Mümtaz'êr Türköne: 'Muhsin başkanımla solcuları döverdik'

Genel & Güncel Konular

Mümtaz'êr Türköne: 'Muhsin başkanımla solcuları döverdik'

İletigönderen MansurSah » Cum Mar 27, 2009 16:09

Muhsin başkanımla solcuları döverdik

[img]http://www.uzunyayla.com/img/haber/mumtazer.jpg[/img]

Zaman yazarlarından Mümtaz'êr Türköne BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu için yazdığı yazıda Gençlik yıllarındaki anılarını anlatarak “ne güzel solcuları döverdik” diye dalga geçti.

soL (HABER MERKEZİ) Zaman yazarlarından Türköne, Yazıcıoğlu için bugün yazdığı “Muhsin Başkan” başlıklı yazısında Dev – Yol üyelerinin üniversitede stand açtığı, solcu gençleri engellemek için ise “Musin Başkan”la gençlere neler yaptıklarını anlatarak bir skandala imza attı.

Türköne yazısında Dev-Yol’un zorla üye kaydettiğini iddia ederek şu ifadeleri kullandı “Dev – Yol fakültenin girişine masayı kurmuş. Sorumluluk bendeydi. Yardım istedim. Site Yurdu'nda iki kişi beni buldu. Mütevazı ama çok kararlı görüneni benimle konuştu. Muhsin Yazıcıoğlu ile ilk karşılaşmamdı. İki saat sonra, kulaktan kulağa yayılan, iki kişinin Siyasal'ı bastığı ve iki metre boyundaki Sedat'ın herkesin ortasında adamakıllı dayak yediğine dair inanılması güç bir rivayeti dinliyordum. Birkaç gün sonra burnu bantlı Dev-Yol liderini görünce ben de bu hikâyeye inandım.” Yazısında kullandığı ifadelerden sonra Türköne “Muhsin Başkan”a hayranlığını “bu dönemde aynı hikayeler hep dolanırdı” diyerek efsaneleştirmiş.

Genel Merkez'de de birlikte çalıştıklarını belirten Türköne, “Şiddetin tırmandığı yıllarda zirvedeki adamlardan biriydi; ama sükûnetini ve sağduyusunu hiç kaybetmedi. Olanlardan hepimiz sorumluyduk; ama irade bize ait değildi. Çaresizlik içinde güvenecek bir dal arıyorduk. Hepimiz ona güvenirdik. Hepimiz ona inanırdık. Bizi yarı yolda bırakmayacağını, bize yanlış yaptırmayacağını bilirdik” diyerek ülkü ocaklarında yaşadıklarını da notlamayı ihmal etmemiş.

Yazıcıoğlu için gönül adamıydı, dirençliydi övgülerine devam eden Türköne cezaevinde geçirdiği 7,5 sene zarfında ve sonrasında da Yazıcıoğlu’nun liderliğini kabul ettiğini belirtti.

Yazıcıoğlu kimdi?
BBP'nin kurucusu ve genel başkanı olan Muhsin Yazıcıoğlu, Türkiye'de 1970'lerden bu yana yürütülen kontrgerilla faaliyetleri içinde önemli bir yere sahipti. 1977-1978 yılları arasında Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapan Yazıcıoğlu, aynı dönemde MHP Genel Başkan Müşavirliği yapmıştı.

Başta Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı olmak üzere, Türkiye'de kontrgerilla faaliyeti içinde bulunan kişiler ile yakın ilişkileri olan Yazıcıoğlu, 1978 yılında Abdullah Çatlı ve Mustafa Pehlivanoğlu Ankara'da göz altına alınınca emniyete telefon ederek "Bu size son ihtarım. Abdullah Çatlı’yı bırakmazsanız Ankara'nın 150 yerinde bomba patlatacağız" demiş ve Çatlı'yı serbest bıraktırmıştı.

12 Eylül darbesinden sonra MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda yargılanan Yazıcıoğlu, 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalmış, ancak herhangi bir cezadan hüküm giymeden tahliye olmuştu. Aynı dönemde idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu ise; Abdullah Çatlı, İsa Armağan, Oral Çelik ve Mehmet Ali Ağca gibi sağcı katillerin Yazıcıoğlu'nun direktifleriyle hareket ettiğini söylemiş, Yazıcıoğlu'nun Şevkat Çetin'le birlikte "Ülkücü Gençlik Derneği'nin öldürme, yaralama, kurşunlama, bombalama gibi eylemlerini yöneldiren kişi olduğunu" ifade etmişti.

Yazıcıoğlu cezaevinden çıktıktan sonra önce Milliyetçi Çalışma Partisi'ne girmiş, ardından 1992 yılında BBP'yi kurmuştu.

Kendisinin Sivas Katliamının düzenleyicileri arasında bulunduğuna dair iddialar ortaya atılmış, o ise Sivas'ta yakılan aydın ve sanatçıları "provokatör" ilan etmişti.

Yazıcıoğlu'nun ismi, son olarak Hrant Dink cinayetinin ardından kontrgerilla faaliyetleri bağlamında anılmıştı. Katil ve azmettiriciler ile Alperen Ocakları ve BBP arasındaki tam olarak açıklanmayan bağlar olduğu basına yansımış, bu bağlantılara dair tatmin edici bir açıklama yapılamamıştı.

Kaynak: soL
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

İletigönderen kaye » Cum Mar 27, 2009 16:27

Al bir kaya, nerene dayarsan daya..
Kullanıcı küçük betizi
kaye
Üye
Üye
 
İletiler: 1036
Kayıt: Pzr Oca 06, 2008 0:57

Re: Mümtaz'êr Türköne: 'Muhsin başkanımla solcuları döverdik

İletigönderen MansurSah » Cum Mar 27, 2009 16:36

Yazıcıoğlu'nun ismi, son olarak Hrant Dink cinayetinin ardından kontrgerilla faaliyetleri bağlamında anılmıştı. Katil ve azmettiriciler ile Alperen Ocakları ve BBP arasındaki tam olarak açıklanmayan bağlar olduğu basına yansımış, bu bağlantılara dair tatmin edici bir açıklama yapılamamıştı.


Allah, hayattaysa şifa versin, vefat ettiyse rahmet etsin..

Ve Sayın Yazıcıoğlu, Hrant'ın arkasından şiirler yazmıştı..
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

Re: Mümtaz'êr Türköne: 'Muhsin başkanımla solcuları döverdik

İletigönderen Urumchi » Cum Mar 27, 2009 16:48

MansurSah yazdı:Muhsin başkanımla solcuları döverdik

[img]http://www.uzunyayla.com/img/haber/mumtazer.jpg[/img]

Zaman yazarlarından Mümtaz'êr Türköne BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu için yazdığı yazıda Gençlik yıllarındaki anılarını anlatarak “ne güzel solcuları döverdik” diye dalga geçti.

soL (HABER MERKEZİ) Zaman yazarlarından Türköne, Yazıcıoğlu için bugün yazdığı “Muhsin Başkan” başlıklı yazısında Dev – Yol üyelerinin üniversitede stand açtığı, solcu gençleri engellemek için ise “Musin Başkan”la gençlere neler yaptıklarını anlatarak bir skandala imza attı.

Türköne yazısında Dev-Yol’un zorla üye kaydettiğini iddia ederek şu ifadeleri kullandı “Dev – Yol fakültenin girişine masayı kurmuş. Sorumluluk bendeydi. Yardım istedim. Site Yurdu'nda iki kişi beni buldu. Mütevazı ama çok kararlı görüneni benimle konuştu. Muhsin Yazıcıoğlu ile ilk karşılaşmamdı. İki saat sonra, kulaktan kulağa yayılan, iki kişinin Siyasal'ı bastığı ve iki metre boyundaki Sedat'ın herkesin ortasında adamakıllı dayak yediğine dair inanılması güç bir rivayeti dinliyordum. Birkaç gün sonra burnu bantlı Dev-Yol liderini görünce ben de bu hikâyeye inandım.” Yazısında kullandığı ifadelerden sonra Türköne “Muhsin Başkan”a hayranlığını “bu dönemde aynı hikayeler hep dolanırdı” diyerek efsaneleştirmiş.

Genel Merkez'de de birlikte çalıştıklarını belirten Türköne, “Şiddetin tırmandığı yıllarda zirvedeki adamlardan biriydi; ama sükûnetini ve sağduyusunu hiç kaybetmedi. Olanlardan hepimiz sorumluyduk; ama irade bize ait değildi. Çaresizlik içinde güvenecek bir dal arıyorduk. Hepimiz ona güvenirdik. Hepimiz ona inanırdık. Bizi yarı yolda bırakmayacağını, bize yanlış yaptırmayacağını bilirdik” diyerek ülkü ocaklarında yaşadıklarını da notlamayı ihmal etmemiş.

Yazıcıoğlu için gönül adamıydı, dirençliydi övgülerine devam eden Türköne cezaevinde geçirdiği 7,5 sene zarfında ve sonrasında da Yazıcıoğlu’nun liderliğini kabul ettiğini belirtti.

Yazıcıoğlu kimdi?
BBP'nin kurucusu ve genel başkanı olan Muhsin Yazıcıoğlu, Türkiye'de 1970'lerden bu yana yürütülen kontrgerilla faaliyetleri içinde önemli bir yere sahipti. 1977-1978 yılları arasında Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapan Yazıcıoğlu, aynı dönemde MHP Genel Başkan Müşavirliği yapmıştı.

Başta Abdullah Çatlı ve Haluk Kırcı olmak üzere, Türkiye'de kontrgerilla faaliyeti içinde bulunan kişiler ile yakın ilişkileri olan Yazıcıoğlu, 1978 yılında Abdullah Çatlı ve Mustafa Pehlivanoğlu Ankara'da göz altına alınınca emniyete telefon ederek "Bu size son ihtarım. Abdullah Çatlı’yı bırakmazsanız Ankara'nın 150 yerinde bomba patlatacağız" demiş ve Çatlı'yı serbest bıraktırmıştı.

12 Eylül darbesinden sonra MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda yargılanan Yazıcıoğlu, 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalmış, ancak herhangi bir cezadan hüküm giymeden tahliye olmuştu. Aynı dönemde idam edilen Mustafa Pehlivanoğlu ise; Abdullah Çatlı, İsa Armağan, Oral Çelik ve Mehmet Ali Ağca gibi sağcı katillerin Yazıcıoğlu'nun direktifleriyle hareket ettiğini söylemiş, Yazıcıoğlu'nun Şevkat Çetin'le birlikte "Ülkücü Gençlik Derneği'nin öldürme, yaralama, kurşunlama, bombalama gibi eylemlerini yöneldiren kişi olduğunu" ifade etmişti.

Yazıcıoğlu cezaevinden çıktıktan sonra önce Milliyetçi Çalışma Partisi'ne girmiş, ardından 1992 yılında BBP'yi kurmuştu.

Kendisinin Sivas Katliamının düzenleyicileri arasında bulunduğuna dair iddialar ortaya atılmış, o ise Sivas'ta yakılan aydın ve sanatçıları "provokatör" ilan etmişti.

Yazıcıoğlu'nun ismi, son olarak Hrant Dink cinayetinin ardından kontrgerilla faaliyetleri bağlamında anılmıştı. Katil ve azmettiriciler ile Alperen Ocakları ve BBP arasındaki tam olarak açıklanmayan bağlar olduğu basına yansımış, bu bağlantılara dair tatmin edici bir açıklama yapılamamıştı.

Kaynak: soL



Yazicioglu ,Ulkuculerin belki de en yureklisiydi , ve asla Türköne gibi satilmis kendi ordusuna dusman bir kansizinda

baskani olamaz, o gitsin Fethullahin'a . Muhsin Yazicioglu'nu taniyanlar bilenler onun ne kadar mert , durust ve Turk

milliyeycisi bir adam oldugun bilirler .. Olumden korkmayan bir mucadele adamiydi , kendi dogrulari icin mucadele etti ...

Allah Rahmet Eylesin Mekani Cennet olsun ...
Ama bilmedikleri bir şey var! Güneşin neden bu kadar parlak olduğunu hâlâ bilemiyor bilim adamları! Rüzgarın meteorolojinin konusu olduğunu sanıyor bu adamlar, rüzgarın Tanrı'nın soluğu nefesi olduğunu unutmuş, bu adamlar! O kaskatı, sert, çelik silahlarıyla, hala iyilikten, adaletten bahseden Allah'ın çocuklarını ve Allah'ı öldürmeye yemin etmişler! Yer, gök, doğu, batı, uygarlıkları, bilim adamları... Görecekler, ilahiler mi deliyor bu gök kubbeleri, atom bombaları mı?
Kullanıcı küçük betizi
Urumchi
Üye
Üye
 
İletiler: 259
Kayıt: Çrş Şub 25, 2009 17:46

İletigönderen bozkurtlar diyari » Cum Mar 27, 2009 16:55

Arkadaslar sagcisida solcusuda bizim canimizdir.
Bunu biraz bir sagci olarak gec anladim.
Birileri bizleri sagci vede solcu diye ayirt etmis ve ayni tabancayi iki tarafada verdiler.
Kardesler birbirlerini vurdular.
Kazancli cikan fasit amerika ve yandaslari cikmistir.
Daha hala anlamis degilim neden sag neden sol?
Neden simdiye kadar bizler TÜRKIYE Türk Milleti demedik?
Geldigimiz noktaya bakarsak degisen fazla bir sey olmamis gibi
Bu cahillik bizde oldugu müddetce.
Basimizdaki akp fasit amerikanin oyunlariyla vatanimizi bölmeye calisiyor.
Uyanmamiz lazim ama capuk bir sekilde.
TÜRK GENÇLİĞİNİN ANDI !!!

EY TÜRK'ÜN BÜYÜK ATASI GAZI MUSTAFA KEMAL ATATÜRK !!!

Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verip, kendimizi büyük Türk Milletine adarız.
Kullanıcı küçük betizi
bozkurtlar diyari
Üye
Üye
 
İletiler: 570
Kayıt: Cum Ara 19, 2008 11:27

İletigönderen MedceziR » Cum Mar 27, 2009 17:41

Bu işbirlikçi Zaman yazarı ile Muhsin Yazıcıoğlunun karşılaştırılması bile yanlış. Muhsin Yazıcıoğlu tanıdığım en şerefli ve yürekli adamlardan biriydi.

Allah mekanını cennet eylesin...
Resim

"Vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki hangi istiklal varki ecnebilerin nasihatlarıyla ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin!
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir..."


Söylesem tesiri yok
Sussam gönül razı değil...
Kullanıcı küçük betizi
MedceziR
Üye
Üye
 
İletiler: 1763
Kayıt: Pzr Nis 08, 2007 15:54
Konum: Yiğidin Harman Olduğu Yerden...

İletigönderen Çetin Taş » Cum Mar 27, 2009 18:18

Karısı AKP'nin VİTRİN MANKENİ olan bir adam ve aynı zamanda eski ÜLKÜCÜ ise ve de SEVGİ KELEBEĞİ ise işte netice...MÜMTAZER TÜRKÖNE...

Bir şey daha...

Adam döven bir kişi bunu her ne gerekçe ile olursa olsun anlatıyorsa onun ADAMLIĞI da zaten tartışılmaz bile.

Suç biraz da bizlerde.ADAM olmayan insanlara ADAM davranışı(muamelesi)yaptığımız için bu insanlar ekmek yiyorlar.Bırakın,ne hali varsa görsün,ne söylüyorsa söylesin.

Son söz: Ulusunu bilmeyen it,sürüsünü getirir kurt!
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

İletigönderen brd » Cum Mar 27, 2009 19:44

bu fasitler isledikleri cinayetlerin, kararttiklari hayatlarin hesabi vermeden ölüyorlar, buna üzülüyorum baska birseye degil...
Kullanıcı küçük betizi
brd
Üye
Üye
 
İletiler: 179
Kayıt: Pzr Eki 28, 2007 23:53

İletigönderen bozkurtlar diyari » Cum Mar 27, 2009 20:11

Benimde üzüldügüm konu serefsiz pkk'lilar itirafci oldularya,
o serefsizlerin anlattiklarini dinleyen sahte dinciler askerlerimizi hapise atmalari
bana gercekten aci veriyor.
Gercek sagci ve gercek solcu kardes.
Bölücülük yapan" pkk'li ip.... ler" kales.
TÜRK GENÇLİĞİNİN ANDI !!!

EY TÜRK'ÜN BÜYÜK ATASI GAZI MUSTAFA KEMAL ATATÜRK !!!

Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verip, kendimizi büyük Türk Milletine adarız.
Kullanıcı küçük betizi
bozkurtlar diyari
Üye
Üye
 
İletiler: 570
Kayıt: Cum Ara 19, 2008 11:27

İletigönderen yigitler » Cum Mar 27, 2009 20:22

Utanmaz, rezil herif! Ama bir Fethullahci'dan baska ne beklenir?
Kullanıcı küçük betizi
yigitler
Üye
Üye
 
İletiler: 600
Kayıt: Pzr Ara 07, 2008 21:41

İletigönderen maydonos » Cum Mar 27, 2009 20:29

Sivas ta yaptiklarini yazsinlar ama yazmazlar onlar ar ederler geleneklerinden dolayi.Ben yazabilirim.Yasadim Sivas'ta.Ama degmez ne onlarin yaptiklari ovunulecek., nede sol goruslu ya da Alevilerin yasadiklari anlatilacak bir durum degildi.12 yasindaydim cok kotuydu gercekten.Annem yazik kapi onlerinde beklerdi.
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen brd » Cmt Mar 28, 2009 13:36

Muhsin Yazıcıoğlu: Bir Faşist Katilin Anatomisi
Teilen


Heute um 11:18
Ülkücü-şeriatçı faşist parti başkanı Yazıcıoğlu seçim kampanyası sırasında öldü. Tek üzüntümüz, insanlığla karşı işlediği suçların hesabını vermeden, maalesef eceliyle gittigi içindir.

Alpaslan Türkeş, Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, Muhsin Yazıcıoğlu... Halka karşı işlenen yüzlerce suçun altındaki kanlı imza bunlara aittir...

Helikopteri düşerek maalesef eceliyle ölen azılı faşist, işkenceci ve devrimci katili Yazıcıoğlu´nun marifetleri aşağıda okuyacağınız alıntıda detaylı biçimde verilmiştir:

"Önce, Hrant Dink’in katili Ogün Samast’ın ve Yasin Hayal’in, BBP çizgisindeki bir kuruluş olan Alperen Ocakları’yla ilişkisi açığa çıktı. Ardından katillerin “akıl hocası” durumundaki Erhan Tuncel’in BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’yla birlikte çekilmiş fotoğrafları ortaya döküldü... Buna rağmen BBP’liler ilişkilerini reddetme yoluna gittiler... Sonra bizzat Yasin Hayal, hapishaneden verdiği ifadede, kendisine ve ailesine BBP MKYK üyesi Halis Egemen ve BBP İl Başkanı Yaşar Cihan tarafından para, giyecek ve eşya yardımında bulunulduğunu açıkladı.

İnkar etmesi zordu. BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, bu defa da basına “Bu yardım, Egemen ve Cihan´ın partiyle bağlantıları olmadığı dönemde olmuş” açıklamasını yaptı. Ne farkederdi ki?..

Bir şey farketmediği, Muhsin Yazıcıoğlu’nun sözlerinin devamından da belli zaten: Yazıcıoğlu, bilirkişi raporlarının “öldürücü ve yaralayıcı” olduğuna dair rapor verdiği McDonald´s´a atılan bomba için “McDonald´s´a maytap atmasının ardından Hayal´in ailesi Halis Egemen´e gelerek destek istiyor.” diyor.

Ne olmuş sanki, çocuklar maytap atmış!.. Onların il başkanı ve yöneticileri de maytaplarla oyun oynayan çocuklara hamilik yapmışlar! Çocuk Yasin Hayal de, hapishaneden çıktıktan sonra BBP İl Başkanı Yaşar Cihan´ın elini öpmeye gidiyor... Bunda da bir şey yok tabii; büyüklerin elini öpmek, gelenektendir!..

Muhsin Yazıcıoğlu, işin içinden çıkamayınca da “Yargı çözsün işi. Nereye kadar götürüyorsa götürsün” diyerek sıyrılmaya çalışıyor sorulardan. Oysa bu soruşturmaların “gittiği yere kadar gitmesine” geçmişten beri karşı olanların en başında gelir Muhsin Yazıcıoğlu.

Çünkü... Çünküsü Yazıcıoğlu’nun siyasi kimliğindedir.

Daha kısa süre önce linç saldırılarıyla, özellikle üniversitelerdeki faşist saldırılarla ve son olarak da Hrant Dink’in katledilmesiyle gündeme gelen BBP kimdir, neyi savunur, bu “Alperen ocakları” nereden çıkmıştır? Bunları kısaca hatırlayalım, hatırlatalım.

Ne dediler, ne yapıyorlar?

Büyük Birlik Partisi’ni, yani kısa adıyla BBP’yi oluşturan kadrolar, 1992’de MÇP’den (yani sonraki adıyla MHP’den) ayrıldılar. Ayrılığın başını Muhsin Yazıcıoğlu ve Ökkeş Kenger çekiyordu.

Muhsin Yazıcıoğlu, sayısız faşist cinayetin, katliamların faili olan Ülkü Ocakları’nın 1980 öncesi Genel Başkanı’ydı. Susurluk kazasında ölen faşist katil Abdullah Çatlı’yla aynı “ocak”tan, aynı ekiptendi yani. Ökkeş Kenger ise, 19 Aralık 1978 günü, bir sinema salonuna attığı bombayla Maraş katliamını başlatanlardan biriydi. Kenger, daha sonra soyadını Şendiller olarak değiştirip MHP’den milletvekili seçilerek TBMM’ye girdi.

MÇP’den ayrılanların niteliği, ayrılığın başını çekenlerin kimliğine bakarak anlaşılabilirdi az çok. Ama Yazıcıoğlu’nun ayrılırken ettiği bazı laflar, onların “geçmişten bazı dersler çıkarmış olabileceği”ni de düşündürüyordu.

BBP’nin ayrıldığı dönemde ayrılık nedenleri üzerine pek çok spekülasyon yapılmıştı.

Kimileri olayı “Türkçülüğe karşı İslamcı ülkücüler” diye tanımlarken, kimileri ayrılık meselesini “trilyonluk MİT operasyonu” senaryolarıyla anlatıyordu.

Muhsin Yazıcıoğlu ve grubu, Türkeş´i “kontrgerillacılıkla”, “militarist”likle, diktatörlükle suçlayarak, kendilerinin “onlardan farklı” olduğunu kanıtlamaya, en azından kanlı geçmişlerini aklamaya çalışmaktaydılar. Bu arada taraflar birbirini karşılıklı olarak provokasyon tertiplemekle de suçluyorlardı.

Bunlar bir yana bırakılırsa, MHP-BBP ayrılığındaki üzerinde durmaya değecek tek ciddi söylem, sivil faşist hareketin 12 Eylül öncesi devlet tarafından kullanıldığının itiraf edilmesiydi. Bu itiraf, aynı zamanda BBP grubunun Türkeş’e ve MHP’ye yönelttiği suçlamanın da ana unsuruydu. Türkeş’in milliyetçi hareketi kontgerillaya-devlete kullandırttığını söyleyen BBP, artık devlet tarafından kullanılmaya tavır alacaklarını imâ ediyordu.

Ama bilindiği gibi, siyaset sahnesinde kimin kendisi için ne dediğinden daha önemli ve belirleyici olan ne yaptığıdır.

Bu ölçüyle bakıldığında BBP’nin faşist cenahta özel bir farkının görünmediğini söyleyebiliriz. Hemen tüm faşist saldırılarda, linç saldırılarında MHP’lilerle BBP’liler, Ülkü Ocaklılarla Alperen Ocaklılar, yanyanadır. Siyasi tavır olarak bazı nüans farklılıklar olmakla birlikte Bahçeli ve Yazıcıoğlu, kimin daha milliyetçi olduğu yarışından başka, mesela devletin politikalarına, kontrgerilla yöntemlerine ilişkin bir farklılık görülmemektedir.

MHP-BBP ayrılığındaki tartışmalar, bir yanıyla da sivil faşist hareketin halk nezdinde teşhir ve tecrit olmuşluğunun sonucuydu. Geçmişin kamburundun kurtulmak istiyordu her iki taraf da. Yazıcıoğlu grubuna göre geçmişin sorumluluğu “kontrgerillacı ve diktatör Türkeş”in, Türkeş´e göre ise “kendisini dinlemeyen kavgacı gençlerin”dir. Böylelikle her iki taraf da kendini aklamış olmaktaydı.

Ama şimdi dönem kısmen farklıdır; esas yarış, “yükselen şovenizm”den pay kapma yarışıdır.
BBP, esas olarak MHP’den farklı bir politika üretememiş, örgütlenmeden propagandaya kadar MHP’yi değişik biçimlerde taklit etmeye devam etmiştir. Bu anlamda, biz daha çok milliyetçiyiz, komünistlerle, bölücülerle biz daha iyi başederizden öteye söyleyebildikleri ve yapabildikleri bir şey olmamıştır. Sivil faşist hareketin kendi içindeki rekabet de işte yine ancak kan üzerine, şovenizm üzerine bir rekabettir.

Linçlerin savunucusu Yazıcıoğlu:

4 Eylül 2005’te Bozüyük’te DEHAP’lılara karşı gerçekleştirilen linç saldırısının ardından Muhsin Yazıcıoğlu, şu açıklamayı yapmıştı:
“Devletin, milletin güvenliğini emanet ettiğimiz kuruluşlar sorumluluğunu yerine getirmez, yasaları kullanmazlarsa, vatandaş geri kalmaz. Milletin kendi güvenliğini sağlamak hakkıdır...” Yazıcıoğlu şöyle devam ediyordu. “´Ya devlet başa, ya kuzgun leşe´ demişler. Devlet başa geçmezse leş kargaları ortaya çıkar. Devlet, devletliğini yapmazsa evimizde mi oturacağız? “

Bu sözler, BBP’nin Çatlılar döneminden, MHP’den farklı bir politika ve söylem üretemediğinin göstergesidir. Bunlar sivil faşist hareketin onlarca yıldır varlık gerekçesi yaptığı söylemlerdir ve bu söylemlere sahip çıkan bir hareketin devlet tarafından kullanılması kaçınılmaz sondur.

Susurluk olayı da bu açıdan oldukça önemli bir göstergeydi. Devletin kendilerini kullanmasından şikayetçi olan BBP, kullanılmanın en doruktaki simgesi olan Abdullah Çatlı’yı sahiplenmekte en önde koşmuştur. Nitekim sonrasında da BBP’liler, onun kurduğu önce Nizam-ı Alem, ardından Alperen Ocakları, tüm faşist saldırıların içindedir.

Faşist hareketteki MHP-BBP ayrılığı üzerine spekülasyonların yapıldığı dönemde, devrimciler, bugünleri de ifade eden şu tespitleri yapmışlardı:

“Birbirlerini suçlamaları, akıtılan kanları birbirlerine yüklemeleri onları hiçbir zaman temize çıkarmayacaktır. Onların bu ifşaatları ile ortaya çıkan tek şey vardır; o da aynı çamurdan yoğrulmuş olmaları gerçeğidir. Amerikancılıksa hepsi Amerikancıdır, Türkeş de, Somuncuoğlu da, Yazıcıoğlu tayfası da. Kontrgerillacılık hepsinin ortak mesleğidir, ırkçılık onların kimliğini belirliyor, ‘İslamcı’ maskeyi hepsi kullanmıştır ve hala kullanmaktadırlar. Halkları birbirine kırdırmak için kurulan tezgahların, provokasyonların, katliamların içinde hepsinin parmağı vardır. Öne çıkardıkları ya da çıkaracakları şey ne olursa olsun, hepsi de aynı rol için beklemekte ve bu rol için kıyasıya mücadele etmektedirler... Yolları ayıran da budur.” (Mücadele, 25 Temmuz 1994, Sayı: 4)

Sivil faşist hareketle devlet, bugün de içiçe!

Aradan 15 yıl geçmiştir ve öngörüldüğü gibi, emperyalizmle, oligarşiyle, devletle içli-dışlı çizgi, halk düşmanı saldırı pratiği, BBP’de hakimiyetini sürdürmektedir.

Gerek üniversitelerdeki satırlı faşist saldırıların, gerekse de onlarca şehirde tekrarlanan linç saldırılarının ardından MHP de, BBP de saldırılarda yeraldıklarını inkar etmiş, “onlar bizden değil”, “ülkücüler bu işlere karışmaz” türünden açıklamalarla sorumluluklarını gizlemeye çalışmışlardır. Mafya çetelerinin içinde sık sık bu partilerin veya “ocak”larının yöneticileri çıkmakta, ve karşımıza yine aynı inkarcı demagoji çıkmaktadır. Yaptıklarını savunamıyor ve üstlenemiyorlar. Çünkü, niteliği itibariyle yaptıkları kontra eylemlerdir. Yaptıkları her iş, sömürü ve zulüm düzenine hizmet etmektedir. Aynı bugüne kadarki gibi.

Kullanıldığını söyleyen Muhsin Yazıcıoğlu, o dönemin gerçeklerini halka anlatmamıştır hiçbir zaman. Anlatmaya da niyetli görünmemektedir. Tersine, gidişatları, o kirli ve kanlı sayfalara yeni sayfalar ekleme yönündedir. Ogün Samastlar’ı, Yasin Hayaller’i sahiplenen bir siyasi çizgi, zaten faşizm tarafından her türlü kullanılmaya açıktır.

Mamak Hapishanesi’nde oligarşinin işkencesiyle, hücreleriyle karşı karşıya gelince “devlet bizi kullandı” diyen Yazıcıoğlu’na, faşizmin kendilerini kullanıp işleri bitince yarın yine aynı şekilde yapabileceğini hatırlatmak gereksizdir. Faşist hareket bunu bilse de, kanlı ve halka karşı çizgisini sürdürecektir. Çünkü varlık koşulu da, oligarşik devletin icazetini alması da buna bağlıdır. Polis, jandarma, MİT, hepsi, MHP’siyle, BBP’siyle, “ocak”larla içiçedirler. Bizim gibi ülkelerdeki sivil faşist hareket ise, bu içiçelikten vazgeçemez; çünkü, devlet desteği olmadan varolamaz.

BBP de, milliyetçilik yarışında öne geçmek, MHP’nin “pasifliği”nden şikayetçi olan, şovenist dalganın kışkırttığı kesimleri kendine çekmek için her türlü kirli işe bulaşmakta, düzenin halk güçlerine yönelik saldırılarına, faşist teröre ortak olmaktadır.
***

Alpaslan Türkeş, Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı, Muhsin Yazıcıoğlu... Halka karşı işlenen yüzlerce suçun altındaki kanlı imza bunlara aittir. CIA’dan 12 Eylül Cuntasına, holdinglerden polis şeflerine kadar pekçok karşı-devrimci güç kullandı onları.
Yazıcıoğlu, “kullanıldık” diye ayrıldı, ama kullanılma çizgisini değiştirmedi."

alıntı: Yürüyüş Dergisi
Kullanıcı küçük betizi
brd
Üye
Üye
 
İletiler: 179
Kayıt: Pzr Eki 28, 2007 23:53

Sivas katliaminda BBP

İletigönderen antalyalim » Cmt Mar 28, 2009 14:07

Bunlarin Sivas katliaminda insanlarin yanmasina seyirci kaldiklarini duymustum. Az önce internette bununla ilgili bi sayfa buldum.
Oradan kestigim kisa bir alinti:

Mehmet isimli Polis memuru BBP'lilere "Siz nasıl Müslümansınız? Adamlar burada diri, diri yanıyorlar"

AS: Yobaz sürüleri bu arada ne yapıyorlardı?

Ali Çağan: Önce arabalarımızı yaktılar, sonra da arabalarımızdan aldıkları ve dışarıdan bidonla getirdikleri benzini otelin giriş bölümüne dökerek yakmaya başladılar. Genç, çocuk ve kadınlar güvende olacakları düşüncesi ile otelin 4. katında idiler, bizler birinci katta idik. Yangına karşı önlem olsun diye otelin elektriklerini kestiler. Bir ara kötü bir kokunun burnuma geldiğini hissettim ve nefes alamadım. Arka cephede açık duran pencereye doğru gittim, kafamı dışarıya uzatıp, derin bir nefes alıp, geriye dönüyordum ki arkadan birisi "Pencereden çık" dedi, yukarıya doğru da "Aşağıya gelin" diye bağırtılar duydum. Otel ile BBP binası arasında kömürlük gibi bir yapı vardı, çatısı tam birinci kat seviyesinde idi. Pencereden çikip ilk BBP'ye doğru giden ben idim. BBP katının balkonuna atlamak istedim. Ellerinde sopalarla saldırıp, bir yığın küfür savurduktan sonra "Nereden girdiyseniz oradan çıkın" diye bağırdılar. Ara bölmedeki çatıda sıkışıp kalmıştık. Sonradan adının komiser Mehmet olduğunu öğrendiğim, polis memuru da otelden ara bölmeye geldi ve BBP'lilere "Siz nasıl Müslümansınız? Adamlar burada diri diri yanıyorlar," dedi. O sırada komiser Mehmet'in telsizinden itfaiye aracının otelin ön kısmına yanaştığı ve oradan "güvenli noktaya inilebilir", tarzında bir anons geldi ve komiser Mehmet geriye dönerek "Koridordakilere seslenin 4. kata çıksınlar, itfaiye merdiveni otelin ön kısmına yanaşmış oradan inebilirler" dedi. Bu anonsu da duyduğumdan dolayı, üst kattakilerin güvenli noktaya indiklerini ve bizim arada sıkışıp kaldığımızı düşünüyordum. Elimde 2-3 çarşafın birbirine düğümlemiş olduğunu fark ettim ve onu oraya bıraktım. Komiser Mehmet, "Ben polisim, bunlar da otel müşterisi," dedi. Mutfak camını kırıp oradan içeriye girdi. O sırada sonradan il başkanı olduğunu öğrendiğim birisi "Bırakın gelsinler," dedi. Ben de balkon kapısına kadar gelmiştim artık, kapıyı itekleyerek içeriye girdim. İçinizde yazar, sanatçı var mı diye soruyorlardı. Duymazlıktan geldik. İçeriye girerken, Celal Yıldız kulağıma "Sen dün hem sunucu, hem de sanatçı olarak sahne aldın, seni tanırlar, kapıdan çıkalım, ben seni güvenli bir yere götüreyim," dedi.

BBP'li: "Böyle hesap vermeden nereye gidiyorsun?


Elimizi çıkış kapısına atıyorduk ki, birisi elimizi tuttu ve "Böyle hesap vermeden nereye gidiyorsunuz, önce bir hesap verin sonra gidersiniz," dedi. Bir arkadaşımız BBP'ye girerken kırık cama kolunu kestirmişti, onu hastaneye götürelim önerisi de kabul edilmedi. Salon hariç, diğer odaların ışıkları söndürüldü. Ben salonda idim. Sonradan Bizim Anadolu isimli gazetenin muhabiri olduğunu öğrendiğim birisi önümden sağa sola giderek, ana avrat küfrediyor ve "Dün ötüyordunuz, şimdi de ötseniz ya" diye meydan okuyordu. Dernek başkanı Murtaza Demir de salonda yerde oturuyordu. Hangimizi tanıdığını öğrenmek amacıyla "Kim dün ötüyordu?" diye sordu. O da büyük bir hiddetle beni gösterdi. Deşifre olmuştum.

Ölümü bekler gibiydim.


Salondaki arkadaşlara baktım, kime sahip çıksam onu da tehlikeye atmış olacaktım. Hayatımda hiçbir zaman kendimi bu kadar yalnız hissetmedim. Adeta ölümü bekler gibiydim. Aradan epey bir zaman geçti. İçeriden bir yerden Arif Sağ'ın sesini duydum. Bir anda kendimi daha güçlü hissettim. En azından Arif Sağ'ı da tanımışlardır diye düşündüm. Küfür ederek önümde gidip gelen adamın gözünün önünde durmaktansa Arif Sağ'ın yanına gitmeyi tercih ettim. İçeride ışıkları söndürülmüş bir odaya geçip, Arif Sağ'ın yanında bizi Emniyet Müdürlüğü'ne götürecek otobüs gelinceye kadar bekledik. Uzun bir aradan sonra bizi bir otobüse aktardılar ve Emniyet Müdürlüğü'ne götürdüler. Burada komiser Mehmet sizi burada koruyamayız diyerek, bizi Emniyet Müdürlüğü'nün 4. katındaki gazinoya çıkardılar. Işıkları söndürdüler, pencerelere fazla yaklaşmamamızı ve burada beklememizi söylediler.

Kaynak
"Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" :turkiye:
Kullanıcı küçük betizi
antalyalim
Çeviri Takımı
Çeviri Takımı
 
İletiler: 522
Kayıt: Sal Ara 16, 2008 21:39
Konum: Evden

İletigönderen Çetin Taş » Cmt Mar 28, 2009 14:25

Araştırınca hem de çok kısa bir araştırma yapınca,neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu günümüz internet çağında öğrenmemek imkansız.Sitemizi diğer pek çok benzerlerinden ayrı kılan bana göre tartışmaların mümkün olduğu kadar karşılıklı bilgi alışverişi ile geçmesidir.UYUYAN İNSANLAR TOPLULUĞU olan TÜRK MİLLETİ' nin UYUMAYAN ÜYELERİ olarak kalabilmek için televizyonlardan, gazetelerden bizlere pompalanan saçmalıkları,yalanları beyinlerimizin süzgeçlerinden geçirmeliyiz.Israrla araştırmalıyız,öğrenmeliyiz.

Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünden üzüntü duyan arkadaşlarımız onun kim olduğunu iyice araştırıp öğrenmelidirler.
Ölüm elbette mutlak son demektir.Ölenin ardından kötü şeyler söylenmemesi de bizde adettendir.Ama işte ölen kişi ya da kişiler de hak etmedikleri şekilde anılınca geçmiş günahlarından geriye kalan insanlar ve/veya bu günahlarla ilgili bilgi sahibi olanlar,bu günahlara şahitlik edenler haklı olarak üzülürler.
Ve haklı olarak tepkilerini gösterirler.Bu tepkiler burada olduğu gibi yazılı ve seviyeli olduğu sürece bence bir sorun olmaması gerekir.Israrla karşı görüşte olan arkadaşlarımız varsa,onların da elbette ki yine karşılıklı saygı çerçevesinde bildiklerini anlatmalarını bekleriz.
Kemalistim.Vatanımı her şeyden çok seviyorum.
Kullanıcı küçük betizi
Çetin Taş
Üye
Üye
 
İletiler: 2354
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 22:02

İletigönderen MansurSah » Cmt Mar 28, 2009 15:08

Hepsi demokrat, hepsi liberal!

soL, 28/03/2009

Ergenekon davasının heyecanlı destekçilerinin, BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü karşısında takındıkları tavır, ikiyüzlülüklerini ortaya koyuyor.

soL Ölünün arkasından konuşmamayı ilke ediniriz. Ama onlar konuşuyorlar, çok konuşuyorlar.

"Radikal" demokrasi savunucuları, demokrasiden "Taraf" olanlar, demokrasi "Zaman"ı ve demokrasi "Vakit"i diyenler; Ergenekon davasının heyecanlı taraftarları, yılmaz darbe karşıtları, kontrgerilla düşmanları; hepsi, Yazıcıoğlu'nun arkasından gözyaşı döküyor. Yazıcıoğlu'nun "fırtınalı" yaşamından bahseden yazılar yayınlanıyor, "Muhsin Başkan" diye ağıtlar yakıyorlar. Kimseden çıt yok.

Gazetelerde birbirinin neredeyse tıpa tıp aynısı bir "Muhsin Yazıcıoğlu kimdir?" yazısı asılmış durumda. Bu yazıların hepsi Türkçe Vikipedia'dan kopyalanıp rötuşlanmış. Gazeteciliğin en ucuz yöntemi ile gerçeklerin bir kısmı yazılıyor, böylece yeni bir gerçek yaratılıyor. Faşist 12 Eylül darbesine giden yolda Yazıcıoğlu'nun ülkücü katillere önderlik ettiğinden bahis bile geçmiyor, Vikipedia'daki makalenin bu kısımları özenle traşlanmış.

Bu şahsın yeri geldiğinde polisin göz altına aldığı Abdullah Çatlı'yı bıraktırmak için halka açık bir yere bomba koyup polisi tehdit ettiğinden bahsedilmiyor. Mustafa Pehlivanoğlu tarafından "liderimizdi, ölüm emirlerini verirdi" diye gammazlandığı, aynı iddianın Ülkücü Gençlik Derneği'nin bir dönem hukuk masası şefi olan Ali Yurtaslan'ın anılarında da doğrulandığı unutuluyor. Bahçelievler katliamı sanığı Haluk Kırcı'nın kaçak yaşadığı yıllarda geçiminin Muhsin Yazıcıoğlu tarafından sağladığından, Yazıcıoğlu'nun bunu bizzat açıkladığından bahis bile geçmiyor.

Sivas katliamı konusunda hakkında hâlâ ispatlanmamış iddialar olan ama Sivas'ta yakılan aydınlara, sanatçılara "provokatör" dediği herkesçe bilinen Yazıcıoğlu'ndan; Hrant Dink'in katillerinin üye olduklarını ve desteklediklerini söyledikleri partinin genel başkanından; aynı katillerin üye olduklarını söyledikleri Alperen Ocakları'nın "lider"inden bahsediyorlar. Ancak onun bu ülkenin solcularına, ilericilerine yaptıklarına tek kelimeyle dahi değinmiyorlar.

Yapılmamış, yapılıp yapılamayacağı ise hayli tartışmalı olan Ayışığı'nı, Sarıkız'ı sayfalarca tartışan; ancak yapılmış, öncesiyle sonrasıyla on binlerce insanın da canına mal olmuş olan 12 Eylül'ü ancak yarım ağızla eleştirenler, Muhsin Yazıcıoğlu'nun cenazesinde ama bedenen, ama gıyaben saf tutuyor. Çoğu açıktan "yiğitti, mertti, dava arkadaşımdı" diyor; diyemeyenler de sessiz kalıyor ve onun karanlık sicilinden bahsetmiyor.

Mesele ölünün arkasından konuşmama adabı olsa, belki anlaşılabilir; ama aynı insanlar pek çok ölüye dil uzatmakta hiç sakınca görmüyor. Dergilerinde Baki Tuğ ile sayfa sayfa röportajlar yapıp, Deniz Gezmiş'e "Ergenekoncu" diyorlar. Her niyeyse, varlığı 12 Eylül'ün öncesine uzandığı iddia edilen "Ergenekon Terör Örgütü"nün şemalarında bir tek Evren cuntası yer almıyor.

Aynı demokratların Marmaris'in ihtiyar ressamı öldüğünde ne yapacaklarını görmek için ise beklemek gerekiyor. Muhtemelen onun arkasından da bir kısmı gözyaşı dökecek; "kaosu bitirdi, düzen getirdi", "sokağa çıkamıyorduk", "Sovyet tehdidini önledi" diyecekler.

Aslan liberaller, aslan demokratlar!
Fatih "Mansur Şah" Özaydın

Hem Cemaat hem Cumhuriyet olunmaz,
Ters mıknatıslanma yapar!!!
Kullanıcı küçük betizi
MansurSah
Bilim Adamı
Bilim Adamı
 
İletiler: 611
Kayıt: Cum Ara 07, 2007 18:04
Konum: Osaka, JP

Sonraki

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x