Türk milleti bu kahpeliği unutmaz! Peki ya Atatürk olsaydı?

Forumda gereksiz, yanlışlıkla açılmış veya kilitlenmiş başlıklar buraya taşınır.

Türk milleti bu kahpeliği unutmaz! Peki ya Atatürk olsaydı?

İletigönderen Başkomutan » Cum Şub 05, 2010 1:28

Türk milleti bu kahpeliği unutmaz

[img]http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr/resimler/1265324981.jpg[/img]

KAHPECE planlanıp, sinsi pusuyla uygulamaya konan olay, 4 Temmuz 2003’te Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde yaşandı. 11 Türk askeri ve Türkmen mihmandarları, Peşmerge destekli ABD askerleri tarafından gözaltına alınarak başlarına çuval geçirildi.
Sorguda işkence yapıldı
BAĞDAT’a götürülerek 60 saat hücrede tutulan askerlerimiz, sorgu ve işkenceye maruz bırakıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, buna tepki gösterilmesini ve ABD’ye nota verilmesini isteyenlerle, “Ne notası müzik notası mı” diyerek alay etti.
Çuval pratik çözüm
DÖNEMİN Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, “ABD’lilerin çuval olayının bizi bu kadar rencide edeceğini bildiklerini zannetmiyorum. Onlar için bu çok normal. Göz bağlamak yerine, tamamen pratik bir çözüm” demişti...
BAŞBAKAN Erdoğan, “çuvalcı Odierno”nun ayağına müsteşarını gönderdi. İçişleri Bakanı Atalay ve MİT Müsteşarı Taner, özel toplantıda buluştu. Genelkurmay Başkanı Başbuğ ise karargahta ağırladı...


Karargâhta da ağırlandı
Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçiren ABD’nin Irak’taki kuvvetlerinin komutanı Odierno, 3 günlük resmi gezisi kapsamında, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ tarafından karargâhta kabul edildi

İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın resmi davetlisi olarak Türkiye’ye gelen ABD’nin Irak’taki kuvvetlerinin komutanı çuvalcı general Ray Odierno, temasları çerçevesinde Genelkurmay Karargâhı’nı da ziyaret etti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “çuvalcı Odierno”nun ayağına Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala’yı gönderdi. İçişleri Bakanı Atalay ve MİT Müsteşarı Taner de özel toplantıda buluştu. Genelkurmay Başkanı Başbuğ ise karargahta ağırladı. 2003 yılında Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren Odierno’nun katıldığı İçişleri Bakanlığı’nda gerçekleştirilen toplantı, ilklere sahne oldu. Toplantıda ilk kez, yabancı bir generalin bakanlığa gelişini izlemek isteyen basın mensupları polisler tarafından engellendi.

Programı sır gibi saklanıyor
Toplantı boyunca bakanlık binasına gazetecilerin girişi yasaklanırken, sadece Anadolu Ajansı’nın görüntü almasına izin verildi. Toplantının ardından Odioerno, Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’na geçti. Odierno, karargahta Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ tarafından kabul edildi. Başbuğ-Odierno görüşmesinde de başta terör örgütü PKK olmak üzere çeşitli askeri konular ele alındığı öğrenildi. Bu arada, çuvalcı general temaslarına dün de devam etti. Resmi programı medyadan sır gibi saklanan Odiorno, yarın ülkemizden ayrılacak.
İçişleri Bakanlığı’nda önceki gün yapılan toplantıda General Odierno’ya büyükelçi görünümlü CIA ajanı James Jeffrey eşlik etti.


Aydınlar Ocağı: İtibarımız zedelendi
Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa E. Erkal, Irak’ın Süleymaniye kentinde Mehmetçiğin başına çuval geçiren küstah ABD’li General Odierno’nun Türkiye ziyaretine sert tepki gösterdi. Prof. Erkal, yaptığı yazılı açıklamada, Odierno’nun Türkiye’ye kabul edilmemesi gerektiğini belirterek şunları kaydetti: “Hiçbir şey olmamış gibi kabul edilen bu küstah general, ülke itibarının bir kere daha ayaklar altına alınmasına sebep olmuş; gurur ve haysiyetimize yeni bir saldırı yapılmıştır. Ortada gözükmeyen tepkimiz sınanmıştır.”


Çuval geçirenler ödüllendirildi
4 Temmuz 2003 günü Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde karargah kurmuş bulunan 11 Türk askeri ve Türkmen mihmandarları, Peşmerge destekli ABD askerleri tarafından başlarına çuval geçirilerek gözaltına alınmışlardı. Süleymaniye’den alınarak Bağdat’a götürülen Türk askerleri sorguya ve işkenceye maruz bırakılmışlardı. 11 Türk askeri toplam 60 saat ABD askerleri tarafından alıkonulmuştu. Türk askerinin başına çuval geçirenler, ceza yerine ödüllendirilmişti. Irak’taki işgal kuvvetlerinin komutanı olan Korgeneral David Petraeus, orgeneralliğe terfi ettirilerek, İran ve Irak’ın da yer aldığı Yakın Doğu bölgesinden sorumlu ABD Merkez Komutanlığı’nın (CENTCOM) başına getirilmişti. Odierno da Irak’taki güçlerin komutanı olmuştu.


Nota dediğiniz müzik notası değil
4 Temmuz 2003 tarihinde, Türk askerinin başına çuval geçirilmesine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gerekli tepkiyi göstermemişti. Çuval krizin devam ettiği saatlerde, ABD’ye takınılacak tavrı belirlemek için Genelkurmay’la doz ayarı yaptıklarını belirten Erdoğan, “Aklınıza esince nota verilmez” demişti. Erdoğan, ABD’ye protesto notası verilip verilmediği sorusu üzerine ilginç bir benzetme yaparak, şunları söylemişti: “Bakın, nota dediğiniz konu müzik notası değildir. Bunların bir ağırlığı vardır. Aklınıza esince nota verilmez. Bunun altında farklı şeyler olabilir. Bunlar iyice incelenmeden bu tür adımlar atılmaz. Atılması gereken adım neyse, vakti saati geldiğinde atılır. Türkiye Cumhuriyeti, bu adımı atacak güçte ve kararlıktadır. ABD ile Türkiye arasında oluşturulmakta olan olumlu hava gölgelenmesin.”


‘Pratik bir çözüm’ sözü unutulmadı
Görevi döneminde askerinin başına çuval geçirilen tek Genelkurmay Başkanı olan emekli Hilmi Özkök de bu olay nedeniyle sert eleştirilere maruz kalmıştı. Hilmi Özkök, emekli olduktan sonra çuval olayıyla ilgili olarak bir kere konuşmuş ve şu sözleriyle büyük tepki çekmişti: “Ben ABD’lilerin çuval olayının bizi bu kadar rencide edeceğini bildiklerini de zannetmiyorum. Çünkü onlar için bu çok normal. Göz bağlamak yerine, tamamen pratik bir çözüm. Bu çuval da değil, görmesini engelleyecek bir poşet. Türk gururunu çok sarstı.”

YENİÇAĞ




Atatürk olsa kurşuna dizerdi...

Süleymaniye’de yaşanan ve Türk milletini derinden yaralayan “çuval alçaklığı”na imza atan ABD’li komutanın Ankara’ya davet edilmesi Türk tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Rezil Amerikalı, devleti yönetenler tarafından hiç bir şey olmamış gibi karşılanıp dostça kucaklandı. Biri de çıkıp, ‘Sen Türk askerine bu alçaklığı nasıl yaparsın’ diye hesap sor(a)madı...
Bu gaflet ve duyarsızlık bana Milli Mücâdele tarihimizdeki önemli bir olayı hatırlattı.
Bilindiği gibi İstanbul’un işgali yıllarında böyle çok trajik bir olay yaşanmış ve bu felaketten Atatürk’ün dahiyane bir müdahalesi ile alnımızın akı ile çıkmıştık. Bu başarı aynı zamanda İngiliz gururunun ve İngiliz haşmetinin de unutulmaz bir yenilgisi olmuştur. İşgal yıllarında İngilizler eş zamanlı olarak Meclis-i Mebusan’ı basmışlar, süngü kuvveti ile tutukladıkları bazı milletvekillerini Bekirağa Bölüğüne tıkmışlardı. Burada aynı zamanda Türk ordu kumandanı paşalarımız, Türk gazetecileri ile sözde Ermeni tehciri ve soykırımı sorumluları da tutuklu bulunuyorlardı.
İngilizler, buradaki tutukluların milli mücadeci güçler tarafından kurtarılıp Anadolu’ya kaçırılacağı istihbaratı üzerine tedbir alırlar. Ellerinde bulunan bu tutuklu zevatı Malta Adası’na sürgün ederler. Bunların içinde Ermeni tehcirine karışmış bulunan zevatın Malta’da infaz edilecekleri de ilân olunur.
İçlerinde Ziya Gökalp, Mithat Şükrü Bleda (İttihat ve Terakki Umumî Kâtibi),
Said Halim Paşa (İttihat ve Terakki Sadrıazamı), Şükrü Kaya (daha sonra Dahiliye Nazırı), Fethi Okyar (Eski Nazırlardan), Hüseyin Cahid Yalçın (gazeteci başyazar), Ahmet Emin (gazeteci başyazar) ve başkaca çok önemli zevat yanında Birinci Dünya Savaşı sırasındaki İngiliz cephelerinde, Çanakkale’de yine onlara karşı savaşanlar ve ünlü Medine müdafii Fahreddin Paşa da vardı.

İngiliz casusunu Ankara’da astı
İngilizlerin bu emrivakisinin İstanbul’daki gizli telgraf merkezi aracılığı ile Mustafa Kemal Paşa’ya duyurulduğu sırada Yunan işgal kuvvetlerinin Ankara’yı hedef alan saldırı hareketi de başlamak üzeredir. O sırada Ankara’da yargılanıp idama mahkum edilen ünlü İngiliz casusu Hintli Mustafa Sagir’in infazı da gündemdedir. Halide Edip, Atatürk’e rica eder ve der ki:
“- Aziz Paşam. Şu ana kadar karşımızda açık düşman olarak Yunanlılar vardı. Şimdi bu idamı gerçekleştirirsek İngilizler devreye girerler, başımıza yeni gaileler açarlar. İdamı durdurunuz.”
Mustafa Kemal Paşa:
“- Hanımefendi, İngilizlerin hangi işte parmağı yok ki? Bu idam İngilizlere rağmen icra edilecektir. İşte o kadar!..” karşılığını verir.
Ve Atatürk’ü öldürmek için Ankara’ya İngilizlerin çok özel olarak hazırlayıp gönderdikleri Hint asıllı casus Mustafa Sagir, Karaoğlan çarşısında idam edilir. Buna bir misilleme olarak da algılanabilecek olay hemen İngilizler tarafından devreye sokulur: Sayıları ellinin üzerinde olan Türk devlet adamı ve Türk Paşaları ile Türk sadrıazamı Ermeni tehciri ve soykırım suçlaması ile Malta’da idam edileceklerdir. Çeşitli Batı kaynaklarından bu haber Ankara’ya ulaşır. İngilizler zamanlamayı iyi yaptıkları inancındadır. Çünkü onların emrindeki Yunan kuvvetleri Ankara’yı hedef alan büyük saldırı hareketine başlamak üzeredir. Atatürk’ün başında böylesine büyük bir gaile var iken Malta sürgünlerini ve orada idamı hazırlanan Türk aydınlarını kim düşünebilir ki?
Ankara önlerinde yeryüzündeki son Türk devletinin son kalesi savunulmaktadır. Ülkenin üçte ikisi işgal altında inlemektedir. Amma bir anda Atatürk’ün büyük bir atılımı ile kriz çözülür. O sırada İran yolu ile Erzurum’a gelen bir İngiliz kurmay heyeti oradan Trabzon’a inecek ve orada yanlarına Azerbaycan’da Ruslarla yapılan savaşlarda Ruslara esir düşen ve sonra serbest bırakılan İngiliz subaylarını da yanlarına alarak Londra’ya gideceklerdir. Mustafa Kemal derhal bunların tevkif edilip hapsedilmelerini sağlar. Daha başkaca bölgelerden tutuklanan ve Ankara’da bulunan İngiliz subaylarını da içine alan esirlerin kurşuna dizileceğini ilân eder.

Avrupa ve dünya şoke oldu
İngilizlere’ye bir ültümatom gibi ulaşan haberde; Malta sürgünlerinin tümünün serbest bırakılmaları, aksine bir davranış durumunda esir tuttulan İngiliz subaylarının on gün içinde kurşuna dizilerek infaz edilecekleri majestelerinin hukûmetine bildirilir. Ankara’dan gelen bu haber önce Avrupa’yı, daha sonra da bütün dünya ayağa kaldırır. Daha önce Ankara’da İngilizlerin müdahalesine rağmen iki İngiliz casusunu korkmadan idam etmesi Mustafa Kemal Paşa’nın ne kadar kararlı ve söylediğini yapan bir lider olduğunu göstermiştir. Malta tutuklularının serbest bırakılması yetmez. Bunların doğrudan -isteyenlerin kendi iradeleri ile- Ankara’ya ulaşmaları lâzımdır. O da sağlanır ve ondan sonra Mustafa Kemal esir İngiliz subayları serbest bırakılır. Ankara’ya gelen bu Türk esirlerinden Rauf Orbay Başbakan, Şükrü Kaya İçişleri Bakanı, Fethi Okyar ve sekiz arkadaşı da çeşitli Bakanlıklara atanmışlardır.

YENİÇAĞ / 05 Şubat 2010 / Muhiddin NALBANTOĞLU
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Türk milleti bu kahpeliği unutmaz! Peki ya Atatürk olsaydı?

İletigönderen Başkomutan » Cum Şub 05, 2010 19:00

Çuvalcının Koyunu, Sonra Çıkar Oyunu!

En zor şey, göz önünde duranı görmek ve açıkça söyleneni işitip
anlayabilmekmiş! Biz de buna benzer bir süreç yaşıyoruz. Malum 04 Temmuz
2003’tarihinde Irak’ın kuzeyinde bulunan Süleymaniye kentinde Irak’taki ABD İşgal
Kuvvetleri Komutanlığınca resmi varlığı bilinen ,Türk Özel Kuvvetlerine mensup 11
askeri personel ABD.li General Odierno’nun komutanı olduğu ABD askerleri tarafından
başlarına çuval geçirilerek gözaltına alınmışlardı.60 saatlik alıkoyma sırasında
maalesef ABD.li yetkililere ulaşılamamış ve iş oldu bittiye getirilmişti.“Çuval
olayı” olarak hatırlanan bu alçak ve şerefsizce eylem Türk halkının hafızasından hiç
bir zaman çıkmıyacak.
Bunun karşılıksız kaldığını sanmayın.Türk askeri Kokpitepe’de ABD.li
albay ve ekibini yakalayıp don gömlek başlarına çuval geçirip, ABD.lilere hakettiği
dersi vermiştir.Ama dönemin yöneticileri itidalli davranarak bu olayın
görüntülerinin basına yansımasını engellemiştir.Siz müsterih olun, görev veya yetki
verildiğinde askerimiz yapılanı cezasız bırakmıyacaktır.
.Bu operasyonu düzenliyen ABD:li General İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
resmi konuğu olarak Ankara’ya geldi ve kırmızı halılarla karşılandı.Geçmişi
hatırlıyan insanımız tabidir ki rahatsız oluyor.Bakanın açıklamasına göre
görüşmelerde ; “Irak topraklarından Türkiye’ye yönelik terorist tehdit konusunda
kapsamlı görüş alışverişinde bulundukları,PKK ile mücadelemize yeni bir ivme
kazandıracağına inandığını” bildirilmiş , güzel… Gelelim yazımızın esas konusuna.
Türkiye’nin dış ilişkilerinde görülenle gerçekler pek örtüşmüyor gibi.Her
ne kadar ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey tarafından “Türkiye izlediği
komşularla sıfır sorun politikasıyla güvenlik ihraç eden ülke” olarak
değerlendirilse de komşular uyanmaya başladı galiba.
Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesinden Bakir Saleh, 1
Şubat 2010’da yayınlanan “Türkiye ABD’nin yeni Truva atı” başlıklı yazısında,
“Erdoğan’ın bütün eleştirilerine rağmen Türkiye’nin İsrail’le ortaklığı hâlâ sağlam.
Araplar ve özellikle de Filistinliler Türkiye’ye dikkatli yaklaşmalı; zira
Ankara’nın bölgesel politikaları ABD’nin çıkarlarına hizmet ediyor” dedi,
Radikal gazetesinin tam metnini yayınladığı yazıda Saleh’in bakışı şöyle.
“AKP, seçim savaşına girmeden önce İslamcı tabanını yükselten bir tiyatroya
başvuruyor. Erdoğan’ın, partisinin kazandığı yerel seçimlerden önce Davos’ta ortaya
koyduğu dramatik sahne buna örnek gösterilebilir. Partinin yerel düzlemdeki
politikası, İslami eğilimlere sahip halkçı tabanını korumak olarak özetlenebilir.
Bölgesel ve uluslararası alandaysa, Türkiye ABD’nin iyi bir müttefiki gibi
davranıyor. ABD Türkiye’ye İslam dünyasının hassas bölgelerinde Amerikan
hegemonyasını güçlendirebilecek önemli bir İslam ülkesi olarak bakıyor.” (1)
Türkiye jeopolitik ve stratejik açıdan eski dünyanın kalbi
durumundadır.Büyük Ortadoğu Projesi bizim için de sınırlarımızın değişmesi riskini
taşıyan emperyalist bir oyundur. Ekonomik alt yapısı yabancılara satılan Türkiye’nin
kuruluş felsefesi de ordu üzerinden yürütülen psikolojik harekatla ortadan
kaldırılmakmı isteniyor , şüphesine kapılıyor insan.
TSK’ya yönelik olarak son yapılan iftira, itham ve akıl dışı isnatlar,
psikolojik savaşın geldiği aşamayı göstermesi bakımından önemlidir.
“Cami bombalamak”, “halka acımasız davranmak”, “İki yüz bin kişiyi stadyumlara
doldurmak” ya da “kendi uçağını kendisinin düşürmesi” vb. askere yönelik olarak
yapılan bu tür provokatif vuruşlar ciddidir. Sanki suçlanan TSK değil ülkeyi işgal
etmiş olan düşman güçleridir. Aslında bu yayınlarla yapılmak istenen tek şey vardır
o da kitlelerin sokağa dökülmesidir. Halkı “Peygamber Ocağı” olarak bilinen ordudan
soğutmak ve ona karşı tahrik etmektir. Bu provokatif iftiraları peydahlayanlar, Türk
ordusunu devrim öncesi “İran Şahı’nın Ordusu”, Türk halkını da mollalar peşinde
koşan Humeyni’nin adamlarına çevirmek istemektedirler.(2)
Sonuçta ABD’li Generalin gelişiyle , hem geçmişteki alçaklığı nedeniyle
rahatsız olduk , hem de oynanan emperyalist oyunlara bir kez daha dikkat çekmek
istedik.

Süheyl ÇOBANOĞLU

Kaynakça
(1) Arslan Bulut ……………..Yeniçağ
(2) Özcan Yeniçeri………….Yeniçağ
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: Türk milleti bu kahpeliği unutmaz! Peki ya Atatürk olsaydı?

İletigönderen Türk-Kan » Cum Şub 05, 2010 19:18

Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56


Şu dizine dön: Güncel Meydan Çöp Tenekesi

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x