ABD "At" mı Değiştiriyor?
Emperyalizmin At değiştiriyor-muş oyunundan önce, FG cephesindeki gelişmeleri anlatalım.
Kulislerde konuşulanlara göre, grup içindeki rahatsızlıkların tahminlerin ötesinde.
İki gruptan söz ediliyor; Akademisyenler ve Medya Grubu
Herkes Başbakan Erdoğana neler olduğunu merak ediyor. Sağlığı iyi değil
O kağıt parçasında, önce çok ağır dille TSKya yüklendi, Başbuğla görüştükten sonra döner gibi oldu, ardından yeniden aslına rücu etti
Bu arada Hürriyetten Cüneyt Ülsever sayesinde, ABDnin Türkiyede müttefik değiştirdiği tartışmaları başladı.
Oysa biz krizin patlak verdiği gün bu sütunlarda,
Tipik İngiliz oyunu
Güçleri birbirine kırdır, sonra çöz ve kendine gebe bırak!.. Bu ülkede emperyalizmin bir asli müttefikleri (2. Cumhuriyetçiler), bir de konjonktürel müttefikleri (cemaat) var. Ve benim kanaatim o ki, Haçlılar, konjonktürel müttefiklerle yol ayrımına geldi demiştik
Ancak, İngiliz oyunu görülemedi, kontrollü kriz iyi idare edilemedi, en önemlisi Türkiyenin gücü hakkı ve layıkıyla ortaya konamadı ve tam emperyalizmlik ortam tesis edildi. Yeni oyunun adı, at değiştiriyor-muş gibi yapıp, üzengi ve dizginleri tamamen ele geçirmedir!..
Onlarınki küresel işgal oyunu, bizimkilerinki kumar. TSK kadar zor durumda olan da Kasımpaşalı Erdoğan. İçerde ve dışarıda kontrolü tümüyle kaybetmiş durumda. Bu yüzden bir yandan kendisini gözden çıkaran emperyalizm ve FGye, safınızdayım mesajları gönderiyor, öte yandan TSKyı sevk-idare ve sakinleştirmeye çalışıyor. T.C. üzerinde yürütülen büyük rövanşı, bu gruplardan hangisi kazanırsa kazansın, sizinleydim demenin kapılarını açık tutuyor. Yani hem yazıya, hem turaya oynuyor
Ama bu oyunda bir de kırık, yani paranın dik gelmesi vardır ki, işte o zaman ne olur, kim en önce tasfiye edilir bilemem.
Her halükarda Erdoğanın son çıkış kapısı, bir baskın erken genel seçim gibi görünüyor
Hele de Doğan medyası, Gülü hakem ilan ettikten, cemaatçi ve 2. Cumhuriyetçi kalemler, askerlerin sivil mahkemede yargılanmasının önünü açan geceyarısı kanununu veto etmemesi için Güle, tehditle karışık Seni Çankayaya istemeyen askerlerden intikamın al mesajları göndermeye başladıktan sonra!..
Peki Gül, o yasayı veto eder mi?..
Muhalefet bugüne kadar attığı tüm imzaları unutmuş hala, Herkesin Cumhurbaşkanı olduğunu göster
Hukuka, Anayasaya uy havasında.
Kendileri de, komisyonlar kurdurup, Çok ciddi hukuki inceleme yaptıracağını söylüyor. O Gül ki, hem de Irakın kuzeyine kara harekatının düzenlendiği gece türbanı serbest bırakan Anayasa değişikliğini imzaladı, ama Anayasa Mahkemesi, bunun Anayasaya aykırı olduğuna karar verip, iptal etti.
Tüm Türkiyenin karşı çıktığı Mayın yasasını, popülist olmadığı için imzalayan da Oydu..Ne demek mi istiyorum?
FGnin dostu Hüseyin Gülercenin tedirginlik ve şüphe dolu,
Hukuk, vesayet rejimini öyle bir yerden vurdu ki, ayakta kalmış görüntüsüne bakmayın. Mecali tükeniyor... iddiasına dikkat diyorum!..
Vesayet rejimi diye savaş açtıkları ne; Mevcut hukuk düzeni ve TSK, daha geniş açılımıyla T.C.nin kuruluş esasları. Peki, bunu yıkıp, ortadan kaldırmak için önce kol kola, sonra himayesine girip, Türkiye üzerinde kurdurdukları yeni vesayet rejiminin patronları kim; AB-ABD-NATO
Demek ki, o kanunun ne olacağına da bu yeni vasiler karar verecek!..
Kanaatim yüzde 90 veto etmeyeceği. Nasılsa Anayasa Mahkemesi orta yolu bulur!.. Yüzde 10a gelince, Her şerden bir hayır çıkarmak ve miş oyununu sürdürmek üzere, TSKnın, Gülü kabullenmesini de kolaylaştıracağından, ama en önemlisi PKKya genel af veya Türkiyenin Barzani yönetimini tanıdığının somutlaştırılacağı bir anda, bir bakmışsınız Hakem Gül, o yasayı veto edivermiş!..
FGye İhtiyaç Kalmadı mı?
Emperyalizmin At değiştiriyor-muş oyunundan önce, FG cephesindeki gelişmeleri anlatalım.
Kulislerde konuşulanlara göre, grup içindeki rahatsızlıkların tahminlerin ötesinde.
İki gruptan söz ediliyor; Akademisyenler ve Medya Grubu
Medya Grubu malum. Ergenekon davasının bayraktarlığını yapıp, 2. Cumhuriyetçilerle kol kola T.C.ye karşı aleni bayrak açanlar.
Akademisyenler ise kendilerini eğitim yoluyla mücadeleye adayanlar. Ana hedefte, yani iktidarı ele geçirmede aralarında sorun yok, sorun bunun yol ve yönteminde.
İkinci grup, birinci grubun çok fazla siyasallaştığını, bunun da Her aileden en az bir kişinin FGli olmasına zarar vermesinden korkuyor. Uzunca süredir birinci grubun ezici üstünlüğü ortada, böyle de devam edecek gibi.
Görüşlerine katılmasam bile dobralığını beğendiğim, gruba yakın isimlerden Nasuhi Güngörün, Cüneyt Ülseverin tezi üzerine kaleme aldığı Gülen Hareketine ihtiyaç kalmadı mı? başlıklı yazısı, Biz tüm partilere eşit mesafedeyiz, siyaset yapmıyoruz iddiasındaki Cemaatin tüm pullarını döker nitelikte
Sahnedeki aktörlerin sadece siyaset ya da ordudan ibaret olmadığını artık hepimiz biliyoruz. Her ne kadar kendileri, Biz siyasetin dışındayız, gönüllüler hareketiyiz deseler de, Gülen Hareketinin bu tabloda önemli ve belirleyici bir rolü var
Siyaseti daha fazla etkilemekte ve dönüştürmektedirler. Cemaat, belki hiçbir zaman bir siyasi partiye dönüşmeyecektir. Ama siyasetle olan yakınlığı bir anlamda zirve noktasına ulaşmıştır tespitini yapıyor. Ülseverin iddiasına cevabı da çok anlamlı. Gülen hareketinin tek misyonunun kadrolaşma olmadığını, Demokratikleşme, yeni bir Anayasa hazırlığı başta olmak üzere birçok tartışmanın ilerleme ve zemin kazanmasında rolü bulunduğunu hatırlatıyor ve Ufukta, bu misyonu üstlenecek başka bir yapı görünmediğine dikkat çekiyor. Kesinlikle doğru!..
Emperyalizmin bu konjonktürel müttefiki olmasa, milyonlarca samimi inançlı, türban, din, dindar Cumhurbaşkanı diye diye, 2. Cumhuriyetçilerle kol kola girer, Türkiyeyi uçuruma sürükleyen Haçlı emperyalizminin emellerine alet edilebilir miydi? Daha da yapılacak çok iş var!..
O işlerden en acili, hem iç, hem dış boyutuyla Kürdistan.
İşte Danıştayın, önceki yıl çok dilli belediyecilik uygulamasına geçtiği için görevden aldığı Diyarbakır Sur Belediye Başkanı ve Belediye Meclisinin hali.
Yeniden seçildiler ve kaldıkları yerden devam ediyorlar. Son numaraları Çok dilli Toplu Sözleşme!.. Ne oldu Danıştay kararı, nerede hukuk, kim takıyor?.. Bir diğer örnek; Irakın kuzeyinde incelemelerde bulunan Hak-Par Genel Başkanı Bayram Bozyel, PKKnın silahsızlandırılması görüşmelerinin sürdüğünü, bu kapsamda, Lider kadronun pasaportlarının hazırlandığını, PKKnın üst düzey yöneticilerinin Avrupaya gideceğini, diğerlerinin genel afla Türkiyeye dönüşünün sağlanacağını açıklıyor.
Yani ABDli David L. Phillipsin, T.C. Dışişleri Bakanlığının destek ve katkılarıyla hazırladığı PKKnın Silahsızlandırılması Planı yürüyor, göç yolda düzeltiliyor!..
Dışarı boyutu; Malum, ABDnın Iraktan gözü arkada kalmadan çıkması için Türkiyenin Barzani Kürdistanını tanıması elzem.
ABD Kilisesinin etkili-yetkili yayın organı Christian Science Monitör başyazıyla, Kürt-Arap ihtilafı yakın
Irak devleti parçalanabilir haberini veriyor
Kerkük gidiyor
Obamanın, Irak Başbakanı Malikiden razı olmadığı duyuruluyor
Ve tam da bu günlerde Üç parçalı Irakın baş savunucusu Obamanın Yardımcısı Joe Biden, Kürtlerle-Bağdat arasındaki uzlaşma çabalarına nezaret etmek üzere Irakta dolaşıyor.
Bitmedi, İngiltere, Iraktaki askeri araçlarını satışa çıkardı. ABD, geri dönüş hazırlıklarına başladı. Silahları ne olacak? Büyük kısmı Barzani yönetimine bırakılacak. Artık buradan nereye gider; PKKya mı, Ergenekon davası veya yeni fotokopi belgelerinin malzemesi olarak Türkiye içine mi, kimbilir?
Irakın bölünmesi Türkiye için felakettir
Kerkük endişe kaynağımızdır diyen TSK veya muhalefetin, bunlar başta, diğer gelişmeler karşısında sesi-soluğu çıkıyor mu, gören-duyan-bilen var mı?
Ya Çuvalcı ABDli General David Petraeusun, Türkiyeden Afganistan operasyonları konusunda verebileceği desteğin en büyüğünü istemesi konusunda?!..
Bu derin sessizliğin sebebi, miş oyununa kapılıp, Beni seç!.. Beni seç!.. olmaz, olamaz, ol-ma-ma-lı!..
Zira, emperyalizmin at değiştiriyor-muşu günlük, aylık değil, çok uzun sürecek bir oyun.
Taa ki, Lozanda Lord Curzonun cebine koyduklarını alana kadar!.. Bunu anlamak için kurmay zekasına falan sahip olmak da gerekmiyor!..
Meyyâl UYGUR - Açık İstihbarat