibin Kıbrıs Türk Halkının varlık ve geleceğini ilgilendiren bu çok önemli konularda Kıbrıs Türk Halkını temsil edemeyeceği yadsınamaz bir gerçektir.
Cumhurbaşkanını ve temsilcisini seçme hakkı sadece ve ancak Kıbrıs Türk Halkına aittir. Halkın çoğunluğunun iradesi demokrasilerin olmazsa olmaz koşuludur.
Bazı geçersiz gerekçeler öne sürerek halk iradesini yok saymak sadece totaliter dikta yönetimlerini hatırlatır.
Batı emperyalizminin Kıbrıs Türklerini dikkate alır gibi görünen yaklaşım ve tavırları sadece kendi çıkarlarına ulaşmak için bir taktik niteliğindedir. Bu yaklaşım ve tavırlar, Kıbrıs Türk Halkının veya herhangi bir Kıbrıs Türkünün itibarını artırmaz. Yabancılar ancak, kendilerine hizmet edenlere itibar gösterirler.
Bir Cumhurbaşkanı ve temsilcileri, aslında, sadece kendi halkından göreceği itibar ile yücelebilir.
Siz, verdiğiniz tavizlerle, Cumhurbaşkanı olduğunuz KKTC'yi tasfiye etmeyi kabul ederken; Kıbrıs Türklerini de dönüşü olmayan bir felakete sürüklemektesiniz.
Dünya tarihi bugüne kadar kendi devletini tasfiye etmek için Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmuş bir Cumhurbaşkanına daha tanık olmamıştır.
Federasyon, Birleşik Kıbrıs, Tek egemenlik, tek devlet, tek temsiliyet, birleşme, BM kararları, AB dayatmaları; Kıbrıs Türk Halkının tercihi değildir. Bunlar sadece sizin, CTP'nin ve bazı tabela partilerinin tercihidir.
Bu görüşme süreci, Kıbrıs Türk Halkının iradesini görmezden gelerek, muhalefet partisi olan CTP'nin kadrolarından oluşan bir ekiple sürdürülemez.
Kıbrıs Türk Halkı iradesini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin sonsuza dek yaşatılması yönünde ortaya koymuştur. Yoldaş Hristofyas ile vardığınız mutabakatların hiçbiri Kıbrıs Türk halkını bağlamaz.
Bugün, görüşmeler sürecinde, Kıbrıs Türk Halkının varlığını ve geleceğini tehlikeye atan politika ve tavizleriniz nedeniyle size olan güven bile %20’lere gerilemiştir. Cumhurbaşkanlığınız ve görüşmeciliğiniz konusunu bu anket sonuçlarını dikkate alarak değerlendirmelisiniz.
Milli Konsey olarak biz daha önce yayınladığımız milli çizgilerimizin ve Manifestomuzun sonuna dek arkasında olacağız. Biz sadece halkımızdan güç alır, sadece halkımızdan itibar görürsek gururlanırız. Kimseye verilmiş sözümüz, kimseye diyet borcumuz yoktur ve olamaz.
Uyduruk 24 Nisan iradesi sizi ancak buraya kadar getirebildi. Şimdi 19 Nisan 2009’un gerçek iradesi geçerlidir.
Eğer 19 Nisan iradesinin gereklerini yerine getiremeyecekseniz; Hemen istifa ediniz. Görevi Kıbrıs Türk Halkının gerçek temsilcilerine bırakınız.
Birçok olgunun modası geçebilir ama namusun, şerefin, haysiyetin, verilmiş sözlere ve edilmiş yeminlere sadakatin ve özellikle EGEMENLİĞİN modası asla geçmez...
MİLLİ VAROLUŞ KONSEYİ
Kaynak