ABD "At" mı Değiştiriyor?

ABD "At" mı Değiştiriyor?

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Tem 06, 2009 15:49

ABD "At" mı Değiştiriyor?


Emperyalizmin “At değiştiriyor-muş” oyunundan önce, FG cephesindeki gelişmeleri anlatalım.

Kulislerde konuşulanlara göre, grup içindeki rahatsızlıkların tahminlerin ötesinde.

İki gruptan söz ediliyor; Akademisyenler ve Medya Grubu…

Herkes Başbakan Erdoğan’a neler olduğunu merak ediyor. Sağlığı iyi değil…

O kağıt parçasında, önce çok ağır dille TSK’ya yüklendi, Başbuğ’la görüştükten sonra döner gibi oldu, ardından yeniden aslına rücu etti…

Bu arada Hürriyet’ten Cüneyt Ülsever sayesinde, “ABD’nin Türkiye’de müttefik değiştirdiği” tartışmaları başladı.

Oysa biz krizin patlak verdiği gün bu sütunlarda,

“Tipik ‘İngiliz oyunu’… Güçleri birbirine kırdır, sonra ‘çöz’ ve kendine ‘gebe’ bırak!.. Bu ülkede emperyalizmin bir asli müttefikleri (2. Cumhuriyetçiler), bir de konjonktürel müttefikleri (cemaat) var. Ve benim kanaatim o ki, Haçlılar, konjonktürel müttefiklerle yol ayrımına geldi” demiştik… Ancak, “İngiliz oyunu” görülemedi, “kontrollü kriz” iyi idare edilemedi, en önemlisi “Türkiye’nin gücü hakkı ve layıkıyla ortaya konamadı” ve tam emperyalizmlik ortam tesis edildi. Yeni oyunun adı, “at değiştiriyor-muş” gibi yapıp, üzengi ve dizginleri tamamen ele geçirmedir!..

Onlarınki küresel işgal oyunu, bizimkilerinki “kumar”. TSK kadar zor durumda olan da Kasımpaşalı Erdoğan. İçerde ve dışarıda kontrolü tümüyle kaybetmiş durumda. Bu yüzden bir yandan kendisini gözden çıkaran emperyalizm ve FG’ye, “safınızdayım” mesajları gönderiyor, öte yandan TSK’yı “sevk-idare ve sakinleştirmeye” çalışıyor. T.C. üzerinde yürütülen büyük rövanşı, bu gruplardan hangisi kazanırsa kazansın, “sizinleydim” demenin kapılarını açık tutuyor. Yani hem yazı’ya, hem tura’ya oynuyor…Ama bu oyunda bir de “kırık”, yani paranın dik gelmesi vardır ki, işte o zaman ne olur, kim en önce tasfiye edilir bilemem.

Her halükarda Erdoğan’ın son çıkış kapısı, bir baskın erken genel seçim gibi görünüyor…Hele de Doğan medyası, Gül’ü “hakem” ilan ettikten, cemaatçi ve 2. Cumhuriyetçi kalemler, askerlerin sivil mahkemede yargılanmasının önünü açan “geceyarısı kanunu”nu veto etmemesi için Gül’e, tehditle karışık “Seni Çankaya’ya istemeyen askerlerden intikamın al” mesajları göndermeye başladıktan sonra!..

Peki Gül, o yasayı veto eder mi?..

Muhalefet bugüne kadar attığı tüm imzaları unutmuş hala, “Herkesin Cumhurbaşkanı olduğunu göster…Hukuka, Anayasa’ya uy” havasında.

Kendileri de, komisyonlar kurdurup, “Çok ciddi hukuki inceleme yaptıracağını” söylüyor. O Gül ki, hem de Irak’ın kuzeyine kara harekatının düzenlendiği gece türbanı serbest bırakan Anayasa değişikliğini imzaladı, ama Anayasa Mahkemesi, bunun Anayasa’ya aykırı olduğuna karar verip, iptal etti.

Tüm Türkiye’nin karşı çıktığı Mayın yasasını, “popülist” olmadığı için imzalayan da O’ydu..Ne demek mi istiyorum?

FG’nin “dostu” Hüseyin Gülerce’nin tedirginlik ve şüphe dolu,

“Hukuk, vesayet rejimini öyle bir yerden vurdu ki, ayakta kalmış görüntüsüne bakmayın. Mecali tükeniyor...” iddiasına dikkat diyorum!..

Vesayet rejimi diye savaş açtıkları ne; Mevcut hukuk düzeni ve TSK, daha geniş açılımıyla T.C.’nin kuruluş esasları. Peki, bunu yıkıp, ortadan kaldırmak için önce kol kola, sonra “himayesine” girip, Türkiye üzerinde kurdurdukları yeni vesayet rejiminin patronları kim; AB-ABD-NATO…

Demek ki, o kanunun ne olacağına da bu yeni “vasiler” karar verecek!..

Kanaatim yüzde 90 veto etmeyeceği. Nasılsa Anayasa Mahkemesi “orta yolu” bulur!.. Yüzde 10’a gelince, “Her şerden bir hayır çıkar”mak ve “miş” oyununu sürdürmek üzere, “TSK’nın, Gül’ü kabullenmesini” de kolaylaştıracağından, ama en önemlisi “PKK’ya genel af” veya Türkiye’nin Barzani yönetimini “tanıdığının” somutlaştırılacağı bir anda, bir bakmışsınız “Hakem Gül”, o yasayı “veto” edivermiş!..


FG’ye İhtiyaç Kalmadı mı?

Emperyalizmin “At değiştiriyor-muş” oyunundan önce, FG cephesindeki gelişmeleri anlatalım.

Kulislerde konuşulanlara göre, grup içindeki rahatsızlıkların tahminlerin ötesinde.

İki gruptan söz ediliyor; Akademisyenler ve Medya Grubu…

Medya Grubu malum. Ergenekon davasının bayraktarlığını yapıp, 2. Cumhuriyetçilerle kol kola T.C.’ye karşı aleni bayrak açanlar.

Akademisyenler ise kendilerini “eğitim yoluyla” mücadeleye adayanlar. Ana hedefte, yani “iktidarı ele geçirme”de aralarında sorun yok, sorun bunun yol ve yönteminde.

İkinci grup, birinci grubun çok fazla siyasallaştığını, bunun da “Her aileden en az bir kişinin FG’li olmasına” zarar vermesinden korkuyor. Uzunca süredir birinci grubun ezici üstünlüğü ortada, böyle de devam edecek gibi.

Görüşlerine katılmasam bile dobralığını beğendiğim, gruba yakın isimlerden Nasuhi Güngör’ün, Cüneyt Ülsever’in tezi üzerine kaleme aldığı “Gülen Hareketi’ne ihtiyaç kalmadı mı?” başlıklı yazısı, “Biz tüm partilere eşit mesafedeyiz, siyaset yapmıyoruz” iddiasındaki Cemaat’in tüm pullarını döker nitelikte…

”Sahnedeki aktörlerin sadece siyaset ya da ordudan ibaret olmadığını artık hepimiz biliyoruz. Her ne kadar kendileri, ‘Biz siyasetin dışındayız, gönüllüler hareketiyiz’ deseler de, Gülen Hareketi’nin bu tabloda önemli ve belirleyici bir rolü var… Siyaseti daha fazla etkilemekte ve dönüştürmektedirler. Cemaat, belki hiçbir zaman bir siyasi partiye dönüşmeyecektir. Ama siyasetle olan yakınlığı bir anlamda zirve noktasına ulaşmıştır” tespitini yapıyor. Ülsever’in iddiasına cevabı da çok anlamlı. Gülen hareketinin tek misyonunun “kadrolaşma” olmadığını, “Demokratikleşme, yeni bir Anayasa hazırlığı başta olmak üzere birçok tartışmanın ilerleme ve zemin kazanmasında rolü bulunduğunu” hatırlatıyor ve “Ufukta, bu misyonu üstlenecek başka bir yapı” görünmediğine dikkat çekiyor. Kesinlikle doğru!..

Emperyalizmin bu “konjonktürel müttefiki” olmasa, milyonlarca samimi inançlı, “türban, din, dindar Cumhurbaşkanı” diye diye, 2. Cumhuriyetçilerle kol kola girer, Türkiye’yi uçuruma sürükleyen Haçlı emperyalizminin emellerine alet edilebilir miydi? Daha da yapılacak çok “iş” var!..

O “iş”lerden en acili, hem iç, hem dış boyutuyla “Kürdistan”.

İşte Danıştay’ın, önceki yıl “çok dilli belediyecilik” uygulamasına geçtiği için görevden aldığı Diyarbakır Sur Belediye Başkanı ve Belediye Meclisi’nin hali.

Yeniden seçildiler ve kaldıkları yerden devam ediyorlar. Son numaraları ”Çok dilli Toplu Sözleşme”!.. Ne oldu Danıştay kararı, nerede hukuk, kim takıyor?.. Bir diğer örnek; Irak’ın kuzeyinde incelemelerde bulunan Hak-Par Genel Başkanı Bayram Bozyel, “PKK’nın silahsızlandırılması” görüşmelerinin sürdüğünü, bu kapsamda, “Lider kadronun pasaportlarının hazırlandığını, PKK’nın üst düzey yöneticilerinin Avrupa’ya gideceğini, diğerlerinin genel afla Türkiye’ye dönüşünün sağlanacağını” açıklıyor.

Yani ABD’li David L. Phillips’in, T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın destek ve katkılarıyla hazırladığı “PKK’nın Silahsızlandırılması Planı” yürüyor, göç yolda düzeltiliyor!..

Dışarı boyutu; Malum, ABD’nın Irak’tan “gözü arkada kalmadan” çıkması için Türkiye’nin “Barzani Kürdistan’ı”nı tanıması elzem.

ABD Kilisesi’nin etkili-yetkili yayın organı Christian Science Monitör başyazıyla, “Kürt-Arap ihtilafı yakın… Irak devleti parçalanabilir” haberini veriyor…

Kerkük gidiyor…

Obama’nın, Irak Başbakanı Maliki’den “razı olmadığı” duyuruluyor…

Ve tam da bu günlerde “Üç parçalı Irak’ın baş savunucusu” Obama’nın Yardımcısı Joe Biden, “Kürtlerle-Bağdat arasındaki uzlaşma çabalarına nezaret etmek üzere” Irak’ta dolaşıyor.

Bitmedi, İngiltere, Irak’taki askeri araçlarını satışa çıkardı. ABD, geri dönüş hazırlıklarına başladı. Silahları ne olacak? Büyük kısmı Barzani yönetimine bırakılacak. Artık buradan nereye gider; PKK’ya mı, “Ergenekon davası” veya yeni “fotokopi belgelerinin” malzemesi olarak Türkiye içine mi, kimbilir?

“Irak’ın bölünmesi Türkiye için felakettir…Kerkük endişe kaynağımızdır” diyen TSK veya muhalefetin, bunlar başta, diğer gelişmeler karşısında sesi-soluğu çıkıyor mu, gören-duyan-bilen var mı?

Ya “Çuvalcı” ABD’li General David Petraeus’un, “Türkiye’den Afganistan operasyonları konusunda verebileceği desteğin en büyüğünü istemesi” konusunda?!..

Bu “derin sessizliğin” sebebi, “miş” oyununa kapılıp, “Beni seç!.. Beni seç!..” olmaz, olamaz, ol-ma-ma-lı!..

Zira, emperyalizmin “at değiştiriyor-muş”u günlük, aylık değil, çok uzun sürecek bir oyun.

Taa ki, Lozan’da Lord Curzon’un “cebine koyduklarını” alana kadar!.. Bunu anlamak için “kurmay zekası”na falan sahip olmak da gerekmiyor!..


Meyyâl UYGUR - Açık İstihbarat
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x