Bir Milli Güvenlik Sorusu: "Erdoğan"ın Servetini Kim Yönetiy

Genel & Güncel Konular

Bir Milli Güvenlik Sorusu: "Erdoğan"ın Servetini Kim Yönetiy

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Şub 16, 2010 15:11

Bir Milli Güvenlik Sorusu: "Erdoğan"ın Servetini Kim Yönetiyor?

Avrupa; derin bir skandalla çalkalanıyor. Aslında son iki senedir arka planda pişen bir skandal bu.

Gizlilik yasaları ile ünlü bir bankacılık sektörüne sahip İsviçre'nin bankalarındaki gizli hesapları içeren bir CD için yürütülen pazarlık bir çok insanı uykusuz bırakacak cinsten. Almanya; içerisinde İsviçre bankalarında gizli hesapları bulunan kişilerin listesinin bulunduğu CD için 3.4 milyon dolar ödemeye hazırlanıyor.

Almanya'nın bu CD'ye bu kadar büyük bir meblağ ödemeye hazırlanmasının sebebi, bu CD'deki kişilerin İsviçre'deki bankalardaki servetleri üzerinden alma imkanına kavuşacağı 400 milyon dolar ek vergi. Dolayısı ile; İsviçre'de hesap açtırarak Alman vergi yasalarından kaçmayı umanlar bugünlerde hayli telaşlı.

Raporlar yaklaşık 100.000 Alman'ın İsviçre'de gizli hesabı bulunduğu ve bunların toplamının 31 milyar dolara ulaştığı yönünde.

Bu CD'deki hesapların hangi bankalara ait olabileceği konusunda spekülasyonlar mevcut. Tahminler Credit Suisse, UBS ve HSBC üzerinde yoğunlaşmış durumda.

Aslında bu CD olayı ilk değil.

Almanların gizli hesapları CD'sinin ortaya çıkmasından bir kaç ay önce de, Fransa hükümeti HSBC 'ye dair verileri içeren bir CD'yi ele geçirmişti. 3000 müşteriye ait özel bilgileri içeren bu CD, eski bir HSBC çalışanı tarafından Fransızlara iletilmişti.

2008 yılına geri döndüğümüzde ise; Almanların, bu sefer Liechtenstein bankalarındaki binlerce müşteri verisini satın alıp, bunlar üzerinden vergi çalışmalarına başladığını hatırlıyoruz.

Son yıllarda Avrupa politikasında bu derinlerdeki fırtınanın, Türkiye üzerindeki etkisi hiç bir şekilde gündeme gelmedi. Halbuki; uluslararası bazı bankalardaki çok özel hesapların Almanya ve Fransa gibi ülkelerin eline geçtiği haberinin, bir çok araştırmacı gazeteciyi tetiklemesi lazım. Kaldıysa tabi.

İstihbarat görmek isteyen için hayli açık.

Hatırlarsınız geçenlerde; Fransa Devlet Başkanı Sarkozy'nin Erdoğan'a, serveti ile ilgili imalı bir çıkışta bulunduğunu yayınlamıştık. (Bkz. Çok zenginleştiniz Mösyö)

Erdoğan bu tarz imalara alışık. Başbakanlığının daha ilk günlerinde Rahmi Koç; "her şeyi biliyoruz" mesajını bir gazeteciye verdiği röportajda araya sıkıştırdığı şu cümle ile vermişti:

"Tayyip Bey'in 1 milyar doları olduğu söyleniyor"

Bu servet söylentileri, 8 senelik bir iktidar pastası keyfinden önceydi. Ne Aycell'ler Aria ile birleştirilip Avea yapılmış (Berlusconi dostluğunun tohumlarının atıldığı özel satış), ne yandaşlara özelleştirme rantları dağıtılmış, ne Lübnan'da Telekom balayılarına çıkılmış, ne Çamlıca sırtlarında villalar alınmıştı.

Sarkozy'nin Tayyip Erdoğan'a yaptığı dokundurma ile Rahmi Koç'un dokundurması 8 yıl arayla geldi ama mesaj aynıydı.

"Servetini biliyoruz"

Normal şartlarda servet suç değildir.

Başbakan'ının 8 sene önce 1 milyar dolara, bugünlerde ise çok daha fazlasına sahip olma ihtimali sizi rahatsız etmeyebilir. Bu tarz konulara Mehmet Metiner'in, Erdoğan'ı ne yapsa savunan tülbendgahlığı ile yaklaşıp, "olabilir, ne var bunda?" tepkisi verebilirsiniz.

Ülkenizin Başbakanlığını yapan kişinin milyarlarca doları olması etik ve hatta bazen kriminal bir sorundur.

Fakat Başbakanınızın bu servetinin Sarkozy gibi bir küresel palyoçunun diline pelesenk olması bir "milli güvenlik" sorunudur ve bu günlerde Avrupa'da istihbarat servislerinin elinde dolaşan özel CD'lerle bağlantılı ele alınmalıdır.

Son günlerde; küresel finans şebekelerin kontrolündeki dev bankalardaki gizli hesapların çeşitli istihbarat servislerinin elinde oyuncak olduğu yukarıda belirttiğimiz haberlerden aşikar.

Tayyip Erdoğan'ın da bu ülkenin görüp göreceği en şaibesiz başbakan olmadığı da herkesin malumu.

Maliye Bakanı Unakıtan'ın ani istifası ve "ortadan kayboluşu" ile ilgili iddialarla yanyana konulduğunda ve daha seneler öncesinden, Üzeyir Garih'in rahle-i tedrisatından / rahle-i ihalelerinden geçen Erdoğan'ın Koç'un iddiaları karşısındaki suskunluğu hatırlanıldığında; birilerinin Erdoğan'ın serveti ile ilgili çok hassas bilgileri elinde tutmadığını varsayamayız.

Erdoğan'ın bu durumda tek sigortası; bugün istihbarat servislerine meze olan bu özel CD'lerde varsa sadece kendi isminin olmayabileceği.

Cumhurbaşkanlığı sürecinde medyada bir gazete köşesinde kaynayan ilginç bir bilgi; Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adayını öncelikle Londra'daki finans çevreleri ile paylaştığı yönündeydi.

Türkiye'yi gibi küresel çapta dolara en yüksek faizi vererek borçlanan bir ülkenin Başbakanının küresel finans tröstleri tarafından nasıl el üstünde tutulduğu sır değil. (Erdoğan'ın küresel finans tröstleri ile muhabbetini hatırlamak için bkz. Monaco'da gerçekleşen Avrupa Kredi Konferansı)

Bu finans tröstlerinin özel bankalarının özel servetleri yönetmedeki maharetleri ise bugünlerde ortaya saçılan CD'lerle lekelenmiş durumda.

Bu tablo karşısında; varsa, bir araştırmacı gazetecinin şunları sormasında fayda var:

    1) Erdoğan'ın kişisel serveti, Koç'un 1 milyar dolar olduğunu söylediği 8 sene öncesinden bu yana ne kadar arttı?

    2) Belediye günlerinde nispeten yönetilebilir olan bu servet; hangi dönemden sonra ancak küresel finans araçlarının labirentleri üzerinden yönetilebilir ve yönlendirilebilinir bir büyüklüğe kavuştu?

    3) Bugüne kadar çok farklı kaynaklardan dile getirilen Erdoğan'ın servetini yöneten bir uluslararası banka var mı?

    4) Son günlerde Avrupa'da elden ele dolaşan CD'ler içerisindeki özel verilerde bu bankaya dair veriler bulunuyor mu?

    5) Bu CD'lerde Türkiye'den hangi isimlerin verisi de mevcut? Erdoğan bunlardan biri mi?

    6) Birileri CD'ler yeralan Türkiye'deki bazı isimlere şantaj yapıyor mu?


Ülkemizin Başbakanının, artık Çamlıca'daki villalarından bile gözle görülür hale gelen servetinin; Sarkozy ve Merkel'in gözle görülebilir küstah tavırlarından da anlaşılabileceği üzere bir şantaj unsuru haline gelmesi durumu; bu servetin nasıl elde edildiği sorusundan daha önemli bir sorun haline gelmiştir.

Mehmet Metiner'i bile kaygılandırması gereken bir sorundur bu.


Açık İstihbarat, 16 Şubat 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Bir Milli Güvenlik Sorusu: "Erdoğan"ın Servetini Kim Yönetiy

İletigönderen Urunguj » Çrş Şub 17, 2010 0:51

Kutadgu Bilig yazdı:
Ülkemizin Başbakanının, artık Çamlıca'daki villalarından bile gözle görülür hale gelen servetinin; Sarkozy ve Merkel'in gözle görülebilir küstah tavırlarından da anlaşılabileceği üzere bir şantaj unsuru haline gelmesi durumu; bu servetin nasıl elde edildiği sorusundan daha önemli bir sorun haline gelmiştir.

Mehmet Metiner'i bile kaygılandırması gereken bir sorundur bu.


Açık İstihbarat, 16 Şubat 2010


İnanılmaz doğru bir tespit! Aslında hepimizi kaygılandırması gerekir. Çünkü O T.C.'nin Başbakanı. Yani T.C. de, yani biz de dolaylı olarak şantaj altındayız. (Kopar koparabildiğin tavizi durumlarını kastediyorum)

Özelleştirme rekorlarının kırıldığı bu iktidar döneminde, sanırım komisyon rekorları da kırılmıştır!

(örnek: Mey, Tekelin alkollü içkilerini 300'e aldı, 800 küsura sattı. Tek başına iktidar döneminde yedirirler mi bunu komisyonsuz ?!)
Kullanıcı küçük betizi
Urunguj
Üye
Üye
 
İletiler: 222
Kayıt: Cmt Ara 05, 2009 0:44

Re: Bir Milli Güvenlik Sorusu: "Erdoğan"ın Servetini Kim Yönetiy

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Nis 01, 2010 12:37

HSBC'deki Hırsızlık Erdoğan'a Uzanır mı?

"Bir Milli Güvenlik Sorusu: Erdoğan'ın Servetini Kim Yönetiyor" başlıklı haberimizde, İsviçre'den çalınan özel hesap bilgilerinin Almanya ve Fransa istihbarat servislerinin elinde dolaştığını ve bu özel hesap bilgilerinin Türkiye üzerinde bir şantaj unsuru olarak kullanılabileceğine dikkat çekmiştik.

Fransa Devlet Başkanı Sarkozy'nin; Erdoğan'a yaptığı, "Çok zenginleştiniz mösyö" şeklindeki imalı çıkışının da bu arka plan çerçevesinde okunması gerektiğini belirtmiştik.

Haberde İsviçre'den çalınan özel hesap bilgilerinin olası kaynaklarından biri de HSBC olarak belirtilmişti.

HSBC'den geçenlerde yapılan bir açıklama, bu bankanın özel bankacılık biriminde gerçekleşen veri hırsızlığının boyutunun tahmin edilenden de büyük olduğunu ortaya çıkardı.

HSBC daha önce yaptığı açıklamalarda bilgileri çalınan hesap sayısının 10'dan az olduğunu açıklamıştı. Geçen Perşembe günü yapılan açıklamada ise HSBC'nin İsviçre'deki özel bankacılık biriminden bilgileri çalınan hesap sayısının 15.000 olduğu belirtildi.

Çalınan hesap verilerinin 2006 Ekiminden önce açılan hesaplar olduğu belirtiliyor. Hesap bilgilerinin bir çalışan aracılığı ile bankadan çıkarıldığı ve daha sonra Fransız yetkililerin eline geçtiği belirtiliyor.

HSBC; bir daha bu tarz bir veri hırsızlığı vakasının yaşanmaması için güvenlik sistemlerine 100 milyon İsviçre frangı (93.5 milyon dolar) yatırım yaptığını eklemeyi de unutmadı.

Amerikan Yahudi Kongresi'nden ödülünü, New York'taki HSBC binasında düzenlenen törenle alan Tayyip Erdoğan'ı bu bilgiler ne kadar ilgilendirir bilemiyoruz.

HSBC bombalamalarının Balyoz planı ile ilişkilendirildiği şu günlerde; özel hesap bilgileri ve ülkenin başbakanının dillere destan servetinin kimler tarafından yönetildiği hepimizi ilgilendiren bir sorun olmaya devam ediyor.


Açık İstihbarat, 16 Mart 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Bir Milli Güvenlik Sorusu: "Erdoğan"ın Servetini Kim Yönetiy

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Nis 01, 2010 12:54

Siyasilerin Rüşvet Dosyası CIA'in Elinde

Fikri takip önemli.

"Bir Milli Güvenlik Sorunu: Erdoğan'ın Servetini Kim Yönetiyor" ve "HSBC'deki Hırsızlık Erdoğan'a Uzanır mı?" başlıklı haberlerlerimizle yurtdışındaki mali skandalların Türkiye'ye yansımaları üzerine kafa yoruyoruz.

Almanya merkezli yolsuzluk araştırmaları Deniz Feneri ile sınırlı değil. Almanya İsviçre'deki banka hesaplarının peşinde koşarken, ABD Alman firmalarının yolsuzluklarının peşinde koşuyor. Son zamanların en yoğun ekonomik savaşları perde arkasında yürürken, bu toz duman içerisinde birilerinin özel banka bilgileri istihbarat servislerinin elinde dolaşıyor.

Elinde bilgiyi tutan, "çok zenginleştiniz mösyö" deme hakkını da kendinde buluyor.

En son haber yine Almanya merkezli. Daimler'le ilgili yürütülen yolsuzluk soruşturması ile ilgili.

Der Spiegel dergisinde yeralan habere göre, ABD, Daimler firmasındaki yolsuzluk vakaları ile ilgili bir soruşturma yürütüyor.

Firma; Siemens ve MAN frmalarındaki soruşturmaları hatırlatacak şekilde, aralarında Türkiye'de bulunan bir çok ülkede ihaleleri kazanmak için 3.3 milyon Euro rüşvet dağıtmakla suçlanıyor. Sözkonusu rüşvet dolu ihalelerde satılan otobüslerin üretildiği yer Türkiye.

ABD'nin Daimler'le ilgili başlattığı soruşturma ABD yasalarına uygun bir şekilde bir özel hukuk firması olan New York'lu Skadden firmasına devredilmiş durumda. Firmanın avukatları ABD yasalarından aldıkları yetki ile savcı gibi davranabildikleri için bu yetkilerini kullanarak bugüne kadar Daimler'in İstanbul dahil bir çok merkezindeki kişileri sorguladılar , ofisleri aradılar ve bilgisayarlarına el koydular.

ABD'li yetkililerle işbirliği yaparak, rüşvet olaylarında dahli olmadığı mesajını vermek isteyen Daimler üst yönetimi ise bu aramalara izin verdi ve özel yetkili ABD avukatları ile işbirliği yaptı.

Bu soruşturma sonucunda bir kişi intihar etti. Nijerya Daimler'de çalışan ve bu rüşvet ödeme ağında rol aldığı anlaşılan Rudi K. karısına kendisine azılı bir suçlu gibi muamele yapıldığından şikayet etmesinden sonra intihar etti.

Daimler'in bir çok ülkeye yayılan rüşvet ağının belgeleri İstanbul'da çıktı.

İstanbul'daki Mercedes-Benz ofisinde ele geçen bir dosya içinde.

Dosyanın üzerinde "N.A." harfleri var.

Almanca; "Nützliche Aufwendungen" kelimelerinin kısaltılmışı. Yani "olağan ödemeler" .

Dosyada; Daimler'in çeşitli ülkelerdeki ihaleleri almak için hükümet yetkilileri, bakanlar, devlet bakanları, eşleri ve hatta çocuklarına yapılan ödemeler yeralıyor.

Daimler; ABD'nin aleyhinde başlattığı bu soruşturma sonucunda 185 milyon $ ceza ve avukatlık masrafları ile birlikte yaklaşık yarım milyar euroluk bir maliyetle bu soruşturma defterini kapatacak.

Daimler için sorun kapanırken; Daimler'de ele geçen ve şu anda bir kopyasının ABD istihbaratının elinde olduğuna emin olabileceğiniz siyasiler için devam ediyor.

Bu dosyanın 2006 yılında ele geçirildiğini öğreniyoruz. Bu durumda; Almanya ile yaşanan sorunların ve hatta "Ergenekon" sürecinin takvimini yeniden gözden geçirmekte fayda var.

Merkel'in son gerçekleştirdiği ziyaretin arka planında yaşananlara ışık tutacak ayrıntılar da çıkabilir bu dosyadan.

Deniz Feneri gibi kamuoyunda ayyuka çıkmış bir konu hakkında bile yasal süreci başlatmak; binbir dereden su getirerek başlattıığı süreci akamete uğratmak için her türlü yolu deneyen bir zihniyetin bu tarz bir dosya önüne konulduğunda çok fazla seçeneği olmayacağını varsayabiliriz.

Olsa olsa bir kaç yandaş gazeteye anti-Merkel, anti-Almanya manşetleri attırmakla yetinecektir ama avucuna tutuşturulan ve güvercinden çok küçük bir piliçe benzeyen zevksiz heykelciği de okşamaktan başka elinde bir şey gelmeyecektir.

Neyse ki ülkede kimsesizlerin kimsesi Cumhuriyet'in cesur savcıları var da, bu uluslararası rüşvet skandalının peşini bırakmaz; gerekli işlemleri başlatır....
....

Der mişiz.....!


Açık İstihbarat, 1 Nisan 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Bir Milli Güvenlik Sorusu: "Erdoğan"ın Servetini Kim Yön

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Ara 01, 2010 22:44

Kanada, HSBC, Lichtenstein ve Katar'da Bir Kuruşun Çıkarsa?

Wikileaks tarafından sızdırılan ABD Dışişleri Bakanlığı yazışmalarında yeralan, Tayyip Erdoğan'ın İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabı olduğu yönündeki iddia Tayyip Erdoğan'ı canevinden vurmuşa benziyor.

Erdoğan konuyla ilgili demecindde , "İsviçre bankalarında tek kuruşum yok, ispatlarlarsa bu makamda kalmam" şeklinde meydan okurken o bildik üslubundan vazgeçmeyerek, zamanında 1 milyar doları olduğu iddia edenin "Ergenekon"'dan içeri girdiğini de eklemeyi ihmal etmiyor.

Yani "ileri demokrasi"nin Başbakanı kendisi hakkında iddialar ortaya atanların akıbeti hakkında çok net. "Ergenekon" davasının niteliği de bu tarz sözlerle bir kez daha netleşiyor.

Erdoğan'ın İsviçre banka hesapları ile ilgili iddialara cevap verip, yine aynı yazışmalarda Tüpraş ihalesinde rüşvet aldığı iddiası ve Mücahit Arslan, Hikmet Bulduk, Cünayt Zapsu gibi yakınlarındaki kişilerin aldıkları rüşvetlere dair iddialara sessiz kalması ise not edilmeli.

Yoksa serveti hakkında bu kadar hassas olan bir Başbakanın da aynı üslupla;

"Tüpraş ihalesinden bir kuruş aldığımı ispat ederlerse, çevremdekilerin bir kuruş rüşvet yediğini ispat ederlerse bu makamda kalmam"

şeklinde meydan okuması gerekirdi.

Aslında Tayyip Erdoğan 'ın İsviçre banka hesapları ile ilgili iddiaları reddederken kurduğu cümle;
manevi danışmanı olduğu belirtilen "Kemal Hoca"'nın ABD Büyükelçiliği kayıtlarındaki ifadesi ile

"Allah'a inanan ama Allah'a güvenmeyen" bir isim olarak tanımladığı Erdoğan'ın psikolojik profiline uyuyor.

Erdoğan; "yabancı bankalarda bir kuruşum çıkarsa" demiyor; "İsviçre bankalarında bir kuruşum çıkarsa" diyor.

O zaman Başbakana basının soramayacağını bildiğimiz soruları biz soralım:

1) Lichtenstein bankalarında bir kuruşunuz çıkarsa istifa eder misiniz?

2) Kanada bankalarında bir kuruşunuz çıkarsa istifa eder misiniz?

3) HSBC'nin bir şubesinde bir kuruşunuz çıkarsa istifa eder misiniz?

4) Katar bankalarında bir kuruşunuz çıkarsa istifa eder misiniz?

5) Monaco'da bir kuruşunuz çıkarsa istifa eder misin?

Bu soruları neden sorduğumuzu merak ediyorsanız daha önce yaptığımız aşağıdaki haberlere bir göz atın :

Milli Güvenlik Sorusu: Erdoğan'ın Servetini Kim Yönetiyor?

HSBC'deki Hırsızlık Erdoğan'a Uzanır mı?

Siyasilerin Rüşvet Dosyası CIA'in Elinde?

Aslında daha da önemli olan;

"Bugüne kadarki siyasi kariyerinizdeki resmi maaşlarınızın meşru kılacağı bir seviyenin ötesinde tek kuruş servetiniz ortaya çıkarsa istifa eder misiniz?"

Belki bir sonraki Wikileaks ifşaatından sonra bu cevabınız daha bir anlam kazanabilir?

Belki bir sonraki Wikileaks ifşaatında, yakınınızdakilerden biri sizin hakkında büyükelçiliğe

"Yalan söylemez ama doğruyu da söylemez"

şeklinde bir tanmda bulunduğunu öğreniriz.

Muhaliflerinizden değil, yakınınıza kadar sızmış sizi yabancı büyükelçiliklere ispiyonlayan dost bildiklerinizden korkun Tayyip Bey.

Servetiniz artık bizi sadece yolsuzluk iddiaları açısından değil, yabancı istihbarat servislerin elinde bir şantaj malzemesi olma ihtimali ve dolayısı ile bir Milli Güvenlik sorunsalı olarak da ilgilendiriyor.

Devlet mekanizmalarının geçmişten beri açıklarınızı içeriye karşı örtme konusunda ne kadar cevval ve becerikli olduğunu, oğlunuzun bir sanatçının ölümü ile sonuçlanan kazasından beri çok iyi biliyoruz.
Sorun; aynı mekanizmaların küresel şebekelere ve istihbarat servislerine karşı aynı beceriyi gösterip gösteremeyeceği.

En azından biz AÇIK oynuyor, sizi "elin gavuruna" değil hamisi olduğunuzu zannettiğiniz MİLLET'e şikayet ediyoruz.


Açık İstihbarat, 31 Kasım 2010
En son Oğuz Kağan tarafından Çrş Ara 01, 2010 23:18 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Bir Milli Güvenlik Sorusu: "Erdoğan"ın Servetini Kim Yön

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Ara 01, 2010 23:07

Hem Bize Karşı Hem De Bizde Para Biriktiriyor

Wikileaks’in açıkladığı ABD belgelerinin Türkiye bölümü Avrupa’da büyük yankı buldu. Batı basını ve batılı okurların yorumları zehir gibi. ABD belgelerinde başka hiç bir ülkenin hükümet üyeleri için kullanılmayan “suistimalci, yolsuzluklara göz yuman, rüşvetçi, adam kayırmacı, islamcı, fundamantalist, güce tapan” ifadeleri dikkatleri Türkiye’ye çevirdi...

Bugün Wikileaks’in açıkladığı Türkiye belgelerine gelen “gerçek ve çarpıtılmamış” yorumlara yer vereceğiz.

Batılı okurların yorumlarına…

Bu yorumlar, nasıl rezil olduğumuzun bir kanıtıdır. Biz okurken utandık, yazarken ellerimiz titredi.

Çünkü, modern Türkiye’nin, hem de yöneticileri tarafından ne hallere düşürülmüş olduğunu gördük. ABD’lilerin Türkiye ile ilgili yorumları ya da ülkesine geçtiği her türlü bilgiler, Türkiye’de balığın baştan koktuğunun en büyük göstergesi oldu.

Evet, en çok belge Türkiye hakkında. Ama bu bir utanç vesilesidir, gurur vesilesi değil. Yorumlar da zaten bunu gösteriyor…

Çünkü, bu belgeler, “Komşularla sıfır sorun” diyenlerin nasıl tüm komşularla aramızı bozduğunu göstermektedir.

Bütün bu gelişmelerin dışında İsviçre basınında da manşetleri, “Erdoğan’ın İsviçre’de 8 hesabı olduğu” iddiaları süslüyor. İnternet siteleri bu konudan bahsederken, Basler Zeitung gibi yazılı medya da iri puntolarla konuyu işliyor.

BİR HÜKÜMET NASIL BÖYLE TANIMLANIR?

Bu belgeler, dünyada hiç bir hükümet ya da onun üyelerine söylenmeyecek sözleri içermektedir…

“Rüşvetçi, adam kayırmacı, yolsuzluklara göz yuman, güce tapan, islamcı, fundamtalist, tehlikeli“ gibi kavgada bile söylenmeyecek sözler, tanımlamalar AKP hükümetinin başbakan dahil tüm üyeleri için kullanılmıştır.

Dahası, eski bir bakan için “18 yaşından küçük kızlara meraklı” sözü kullanılmış, bir bayan bakanın evliliği anlamlı bir biçimde sorgulanmıştır.

Tüm bunlar, “dedikodu” diye geçiştirilemez. Büyükelçilerin bizzat tuttukları notlardır, elçilik görevlilerinin ABD’ye geçtikleri kriptolardır. Bu kriptolar, o ülkenin yönetimine, hakkında rapor tutulan ülke ile ilgili görüş oluşturma imkanı verir.

Her bir sayfası, bir gazetenin eline geçse ayrı manşettir.

Maalesef, dünyanın Türkiye’ye bakışı bu belgelerin içini dolduracak her türlü hareketi yapan AKP sayesinde artık tamamen değişmiştir.

DER SPIEGEL’E 2000’DEN FAZLA YORUM

Başbakan Erdoğan hakkındaki iddiaları açıkça duyuran Alman Der Spiegel Dergisi’ne gelen yorumlar da bunun bir göstergesidir.

Sadece Der Spiegel’e değil, Türkiye ile ilgili belgelere yer veren Avusturya, İsviçre, Belçika basınına gelen yorumlar da, dünyaya nasıl rezil olduğumuzun bir göstergesiydi.

Der Spiegel’in haberine 2000’den fazla yorum geldi, bunların tamamına yakını “Artık Türkiye’nin batılı olmadığı” görüşünü taşıyordu. Dahası NATO üyeliğimizin de artık sorgulanmasının zamanı geldiği vurgulanıyordu…

Bir kaç örneği sunuyoruz…

NATO PARTNERİ OLARAK RİSKLİ

Johndoe2: Türkiye hakkındaki gerçekler işte böyle ortaya çıkıyor. Bu da, bir NATO partneri olarak ne kadar riskli olduğunu gösteriyor.

“Amerikalılara göre, AKP’nin başındaki kişiler islami bir kardeşliğin üyesi. Erdoğan islamcı bankacıları önemli pozisyonlara yükseltti. O islamcılara yakın gazetelerden bilgi almakla yetiniyor” cümlesi bile şu soruyu haklı kılıyor; Avrupa artık bu Türkiye için gereksizdir...

FMK: Türkiye’nin güçlü bir vizyon koyup islamcı bir devlet olma yolunda ilerlemesi, Avrupa’dan da uzaklaşması doğrusu beni hiç de şaşırtmadı.

Der Weltbürger: AKP ve onunla birlikte hareket eden herkes bir islamcı birliktelik içinde. Amaç laik Türkiye’yi aşama aşama ultra-islam haline getirmek. Bunun için çevrelerine büyük hediyeler dağıtıyorlar. Çok yakın bir gelecekte Avrupa ve ABD önemli bir partnerini kaybedecek ve yeni Osmanlıcılık hayalleriyle Türkiye bir Arap ülkesine dönüşecek. Bu durumun ortak suçluları ise ABD ve Avrupa’dır.

ERDOĞAN VE KİFAYETSİZ DANIŞMANLARI

Voxpopuli1it: Türkiye ile ilgili söyledikleri şeyler hakkında Amerikalılar’ın gizli servise ihtiyaçları olmadığına inanıyorum.

Mehrlicht: Türkiye? Başbakan Erdoğan’ın kifayetsiz danışmanları ile çalışmasının yanı sıra, islami bir ülke yolunda ilerlemesi ve Avrupa vizyonunu kaybetmesi kayda alınmış… Türkiye EU’ya ait değildir. Teşekkürler Wikileaks..

aat: Türkiye ile ilgili okuduğum bu şeyler arasında hiç de yeni bir şey yok. AKP hükümetinin yönettiği Türkiye’nin “Avrupa için bir kayıp” olduğu giz değildir. Bunu şimdi Wikileaks söylüyor ama daha önce söyleyen Türk aydınları şu an cezaevinde. Türkiye’de artık hukuk da Erdoğan ve ekibinin ellerinin altında…

Habeaucheinemeinung: Bir şey artık iyice ortaya çıktı; O da Türkiye’nin politik yönünün Avrupa Birliği olmadığıdır. Zaten halkının büyük çoğunluğu da istemiyor. Üstelik Almanlar bile artık Avrupa Birliği’ni istemezken, bu haldeki Türkiye’yle ilgili ısrar neden?

Erdoğan: Türkiye’nin bakış açısından bakınca, ABD’nin Lozan Anlaşması’nı neden tanımadığını daha iyi anlayabiliyorum. Bu ilişkiler yıllardır komediymiş demek ki. Yakında savaş çıkabilir ve Almanya da dikkat edip 3. Dünya Savaşı başlarsa tarafını belirlesin…

İNSAN BAŞKA NE DİYEBİLİR Kİ…

Fechi/ Frankfurt: Türkiye ile ilgili açıklanan belgeler birçok konuya açıklık getiriyor. ABD’liler, doğudaki sınırları güvenceye almak için AB üyeliğini destekliyormuş. Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki karın ağrılarını açıkladıkları için ayrıca teşekkür ederim.

Muffpotter: ABD’den iyi bir öneri! “NATO üyesi Türkiye ABD için güvenilmez. Büyükelçilik kriptosu, Erdoğan’ı, rüşvete, adam kayırmacılığa göz yuman bir islamist ve güç düşkünü“ tanımlamasını getiren ABD, buna rağmen Türkiye’nin AB üyesi olmasını istiyor. İnsan başka ne diyebilir ki…

MonaM: Umarım bu Almanya’da bazılarının gözleri açılır artık. Gerçekleri görmeyenlerin oranı medyada çok fazla, bu forumda bile. Erdoğan hakkındaki birçok negatif görüş sansür edildi. Açık bir toplumdaki internet tartışmalarının üstü örtülmemeli. Türkiye’nin AB üyeliği konusunda daha fazla açıklık ve dürüstlük gerekli.
Trouby: Türkiye’nin islam ülkesi olmasını engellemek için son bir deneme…

SethGecko: Ben Türkiye’nin AB’ye üyelik perspektifi ile ödüllendirilmesinden yanaydım, bu ileri bir adım olurdu. Fakat AKP Türkiye’deki sekuler sistem için bir tehlikedir ve Erdoğan bütün gücüyle türbanı eğitimde serbest bırakmak için çalışıyor.

zulthak: Türkiye hakkındaki bu beklenmedik değerlendirmeler doğrusu oldukça ilginç.

Orianus: Yeni Osmanlıcılık… Evet, Türkiye’nin 1683’ün rövanşını alması ve İspanya’ya yeniden dönüş düşüncesi konusunda bilinçlendik.

İSVİÇRE: HEM BİZE KARŞI, HEM HESABI VAR

İsviçre’de yankı bulan ise, Başbakan Erdoğan’ın bu ülkede 8 hesabı bulunduğu yolundaki ABD elçisinin yazısıydı. İsviçre basını, zamanın Ankara Büyekelçisi Eric Edelmann’ın iki kaynaktan bu hesapları öğrendiğini ancak hangi bankalar olduğunu açıklamadığını yazarken, “One Minute” olayıyla, İsviçre’deki minare yasağına Erdoğan’ın gösterdiği “İnsanlık suçu” sözlerine atıfta bulundu.

Konuya ayrıntılı yer verenlerden biri de, saygın ekonomi sitelerinden Cash.de oldu.

Büyük gazetelerden Basler Zeitung da, 8 hesap konusunu manşetine taşıdı.

İsviçre basını, “Ülkemizle arası iyi olmayan Erdoğan’ın hesaplarının hangi bankada olduğu belli değil” diye yazarken, okur yorumları da, Türkiye’nin yüzünün artık batı olmadığı şeklindeydi.

İsviçreliler’in tepkisi, “Hem bize karşı hem de bizde para biriktiriyor“ cümlesiyle özetlenebilir.

İşte Basler Zeitung'un resmi web sayfasından bir kare:

Resim

TÜM HABERLER OLUMSUZ…

Türk medyasının duyurduğunun aksine Alman basını, ABD’lilerin Alman siyasetçilerle ilgili yorumlarını duyurduktan sonra Türkiye’ye geniş yer verdi.
Tabii bu da olumsuz oldu. Der Tagesspiegel, “Erdoğan, bir demokrat ya da islamcı?” sorusunu başlığa taşıdı. Süddeutsche Zeitung ise, “Türkiye Dışişleri Bakanı tehlikeli bir fanatik ve başbakan hep güç peşinde” yorumunda bulundu. Hükümet üyeleri de kriptolarla çoktan mahkum edilmiş durumda.

DeutsclandWoche ise ABD’lilerin Erdoğan’ı rüşvetçi bir islamist olarak gördüğünü yazıyor.

Yazılarda, Abdülkadir Aksu hakkındaki “18 yaşından küçük kızlara meraklı, oğlu da yasa dışı organizasyonlarla birlikte“ iddiaların yanı sıra, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Türk hükümeti için ABD’lilerin kullandığı, “adam kayırmacı, suistimalci, rüşvetçi, bunlara göz yuman, islamcı, fundamantalist“ gibi tanımlamalar ön plana çıkıyor.

Doğrusunu isterseniz, biz Erdoğan için “İşkolik”, “Tek adam olma hevesinde değil” gibi başlıklar atan bir batı basınına rastlamadık… Bu tabirleri kullanan Türk gazeteleri ile alay edilmiş cümleler haricinde…

Avusturya medyası ve onlara gelen okur yorumları da pek farklı değil.

İKİNCİ CUMHURİYET DEDİKLERİ…

Bu gazetelere, internet sitelerine yorum gönderen Alman, Avusturyalı, İsviçreliler, İngilizler, Belçikalılar ise, Türkiye’nin yönünün artık batı olmadığını, Avrupa Birliği’nde yeri olmadığını yazıyor.

Ve maalesef Atatürk’ün kurduğu modern Türkiye Cumhuriyeti, yöneticileri tarafından bu durumlara sokuluyor.

Başta da belirttiğimiz gibi, dünyaya rezil ediliyor…

Türk medyası da, “En çok belge Türkiye ile ilgili. Tam 7.918 adet“ diye övünüyor.

Bunların birçoğunun, Türkiye’yi bu hale düşürenlerin marifetlerinin anlatıldığı belgeler olduğunu görmüyor.

Ne diyelim;
Çok övündükleri ikinci cumhuriyet bu olsa gerek!


Ali GÜLEN, 1 Aralık 2010, Odatv.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Bir Milli Güvenlik Sorusu: "Erdoğan"ın Servetini Kim Yönetiy

İletigönderen GODOT » Cmt Eyl 08, 2012 16:29

WIKILEAKS BELGELERİ, ERDOĞAN’IN SERVETİ VE YEŞİL CENNETTEKİ SIR HESAPLAR

Türkiye'nin gündemi, daha önce hiç bu kadar yoğun ve peşpeşe gelen ve her biri diğerinden ilginç olaylarla dolu olmuş muydu, hiç zannetmiyorum. Özellikle internet teknolojilerindeki gelişmelerin küresel çapta iletişim ve paylaşımı olağanüstü kolaylaştırması, aynı zamanda dünya halklarından, onların aleyhine gizli saklı işler çevirenlerin de işlerini bir hayli zora sokmaya başladı.

Bugünlerde, bizde olduğu gibi diğer bir çok hükümetin de başını ağrıtan "Wikileaks Belgeleri" de, dünyada artık yeni bir dönemin başladığının adeta habercisi sanki.

Bu belgelerden Türkiye'nin payına düşenler ise epey bir baş ağrısına sebep olacak gibi. Bunların başında ise sayın başbakanımızın serveti ile ilgili bölümler geliyor.

Bu belgelerde söylenenlere bakınca insan, ister istemez biraz daha gerilere gitmek ihtiyacını duyuyor. Mesela;

-Daha AKP kurulurken Rahmi Koç gibi ülkenin en önde gelen bir işadamı; "Erdoğan'ın 1 Milyar Doları var!" demek gereğini neden duymuştu?

-Daha sonraları aynı konu yeniden gündeme gelmiş, Yeniçağ Gazetesi yazarlarından Sabahattin Önkibar, 6 Şubat 2010 tarihinde; "Wikipedia sitesinde yer alan: “Tayyip bey; Brunei Sultanı, Suudi Kralı ve Körfez Emirlerinden sonra dünyanın en zengin 7. lideridir. 2 milyar dolarlık serveti var.” bilgisini köşesine taşımış, ardından Rahmi beyin söyledikleri karşısında sessiz kalan Erdoğan, Önkibar’a karşı ise sessiz kalmamış ve derhal dava açmıştı. Önkibar, bunu köşesinde şöyle dile getiriyordu:

"“Bendeniz herkesin erişebildiği bir siteden aldığım bu haberi (Yazım yayımlandıktan sonra o bilgiler siteden çıkarıldı, ama eski çıktısı mevcut) iddia olarak yazdığım için mahkemeye verilir ve tazminat talep edilir durumuna getirilirken aynı konuda benden çok ama çok öte sözler eden birine böyle bir dava Tayyip bey tarafından açılma gereği bile duyulmadı.

Kastettiğim kişi, Koç’un patronu Rahmi beydir.

Rahmi Koç, AKP kurulma aşamasındayken manşetlere oturan şu sözü etmişti:

"Tayyip Erdoğan'ın 1 milyar doları var"

Rahmi Koç’a dava yok

Evet Rahmi bey direkt itham ederek böylesine ciddi bir iddiada bulunurken, Tayyip Erdoğan bu sözü edeni mahkemeye vermeye gerek görmemiş.

Peki ama niçin?"

Rahmi beyin somut olarak bildiği şeyler vardı da Erdoğan bundan mı ürktü?

Yoksa Rahmi Koç’un kişiliğini veya konunun uçukluğunu mu ciddiye almadı!"



Şimdi biraz daha gerilere gidelim ve gazeteci Güler Kömürcü'nün 2 Ekim 2007 tarihli Akşam Gazetesi'de, "Yeşil cennetteki sır hesaplar..." başlıklı makalesinden alıntıladığımız şu satırlara bir göz atalım.

‘Erdoğan’ın BM’deki ikili temasları arasında St. Vincent Grenadines isimli ada devletinin başbakanı da yer aldı. Bağımsızlığını elde edeli daha 30 yıl bile olmamış 120 bin nüfuslu bu ülkenin BM oylamalarında Karayipler’deki beş komşusunun tercihini de etkilediği biliniyor. BM Güvenlik Konseyi’nde koltuk hedefleyen Türkiye’nin ada devlete ilgisi bu yüzden. Ayrıca Erdoğan’la görüşen Başbakan Ralph Gonsalves’in Temmuz ayında tatile Türkiye’ye geldiği de ortaya çıktı...’

Karayipler’deki ‘bizim mahalle kadar’ bile nüfusu olmayan bu ada devletin başbakanına ‘geniş çevrelerce gösterilen’ bu özel ilgi, dünyanın tatil cenneti Karayipler’den ‘tatil için sık sık Türkiye’ye gelen Gonsalves’in dikkat çekici bu sosyal alışkanlığı beni yine şeytanın avukatlığına mecbur etti.

Başbakan Erdoğan’ın da ‘dış işleri’ nedeniyle yakın ilgisine mazhar olan Karayipler’deki malum adanın çoook önemli bir özelliği var; dünyanın sayılı vergi cenneti, sır hesapları barındıran off shore bankalara sahip olması. İnternette kısa bir gezintiyle bulduğum bilgilere bakalım hemen;

‘St. Vincent ve Grenadines: ‘Vergi cenneti ülkelerin sayısı aslında 50’nin üzerinde. OECD resmi internet sitesinde yer alan listede, 38 ülke vergi cenneti olarak sayılmış. Bu ülkelerin başında ‘St. Vincent and the Grenadines, geliyor. Vergi cennetlerinin amacı, bankacılık ve finans alanında olsun, vergisel konularda olsun, sundukları imkânlarla ve gizlilik prensipleriyle her ülkeden her milletten yabancı yatırımcıyı, yabancı sermayeyi kendilerine çekmek. Bunda da başarılı oldukları söylenebilir, zira rakamsal olarak trilyon dolarlık işlem hacminden ve mevduattan bahsediliyor.

Bakın, Sayın Muzaffer Demir (Eski Gelirler Başkontrolörü, YMM) bir makalesinde ne diyor? ‘Sözgelimi, 300.000 nüfuslu Bahama Adaları’ndaki off-shore bankalarda biriken mevduat tutarı 350 milyar doları bulmuştur? (tek bir bölgede 350 milyar dolaaarlık hesap, rakama bakın)

Şimdi, bu bilgilerden sonra sizlerin de aklına aynı soruların geldiğine eminim, acaba? Vergiden muaf olan, sır hesapları barındıran bu adalarda acaba Türkiye’den kim-kimlerin ‘sır hesapları’ vardır? (off shore hesap açmakta elbette bir yasadışı durum yok) Asıl sorum daha doğrusu şu; Bu hesapların ne kadarı ‘Türkiye’den kayıt altında çıkmıştır? Kayıt dışında gezinen sır hesaplar Karayipler’de hangi ‘gelişmiş ülkenin’ kontrolünde bulunmaktadır? Bu sır hesaplar acaba hangi şirket hesaplarının içinde gizlenmiştir?

St. Vincent Grenadines isimli ada devletinin başbakanı Gonsalves beye acaba sık sık gerçekleştirdiği Türkiye seyahatlerinde kim-kimler ev sahipliği yapıyordur?

Benden bu kadar, soru ve cevaplara katkıda bulunmanızı bekliyorum ey benim meraklı okurum...”



Şimdi biraz daha yakınlara, 16 Ocak 2010 tarihinde "Açık İstihbarat" adlı sitede yayınlanan bir makaleye gelelim.

Makalenin başlığı şu: "Bir Milli Güvenlik Sorusu: "Erdoğan"'ın Servetini Kim Yönetiyor?"

İşte bu makaleden bazı satırlar: "Avrupa; derin bir skandalla çalkalanıyor. Aslında son iki senedir arka planda pişen bir skandal bu.

Gizlilik yasaları ile ünlü bir bankacılık sektörüne sahip İsviçre'nin bankalarındaki gizli hesapları içeren bir CD için yürütülen pazarlık bir çok insanı uykusuz bırakacak cinsten. Almanya; içerisinde İsviçre bankalarında gizli hesapları bulunan kişilerin listesinin bulunduğu CD için 3.4 milyon dolar ödemeye hazırlanıyor.

Bu CD'deki hesapların hangi bankalara ait olabileceği konusunda spekülasyonlar mevcut. Tahminler Credit Suisse, UBS ve HSBC üzerinde yoğunlaşmış durumda.

Hatırlarsınız geçenlerde; Fransa Devlet Başkanı Sarkozy'nin Erdoğan'a, serveti ile ilgili imalı bir çıkışta bulunduğunu yayınlamıştık. (Bkz. Çok zenginleştiniz Mösyö / http://www.acikistihbarat.com/Yazilar.asp?yazi=695)

Erdoğan bu tarz imalara alışık. Başbakanlığının daha ilk günlerinde Rahmi Koç; "her şeyi biliyoruz" mesajını bir gazeteciye verdiği röportajda araya sıkıştırdığı şu cümle ile vermişti:

Bu servet söylentileri, 8 senelik bir iktidar pastası keyfinden önceydi. Ne Aycell'ler Aria ile birleştirilip Avea yapılmış (Berlusconi dostluğunun tohumlarının atıldığı özel satış) , ne yandaşlara özelleştirme rantları dağıtılmış, ne Lübnan'da Telekom balayılarına çıkılmış, ne Çamlıca sırtlarında villalar alınmıştı.

Sarkozy'nin Tayyip Erdoğan'a yaptığı dokundurma ile Rahmi Koç'un dokundurması 8 yıl arayla geldi ama mesaj aynıydı. "Servetini biliyoruz"

Fakat Başbakanınızın bu servetinin Sarkozy gibi bir küresel palyoçunun diline pelesenk olması bir "milli güvenlik" sorunudur ve bu günlerde Avrupa'da istihbarat servislerinin elinde dolaşan özel CD'lerle bağlantılı ele alınmalıdır.

Son günlerde; küresel finans şebekelerin kontrolündeki dev bankalardaki gizli hesapların çeşitli istihbarat servislerinin elinde oyuncak olduğu yukarıda belirttiğimiz haberlerden aşikar.

Tayyip Erdoğan'ın da bu ülkenin görüp göreceği en şaibesiz başbakan olmadığı da herkesin malumu. Maliye Bakanı Unakıtan'ın ani istifası ve "ortadan kayboluşu" ile ilgili iddialarla yanyana konulduğunda ve daha seneler öncesinden, Üzeyir Garih'in rahle-i tedrisatından / rahle-i ihalelerinden geçen Erdoğan'ın Koç'un iddiaları karşısındaki suskunluğu hatırlanıldığında;

HSBC bombalamalarının Balyoz planı ile ilişkilendirildiği şu günlerde; özel hesap bilgileri ve ülkenin başbakanının dillere destan servetinin kimler tarafından yönetildiği hepimizi ilgilendiren bir sorun olmaya devam ediyor."

Amerikan Yahudi Kongresi'nden ödülünü, New York'taki HSBC binasında düzenlenen törenle alan Tayyip Erdoğan'ı bu bilgiler ne kadar ilgilendirir bilemiyoruz. Hesap bilgilerinin bir çalışan aracılığı ile bankadan çıkarıldığı ve daha sonra Fransız yetkililerin eline geçtiği belirtiliyor.

HSBC; bir daha bu tarz bir veri hırsızlığı vakasının yaşanmaması için güvenlik sistemlerine 100 milyon İsviçre frangı (93.5 milyon dolar) yatırım yaptığını eklemeyi de unutmadı. Çalınan hesap verilerinin 2006 Ekiminden önce açılan hesaplar olduğu belirtiliyor. HSBC daha önce yaptığı açıklamalarda bilgileri çalınan hesap sayısının 10'dan az olduğunu açıklamıştı. Geçen Perşembe günü yapılan açıklamada ise HSBC'nin İsviçre'deki özel bankacılık biriminden bilgileri çalınan hesap sayısının 15.000 olduğu belirtildi. HSBC'den geçenlerde yapılan bir açıklama , bu bankanın özel bankacılık biriminde gerçekleşen veri hırsızlığının boyutunun tahmin edilenden de büyük olduğunu ortaya çıkardı. Haberde İsviçre'den çalınan özel hesap bilgilerinin olası kaynaklarından biri de HSBC olarak belirtilmişti. Fransa Devlet Başkanı Sarkozy'nin; Erdoğan'a yaptığı , "Çok zenginleştiniz mösyö" şeklindeki imalı çıkışının da bu arka plan çerçevesinde okunması gerektiğini belirtmiştik.

Mehmet Metiner'i bile kaygılandırması gereken bir sorundur bu."



Bu makalenin ardından aynı site, 16 Mart 2010'da;

"HSBC'deki Hırsızlık Erdoğan'a Uzanır mı?" başlıklı bir makale daha yayınlıyor ve şöyle diyordu:

"Bir Milli Güvenlik Sorusu : Erdoğan'ın Servetini Kim Yönetiyor" başlıklı haberimizde, İsviçre'den çalınan özel hesap bilgilerinin Almanya ve Fransa istihbarat servislerinin elinde dolaştığını ve bu özel hesap bilgilerinin Türkiye üzerinde bir şantaj unsuru olarak kullanılabileceğine dikkat çekmiştik.

Fransa Devlet Başkanı Sarkozy'nin; Erdoğan'a yaptığı , "Çok zenginleştiniz mösyö" şeklindeki imalı çıkışının da bu arka plan çerçevesinde okunması gerektiğini belirtmiştik.

Haberde İsviçre'den çalınan özel hesap bilgilerinin olası kaynaklarından biri de HSBC olarak belirtilmişti.

HSBC'den geçenlerde yapılan bir açıklama , bu bankanın özel bankacılık biriminde gerçekleşen veri hırsızlığının boyutunun tahmin edilenden de büyük olduğunu ortaya çıkardı.

HSBC daha önce yaptığı açıklamalarda bilgileri çalınan hesap sayısının 10'dan az olduğunu açıklamıştı. Geçen Perşembe günü yapılan açıklamada ise HSBC'nin İsviçre'deki özel bankacılık biriminden bilgileri çalınan hesap sayısının 15.000 olduğu belirtildi. Çalınan hesap verilerinin 2006 Ekiminden önce açılan hesaplar olduğu belirtiliyor.

Hesap bilgilerinin bir çalışan aracılığı ile bankadan çıkarıldığı ve daha sonra Fransız yetkililerin eline geçtiği belirtiliyor.

HSBC bir daha bu tarz bir veri hırsızlığı vakasının yaşanmaması için güvenlik sistemlerine 100 milyon İsviçre frangı (93.5 milyon dolar) yatırım yaptığını eklemeyi de unutmadı.

Amerikan Yahudi Kongresi'nden ödülünü, New York'taki HSBC binasında düzenlenen törenle alan Tayyip Erdoğan'ı bu bilgiler ne kadar ilgilendirir bilemiyoruz.

HSBC bombalamalarının Balyoz planı ile ilişkilendirildiği şu günlerde; özel hesap bilgileri ve ülkenin başbakanının dillere destan servetinin kimler tarafından yönetildiği hepimizi ilgilendiren bir sorun olmaya devam ediyor."


Şimdi vatandaş; WIKILEAKS Belgeleri, işte bu yüzden kafamızı daha bir karıştırıyor dese haksız mı?

1 Aralık 2010
http://siyasetimilliye.blogspot.com/2010/12/wikileaks-belgeleri-erdoganin-serveti.html
Kullanıcı küçük betizi
GODOT
Üye
Üye
 
İletiler: 71
Kayıt: Pzt May 21, 2012 16:52


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x