
İsmail MÜFTÜOĞLU
Türkiye’nin Suriye’ye saldıracağı anlaşılıyor. Bu karar Türk hükümetinin inisiyatifi ile alınan bir karar değil, Yeni Dünya Düzenini kurmaya çalışan emperyal güçlerin verdiği bir karardır. Türkiye’nin Suriye’ye vuracağı, Sayın Başbakanın gerek BM Genel Kurulunda ve gerekse Somali ve Güney Afrika ülkelerine yaptığı ziyaretler esnasındaki açıklamalarından net olarak anlaşılmaktadır. Ama bazı geri zekalılar bunu algılayamayabilir.
Peki, Türkiye Suriye’ye niçin vuracak? Önümüzdeki dönemlerde İran’a vurmak için İsrail’in önünü açmak amacıyla. İsrail ile meydana getirilen gerginliklerin temelinde yatan gizli gerekçe de, budur.
‘Bak, biz İsrail’e meydan okuyoruz, İsrail’in önünü açmak mı, aklın alacağı iş mi’ denebilir. Ama yaşayanlar görecek ki, Suriye meselesi halledildikten sonra İran, ABD’nin desteğinde İsrail tarafından vurulacaktır.
Bu hengamede bizim karımız ne olacak? Sadece, ABD’nin stratejik ortaklığı. Bir makam adına, Müslüman olan bir ülkeye vurulabilir mi? Vurulur tabii. Orada sistem insanları öldürüyor gerekçesi komik olmaz mı? Öldürme olaylarını bahane ederek, daha büyük kıyımlara neden olabilecek bir savaş göze alınabilir mi?
Yıllardan beri gördüğümüz manzaralar neyin nesidir? Başkalarını suçlarken, biraz da kendimize baksak iyi olmaz mı? Diğer taraftan stratejik ortak kabul ettiğimiz ABD, bizim başımıza terörü musallat eden değil mi?
İnsan haklarından dem vurup, ABD Ortadoğu’ya demokrasi getiriyorum diyerek bir milyon Irak’lıyı öldürmedi mi? Şimdi sormak gerekir. İnsan haklarını koruma adına Suriye’ye bir müdahale olur ve yüz binlerce Müslümanın ölümüne sebebiyet verilirse, ABD’nin Irak’ta akıttığı kan ile Suriye’ye vurulduğunda akıtılacak kan arasında bir fark kalır mı? ABD’ne zalim diyenlerin, şimdi aynı zulmü icra etme hevesine kapılmaları şaşkınlık değil mi?
Biz millet olarak zalimlere iltifat etmeyiz. Zulüm kimden gelirse gelsin onlara karşı tavır koyarız. Ama zalim bir rejimi defetmek iddiasıyla, daha ağır bir zulümle, binlerce insanın kanını dökmeyi göze almak, hangi manevi kalıba sokulabilir, ca-i sualdir, doğrusu.
Bütün dünya biliyor ki, bu oyunların planlayıcıları ABD ve ırkçı emperyalizmdir. Irkçı emperyalistler ile yan yana gelmek nasıl izah edilebilir? Suriye’nin ortadan kaldırılması veya zayıf düşürülmesi kimin hayrına olacak? El cevap, İsrail’in. Neden? Çünkü İsrail’le elan savaşan Suriye’dir. Bu engel aşıldığında İsrail’in Ortadoğu’da saldırganlığı artacaktır.
Zira İsrail, ne BM’in almış olduğu kararlara ve ne Çin ve Sovyet Rusya’nın tavırlarına, ne de Türkiye’nin meydan okumalarına aldırış bile etmiyor. Çünkü elinde dünyaya hükmeden altın, petrol ve nükleer güç vardır.
Akıllı dış politika, dolduruşa göre yapılmaz. Ülke menfaatleri dikkate alınarak yapılır. Sınır komşuları ile münasebetleri sıcak tutarak yapılır. Bu anlayışı gerecek bir dış politika, hayra vesile olmaz. Hele hele beş asır aynı bayrak altında, aynı manevi coğrafyada yaşayanların birbirlerini, sebep ne olursa olsun, hasım görmesi ancak manevi çoraklaşma ve dünyevileşme adına yapılabilir.
Unutmamak gerekir ki, iki testi çarpışınca biri kırılır, diğeri de çatlar. Zarar her ikisine de raci olur. Şimdi aynı kültürün mirasçıları olarak Suriye ve Türkiye’nin kapışmasının mantıklı bir yönü olabilir mi? Bu kalkışmada tahrik edilecek olan Osmanlının devasa muhteşem eserleri değil midir? Hangi kuru mantıkla bunlar algılanmaz. Bazıları kendilerini Yavuz Sultan Selim Hana benzeterek Ortadoğu’ya hakim olma hevesine kapılabilir. Ama hayallerini frenleyemeyenlerin sonu hep hüsran olmuştur. Sezar’ın, İskender’in, Napolyon’un, Hitler’in ve Stalin’in sonu gibi.
İsmail MÜFTÜOĞLU, 12 Ekim 2011
i-muftuoglu@hotmail.com