AK-Matik Birand Ve Masalcı Davutoğlu

Mehmet Ali Birand 32. Gün Programında Davutoğlu ve AKP'yi aklama programını çalıştırdı. Davutoğlu aynen "masalcı dede" gibiydi. O reklamını yaptıkça, Birand çanak deterjan soruları ile aklamaya çalıştıkça, çocukluğumda dinlediğim "aslı yok yaylasında 500 koyunum var beniiim.." tekerlemesini dinler gibi oldum.

Başbakan'ın sürekli 3 koyun gütmekle, devleti yönetmeyi eş gören yaklaşımını şimdi daha iyi anlıyorum. Adam sonuna kadar haklıymış, kutlarım(!).. Bilim dışı açıklamaları koyun gibi dinleyen üniversite hocaları, bütün hukuksuzlukları aval aval seyreden sözde hukukçular, AB-D fonlarından yemlenen sivil koyun kuruluşları, Türkiye'de otlayıp, sütünü AB-D'nin hizmetine sunan basın mensupları, Doli'ye dönüşmüş sözde aydınlar... Say say bitmez... Adam bu kadar "KOYUN"u olan bir ülkede kaval çalmayıp da ne yapsın? Arada bir düzeni bozan "karakoyun" çıkınca da, polis-yargı sopasıyla işi götürüyor.

ABD destekli çobanımız acıklı acıklı kavalı öttürmeye başlayınca bütün koyunlar başbaşa verip huzur içinde uyukluyor(!).. İyi kaval çalamayan, üç koyun güdememiş muhalefet partileri de "MUTABAKAT" partileri olarak "kaval"ın gizemine kapılmış, "emperyal çoban"ın "AZIK" takviyeciliğini yapıyor.

Birand-Matik yıkıyor, masalcı dede anlatıyor. Suriye'ye savaş ta açabilirmişiz(!).. En uzun sınıra sahip olduğumuz Suriye bizi tabii ki ilgilendirirmiş(!).. O yüzden posta üstüne posta koyabilirlermiş(!).. Tabii bu efeliği "Eşbaşkanlık" adına mı yapıyorsunuz diye soracak biri olmayınca at atabildiğin kadar. Nasıl olsa karşı potada kaleci yok, onlar da seyirci kısmına çekilip "mutabat" partileri olarak görevlerini "başarı(!)" ile yürütüyor. Kale boş olunca her atılan topun "gol" olması da kaçınılmaz oluyor tabii.

Filistin komşumuz(!).. Libya, Mısır, Cezayir, Tunus komşumuz ama IRAK komşumuz değil(!).. PKK'da sanki Irak'ta konuşlanmıyor(!).. Herkese posta koyan kofti kabadayı, Barzani'ye "gıkını" çıkaramıyor. Zannedersiniz ki Karayılan ve engerekleri Libya'da, Suriye'de, Mısır'da(!).. Yılanın yuvasına giremeyen, Talabani ve Barzani'ye "TEK KELİME EDEMEYEN" uzaktan kumandalı koyun çobanları, dillerinde küresel oyuncuların sopası, yetkisiz polis gibi ona buna "jop" gösteriyor.

Kendi evini süpüremeyenler, başkalarının çöpleri ile uğraşıyor.

"Davut"oğlu bir masal anlattı ki, yeme de yanında yat... Füze kalkanı komşu ülkelere tehdit değilmiş(!).. Buna izin vermezlermiş(!).. Biz de NATO ülkesi olduğumuz için savunma amaçlı kuruluyormuş(!)..

Bu kadarına Birand-MATİK bile dayanamadı. Bu yalanı, pardon, bu masalı yıkayacak deterjan bulamadı ve; "ama İran bunu yutmuyor" diyiverdi.

"Füze kalkanı projesini" ABD ile imzalayacaksın, TBMM'sinin onayından kaçıracaksın, sonra da gözümüze bakarak "NATO'nun" diyeceksin! Aslında haklı, NATO demek ABD demek. Aslında ABD 'de değil, ABD'yi kullanan küresel Finans kuruluşları demek. Bunlar'da NATO kandırmacasını bırakıp direk muhatapları ile anlaşmışlar.

"FÜZE KAZIĞI" projesinin amacını muhatapları saklamıyor. Onlar hedef ülkenin İran olduğu ve İsrail'i korumak olduğunu açıkça söylüyor. Söylemedikleri tek gerçek "Türkiye ve Türk Ordusu"nun da hedef olduğu gerçeğidir.

Bu zihniyet böyledir. Din havucu ile dine saldırırlar ama "dindar" koyunlar bilgisizlikten "haç" müslümanlığını alkışlar. Menderes Hükümeti de İsrail'i ilk tanıyan ve İsrail Devleti'ni koruma görevini üstlenen bir hükümetti. Gene Menderes Hükümeti Cezayir'in bağımsızlık oylamasında "hayır" oyu vererek görevini yerine getirmişti(!).. Filistinli Müslümanlara yardım gönderiyorum derken, havaalanını Müslümanların ele geçirmesiyle yardımların aslında Hristiyanlar'a gittiği ortaya çıkmıştı. Yardımları götüren pilotlar bile gerçeği yardımlara el konulduğunda öğrendi ama Menderes geçmişin Küresel çobanı olarak bugün bile muhafazakar kesimin baş tacı durumunda... Çünkü O'nu Yassıada'da yargılayan yargı, ABD'yi karşısına almamak adına gerçeklerden, ihanetlerinden değil de; aşkından, bebeğinden, ayakkabı pencesinden yargılayıp aslında akladı ve mağdur bir kahraman yarattı.

AKP ile aynı filmi yeniden izliyoruz. İsrail karşıtı gibi görünürken İsrail'i koruma adına topraklarımıza "Füze Kalkanı" YERLEŞTİRMEK!.. Sonra mı? Büyüklere masallar...

Türk adı Anayasa'dan silinecekmiş, ülke Baas rejimine dönüşecekmiş, kendi ülkemizde kiracı durumuna düşecekmişiz, ne gam?

Mutabakat Partileri küresel taşeronun yedeğinde meclise koşuyor. Niye mi?

PKK+ABD yasasına "payanda" olup meşrulaştırmak için.

Hani her rezillikte %50 mutlu musunuz diye soruluyor ya? Aslında % 10 barajını aşamayan partilere oy verenler hariç, muhalefet olamayan "mutabakat" partilerine oy verenlerin yolu da %50 ile kesişti.

Asıl kendi seçmenini satan bu "mutabakat" partilerine hesap sorun! Çünkü bu iki parti seçmeni oylarını bu haltı yesinler diye vermedi.

Not: Tayyip Bey sürekli ülke dışında, neden acaba? Çat orda, çat burda. PKK artık şehirlerde yol kesiyor, adam kaçırıyor, öldürüyor. Askerimizi, polisimizi sırtından vuruyor. Öğretmen kaçırıyor. Hatırlayın, 2 İsrail askeri kaçırıldığında Recep Bey hemen araya girmişti. Kaçırılan öğretmenlerimiz, askerlerimiz, sivil vatandaş ve devlet görevlilerimiz kaçırılıyor, Recep Bey'de çıt yok. Buradan soruyorum: "İlginizi çekmesi, 2 İsrail askeri kadar değerli olabilmesi için, iki İsrail askerine eş değere gelebilmesi için daha kaç vatandaşımızın kaçırılması gerekiyor?

Biliyor musunuz Recep Bey; ailenin ekmek parasını kumarda, hovardalıkta kaybeden babalar, aile ile yüzyüze gelmemek için herkes uyuduktan sonra eve gelip uyur. Kalktığında da zaten ev halkı dışarıdadır. Çalışmıyorsa hanımı evdedir ama o da dayak yiye yiye sesini çıkarmamayı öğrenmiştir. Hele kumarda çok kaybetmişse, daha büyük bir şiddete maruz kalacağını tecrübesi ile öğrendiğinden hiç sesini çıkarmaz.

Siz de her problem yaşandığında yurt dışına giderek oradan "sis bombaları" patlatıyorsunuz. Biz de bir türlü uyuyamayan "isyancı kara koyunlar" olarak soralım:

"Bu çakma padişahlık oyununda ne kadar kaybettiniz Recep Bey?"

---

Zahide UÇAR - 7 Ekim 2011
z_eucar@yahoo.com.tr