Ağca, AKP ile MHP'yi Nasıl Yakınlaştırır?

Genel & Güncel Konular

Ağca, AKP ile MHP'yi Nasıl Yakınlaştırır?

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Oca 27, 2010 21:16

Ağca, AKP ile MHP'yi Nasıl Yakınlaştırır?

AKP'nin MHP'ye ihtiyaç duyacağı günler yaklaşıyor. Bunu ister yaklaşan Anayasa değişikliği süreci ile bağlantılı okuyun, ister gitgide tek başına yeniden iktidara gelme şansı azalan AKP'nin yeni dönem arayışları ile bağlantılı olarak.

MHP'den sorumlu Devlet Bahçeli'nin, geçmişteki esneklikleri de gözönüne alındığında, bugün verilen "sert" demeçlerin alkolden bile daha uçucu olduğu yakın siyasi tarihi bilenlerin malumü. Türkiye'de siyasi parti liderlerinin, üst akıllar ve güçler adına tabanlarından sorumlu olan görevliler olduğu ve bu üst güçlerin öncelikleri doğrultusunda nasıl kıvrak manevralar yapabildikleri de hatırlandığında (Bkz: Çiller - Erbakan koalisyonu); bir AKP-MHP koalisyonu da kimseyi şaşırtmayacaktır.

Tek sorun; "lider" konumunda oturtulanların tabanları nezdinde yaşayacakları sürtünmeyi azaltmak olacaktır. MHP'yi ikna süreci bu nedenle Devlet Bahçeli'yi ikna sürecinden farklı okunmalıdır.

Bugüne kadar "Ergenekon" ve bağlantılı oluşturulan sis perdesine mesafe koyan MHP'nin, geçmişten bugüne uzanan ilişkiler ağı ve hatta Türkeş'in baskın manevi hatırası üzerinden yapılabilecek hatırlatmalar, bu partiyi yeni döneme ikna etmek için çok faydalı olacaktır.

24 Ocak'ta andığımız, Türkiye'nin gazetecilik adına yüzaklarından Uğur Mumcu'nun Papa, Mafya, Ağca kitabı; Ağca ve İpekçi-Papa cinayetleri çevresinde çok geniş bir ilişkiler ağını belgeleri ile deşifre eden bir kitap.

Bu kitapta; Ağca'nın en uç bölgesinde yeralan çemberin bir ayağının Vatikan'la bağlantılı mafya odaklarına, diğer ayağının istihbarat örgütlerinin kontrolündeki uyuşturucu ve kaçakçılık şebekelerine, bir ayağının küresel finans şebekesi ve bunun "saygın" bankalarına, bir ayağının Mason localarına ve bir ayağının da siyasal altyapı ve bunun yasadışı oluşumlarına uzandığını bütün netliği ile görüyorsunuz.

Türkiye'nin içinden geçtiği dönemi aydınlatmak adına Uğur Mumcu'nun "Papa, Mafya, Ağca" kitabı bugün yeniden okunması gereken bir kitaptır.

Bu kitaptan bir alıntıyı; MHP'ye Ağca üzerinden geçmişi hatırlatarak, yeni dönemde nasıl AKP ile aynı çuvala girmeye ikna edilebileceğini göstermek adına dikkatinize sunuyoruz.

---------------------------------------------
    "Türk Federasyonunun kuruluş çalışmalarına katkıda bulunan Necati Uygur ve Halil Tireli, bilinmeyen kişilerce öldürülecekler, Federasyon Başkanlığına getirilen Kondakçı, İçişleri Bakanlığı'na ögürtleri hakkında bilgi verdikten bir süre sonra bilinmeyen kişilerce yaralanacaktır. Federasyonun Kondakçı'dan sonra gelen başkanı Musa Serdar Çelebi'de Ağca ile ilişkili görülerek Dr. Martella tarafından tutuklanacaktı.

    Altaylı ve Çelebi'yi birleştiren bağlı anlayabilmemiz için belgelere daha yakından bakmamız gerekecektir.

    MHP Parti müfettişi ve partinin yayın organı Hergün Gazetesi'nin genel müdürü Enver Altaylı 9 Şubat 1976 günü Paris'ten yazdığı mektupta Türkeş'e şu temaslarını anlatmaktaydı :

    "4 Mayıs 1976 günü Dr. Kannapin Köln'e gelecek, burada beni Alman iç istihbarat teşkilatı Türkiye masası başkanı ile tanıştıracak"

    Altaylı'nın 24 Haziran 1976 tarihli mektubunda bu temas konusunda bilgi verilir.

    "Dr. Kannapin ile ilişkilerimiz; Alman güvenlik kuruluşları nezdinde bizi himaye etmekte ve bu kuruluşlar çalışmalarımıza engel değil destek olması için teşebbüslerde bulunmaktadır. İyi niyetinin ve gösterdiği çabaların karşılığı olarak kendisini memnun etmeniz gerektiğini düşündüm. (...) Faruk Bey'de Kannapin'i bir haftalık gezi için Kıbrıs Türk Kesimi'ne davet ettirdi. Dr. Kannapin'e, Faruk Bey vasıtası ile gidiş-dönüş uçak biletlerini hediye ettirdim."

    Altaylı'nın aynı mektubunda şu satırlar, kurulan ilişkinin niteliğini bütün açıklığı ile gözler önüne sermektedir:

    "Federal Almanya Büyükelçiliği başmüşaviri Dr. Kengerli'den bizzat edindiğim bilgilere göre - Dr. Kengerli Azerbeycanlıdır, 1940'da Almanlara esir düşmüştür. Daha sonra Türkistan lejyonunda görev yapmıştır. Harpte; SS subayıydı, harp sona erdiğinde binbaşı rütbesi taşıyordu. Bize büyük sempatisi vardı. Hiç bir ricamızı kırmaz, ülkücü arkadaşlarımızın en küçük dertlerine dahi koşmaktadır.

    Alman Sendikalar Birliği (DGB) nezdinde lehimize müsbet teşebbüsleri olmuştur. Ancak başarılı olmamıştır. Diplomat kadrosu aleyhimize çalışmaktadır. Kengerli'nin müsbet çalışmaları bunlar tarafından engellenmektedir. (...) İlişikte kopyaları sunulan rapor, yabancı bir servis hizmetindeki Türkistanlı soydaşlarımızdan temin edilmiştir. Dr. Kannapin izinli olduğu için o kanaldan temin etmek mümkün olmamıştır. Ancak bu şahıstan Alman resmi makamları nezdinde müsbet bir havanın esmesine sebep olan raporun varlığını öğrenmiştim. Yani belgeler sahte değil hakikidir"


    Mektuptan da açıkca anlaşılacağı gibi, MHP Almanya başmüfettişi ve parti yayın organı Hergün Gazetesi genel yönetmeni, Alman gizli örgütleri ile CIA açıkca temastadır.

    Eşi de Türk Büyükelçiliği'nde telefon santral memuresi olarak çalışan Altaylı, "yabancı bir servis hizmetindeki Türkistanlı soydaşlarımızdan" gizli raporlar alacak kadar bu örgütlere yakındı. Alman gizli istihbarat servislerinde görevli olduğu anlaşılan Dr. Kannapin ile MHP'nin yakınlığı ise yine Altaylı'nın mektuplarından açıkca anlaşılmaktadır.

    CIA; Batı Almanya'daki bazı kuruluşlar ve radyolar kanalı ile Sovyetler Birliği'nde yaşayan Türk ve müslüman kökenli azınlıklara yönelik çalışmalar yapmaktadır. Altaylı'nın "yabancı bir servis hizmetinde Türkistanlı soydaşlarımız" yolundaki ifadesi, CIA adına bu kuruluşlarda çalışan, Türkistan, Azerbaycan ya da Özbek kökenli Türkleri anlatmaktadır.

    Altaylı'nın Almanya'daki "Haupstrasse-28 , 5000 Köln, 50" adresinden, Alparslan Türkeş'in "Ankara, Gaziosmanpaşa Kader Sokak 3/3" adresine gönderilen 7 Nisan 1976 günlü mektupta bu istihbarat örgütleri ile olan yakınlık çok açık biçimde vurgulanmaktadır. Mektubu dikkatlice okuyalım:

    "Dr. Kannapin ile görüştüm. Kendisine telefon ettim. Bu günlerde tatil yapacakmış, on gün sonra izinden dönecek. O zaman buluşup, başbaşa görüşeceğiz. Bana şimdilik şunları söyledi: 'Bay Türkeş dostumdur. Lütfen elimden gelen yardımı yapacağımı kendilerine bildiriniz. İzinden dönelim buluşalım ve birlikte strateji tesbit edelim, kendisine yazacağım ve elimdeki belgeleri göndereceğim'.

    Yapılan menfi propagandalara aldırmamamızı söyledi. Ben de kendisine solun bir gayesinin de, çıkartılan haberlerle üye ve sempatizanlarımızı korkutmak olduğunu, karşı propaganda imkanlarımızın zayıf olduğunu söyledim"


    Federal Almanya'nın gizli istihbarat örgütünde çalıştığı anlaşılan Dr. Kannapin ile "birlikte strateji" saptamak, herhalde birbirlerine karşı duydukları güveni ve ortak çalışma arzusunu ortaya koymaktadır.

    Altaylı'nın mektubunda "Ruzi Nazar" adlı başka bir görevlinin adı geçmektedir. Türkiye'de uzun yıllar görev yapan ve "CIA Görevlisi" olduğu hemen hemen bütün Türk basınınca bilinen Ruzi Nazar, 1971 yılında solcu şiddet eylemlerinin iyice yoğunlaştığı tarihte, Türkiye'yi terketmiş ve Bonn'a yerleşmiştir.

    Nazar'ın Almanya'ya yerleşmesinin bir nedeni, eşinin Alman kökenli olmasıydı. Bu neden dışında, Ruzi Nazar'ı ilgilendiren bir başka neden de Federal Almanya'daki Türkler'di.

    İkinci Dünya Savaşı sırasında, Sovyet ordusunda subayken, Hitler ordularına katılan , daha sonra da Amerika'ya sığınan Ruzi Nazar, çok iyi bildiği Türkçesi ile Türkiye'de uzun süre görev yapmış ve önde gelen Türk politikacıları ile yakın dostluklar kurmuştur. Ruzi Nazar'ın Türkiye'de yakın ilişki kurduğu siyasetçilerden biri, MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'tir.

    Altaylı'nın Ruzi Nazar ile ilgili olarak Türkeş'e yazdıkları da şunlar :

    "Ruzi Nazar'la görüştüm. Parlamento hukuk müşavirleri ile bir hafta önce yemek yediğini, onlardan şu hususu öğrendiğini söyledi: Hiçbir MHP'li hakkında resmi makamlar tarafından herhangi bir işlem yapılmayacaktır. Dahiliye Bakanlığı ve hükümete yakın çevreler tarafından da aynı mealde haberler alındığını da söyledi. Ben de kendisine (..) milliyetçi hareket, gayet iyi biliyorsunuz ki, Türklüğün kendi hareketidir. Türkiye'yi, muvaffak olduğu takdirde bütün Türkleri kurtuluşa götürecek bir harekettir.

    Bunun böyle olduğunu, bu hareketin yaşama ve başarma şansına sahip olduğunu biraz önce siz de ifade ettiniz. Gelin bu çorbada sizin de tuzunuz olsun. Bilemiyorum, yetki dereceniz nedir? Konuşmalarınızdan bir çok imkanlarınız olduğu anlaşılıyor. Türkeş Bey'in de size sevgisi ve hürmeti vardır. Şayet gerçekten bazı imkanlarınız varsa bunlardan yararlanalım. Mesela Alman basınında hakkımızda yazılar çıkartalım. Propaganda gücümüz zayıftır. Bizi başka türlü tanıyorlar, nazi diyorlar, ırkçı diyorlar, v.s. Bu konuda bir şeyler yapamaz mısınız?

    Cevap olarak uzun uzun konuştu, sizden bahsetti. Size olan saygısından, sevgisinden, inancından, bağlılığından bahsetti - elbette bunları size duyuracağımı bildiği için - ve bu konuda yardımcı olurum dedi. Şimdi bana bir Alman gazeteci gönderecek, bakacağız yapacak mı?

    Bu arada şunu söyledi: "Türkeş Bey'i Amerika'ya davet etsek gelir mi?" Ben de size soru sormak gerektiğini, benim bir şey söyleyemeyeceğimi, ancak bence bu daveti kabul edeceğinizi söyledim. Şimdi lütfen bana bu konuda bilgi vermenizi istirham edeceğim. Bir Amerika seyahatini kabul eder misiniz? Ben Ruzi Bey'e , bunu bir parça da davet edene bağlı bulunduğunu, daveti kimin yapacağını bilinmeden bir şey söylenemeyeceğini belirttim."


    Dr. Kannapin ve Ruzi Nazar'ın Türkeş'i Almanya'ya beklediklerini yazan Altaylı mektubuna şöyle devam etmekteydi:

    "Bay Kannapin'e telefon ettiğimde o da sordu: Türkeş Bey Mayıs ayında gelecek mi diye. Albayım, mayıs ayında gelmeyi düşünüyor musunuz? Ruzi Bey de aynı soruyu yöneltti. Bunlar ya meraklarından sorarlar ya da bu ziyaretten fayda umarlar"

    Altaylı, Türkeş'e yazdığı, istihbarat raporu niteliğindeki bir başka mektubunda Nazar'ın; "Ecevit ve komunistler aleyhine makale yayınlatmak vaadinde bulunduğunu" kaydetmektedir. Altaylı aynı mektubunda, "Die Welt" adlı yayın organından Dr. Spiegel adlı bir gazetecinin kendisini aradığını söylemektedir.

    Altaylı'nın ilişki kurduğu Dr. Kannapin ile ilgili bir başka bölümü, Avrupa Demokratik Ülkücü Dernekleri Federasyonu'nun, Musa Serdar Çelebi'den önceki genel başkanı Lokman Kondakçı'nın ifadesinde görüyoruz:

    Bozkurtlar ve Türkeş hakkında Ecevit hükümetinin İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş'e 30 Mart 1979 günü bilgi veren Avrupa Ülkücü Dernekleri Federasyonu'nun ilk genel başkanı Lokman Kondakçı ile Bakan Güneş arasındaki konuşmanın ses bantındaki çözümünü birlikte okuyalım:

    - Bakan Güneş: Bende bir resmi vardı, göstereyim size de, yani resim olarak da, o mu acaba? Televizyon göstermiş, 8 Ocak günü galiba. Şunu istesek Almanya'dan dikkat çeker, ayrıca Anayasayı Koruma teşkilatındaki Türkiye masasındaki adam

    - Kondakçı: Dr. Kannapin. Kaprisli. Bizim muhalif olduğumuz Türk parlamenterlerine hakaret eder. Ne kadar muhalif olursam olayım, neticede Türk'tür. Bir iki münakaşamız olurdu.

    - Güneş: O gelir sizinle ilişki kurar mıydı?

    - Kondakçı: Biz onun yanında çalışırdık, bu federasyonun işini kolaylaştırırdı. Bu münakaşa konusunu, genel başkana aktardı ve genel başkanın 'o ne derse onu yapacaksınız' şeklinde bir talimatı oldu.

    - Güneş: Genel başkanın Kannapin ile ilişkisi nedir?

    - Kondakçı: Kannapin'e para verirdi, o da bizim ayak işlerimizi hallediyordu

    - Güneş: Kannapin; bu yaşlı, sarışın, zayıf... O herif değil mi?

    - Kondakçı: Evet, geçen hafta buradaydı

    - Güneş: Rüşvet mi alırdı bu?

    - Kondakçı: Anayasa'yı koruma teşkilatının Almanya'daki ülkücü teşkilatlarla ilgili işlerini yapardı, Türkeş'in hesabından ona para verirdik

    - Güneş: İşte bunu belgelemek zor

    - Kondakçı: Hayır, belgeleriz onu. Türkeş'in hesabını ben açtım. Bir kere geldi, Ahmet Er ile beraber.

    - Güneş: Bu para nasıl toplanır

    - Kondakçı: Oradaki federasyon üye derneklerinin yatırdıkları paralardı

    - Güneş: Çok mudur oradaki parası

    - Kondakçı: 300 bin mark civarındaydı

    Bakan Hasan Fehmi Güneş'in, Avrupa Ülkücü Dernekleri Federasyonu ilk başkanı ilk genel başkanı Lokman Kondakçı ile olan gizli görüşmesi, 10 Nisan 1979 günü Ankara'da İçişleri Bakanlığı'nın emrindeki Marmara Köşkü'nde devam eder.

    Bakan Güneş; bir cinayet nedeniyle aranan ve Türkiye'den Almanya'ya kaçtığı bilinen sağcı bir militanın nasıl kaçırıldığını sorar. Kondakçı'nın yanıtı şöyledir:

    "Onu Ruzi Nazar çıkarmış. Yani o çıkmasını sağlamış. Amerikan vatandaşı ve Avrupa'daki etkin kişilerden biri. Halen Almanya'da ve Türkeş'in her Almanya seyahatinde özellikle görüşmek istediği adam. Ayrıca Hasan Alpulatay, bu ismin de yabancı olması gerekir. CIA adına Türkistan diliyle yazılar yazar."

    Lokman Kondakçı, bunları anlattıktan sonra Bakan Güneş'i uyarır.

    "Bu yurt dışı işinde siz Almanlara soracaksınız. Almanlar, Dr. Kannapin'e gelecekler, bizimkiler yok diyecekler, size de sonuçta yok diyecekler."

    (Uğur Mumcu; "Papa, Mafya, Ağca";16. Basım, syf:143-149 )

---------------------------------------------

Mumcu kitabında, bu konuşmalardan hemen sonra Türkeş'in Almanya'daki hesap numarasına ve buradan yapılan ödemeler kadar bir çok ayrıntıyı belgeleri ile deşifre ediyor.

İçinde bulunduğumuz konjonktürde CIA-BND ilişkisinin 1970-80'lerin sıcaklığında olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hatta mevcut "Ergenekon" sürecinin bir boyutunu CIA ve BND'nin Anadolu siyaseti üzerindeki kavgası olarak da yorumlamak mümkün.

Geçmişin kritik ilişkiler ağının tetikçisi Ağca; birilerinin tepesine "Demokles Kılıcı" misali asılmış durumda.

Oynadığı İsa vodvilleri, mavi kazaklar ve mesih saçmalıklarının ötesine bakmak gerekiyor.

Papa'yı vurdurmadan önce onun İsa Pansiyo'nunda kalmasını sağlayacak kadar sembollere önem veren güçler; İsa'yı da, Musa'yı da, Harun'u da Ağca'dan çok daha iyi biliyor.


Açık İstihbarat, 27 Ocak 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x