
ABD’nin Atlantik müttefikleri İngiltere ve Fransa ile birlikte 14 Nisan 2018’de sabaha karşı Suriye’ye yaptığı saldırı, sıcağı sıcağına ve kısaca 7 maddede değerlendirelim:
1- Baştan uyaralım: ABD’nin İngiltere ve Fransa ile Suriye’ye saldırması, Türkiye’deki Amerikancıları boşu boşuna umutlandırmasın. Çünkü:
a- Bu saldırı genel gidişatı değiştirmeyecek. Suriye’de öyle ya da böyle kazanan Şam yönetimi oldu; halkıyla birlikte direndi, bölgesel ittifaklar kurdu ve kazandı.
b- ABD’nin saldırısı Rusya’dan bir karşı hamle gelmeyecek ölçekte sınırlı oldu/olacak. Zira Trump biraz da iç basıncı dengelemek içi yaptığı bu saldırıyla, iç politikadaki konumunu kurtarmaya çalışmaktadır.
2- Doğu Guta’daki kimyasal tezgâh, 2012’deki tezgâhın bir benzeridir. Farkı bu kez tezgâhta doğrudan Rusya’nın da hedef alınmasıdır. Dahası bu yönüyle kimyasal tezgâh Skripal olayı ile birlikte İngiltere’de başlamıştır.
3- Önce kimyasal tezgâh ardından, ardından emperyalist saldırı. ABD'nin bu ucuz oyunu 30 yıldır bölgede (önce Irak, şimdi Suriye) uygulayabilmesinde, bölgedeki işbirlikçilerinin de önemli bir rolü var. Birleşmeyen bölge, emperyalizme savaş alanı olur. Sıra herkese gelir.
4- ABD’nin saldırısı, o yüz değişti sananlar için, AKP’nin gerçek yüzünü bir kez daha göstermiş oldu. AKP, saldırıdan önce kimyasal komploya destek vermiş ve açıkça ABD saldırısı istemişti; dahası saldırının geciktiğini, çoktan yapılması gerektiğini, bu işin 2012’de bitirilmesi gerektiğini savunmuştu.
ABD’nin füzeleriyle birlikte de memnuniyet ilan edildi:

Fakat Türkiye Cumhuriyeti adına Dışişleri Bakanlığı’na yaptırtılan resmî açıklama ise içeriği bakımından “hariciye birikimini” çöpe atan açıklama oldu: “ABD, İngiltere ve Fransa'nın Suriye'ye operasyonu yerinde bir tepkidir. İnsanlığın vicdanına tercüman olan bu operasyonu memnuniyetle karşılıyoruz.”
Ve genel İslamcı bakışını yansıtması açısından da Mavi Marmara olayında rol alan İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım’ın şu açıklaması ibretlikti: “ABD, İngiltere ve Fransa tarafından atılan füzeler içimizi serinletmedi. Çok az vuruş yapıldı, tesisler yok edilemedi.”
Özetle Türkiye’deki BOP’çular açısından değişen bir şey yoktu: Dün Irak'ta ABD askerlerinin sağlığına duacı olanlar, bugün de Suriye'de ABD saldırısını vicdanlarına tercüman görüp, memnuniyet duymaktaylar.
Özetle anti-emperyalistlik İslamcıların fıtratında yoktu: İç politika için sergiledikleri “yerli ve milli” oyunu da, Rusya’nın kendilerine alan açması için pazarlamaya çalıştıkları ABD’ye mesafeli pozisyon da iki füze görene kadar geçerliydi.
5- ABD'nin İngiltere ve Fransa ile birlikte Suriye'ye saldırmasına sevinenler korosu ya da Tomahawk sevicileri şöyle sıralandı: İsrail, Suudi Arabistan, BAE, PKK-PYD, IŞİD, El Kaide, Nusra, ÖSO ve AKP.
6- ABD’nin Suriye’ye saldırısına karşı Türkiye’de en sert şekilde konumlananlar ise Vatan Partisi, TKP, TKH, ÖDP, HKP gibi soldaki partiler oldu.
Saadet Partisi ise bu sol bloğun arkasından ABD saldırısına karşı en net konumlanan parti oldu.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun sanki konu oymuş gibi “kimyasal silah insanlık suçudur” demesi netliği bulandırsa da, son tahlilde “operasyonu olumlu bulmuyorum” diyerek CHP’yi iç politikada ABD karşıtları safına yerleştirdi.
İyi Parti ise daha ilk ciddi dış politikada çuvalladı. “Şam rejiminin kimyasal silah kullandığına dair yeterli kanıt oluşmuşsa, elbette karşılığı olmalıydı” diyen İyi Parti iç politikadaki genel saflaşmada AKP’nin yanına düştü.
7- Son olarak ve bitirirken belirtelim: Silahlı güç önemlidir ama tek belirleyici değildir. ABD’nin dünya egemenliği, onun dünya üretiminin yarısını yaptığı süreçte başlamıştı. ABD şu anda ise dünyadaki toplam üretimin yüzde 20’si mertebesinde üretim yapıyor. Bu oran ABD’yi sadece büyüklerin birincisi yapar ama artık “dünyanın tek egemeni” yapmaz. Çin’in ekonomik büyüklükte ABD’yi neredeyse yakalaması, Rusya’nın ABD savunma harcamasının 10’da 1’ne aynı önemde silah üretmesi, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerin ekonomi büyüklüğünde pek çok Avrupa ekonomisini geride bırakması, “çok merkezli bir dünya” ortaya çıkardı. Böyle bir dünyada ABD’nin jandarmalığı artık mümkün olmayacak!
Mehmet Ali GÜLLER, 15 Nisan 2018