
http://ultra-turkler.blogspot.com/2011/07/star-wars-ya-da-komplo-veveya-kaos.html
(ya da F'Eymür, Erdoğan'a, Pamukoğlu'nu neden muhatap aldırdı ve/veya Pamukoğlu, Erdoğan için kurduğu cümleleri; BOP'eşbaşı, Kraliçe'nin hizmetkarı Abdullah Gül için de kurabilir mi?!)
“Görülüyor ki, ‘Savaş’; Komutanlar’ın ‘sinirleri’ ve ‘Askerler’in ‘kahramanlıkları’ ile çözülen denklemden ibarettir!”
Mareşal Fevzi Çakmak
http://tr.wikipedia.org/wiki/Fevzi_%C3%87akmak
http://ultra-turkler.blogspot.com/2011/08/maresal.html
................................
BOP?!
Neo Sevr?!
Füze Kalkanı?!
Büyük Kürt devleti Procesi?!
Yeni Anayasa?!
İç savaş?!
ABD, Başkanlık Yarışı?!
Kürede "1939 şartları"?!
İRAN?!
Nükleer soğuk savaş?!
Enerji bazlı dünyalar savaşı?!
HAARP?!
Sözün özü:
ABD, "İnsansız uçaklar"la İran'ı havadan vuracak!
Asıl "Kıyamet" ondan sonra kopacak!
"Neo 1 Mart Tezkeresi" süreci!
Nokta.
.................................
Akıl'sız bakış?!
“Üç tür politikacı vardır: Suyu bulandıranlar, bulanık suda balık avlayanlar ve en yeteneklileri olan bulanık suda balık avlamak için suyu bulandıranlar!”
Arthur Schnitzler
(...)
Bu kapsamda, Pamukoğlu, Altaylı'nın programında Erdoğan'a dedi ki:
"Hakkari elimizden çıktı!"
(...)
Erdoğan, iftar yemeğinde Pamukoğlu'na dedi ki:
"Televizyon ekranlarına çıkıp bir ilimizin elden çıktığını söyleyecek kadar seviyesiz insanlar var bu ülkede. Bunlar generallik seviyesine kadar yükselmiş insanlar. Böyle bir seviye olur mu? Bu ülkenin bir metrekaresi kimsenin istilasına girmemiştir, girmeyecektir."
(...)
Pamukoğlu, yazılı açıklama yaparak Erdoğan'a dedi ki:
“Sayın öcalan şimdi aldığı kellelerin hesabını veriyor”
Diyen utanmaz adam;
Basın, üniversiteler, iş adamları, aydınlar bitti de şimdi sıra 1993 1995 yıllarında 778 gün Hakkari ve Kuzey Irak dağlarında 4000 Subay, Astsubay, 55 000 askeriyle zaman sınırı tanımaksızın, Pkk ile çarpışan, Hakkari Dağ ve Komanda Tugayı ve Hakkari Güvenlik Komutanı, şimdi ise Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanına mı geldi?
Biraz önce Şehit ailelerine verdiğin iftar yemeğinde güya beni hedef alarak "Hakkari elden çıktı" diyen birileri var diye, seviyene, kişiliğine ve terbiyene uygun sözler kullanıyorsun…
Şimdi beni dinle;
Ben senin bildiğin ne siyasetçiyim nede herhangi bir vatandaş "Hakkari elden çıktı" lafını iki senedir söylüyorum.Bu bir ironi bunun halk dilindeki karşılığı orada herşeyin kötü gittiği ve gittikçe herşeyin daha kötüye gitmeye meğilli olduğu anlamındadır.. Senin bunu anlayabilicek ne kapasiten ne de seviyen var.
Dün akşam televizyondaki mesele salt Hakkari değildi ki, senin partinin ve hükümetinin bu ülkeyi nasıl hızla bölünmeye götürdüğü ve BOP Başkan yardımcısı olarak Amerikan uşaklığını orta doğu coğrafyasında nasıl yaptığını anlatıyordu.
Tutuştun mu ? Foyan ortaya döküldü mü? Beceriksizliğin bohça gibi açıldı mı?
Yoksa rahatsızlıkların mı nüksetmeye başladı gene? Sana son sözüm, zerre kadar yüreğin varsa, tabi bir tıp heyetinin kontrolunden sonra çık bir televizyonda karşıma ; Millet kim neymiş görsün…
Korkma evladım! Hadi topla olmayan cesaretini;
Şimdi siyaseten hapı yuttun ve kapı açıldı. Bu bir tilki tuzağıydı ve avlandın…
İstanbul’da doğup İstanbul Tuzla’da eğitim alıp hasdal’da 77. Piyade Alayında kantincilik yaparak askerlik görevini ifa eden, kantinlere hangi şirketten sucuk aldıysa terhisden sonrada o şirkete memur diye giren vatandaş şimdi kapı açıldı, hodri meydan!..
El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanırmış meydana çık evladım..
Osman PAMUKOĞLU
Hak ve Eşitlik Partisi
Genel Başkanı
Emekli Tümgeneral
http://siyaset.milliyet.com.tr/erdogan-pamukoglu-na-sert-cikti/siyaset/siyasetdetay/10.08.2012/1578742/default.htm
http://www.haberarz.com/politika/pamukoglundan-erdogana-cok-sert-cevap-h15029.html
.............................
DURUM ANALİZ?!
"Su"yun özenle bulandırıldığı bir ortamda, bu sıcak polemiğe nasıl bakmalıyız?!
Erdoğan, Pamukoğlu'nu neden muhatap aldı?!
Pamukoğlu, F'MİT'in kanalında F'Altaylı'ya neden o sözleri söyledi?!
F'Altaylı neden Pamukoğlu'nu programına davet etti?!
Bu anlamda birkaç satır yansıtalım.
Pamukoğlu'nun üslubu en başından bu yana sorunlu!
Egoist!
Kendini övmeye, yüceltmeye dönük!
Kolay gaza geliyor!
F'Eymür'e kendini kolay elletiyor.
Demem o ki:
Pamukoğlu, ortada adam kalmamış ve/veya TSK'da komutan kalmamış, kendisinden başka kimsenin "PKK sorunu"nu çözemeyeceği havasında konuşuyor!
Narsist!
Soruların en zalimi olan o basit soru ortada ve cevabını aramaya devam ediyor:
Evren, Karadayı, Bir, Kıvrıkoğlu, Özkök, Büyükanıt, Başbuğ, Koşaner "terörle mücadele"yi bilmiyor da, bir tek Pamukoğlu mu biliyor!?
Levent Ersöz, Pamukoğlu'ndan bu işi daha az mı biliyor?!
Kaldı ki, Fikret Bila'nın "Komutanlar Cephesi" kitabı ortada!
http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=126376
Orada birçok komutan, "PKK sorununun nasıl çözülemeyeceğini, neden çözülmediğini" çok net olarak ifade ediyor.
Yani?!
Sorun askeri değil, siyasi bir sorun!
Terör örgütü kurup yönetmekten (Oksimoron) tutuklu (!) eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, "Terör Örgütlerinin Sonu" başlıklı kitabının mürekkebi hala çok taze!
http://www.idefix.com/kitap/teror-orgutlerinin-sonu-ilker-basbug/tanim.asp?sid=KYEE5M0D058QLN7M2QCA
Demem şu ki:
Pamukoğlu'nun terör ve/veya PKK hadisesine bakışında ciddi "sakatlık"lar var!
BOP ve/veya İran'la savaş ya da "Büyük kürt devleti procesi" kapsamında PKK hadisesine "2012 güz" vakti bakılmadığında, sonuç bataklığa sürüklenmek olur!
ABD, Irak'ta nasıl bataklığa saplandı ise benzer şartlar Türkiye için oluşur, ki oluşturuluyor!
"Devletler oyunu"nda gurur, kibir olmaz!
Göz göre göre mayın'a basılmaz, büyük bir milleti mayın'a bastırmak isteyen her kim olursa olsun saygı duyulmaz!
Ex!
Sözün özü:
BOP operasyonu bağlamında güz vakti Türkiye'de "iç savaş" tezgahlanıyor!
Yaşananlar o karanlık süreç'in provaları!
Büyük Kürt devleti mavrası üzerinden Kürtler'i, Türkiye'den ayrılmaya zorlayacaklar!
Siyasal Kürtler'e federasyon bahşeden "yeni anayasa" eşzamanlı olarak TBMM'ye geliyor!
Hal böyleyken...
Bu kaotik süreçte, Pamukoğlu'na biçilen misyon "Siyasal Türk" ayağını oluşturmak!
"Radikal milliyetçi" duruş üzerinden "iç savaş"ta parçalanma sürecini hızlandırmak, Türk / Kürt ayrıştırmasını derinleştirmek!
..........................
Buı kapsamda Pamukoğlu'nun cevabını araması gereken basit sorular şunlar:
1. TSK'da komutan kalmadığı ve/veya terör sorununu çözebilecek isim olmadığı için midir ki, F'MİT ısıtıp ısıtıp kendisini gündeme taşıyor ve/veya Pamukoğlu adı üzerinden başka bir sinsi plan vizyona mı sokulmaya çalışılıyor, kendisi bunun ne kadarının farkında?!
2. Pamukoğlu'na bağlı milis güçler var mı ve/veya Pamukoğlu'nun bilgisi dışında onun adına hareket edecek F'MİT'in hazırladığı milis güçler var mı?! Pamukoğlu'nun siyasi hareketi iktidara gelemeyeceğine ve/veya kendisi görevdeki bir komutan olmadığına göre, yaptığı hareket ve açıklamalar ne anlama geliyor, kim ya da kimlerin değirmenine su taşıyor?!
3. AKP & Gülen iktidarı düşmeden PKK tasfiye olur mu?! PKK'nın lider kadrosu İngiltere tarafından korunurken, Suriye üzerinden terör eylemleri tezgahlanırken, PKK'yı perde arkasından yönlendiren el, silahla mı kırılır yoksa buz gibi akılla masaya vurarak mı?!
4. AKP & Gülen tasfiye olacak ise Pamukoğlu'na ihtiyaç var mı?! Pamukoğlu'nun yaptığı açıklamalar AKP & Gülen etrafındaki "siyasal kürt halka"yı ayrıştırır mı yoksa sıkılaştırır mı?! O halka Barzani'nin etrafında mı toplanır yoksa Öcalan'ın mı?! Pamukoğlu hangi değirmene (Barzani) su taşıdığının farkında mı?!
5. TSK, sallanan "kırmızı bez parçaları"na bakıp tahrik olmazken, basınç altında sakinliğini korurken, Suriye üzerinden İran operasyonu tezgahlandığı bir ortamda, Pamukoğlu neden ağır tahrik oluyor?! Ağır tahriğin amacı, PKK üzerinden TSK'yı "Suriye" coğrafyasında İran'la savaştırmak değil midir?! O halde aşırı kibir ve/veya aşırı özgüven ya da gazlama üzerinden içine düştüğü durumun adı nedir?! (Gaflet, dalalet ve hatta ihanet!?)
6. PKK, Foça'daki eylemi yapabilecek güce sahip midir ve/veya bu eylemin perde arkasında BOP operasyonunu organize eden (MI9) hangi gizli servis saklı olabilir?! F'ürriyet'ten (Topaç) F'Çekirge neden "kan kampanyası" yaptı, İzmir'de kan kalmadığı için mi yoksa Türk / Kürt ayrıştırması bağlamında "iç savaş"ın fitilini ateşlemek için mi?! İzmir üzerinden tezgahlanan bölgecilik planının perde arkasında, şehir devlet ve/veya "yeni anayasa" dilemması yok mudur?!
7. "İzli mermi" Erdoğan'ın, Pamukoğlu'nu yani kendisini muhatap alması, siyasal Kürt hareketinin karşısına siyasal, radikal Türk hareketi olarak kendilerini uygun gördükleri anlamına gelmiyor mu?! Pamukoğlu, Erdoğan için söylediği sözleri, BOP'eşbaşı Abdullah Gül bağlamında söyleyecek kadar "topları sağlam" mıdır?! Eğer öyle ise hodri meydan!
Nokta.
..................
Netice:
"Ultra Türk" ve/veya BOP'a "Takoz"luk yapan "akil" Türk!
Buz gibi akılla masaya vuran Ata'Türk!
Ağır "Tahrik" olup BOP'çuların, AKP & Gülen'in ve/veya F'MİT'in değirmenine su taşımayan Türk!?
PKK ile mücadele eden, etmiş, yüzlerce başarılı komutan var iken neden Pamukoğlu adı hala gündemde!?
Bu sorunun cevabı önemli!
(Enaniyet, tavan yapan ego da bir yere kadar çekilir!)
Kaldı ki, "Silivri realitesi" ortada!
Terör örgütü TSK ve/veya "JİTEM'le mücadele ediyoruz" komplosu üzerinden Jandarma'yı baskı altına alıp, PKK'lılar ile "Kazan & Kazan" oynayan, terörle ölümüne mücadele etmiş, BOP'a muhalif, ulusalcı, millici komutanları içeri toplayan, toplatan ve "zekamızla alay eden"F'Eymür'e son kurmacası bağlamında (bumerang) basit soru:
"Pamukoğlu üzerinden F'İTEM'i kim, neden kurdu?!
Pamukoğlu'nun 'siyasal Kürtler'i hedef alacak, suikast yapacak, adam kaçıracak, üzerlerine çökecek bu gizli yapıdan haberi var mı?!
Nokta.
...........................
Kitabın adı: KOMUTANLAR CEPHESİ
Yazarı: Fikret Bila
Genişletilmiş 6. Baskı, Nisan 2010
Doğan Kitap
285 Sayfa
Fiyatı: 16 TL
http://www.dogankitap.com.tr/kitap/Komutanlar+Cephesi-1343
http://www.milliyet.com.tr/2007/11/15/yazar/bila.html
(…)
Sayfa 16:
7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren: Ben idama taraftarım. Hatta İtalya’da, İspanya’da konuşulmaya başlandı, tekrar koyalım diye…
(…)
Sayfa 18:
Evren: Apo’nun idam edilmemesi doğru değildi. Hata! Hem daha AB’ye aday olmamıştık.
(…)
Sayfa 26:
PKK, soğuk savaş ortamında, Doğu Alman, Rus, (bir kısım) MİT desteği ile NATO’ya ve/veya İngilizler’e karşı kuruldu!
(…)
Sayfa 37:
Org Doğan Güreş: OHAL’le olmaz, “Sıkıyönetim” şart!
(…)
Sayfa 48:
Genelkurmay yetkilileri, 18 Ağustos 1992 Şırnak baskınını “İç Savaş” denemesi olarak nitelendirdiler.
(…)
Sayfa 59:
Org Doğan Güreş: Sıkıyönetim niye ilan etmiyorlar? Ben biliyorum niye ilan etmediklerini. “Sıkıyönetim ilan ederiz, sonra darbe yaparlar mı?” diye düşünüyorlar. Hissediyorum yoksa ben onların tepesine biner…
(…)
Sayfa 72:
Org. Necati Özgen: Barzani de Talabani de gayet iyi Türkçe bilirler ve konuşurlar. Türkçe konuşuyoruz.
(…)
Sayfa 182:
Org Hilmi Özkök: Genelkurmay Başkanımızın (Yaşar Büyükanıt) görüşlerine katılıyorum. Rejimin bekçileriyiz!
(…)
Org. Yaşar Büyükanıt: Şartlarımız, Kurtuluş Savaşı’nın şartlarından daha ağır değildir!
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/07/bop-veveya-ingiliz-olumpiyatlar.html
...............................
NEO ROMA'DA ŞİKELİ HAARP VE/VEYA TÜRKİYE'DE "İÇ SAVAŞ" SENARYOSU VİZYON'DA?!
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/08/yangn-kim-sondurecek-veveya-yangn.html
http://gavurege.com/webroot/home.php?op=ege&action=outview&article_id=7259
http://haber.gazetevatan.com/mitten-cemaat-raporuna-yalanlama/472827/1/Gundem
http://haber.gazetevatan.com/sike-davasinda-gerekceli-karar/472803/5/Spor
http://haber.gazetevatan.com/6-yazari-birden-kovdular/472738/11/Haber
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21200452.asp
http://www.gozlemgazetesi.com/yazarlar/drburhan-ozfatura/1209-28-subat-ve-dusundurdukleri.html
http://www.odatv.com/n.php?n=aksamda-6-yazarin-isine-son-verildi-1008121200
http://www.odatv.com/n.php?n=iste-mitin-the-cemaat-raporu--1008121200
http://www.odatv.com/n.php?n=akitten-andic-listesi-1008121200
http://www.odatv.com/n.php?n=nefret-uzerinden-yapilan-siyaset-husrana-ugramaya-mahkmdur-0908121200
..............................
ZAMAN TÜNELİ
Kitabın adı: Fevzi Çakmak / Büyük Harp’te Şark Cephesi Harekatı / Şark Vilayetlerimizde, Kafkasya’da, İran’da!
http://www.idefix.com/kitap/buyuk-harpte-sark-cephesi-harekati-fevzi-cakmak/tanim.asp?sid=HCEY7SL7NH3HA8YSMSC3
Yayına hazırlayan: Ahmet Tetik
I. Baskı: Ankara Genelkurmay Matbaası, 1936
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
I. Baskı: Haziran 2011
686 sayfa
Fiyatı: 26 TL
(...)
Mareşal Fevzi Çakmak, kitapta bir “asker” olarak, o zorlu yıllarda yaşananları verilen mücadeleleri, “yedi konferans” serisi içinde anlatmış.
Haritalar, teknik askeri bilgiler ile zorlu “Şark Cephesi”nde (El Cezire) yaşananları gün be gün içinde yaşıyormuş hissi içinde kaleme almış.
Mareşal, kazandığımız savaşları, “görünmeyen bir el” ya da Almanlar’ın Enver Paşa üzerinden geçtikleri “talimat”la nasıl kaybettirdiğini, dışarıdan “Yönlendirilen” bir “ordu”nun yaşadığı “felaket”i “şark cephesi” bağlamında kayda geçirmiş.
AKP & Gülen iktidarında da “İngiliz sevdası” üzerinden benzer serüvenler yaşanmakta…
“AKP’nin mecburiyetleri” ve/veya Abdullah Gül’ün İngiliz sevdası ya da “Kraliçe’nin Adamları”nın “Neo BİP hayali” uğruna, Türkiye Cumhuriyeti Devleti “yeniden” parçalanmanın, iç savaşın eşiğine geldi, özenle getirildi!
Bir kısım medyada, Abdullah Gül’ü “protesto edip” istifa eden eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner linç edilmek isteniyor.
Kurmaca bir “ses kaydı” üzerinden “sanal fırtına”lar kopartılarak, “İngiliz sevdalısı Abdullah Gül”ü ifşa ettiği için Işık Paşa “çarmıh”a gerilmeye çalışılıyor!
‘Paşa’ların nasıl konuştuğunu merak edenler için “zaman tüneli”nden birkaç enstantane yansıtayım…
Bu anlamda, Mareşal’in “Büyük Harp’te Şark Cephesi Harekatı” başlıklı konferans serisi çalışmasının kitaplaştırıldığı dört dörtlük eserden çarpıcı birkaç pasaj:
(...)
Sayfa 4:
Birinci Dünya Harbi’nde, Osmanlı Devleti dört büyük cephe açmıştı.
1- Çanakkale Cephesi
2- Suriye Cephesi
1- Irak Cephesi
1- Doğu Cephesi
Bunlardan ilk üçü, dar cephede mevzi muharebesi haline dönüşmüştü. Birinci cephe, Gelibolu yarımadası burnuna tıkışmıştı, ikinci cephe Akdeniz’den Şeria nehrinin doğusuna kadar dayanmıştı, üçüncü cephe ise Dicle Nehri’nin iki tarafında kalmıştı. Şimdi anlatacağım Doğu Cephesi harekatı, Karadeniz’den Hemedan’a kadar, yaklaşık 1000 kilometrelik cephe üzerinde gerçek bir “operatif” harekat muhaberesi olarak cereyan etmiştir ve her iki taraf da buraya büyük kuvvetler göndermişlerdir. Bu bölge, 16. kolordu ve 10 süvari tümeni gibi büyük kuvvetleri harekatına sahne olmuştur.
(…)
Sayfa 8:
Ruslar’ın, Osmanlı Devleti’yle savaşa girerek parçalamaya yönelik projeleri mevcuttu fakat oyalamak gerekiyordu. Savaşı kazandıktan sonra taksim işi kolaydı. Mihail Pavloviç “Asya’nın Birinci Dünya Harbi’nde Rolü” eserinde şunları yazıyor:
“Rusya’da liberallerin lideri Milikof, Uzakdoğu siyasetini terk ederek, Osmanlı Devleti’nin ve Boğazlar’ın işgalini gaye edinmişti. Bazı Alman yazarlarına göre Osmanlı Devleti parçalanmalıdır, ancak mirasının büyük bir kısmı Almanlar’ın eline geçinceye kadar, hasta adamın ölümü ertelenmelidir. Birinci Dünya Harbi, her şeyden önce Osmanlı Devleti meselesinde, Almanya ile Rusya’nın çıkarlarının birbirlerine tamamen zır olmasından ileri gelmiştir.”
(…)
Sayfa 24:
Balkan Harbi’nde panikleyen ordunun, Avrupa’da da panikleyeceğini sanıyordu. Bizi, daima Mısır’a ve Kafkasya’ya sürüyordu. O bölgelerde, olabildiğince, İngiliz ve Rus kuvvetini üzerimize çekmemizi istiyordu. İşte, Kafkas ve İnan harekatı, bu Alman sevk ve idaresinin talihsiz bir sonucudur.
(…)
Sayfa 26:
Alman subaylarından Yostrov, “Başkumandan ve Harp Bilimi” adlı eserinde şunları yazıyor: Alman ‘Genelkurmay’ı önemini Moltke’den öğrendikleri demiryolu taşımacılığını bilir, diğer vasıtalara önem vermezdi. Geleneğe bağlı Alman Genelkurmay’ı, bilimsel verilere hiç ilgi göstermedi. Bilim adamalarını “çilingir” diye küçümsüyordu.
(…)
Sayfa 29:
Almanlar, I. Dünya Savaşı’nın “Balkan Harekatı” kısmını anlatırken şöyle diyorlar:
“Türkiye ile ittifaktan kaçınılsaydı, acaba iyi olmaz mıydı?’ sorusuna olumsuz cevap vermek gerekir. Çünkü, Türkiye ile birittifak Almanya ile Avusturya – Macaristan’a bir yük oluşturuyordu. Almanlar’ın bu ağır ifadelerine karşılık, düşmanımız Fransızlar’dan Binbaşı Larcher, “Birinci Dünya Harbi’nde Türk Tarihi” adlı eserinden 154. Sayfasında şöyle yazıyor: “Almanya, Türkiye’ye önce kredi açmış, sonra subay, malzeme ve generallerin nüfuzlarını, ünlerini, en sonunda da bir avuç asker vermişti. Gürcistan’daki 6000 mevcutlu kuvvetli ise Türkler için yardımdan çok, bir tehdit oluşturmuştu. Bu yardım, 250 tümenden oluşan Alman Ordusu, hiç zayıflatmadığı gibi Almanya bu sayede harbi uzatmış ve doğuda Türkler’in karşısında büyük Rus ve İngiliz kuvvetlerini tutmayı kolayca sağlamıştır. Buna rağmen Almanlar memnun olmamışlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nu bitirdikleri halde bile daha fazla çıkar sağlayamadıklarına üzülmüşlerdir.”
Sayfa 167’de ayrıca:
“Türk Harbi’nin diğer önemi… Rusya ihtilalin kucağına düşmüş, Kuzey Afrika ve bütün İslam Dünyası sarsılmış, böylece dünya harbi uzamış, akan kanlar yıkımlar iki kat artmıştı.”
(…)
Sayfa 30 :
Harbe girmemiz şu sonuçları doğurdu:
1- Savaşı iki yıl uzatınca, her iki taraf da yorgun düştü ve anlaşma arzusu uyandı. Almanya’yı ezmek hırsı yerine, milletlerde barış isteği belirdi. 2- …
(…)
Sayfa 33 :
Ruslar, Anadolu’da bir istila harbine hazırlanmamışlardı. Ellerinde haritaları bile yoktu. Savaşın başlangıç zamanlarında, 6 Kasım’da İstanbul’dan sevk edilen ve bir Rus muhribi tarafından ele geçirilen gemilerimizden elde ettikleri haritalardan yararlanarak Erzurum’dan Gümüşhane’nin batısındaki Torul’a kadar olan bölgenin haritasını yapmışlardı.
(…)
Sayfa 39:
Enver Paşa’nın verdiği direktif, Ruslar’ın kuvvetlerini yüklenerek onları ayrı ayrı yenmekti. Bu görev, şüphesiz Höyükler hattında uygulanamazdı. Geniş bir cephede parçalanmış durumdaki Rus kuvvetlerinin en yakınındakinin üzerine atılmakla yeni bir Tannenberg gerçekleştirilebilirdi.
(…)
Sayfa 59 :
Maslofski’nin eserinden anlıyoruz ki, Azap Muharebesi’ni biz kazanmışız. Ruslar panik yapmışlar. Tiflis’ten durumu incelemek üzere gelen kurmay başkanı Yudenich, otomobille cepheye giderek, cephedekileri durdurmaya çalışırken garip bir raslantı eseri olarak (!) Hasan İzzet Paşa da orduyu geri çekmeye karar veriyor. Görülüyor ki, “Savaş komutanların sinirleri ve askerlerin kahramanlıklarıyla çözülen denklemden ibarettir.” Burada Türk askeri galip durumdayken, bizim komutan (!) “Çok cephane harcanıyor… Dayanamayız” diye teması keserek orduyu geri çekiyor. Eğer dursaydık, Yudenich’in de inancı sarsılacaktı. Zaten Berhman’ın on günden beri morali bozulmuştu. Eğer Hasan İzzet Paşa “Ben çekileceğime düşman çekilsin” desyedi, başarılı olacaktı. Bu geri çekilme orduda güvensizlik ve hoşnutsuzluk yarattı. Almanlar, Lehistan’a yeni bir taarruzu düşündükleri için Kafkasya’daki Ruslar’ı Türk saldırısıyla tutmak istiyorlardı.
(…)
Sayfa 65:
Sarıkamış Harekatı’nda Enver Paşa’nın verdiği şu iki emir ilginçtir: 1- Göreviniz, Tümeninizle İran’a yürümek ve tahran’ı işgal edip İran hükümetini Rus etkisinden kurtarmak, mümkünse Türkistan içerisinde isyan çıkartmaya çalışmak, geçtiğimiz yerleri Ruslar’ın ve İngilizler’in aleyhine kışkırtmaktır. Afganistan tarafını da etkilemeye çalışmanız uygun olur. 2- …
(…)
Sayfa 71:
12 Aralık 1914’te Erzurum’a gelen Enver Paşa, Sarıkamış Harekatı’na hazırlanırken, Rus Çarı da ordusunu ziyaret etmiş, konuşmalar yapmış ve ordunun moralini yükseltmişti. Albay Hafız Hakkı’nın ileri gönderdiği silahlı gruplar ormanda bulunurlarken Çar’ın önlerinden geçtiğini görmüşler, ancak emir olmadığından ateş açmamışlardı. Bu şekilde Çar, büyük bir tehlike atlatmıştı.
(…)
Sayfa78:
24 Aralık 1914… Bugün tuhaf bir olay oldu. 10’ncu Kolordu Kurmay Başkanı Yarbay Nosuhi, Ruslar tarafından esir edildi. Enver Paşa’nın emir de Ruslar’ın eline geçmiş oldu.
(…)
Sayfa 82:
İlginç bir raslantı olmak üzere, 26 Aralık 1914 günü Yavuz gemisi, Boğaz önünde Rus mayınlarına çarparak yaralanıyor ve uzun zaman alacak tamire ihtiyaç gösteriyordu. Böylece Yavuz’a güvenerek kurduğumuz Trabzon – Erzurum lojistik destek hattı da tehlikeye düşüyor ve bunun yerine…
(…)
Sayfa 98:
Rus yazarları diyor ki:
Telefonları donduran, Rus harekatını etkileyen soğuk, Türk hücumlarını durduramıyordu. Ruslar telefonları donduğu için 19 Ocak’ta yapacakları taarruzu, ancak 21 Ocak’ta yapabildiler.
Maslofski:
“Türkler savunmada büyük kahramanlıklar gösterdiler. Türkler’in yüksek düzeydeki dayanıklılıklarından ve cesaretlerinden Alman subayları yararlanamadılar” diyor.
(…)
Sayfa 99:
Yenilginin sebepleri nedir?
Cengiz Han’ın bir sözü vardır ki, bunu Maurice de Sonne, “Moğol Tarihi”nde şöyle yazıyor:
“Yesuntay gibi ender özelliklere sahip bir komutan yoktur. En uzun yürüyüşlerde yorgunluk, açlık, susuzluk duymaz. Subay ve askerlerini de kendisi gibi sanır. Bu yüzden iyi bir komutan olamaz. Çünkü komuta ettiklerinin açlık, susuzluk ihtiyaçlarını anlayamaz. Yürüyüşler atları ve askerleri yormayacak şekilde olmalıdır. Çin’de en tecrübeli ihtiyar komutan Mohol’u bırakmıştı. Mohol ölünce başkasını bulamadığından, Cengiz bizzat Çin’e gitmeye mecbur olmuştur.”
(…)
Sayfa 139:
Van Valisi Cevdet Bey, Ermeni isyanını bastırmak için uğraşıyordu. Ermeni ve Nasturi isyanında Yarbay Halil’le beraber olan Jandarma Tümeni’nin mevcudu 2100’e düşmüştü.
(…)
Sayfa 173:
Guze, “Türkler yeniden saldırıya geçebilme gücüne sahiptiler, ancak cephane eksikliğinden dolayı savunmada kaldılar” diyor.
(…)
Sayfa 303:
Müttefiklerimizin, Osmanlı Devleti’yle ilgili ihanetleri! 1- 1915 yazında Avusturya Genelkurmay Başkanı Mareşal Conrad yaptığı gizli görüşmede… d- İstanbul’un Ruslara bırakılması! 2- …
(...)
Sayfa 461:
Bu muharebelerde çok değerli arkadaşlarımızı kaybettik. Çok kanlar döktük. Dökülen bu kanlar boşa gitmemiştir. Birinci Dünya Harbi’nde diğer cephelerde bize çok değerli deneyimler kazandırmış, istiklal ve hürriyet uğrunda canını esirgemez bir millet olduğumuzu dünyaya ispat etmiş; Osmanlı İmparatorluğu yıkılmakla beraner daha kuvvetli bir Cumhuriyet yaratmıştır. Hepimiz bu kahramanlar önünde hürmetle eğilelim.
(…)
Sayfa 465:
Lojistik destek hizmeti! Bir ordunun en önemli işlerinden biri de geri hizmettir. İnsanlarda hayatı devam ettiren bağırsaklar, tıptan başka yerde söz konusu edilmediği halde, hayati önemi olmayan yüz güzelliği daima övülegelmiştir. Orduda bile geri hizmetlerle az meşgul olunur. Halbuki geri hizmeti işlemeyen bir ordu, bağırsakları işlemeyen bir insana benzer ki, sonunda ölüme mahkumdur!
(…)
Sayfa 479 :
Yapılan bu baskın harekatında, Rus donanmasına hiçbir zarar verilememiştir. Fakat, Almanlar’ın istedikleri şekilde Osmanlı Devleti, harbe girmiş oluyordu. 31 Ekim 1914’te Rus elçisi, 1 Kasım’da Fransız ve İngiliz elçileri İstanbul’u terk ettiler. Rusya müttefiklerine danışmadan harp ilan etti. Diğerleri de onu takip ettiler. Karadeniz fenerleri söndürüldü. Tersanedeki İngilizler uzaklaştırıldı, yerlerine Almanlar getirildi.
(…)
Sayfa 507:
Ruslar’ın bu harekatı, Yavuz’u yaralı bir halde harekete zorladı. Hızı 20 mile inmişti. Ancak Ruslar’ın azami hızı 16 mil olduğundan bir tehlike yoktu.
(…)
Sayfa 559:
Yavuz’un neden kaçtığını anlayabilmek için Alman Büyükelçisi Maternich’in Amiral Souchon’a söylediği şu sözleri yeniden okumak gerekir: Yavuz ve Midilli’nin Alman politikasının en kuvvetli unsuru olarak görülmesi, bu gemilerin gerektiğinde, anında müdahaleye hazır olması Yavuz’un Karadeniz’e vurdurulmaması gerekir.
(…)
Sayfa 565:
İstanbul Boğazı önünde, hava keşfi için beş tayyaremiz vardı.
(…)
Sayfa 587:
Bizim tayyarecilerimizden Vecihi Bey’in, Ruslar’dan ele geçirilen çift motorlu Godion tayyaresini ilk defa görmüş olmasına rağmen, kolaylıkla uçurması takdire şayandır.
(…)
Sayfa 611:
En ilkel yöntemlerle iaşeye başvuruluyor, buğday kavrularak askere veriliyordu ki, buna kavurga deniyordu.
(…)
Sayfa 615:
Kürtler’in sahildeki Türkler kadar candan çalışmamaları dolayısıyla nakliyatta kolaylık görememiş, ilerdeki askerin, kışın iaşe imkanı bulamadığından, zorunlu olarak cephenin bir kısmı bırakılmış, askerin büyük kısmı geri alınmıştır. Buna rağmen askerler ve hayvanlar, yine yeterince beslenemediklerinden hayvanların büyük çoğunluğu telef olmuş, 35000 kadar insanımız, donma ve diğer sebeplerle kaybedilmiştir.
http://ultra-turkler.blogspot.com/2011/08/maresal.html
..................................
Ve…
Son olarak…
Mesaj çok açık:
1. Yangın'a sebep olanlar yangın'ı sözdüremezler!
Panikle attıkları her adım yangın'ı daha da büyütür, derinleştirir.
2. 'Su"yun formülünü "Arsenik"le karıştırmak ölümcül sonuçlar doğurabilir!
Demem o deme değil şu deme:
Bugünün Hikayesi Geçmişte Yazıldı?!
2012 Cehennem Yaz’ı bağlamında, küresel aksta akıntının yönü değişiyor.
Devletlerin dostu yoktur, yüksek çıkarları vardır!
2012 Yaz vakti, küresel aksta ortak çıkar:
“Yeniden Atatürk, yeniden Laik Türkiye, yeniden çağdaş Türkiye!”
Sözün özü:
“Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi Bir Duvar Süsü Değildir, Erken Uyarı Sistemidir!”
Netice:
RAP… ULTRA… RAP… RAP… RAP…
RAP… RAP… İMECE… RAP… RAP…
RAP… RAP… GHOST… RAP… RAP…
RAP… RAP… HERO… RAP… RAP…
RAP… LARP… RAP… RAP… RAP…
http://www.youtube.com/watch?v=BcVXjzD6nGw
http://www.youtube.com/watch?v=1gfoxDOPXfo
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/04/ultra-laik-ofke.html
http://www.youtube.com/watch?v=Xa3I9mhRAtU
Nokta.
Hayrullah Mahmud ÖZGÜR, 11 Ağustos 2012