Yanılmışım Tanrı Varmış

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

İletigönderen kaye » Pzt Eyl 22, 2008 15:35

AlpereN yazdı:
Şİmdi burada iki zıt cümle var. Hangisini baz alarak cevap vermem gerekiyor sana???


öncelikle uydurma hadis olayına katılmıyorum.Kuranla çelişkili hadiste görmedim açıkçası o yüzden görseydik belki uydurma diyebiliriz dedim. :wink:


Peki Turk-Kan'ın dediği gibi olsun :)
O zaman seni alperen, buraya bekliyorum. Burada istemediğin kadar örnek var çünkü:

http://www.guncelmeydan.com/forum/hadis ... .html?high light=hadis


..
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

İletigönderen AlpereN » Pzt Eyl 22, 2008 15:58

kaye yazdı:
AlpereN yazdı:
Şİmdi burada iki zıt cümle var. Hangisini baz alarak cevap vermem gerekiyor sana???


öncelikle uydurma hadis olayına katılmıyorum.Kuranla çelişkili hadiste görmedim açıkçası o yüzden görseydik belki uydurma diyebiliriz dedim. :wink:


Peki Turk-Kan'ın dediği gibi olsun :)
O zaman seni alperen, buraya bekliyorum. Burada istemediğin kadar örnek var çünkü:

http://www.guncelmeydan.com/forum/hadis ... .html?high light=hadis


..


yinede uydurma diyemem.Çünkü böyle hadisler eğer uydurma olsaydı.Buhari gibi kaynaklara alınmazdı veya başka hadis kitaplarına...
Kullanıcı küçük betizi
AlpereN
Üye
Üye
 
İletiler: 628
Kayıt: Pzr Nis 22, 2007 22:57

İletigönderen Türk-Kan » Pzt Eyl 22, 2008 16:02

Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Ustten devam...

İletigönderen Yusuf Batum » Pzt Eyl 22, 2008 16:10

Kaye'nin Cetin Tas 'a

« Çetin Taş » yazmış:
Din son derece katı bir düşünce sistemi bütünüdür.

Sana katı gelen şey başkasına çok zevkli gelebilir. Kişisel tercihlerin dinlere aykırı ise bu illa da dinlerin katı olduğunu göstermez, belki senin tercihlerini tekrar gözden geçirmen ve kendi tercihlerini yanlış-doğru gibi sıfatlandırman gerekiyor olabilir..


verdigi buyanit uzerine ben de ufak bir anekdotumu anlatayim. Razaman ayindayiz ve oruclu biliniyor.
Daha gecen hafta isyerimdeki Hollandali arkadasim bana "Musluman olmamamin nedeni tek bu oruc olayidir" dedi.

Simdi ona tum gun ac kalmak belki kati bir ibadet olarak, mantiksiz bir sey olarak gelebiliyor. Ben zevk aliyorum. Hatta ibadet ettigimi dusundugumden hic rahatsizlik dahi duymuyorum. Ve bu ibadeti baskalariyla da paylasmanin hazzi bambaska.

O yuzden dini kendi tekellerine almis kisilerden kaynaklanarak, dinin kendine haksizlik etmeyelim.
Veni Vidi NoN Vici / Poet Valent, Poem Manent

Eskali Cizilmis Tutku: Memleket!

Avrupa'dan kaz gelmez, tavuklarinizi ziyan etmeyin...
Kullanıcı küçük betizi
Yusuf Batum
Üye
Üye
 
İletiler: 192
Kayıt: Çrş Şub 27, 2008 16:18

yanlis anlama?

İletigönderen mustafat » Pzt Eyl 22, 2008 18:28

Bazi konularda fikirlerimiz farkli da olsa biribirimizi anladigimizi tahmin ediyorum, o yüzden bu tartismayi uzatmayacagim.

Sadece bazi muhtemel yanlis anlamalari gidermek istiyorum.

kaye yazdı:
mustafat yazdı:Bana "kirici ve kibirlisiniz" dediginize göre belli ki yazdiklarim hosunuza gitmemis. Fakat ben sizin hosunuza gitsin gitmesin, samimi görüslerimi yaziyorum. Belki de siz dogmalarin sorgulanmasina duygusal olarak pek hazir degilsiniz; bastaki konuya dönüyoruz: "inancima saygi göster" uyarisiyla farkli fikirler üzerinde kurulan baski!


Bir kere dogma olduğuna inanmıyorum ki tartışmadan kaçıyor olayım. On kere söyledim, yüz kere, bin kere söyledim. Dogma değildir dedim, sebeplerini açıkladım, şimdi karşıma gene dogmadır diye çıkıyorsunuz. Değil çarşaf, turban bile yoktur diyorum, hala bana bunlardan bahsediliyor. Sabitlemişsiniz kendinizi bazı noktalara, çıkamıyorsunuz dışarıya. Varın bu durumda, sıfatlarınızı siz adlandırın. Maksadım sizi incitmek değil, ama şu yazdığım şu 4 cümleyi tekrar okuyun..


Ben çarsaf veya türban Kuran'in geregidir dememistim, çünkü Kuran'da bu tür seylerin oldugunu düsünmüyorum. Sadece kadinlarin gögüslerini örtmesine dair genel ifadeler var. Simdi bunu bana neden yazdiginizi anlamadim.

Ben dogma derken vahiy inancindan söz etmistim.

kaye yazdı:
mustafat yazdı:Kaldi ki Kuran'da öyle ayetler var ki insani ikilemde birakiyor; "böyle ayetler gerçekten Allah'tan gelmis olabilir mi" diye düsünüyorsunuz.


Mesela???.


bir önceki mesajimda anlatmistim. Benim inandigim, koca evreni doga kanunlariyla idare eden Allah, Hz Muhammed'in aile sorunlariyla, Hz Ayse'nin çöl dedikodulariyla ugrasmaz, günlük kabile kavgalarina karismaz, düsman kabilelere lanetler yagdirmaz demistim. Bu konularla ilgili Kuran'da ayetler var.

"Mesela???" derken acaba somut ayet örnekleri mi istediniz?

Hz Muhammed'in aile hayatini düzenleyen ayetlere örnek: Ahzab 50: (bkz http://www.kuran.gen.tr Yasar N. Ozturk meali)

50. Ey Peygamber! Biz sana şu hanımları helal kıldık: Mehirlerini verdiğin eşlerin, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunanlar, amcalarının, halalarının, dayılarının, teyzelerinin kızlarından seninle birlikte hicret edenler. Peygamber kendisiyle evlenmek istediğinde, kendisini Peygamber'e hibe eden mümin bir kadını da öteki müminlere değil, yalnız sana özgü olmak üzere helal kıldık. Onlara eşleri ve elleri altındakiler hakkında neler farz kıldığımızı biz biliriz. Sana bir zorluk olmasın diyedir bu... Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir.

Masallah, geriye kim kaldi? Burada ganimetten kasit bildigim kadariyla savasta ele geçen esir cariyelerdir. Yanlisim varsa düzeltin.

51. Onlardan dilediğini geriye bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Bir süre için uzaklaştığın hanımlarından dilediğini yanına almanda bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanmasında, tasalanmalarında ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmasında bu daha uygun bir yoldur. Allah sizin kalplerinizde olanı bilir. Allah Alîm'dir, Halîm'dir.

Bu da benim anlayisima göre, Hz Muhammed'in kisisel aile yasantisini düzenleyen bir ayettir. Buradan genel ahlaki bir kural çikmaz; tam tersine, bir kocanin bütün eslerine esit ve hakkaniyetli davranma kuraliyla çelisen unsurlar var.

Ayrica Hz. Muhammed'in hayatindan bildigim, ama su anda isimlerini ve numaralarini hatirlayamadigim bazi ayetler var.

Bunlardan biri, Hz Ayse ile ilgili Hz Muhammed'i bile tasalandiran dedikodular üzerine geliyor, ve Hz Ayse'nin masum oldugunu açikliyor.

Bir baskasi, Hz Muhammed'in bazi musevi kabileleriyle arasinin bozulmasindan sonra geliyor. "Onlardan dost edinmeyin, onlardan dost edinen onlardandir, onlarla evlenmeyin" diyor. Müslüman olmayan bazi düsman kabilelerini tehdit eden, gözdagi veren, onlara lanet okuyan bir takim ayetler de var. Aranirsa somut örnekleri bulunabilir.
Kullanıcı küçük betizi
mustafat
Üye
Üye
 
İletiler: 153
Kayıt: Cmt Ağu 09, 2008 14:06

milliyetçilik ve ekonomi

İletigönderen mustafat » Sal Eyl 23, 2008 14:55

brd yazdı:
mustafat yazdı:örnegin milliyetçilik, içgüdüsel kökeni "kabilecilik" olan bir dogmadir. Ama ben dahil çogumuzun üzerinde birlestigi ortak bir dogma.


Milliyetcilik yani Bati dillerinde ulus kelimesinde türeyen kelime (nationalism) ile ifade edilen fikir akiminin icgüdi ile falan ilgisi yoktur, öncelikle nationalism bizde anlatildigi gibi vatan-millet-sakarya edebiyati degildir, halkin egemenligi eline almasi anlaminda kullanilmistir. Yani egemenlik kayitsiz sartsiz milletindir de ifadesini bulan düsünce (Allah'a ve padisaha karsi). Insanlar kabilecilikten gelen icgüdüsel duygularla degil, krala karsi duyduklari nefretle ayaklanip milli bir devlet kurdular Fransada. Tabii ki bunun gelisen burjuva sinifi, ulus devletin ekonomik ve siyasi rolü gibi durumlarla cok yakindan ilgisi var. Ilkel kabiledeki kendilerini koruma ve saldiri/yagma icin biraraya gelme duygusu ile 18. yy de ortaya cikan milliyetcilik arasinda uzaktan yakindan ilgi yoktur.


Daha önce de yazdigim gibi, bir fikrin nasil ortaya çiktigi ayri sey, o fikrin nasil bir dogmaya dönüsüp insanlarin duygularini harekete geçirdigi ayri sey.

Bir futbol maçinda milli takimini tutan insanlar, milliyetçilik akiminin tarihçesini analiz ederek heyecanlanmazlar. Onlari heyecanlandiran ve costuran, "kendi" takimlarinin "öteki" bir takima karsi verdigi mücadeledir.

Kendinden olani kollayip, "ötekilere" karsi mücadele verme duygusu ise içgüdüseldir; buna kabilecilik denir. insanoglunun en eski ve köklü içgüdülerinden biridir.

Takim, milliyet, ümmet, eyalet vs. bunlarin hepsi duygusal açidan bakildiginda sadece kabilenin kimligini ve sinirlarini belirleyen kavramlardir. Eger bir insan "üst kimligim islamdir" diyorsa, onun için kabile ümmettir. Bu kabileye dahil olmayanlar da ötekiler sinifindandir. Benzer hisler millet ve vatan için söz konusudur.

brd yazdı:
mustafat yazdı:]Rasyonel düsünceyle olusan fikirler de sorgulanmazsa zamanda dogmaya dönüsebilir. örnegin sorgulanmayan dogmatik marksizm, sorgulanmayan dogmatik kapitalizm gibi.

Klasik ekonominin kalkinma anlayisi (maksimum tüketim=maksimum hayat kalitesi) ve ölçümleri (kisi basina düsen dolar geliri) baslangiçta sadece fikirdi. Sonra yeterince sorgulanmadiklari için 3. dünya ülkelerinin çarpik gelismesinde ve doganin acimasizca tüketilmesinde önemli rol oynayan birer dogma haline geldiler.


Simdi burada marksizmin ve kapitalizmin gecirdigi evreleri, degisimleri anlatmaya kalksam saatler sürer. O nedenle bir iktisat tarihi kitabi ve bunun yani sira iktisadi düsünceler tarihi kitabinizi alip okumanizi öneriyorum. Bilimsel düsüncenin ilerleme sürecini anlamak icin Lakatos'un kitaplari mükemmel olmasa bile iyidir.

3. Dünya ülkelrinin carpik gelismesi kapitalist gelismenin normal bir sonucudur. Ortada bir gariplik yok.


brd, mühendis kökenli bir ekonomist olarak müsade ederseniz ben de bu konularda bir seyler biliyorum.

Klasik ekonomiyi, yani mikroekonomi, makroekonomi, piyasa teorisi vs. zaten her ekonomist bilir. Fakat klasik ekonomistlerin çogu, ekonomi ekoloji iliskilerini iyi bilmezler. Bu yüzden de esas amaci insanlarin hayat kalitesini yükseltmek olan ekonomi bilimine hep tek yönlü bakarlar. Sadece insan üretimine odaklanip aslinda doganin da üstün teknolojiye sahip bir üretici oldugunu gözardi ederler.

Modern ekonomistler simdi bu eksikligi gidermeye çalisiyorlar. Bu yüzden de eko-ekonomi denen disiplinlerarasi yeni bir bilim dali dogdu. Ben eko-ekonomi ve sürdürülebilir kalkinma konulariyla da ugrastim; dolayisiyla birçok konuya klasik ekonomistler gibi bakmamam dogaldir.

Yukaridaki alintiyi yaparken referans gösterdigim kaynagi eklememissiniz: Küresellesmenin hayal kirikligi, J. Stiglitz.

Bu kitabinda nobel ödüllü ekonomist Stigliz, vahsi kapitalizm ve serbest piyasa ekonomisinin, IMF ve dünya bankasi tarafindan, bazen kasitli bazen de bilmeden, Endonezya gibi 3. dünya ülkelerine nasil bir ideoloji (dogma) seklinde dayatildigini, böylece Endonezya'nin ekonomisiyle birlikte dogasinin da sömürüldügünü sadece ekonomistlerin degil, herkesin anlayabilecegi bir dille çok güzel anlatir.

Mesele kapitalizmde degil, mesele kapitalizmin uygulanis seklinde.

Bir örnek: Bugün kayitsiz sartsiz serbest sermaye dolasiminin propagandasini yapan Avrupa devletleri, kendi sermaye pazarlarini ancak 1970'li yillardan sonra dünyaya açtilar. önce kendi ülke çikarlarini korumak için bir takim yasalar çikardilar, gerekli denetleme kurumlarini olusturdular, sonra dünyaya açildilar.

Simdi bu devletler kalkiyor, "küresellesme" ve "dünyayla entegre kalkinma" sloganlariyla "serbest sermaye piyasasini" her kosulda uygulanabilir, her derde deva bir sablon (dogma) niyetine kendi milli çikarlarini korumak için hiçbir önlem almamis ülkelere dayatiyorlar.

Burada çok kisa bir özet oldu. Stiglitz kitabinda rasyonel düsüncelerle dogmus "serbest piyasa" ve "özellestirme" fikirlerinin nasil bir ideolojiye, bir dogmaya dönüstürülüp Türkiye gibi zavalli 3. dünya ülkelerine bir hap gibi yutturuldugunu çok güzel anlatir.

Daha önce yazdigim gibi: Benim dogma tanimimi kabul etmiyorsaniz buna ideoloji deyin, sabitfikir deyin, ezber deyin, dogmatik sablonculuk deyin, ne derseniz deyin. Ne demek istedigimi anlatabiliyorsam sorun yoktur.
Kullanıcı küçük betizi
mustafat
Üye
Üye
 
İletiler: 153
Kayıt: Cmt Ağu 09, 2008 14:06

İletigönderen brd » Sal Eyl 23, 2008 22:46

Mesele kapitalizmde degil, mesele kapitalizmin uygulanis seklinde.


Bu yargiyi yerle bir eden bir kitap icin bakiniz: Sahra Wagenknecht, Kapitalismus im Koma. 2003, Berlin Edition Ost

Stiglitz'in kitaplarini ders kitabi olarak okumus ekonomist kökenli bir politolog olarak "klasik" ekonomi diye birsey olmadigini belirttikten sonra (liberal iktisat ve türevleri dogru isimlendirme), bu ülkelerin 1970lerde degil cok öncesinden dünyaya acildiklarini da ekledikten sonra ve dünya üzerindeki sermaye dolasiminin oransal olarak hala 1. dünya savasinin öncesinin gerisinde oldugunu söyleyeyim. Aslina bakilirsa dünya 100 sene önce suankinden daha "küreseldi". Liberal iktisat teorisini benimsiyorsaniz, serbset piyasaci ve özellestirmeci olmak zorundasiniz, aradaki dönemelr gecis dönemleridir, liberal iktisat politikalarinin özüne zarar vermez. Serbest piyasa ve özellestirme, liberal ideolejonin temelleridir. Bunda yanlis olan birsey yok. Dogru yol mudur degil midir o tartisilabilr. Bnece degildir.
Kullanıcı küçük betizi
brd
Üye
Üye
 
İletiler: 179
Kayıt: Pzr Eki 28, 2007 23:53

İletigönderen rafet » Çrş Eyl 24, 2008 1:43

Serbest piyasa ve özellestirme, liberal ideolejonin temelleridir. Bunda yanlis olan birsey yok. Dogru yol mudur degil midir o tartisilabilr. Bnece degildir.
brd


Gercekten dunyada serbest piyasa diye birsey var oldu mu?Guclu devletler, kuruluslar en basindan beri
hep kendi lehlerine mudahale etmediler mi?

Bugun kapitalizmden de soz etmek biraz tuhaf kaciyor.Hersey bir kac tekelin elinde.
Liberal liboslarin ozgurluk, serbestlik masallari hep buyuk tekeller icin soz konusu.
Hem tekelci duzen hemn de ortacaga donus var: isci haklarinin olmadigi, bireyin olmadigi,
tekellerin, tarikatlarin dunyayi yonettigi bir yeni dunya duzeni kurmaya calisiyorlar.

Iyi ki Rusya var.O da kapitalist yapida olmasina ragmen cikar catismalari ABD yi dizginlemeye basladi.
Dunya tek kutuplu olmaktan cikmaya basladi.

Bu liberal palavralarin halkin lehine olmadigi acik.halki somurenler, isci haklarini tanimayanlar, tarikatci
yapilanmalara yol acanlar liberalizmi, kapitalizmi savunuyorlar ve onlarin liberalizmi emekci sinif ve
tabakalarin, esnafin somurulmesinin aracidir, bu somurunun cilali laflarla suslenmesidir.
Kullanıcı küçük betizi
rafet
Üye
Üye
 
İletiler: 185
Kayıt: Sal Kas 06, 2007 2:07

klasik ekonomi

İletigönderen mustafat » Çrş Eyl 24, 2008 2:53

brd yazdı:
Mesele kapitalizmde degil, mesele kapitalizmin uygulanis seklinde.


Bu yargiyi yerle bir eden bir kitap icin bakiniz: Sahra Wagenknecht, Kapitalismus im Koma. 2003, Berlin Edition Ost

Stiglitz'in kitaplarini ders kitabi olarak okumus ekonomist kökenli bir politolog olarak "klasik" ekonomi diye birsey olmadigini belirttikten sonra (liberal iktisat ve türevleri dogru isimlendirme), bu ülkelerin 1970lerde degil cok öncesinden dünyaya acildiklarini da ekledikten sonra ve dünya üzerindeki sermaye dolasiminin oransal olarak hala 1. dünya savasinin öncesinin gerisinde oldugunu söyleyeyim. Aslina bakilirsa dünya 100 sene önce suankinden daha "küreseldi". Liberal iktisat teorisini benimsiyorsaniz, serbset piyasaci ve özellestirmeci olmak zorundasiniz, aradaki dönemelr gecis dönemleridir, liberal iktisat politikalarinin özüne zarar vermez. Serbest piyasa ve özellestirme, liberal ideolejonin temelleridir. Bunda yanlis olan birsey yok. Dogru yol mudur degil midir o tartisilabilr. Bnece degildir.


Ekonominin ekoloji ve çevre bilgilerini de kapsayan modern sekline "eko-ekonomi" derseniz, bu alanlari kapsamayip sadece insan üretimine odaklanmis eski sekline de "klasik ekonomi" deniyor. Bu baglamdaki klasik ekonomi tanimi daha çok eko-ekonominin kapsami içinde kullaniliyor.

Bir de bilinen makro-ekonomide kullanilan klasik ekonomi (klasik ve Keynes) terimi var ki o da farkli bir sey, bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/Keynesian_economics
http://en.wikipedia.org/wiki/Classical_economics

Avrupa'da tabi ki 1970'lerden önce de sermaye dolasimi vardi, ama bu kontrollü bir dolasimdi, yani serbest degildi. Kontrollerin kaldirilmasi (deregülasyon) 1970'lerden sonra olmustur. Gelismekte olan ülkelere dayatilan da kontrolsüz serbest dolasimdir. Bu konu Stiglitz'in referans gösterdigim kitabinda liberalizasyon basligi altinda anlatiliyor.
Kullanıcı küçük betizi
mustafat
Üye
Üye
 
İletiler: 153
Kayıt: Cmt Ağu 09, 2008 14:06

İletigönderen brd » Cum Eyl 26, 2008 21:22

Eko-ekonomizm gibi akimlar fantaziden ibarettir. Simdiye kadar uygulamasi görülmedigi gibi, yakin orta ve uzun vadede de uygulanmasi pek olanakli degildir. Avrupa'da bu akim temsilcisi olan partiler, akimlar son 10 yilda ortadan kaybolmaya yüz tuttular. Ayni post-modernizm gibi eko-ekonomizmin de modasi gecmistir. Cevreye duyarli bir ekonomik sistem yaratabilirsiniz ama bu kapitalizm icinde mümkün olmaz.
Kullanıcı küçük betizi
brd
Üye
Üye
 
İletiler: 179
Kayıt: Pzr Eki 28, 2007 23:53

cevresel ekonomi fantezi degildir

İletigönderen mustafat » Cmt Eyl 27, 2008 13:11

brd yazdı:Eko-ekonomizm gibi akimlar fantaziden ibarettir. Simdiye kadar uygulamasi görülmedigi gibi, yakin orta ve uzun vadede de uygulanmasi pek olanakli degildir. Avrupa'da bu akim temsilcisi olan partiler, akimlar son 10 yilda ortadan kaybolmaya yüz tuttular. Ayni post-modernizm gibi eko-ekonomizmin de modasi gecmistir. Cevreye duyarli bir ekonomik sistem yaratabilirsiniz ama bu kapitalizm icinde mümkün olmaz.


Eko-ekonomi veya çevresel ekonomi (environmental economy) fantezi degildir. örnegin "yesil muhasebe" (green accounting) eko-ekonomi düsüncesinin somut uygulamalarindan biridir.

yesil muhasebe, ülkelerin milli gelir düzeyini hesaplamakta kullanilan klasik GDP'den (g.s. milli hasila) farkli olarak ekolojik degerleri de hesaba katar. Cin, Finlandiya ve Norvec gibi ülkeler ekonomik kalkinma hesaplari için artik tek yönlü GDP'ye güvenmiyor, yesil muhasebe hesaplari da yapiyorlar. Kanada, Hindistan ve Avustralya gibi ülkeler de degisik isimler altinda ekolojik degerleri göz önüne alan türlü gelir hesaplari yapiyorlar. Biraz akli olan her ülke bu akima katiliyor.

Green accounting icin bkz:
http://www.eoearth.org/article/Green_accounting
http://www.env-econ.net/2005/10/green_accountin.html (Green accounting in China)

öyle de olmasi gerekir: içtiginiz su kirli, soludugunuz hava zehirli, yasadiginiz çevre çirkin ve gürültülü olduktan sonra bilgisayarlariniz, arabaniz ve cep telefonunuz olmus neye yarar? Bunu dünyanin en kirli sehirlerine sahip Cinliler bile anlamaya basladi. Ayrica kirlenme sonucu ortaya çikan su kitligi da Cin için çok ciddi bir sorun.

doganin da bir üretici oldugunu hesaba katmazsaniz siz mal üreteyim derken çevreyi kirleterek ürettiginizden çok tüketebilirsiniz. Bir örnek: Deniz kiyilarinda kurulan balik üretim çiftlikleri. Bunlarin birçogu para kazaniyor, fakat yarattiklari çevre kirliligine, çirkinlige ve dogal balik stoklarina yaydiklari hastaliklara bakarsaniz topluma yarardan çok zarar veriyorlar. Bunlarin arastirmalari yapildi.

Eko-ekonomi klasik ekonominin kapsami genisletilmis seklidir. Klasik ekonomide bugünkü çevresel sorunlar, ve ekolojik degerlerin insan yasaminda bu kadar önemli olabilecegi öngörülmemisti.

Ekonomide sürdürülebilirligin ve ortalama hayat kalitesini daha gerçekçi yansitabilecek ölçütlerin arayisi bütün hiziyla sürüyor. Böylece ekonomide iki konuya eskisinden daha çok agirlik veriliyor:

1) çevre
2) insan psikolojisi (hayat kalitesi nedir, insani mutlu eden nedir?)

çevreye saygili kapitalizm olmaz derseniz tartisilabilir. Bu biraz da sizin kapitalizm taniminiza bagli. Eger kapitalizmin kapsaminda bu konulara önem veren sosyal bir devlete yer vermiyorsaniz evet. Neo-con benzeri muhafazakar sagcilarin, dincilerin ve beyinsizlerin kapitalizminden de ekonomiye genis bakmalarini bekleyemezsiniz. Genellikle egitimli, demokrat ve sol kesimden insanlar çevre ve sürdürülebilirlik konularina daha çok önem verirler.

Eko-ekonomi terimi, klasik ekonominin kapsami ekoloji konulariyla genisletilince zaten yürürlükten kalkacaktir. Bu tipki evrimsel biyoloji terimine benziyor.

Eskiden biyolojik bulgularin açiklanmasinda evrimi de bol miktarda hesaba katan bilim dalina evrimsel biyoloji deniyordu. Sonra biyologlar bakti ki evrim olmadan zaten biyolojide hiç bir seyi açiklamak mümkün degil, "klasik" biyolojinin kapsami genisletildi ve böylece evrimsel biyoloji terimine gerek kalmadi. Fakat bu terime hala eski kitaplarda, kenarda kösede rastlarsiniz.

Bu arada, buralara nereden geldik? Esas konu tanri ve evrimdi, hatirlatayim. Ekonomi gibi içinde türlü akimlar ve felsefi yaklasimlar barindiran bir alanda görüs farkliliklarimizin olmasi normaldir.

seker bayraminiz kutlu olsun.
Kullanıcı küçük betizi
mustafat
Üye
Üye
 
İletiler: 153
Kayıt: Cmt Ağu 09, 2008 14:06

İletigönderen brd » Cmt Eyl 27, 2008 16:29

"yesil muhasebe" (green accounting) ayni kyoto gibi kapitalizmin hizmetinde olan bir uygulamadir, ayni gelismis ülkelerin ithalat cevreci ithalat kriterleri gibi. Biyo-yakit gibi bir palavra cikardilar, millet yillarca tartisti durdu, neymis petrole ihtiyac kalmayacakmis, yesil enerjiymis, havayi kirletmiyormus vs. sonuc ne oldu? biyo-yakit üretimi yüzünden millet ac kaldi, biyo-yakit üretiminde kullanilacak ürünlere alan acmak icin ormanalr tahrip ediliyor...

sosyal devlet kapitalizmi olmaz, sosyal devlet kapitalizmin ister 500 ister 5000 yillik tarihinde sadece 1955-1975 yillari arasinda görülmüstür. O da kendi istegi ile degil, mecburiyetten.

meselenin özünün kapitalizmin sürekli büyümeye ve tüketmeye bagli yapisi oldugunu kavramadan, tuutugunuz yola ister yesil-ekonomizm diyin ister pembe, sonucta hesap ayni...
Kullanıcı küçük betizi
brd
Üye
Üye
 
İletiler: 179
Kayıt: Pzr Eki 28, 2007 23:53

İletigönderen kaye » Pzr Eki 12, 2008 22:50

mustafat yazdı:Ben çarsaf veya türban Kuran'in geregidir dememistim, çünkü Kuran'da bu tür seylerin oldugunu düsünmüyorum. Sadece kadinlarin gögüslerini örtmesine dair genel ifadeler var. Simdi bunu bana neden yazdiginizi anlamadim.

Yok sadece size yazmamıştım, Çetin ve brd ile beraber üçünüze de yazmıştım. Yanlış anlaşılmışım..


mustafat yazdı:Ben dogma derken vahiy inancindan söz etmistim.

Yukarıda diğer arkadaşları da katmıştım ama şimdi sadece size yazıyorum :)
Dogmanın felsefi olarak sözlükteki tanımı şudur: Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin veya ideolojinin temeli yapılan sav, nas, inak.
İşte burada sözüm size, "dogma derken vahiy inancından söz ediyorum" diyorsunuz, o zaman tüm islam dogma oluyor sizin gözünüzde. Vahiyle gelen bir din değil mi islamiyet! Şimdi şunu tekrar anlatacağım, 10 kere, 100 kere yazsam da, 101 olsa da: İslamiyette akla, mantığa, bilime ters bir inanç yoktur. Olsaydı eğer ve de insanlar bunun yanlış olduğunu bile bile, sorgulamadan inanmak zorunda kalsalardı o zaman islam dogma derdik. Şimdi "yoğurt beyazdır" dersek bu dogma mı olur hakikat mi?


mustafat yazdı:"Mesela???" derken acaba somut ayet örnekleri mi istediniz?

Evet, yazmışsınız zaten..


mustafat yazdı:Bu da benim anlayisima göre, Hz Muhammed'in kisisel aile yasantisini düzenleyen bir ayettir. Buradan genel ahlaki bir kural çikmaz
dedikten sonra da şöyle yazmışsınız:
mustafat yazdı:Bir baskasi, Hz Muhammed'in bazi musevi kabileleriyle arasinin bozulmasindan sonra geliyor. "Onlardan dost edinmeyin, onlardan dost edinen onlardandir, onlarla evlenmeyin" diyor

Şimdi bunu genele nasıl yayamazsınız dersiniz ki! Bunu Bakara 120 ve Maide 51 de de görebilirsiniz:

Bakara 120:Sen onların milletlerine tabi olmadıkça ne yahudiler, ne de hıristiyanlar senden asla hoşnud ve razı olmayacaklar. De ki, gerçekten de Allah'ın hidayeti, hidayetin ta kendisidir. Şânım hakkı için, sana vahiyle gelen bu kadar bilgiden sonra, kalkıp da onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, sana Allah’tan ne bir dost bulunur, ne de bir yardımcı.

Maide 51:Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar(veliler) edinmeyin; Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.

Bunu elbette ki elbet genele yayabilirsiniz..

Peygamberin kişisel yaşamıyla alakalı ayetlerde vardır, yukarıda sizin de bahsettiğiniz üzere o ayet mesela Ahzab 52'dir.

Ahzab 52: "Ey Muhammed! Bundan sonra artık sana başka kadınlarla evlenmen, bunları başka eşlerle değiştirmen, güzellikle hoşuna gitse bile sana helal değildir. Ancak elinin altında bulunan cariyeler hariç, Allah her şeyi gözetleyicidir."

Siz sanırım neden Kur'an'a peygamberin şahsına münhasır ayetler konmuş diyorsunuz! İstiyorsunuz ki her ayet size yani tüm insanlara emir telakki etsin, peygamber hayatıyla alakalı tarihi konulara değinmesin, yanlış anlamıyorum değil mi!
Ama şunu gözardı ediyorsunuz sanırım, bahsettiğiniz kişi peygamber. Kur'an ayetleri değiştirilmediğine göre, peygamberin hayatını nereden öğrenecektik! Bugün hadis ve sünnet adı altında dine bir sürü saçma şey sokanlar , peygamberin hayatını bizlere nasıl anlatırlardı acaba bu ayetler olmasaydı.. Yine bildiğim kadarıyla şunu da söylemek istiyorum, Kur'an peygambere gelen vahiylerin tümünü kapsamaktadır, Kur'an da peygamberden sonra kitaplaştırıldığına göre kim-nasıl karar verecekti şu ayetler çıkarılsın, bunlar çıkarılmasın diye. Bu ne kadar sağlıklı olurdu diye düşünüyorsunuz ve de bugün için ne kadar güvenilir olurdu..
Bence bu sözünü ettiğiniz bahis abesle iştigalden öte birşey değil. Siz de düşünmeyin bence bunu, çünkü öğrenilecek, öğrendikçe hayret edilecek ve de daha fazla sevilecek o kadar çok şey var ki!!!


mustafat yazdı:Ayrica Hz. Muhammed'in hayatindan bildigim, ama su anda isimlerini ve numaralarini hatirlayamadigim bazi ayetler var.

Bunlardan biri, Hz Ayse ile ilgili Hz Muhammed'i bile tasalandiran dedikodular üzerine geliyor, ve Hz Ayse'nin masum oldugunu açikliyor.


Evet, Nur suresidir Hz. Ayşe'nin temiz olduğunu açıklayan. Yine bu suredir ki türbancıların tezlerini alaşağı eden :)


...
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

İletigönderen yahac » Pzt Eki 13, 2008 2:17

brd yazdı:Eko-ekonomizm gibi akimlar fantaziden ibarettir. Simdiye kadar uygulamasi görülmedigi gibi, yakin orta ve uzun vadede de uygulanmasi pek olanakli degildir. Avrupa'da bu akim temsilcisi olan partiler, akimlar son 10 yilda ortadan kaybolmaya yüz tuttular. Ayni post-modernizm gibi eko-ekonomizmin de modasi gecmistir. Cevreye duyarli bir ekonomik sistem yaratabilirsiniz ama bu kapitalizm icinde mümkün olmaz.


brd arkadasim,

anlasilan sen sadece gecmiste uygulanagelmis seylere deger veriyorsun. Bu bahsettigin kapitalizm de nispeten yeni bir uygulama. 300-400 yil once yoktu. Elbette sartlar degistikce yeni yapilanmalar ve uygulamalar da olacaktir. Mesele bunlari belirleyen prensiplerde. Islami prensipleri baz alan ekonomik yapilar ileride de gelisecek ve ayni zamanda cagin gereklerine de uyacaktir. Bundan kuskun olmasin...

Selamlar!
Kullanıcı küçük betizi
yahac
Üye
Üye
 
İletiler: 154
Kayıt: Pzt Kas 05, 2007 17:05

İletigönderen rafet » Çrş Eki 15, 2008 7:13

çevreye saygili kapitalizm olmaz derseniz tartisilabilir. Bu biraz da sizin kapitalizm taniminiza bagli. Eger kapitalizmin kapsaminda bu konulara önem veren sosyal bir devlete yer vermiyorsaniz evet. Neo-con benzeri muhafazakar sagcilarin, dincilerin ve beyinsizlerin kapitalizminden de ekonomiye genis bakmalarini bekleyemezsiniz. Genellikle egitimli, demokrat ve sol kesimden insanlar çevre ve sürdürülebilirlik konularina daha çok önem verirler.

mustafat

Bu konuda brd arkadasa katiliyorum.
Kapitalizm ve sosyal bir devlet bunlar yan yana gelemyecek durumlar,Burjuva sinifi ortaya cikarken, iktidari feodallardan, krallardan
devralirken ozgurluklerin ustune, inanlarin esitligi ustune nutuklar attilar, aydinlarinin bir bolumu kendileri de inaniyordu buyuk ihtimalle.
Kapitalistler iktidari alacaklarini gorur gomez bu aciklamalardan hemen geri durmaya, halkin ozgurlugune sinirlar koymaya
calistilar.
Bugun teorik olarak var oldugu dusunulen rekabetci kapitalizmden de sozedilemez.kapitalzm otesi, dunyayi somuren, emperyalist
temeller uzerinde insanlari robotlara donduren bir sistem var karsimizda.Sovyetler Birliginin yikilmasiyla burjuvalar, kapitalistler
korkularindan siyrildilar ve hizla sosyal devletlerinden de siyrildilar,siyriliyorlar.

Aslinda yasanabilir bir kapitalizm dusunu kuran bu kucuk burjuvalarin, cevrecilerin, yesillerin de halkin uyutulmasinda bilincli ya da
bilincsiz, farkinda olmadan rol aldiklarini dusunuyorum.Beyinleri karistiriyorlar, halkin gorus mesafesini kisaltiyorlar, gunluk
cabalar icinde kaybolup gitmeleri saglaniyor;, kapitalizmin, somurunun ozunu gormelerinin .onu tikaniyor, gorseler de kendilerine
guvensiz, partisiz bireyler olarak olaylara sadece seyirci kaliyorlar.
Kullanıcı küçük betizi
rafet
Üye
Üye
 
İletiler: 185
Kayıt: Sal Kas 06, 2007 2:07

Önceki

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x