
Demokrasi gibi "adalet"i de, "hürriyet"i de, tahsis hakkı(!) ancak ve sadece kendilerine ait olan birer "lütuf" zannedenler anlamayacaklardır muhtemelen... Zira onlar, dün Çağlayan Adliyesi'nde, adları bir kere daha "sanık" olarak telaffuz edilen kişilerin yatıp kalkıp kendilerine "şükretmeleri" gerektiğini düşünüyorlardır.
* * *
Ne için?
Savcı haklarında beraat talep ettiği için mi?
Kimi isimler hakkında yargının durdurulması ve soruşturma izni alınmasını talep ettiği için mi?
Ya da, en başından bu yana, sırf atıldıkları çuvalın "terör örgütü" diye damgalanabilmesini sağlayacak silahı, şiddet eylemini barındırdığı için adlarının yanına eklemlendiğini savundukları Danıştay katliamı dosyasının -nihayet- ayrılması istendiği için mi?
* * *
Pek güzel de...

* * *
"Ergenekon" yaftalı, 22 ayrı iddianamenin birleştirilmesiyle oluşan yüzyılın kumpasını hazırlayan savcılar nerede?
Kimi kaçak, kimi tutuklu!
Hakimler?
Aynı şekilde, kimi kaçak, kimi tutuklu!
Neden?
"FETÖ üyesi" oldukları iddiasıyla!
* * *
Şimdi...
Bu iddianame bizzat "FETÖ üyeleri" tarafından hazırlandıysa...
Yargıtay'da kararı bozulan yargılama bizzat "FETÖ üyeleri" tarafından yapıldıysa...
Bu dava en nihayetinde bir "terör örgütünün eylemi" yani "terör eylemi" değil midir?
Eğer öyle ise...
Adalet bir "terör eylemi"nin tekerrür ettirerek tecelli eder mi?
* * *
Eski Genelkurmay Başkanı hakkındaki "Başbakanlıktan soruşturma izni alınsın" talebi kabul edildi. Ne için "soruşturma izni" istenecek hakkında?
"Terör örgütü"nün arzu ettiği suçlarla yeniden yargılanması için mi?
Yahut o gencecik teğmenler...
20'li yaşlarında, askeri kariyerlerinin henüz başında bu kumpasa uğrayan, göreve iadelerinden sonra, "bir de biz cezalandıralım" der gibi her biri yüksek yoğunluklu terör bölgelerine adeta sürülen, hali hazırda terörle mücadele eden genç subaylar, terör örgütünün isnat ettiği suçlarla mı yargılanacaklar?
* * *
İstanbul'da yeniden başlatılan bu yargılama "usulüne uygun" biçimde yapılacak olabilir; yapılacaktır... Yargılama sonunda sonradan sanıkların büyük bölümü beraat edecek olabilir; edecektir...
Ama mesele bu değil ki...
Mesele, "terör örgütü" tarafından hazırlanmış, "terör örgütü planı"ndan ibaret olan bir metnin öyle ya da böyle "iddianame" muamelesi görüyor olması trajedisi!,
Bu davanın, dün birçok hukukçunun da vurguladığı gibi yok hükmünde sayılması ve hiç görülmemesi gerekmez mi?
* * *
"Davanın, sanıklar öldüğü için düşmesine..."
Ümraniye Davası'nın yeniden başlayan yargılamasının ilk gününün, izleyenlerin boğazına dikenli bir yumru gibi oturan gelişmesi:
Yargılama boyunca ölenler hakkında davanın düşmesi istendi!
Kuddusi Okkır öldü... İlhan Selçuk öldü... Uçkun Geray öldü... Türkan Saylan öldü... Ali Tatar öldü... Erhan Göksel öldü... Engin Aydın öldü... Arif Doğan öldü... Muzaffer Tekin öldü... Abdülkerim Kırca öldü...
Davayı "öldükleri için" düşürünce ne olacak?
Maksat bu ağır vebali Türk adaletinin üzerinden atmak ise;
İmkansız!
"Ah"ları dindirmek ise;
O da imkansız!
Ha, "aileleri daha da yıpranmasın" diyorsanız;
Bunu da sağlayamazsınız ya, en azından mezarlarında dahi linç edilen o insanların adalet nezdinde püri pak olduğunu kanıtlarsınız!
Lakin bu, davayı "öldükleri" için değil, haklarındaki suçlamalar bir "terör örgütü planı"ndan ibaret, dolayısıyla da "hükümsüz" olduğu için düşürürseniz mümkün olur ancak!
Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU, 22 Haziran 2017
selcantasci@gmail.com