
RTE'nin “her ne şekilde olursa olsun başbakan olmalıyım” mantığı ile "birileri ile anlaşıp" iktidar koltuğuna oturmasıyla birlikte, bir anlamda kendi iradesinin devre dışı kalmasını da kabul etmiş oldu. Ülkemizin geldiği yeri teşhis etmek için bu noktayı iyi anlamak lazım.
Peki RTE ülkeyi nasıl bu kadar rahat dönüştürdü? Yazımın başında bir denklem var? Lütfen paydaya iyi bakın. Payda olan halk küçüldükçe (etkisizleştikçe) Obama Açılımı büyür. Milletimizin kulağı, sözü, sesi olması gereken aydın, basın ve sivil toplum kuruluşları Soros ve AB’nin fonlarından nemalanıp; kör, sağır, lal oldular. Halk ekmek, aş, iş derdine düştü. Halk etkisizleşince payda küçüldü.
İradesini (AB-D)’nin iradesine teslim eden AKP ve RTE (AB-D)’nin Türkiye temsilcisi gibi görev yapıyor maşallah..(!) Durum böyle olunca da mecburen halkı sürekli kandırmak üzerine bir yol izleniyor.
Aldatan eşlerin bir taktiği vardır. Eşin seni yakalasa bile inkar et, sürekli inkar et. Bunlar da (AB-D) mümessili durumuna düşeli, “sürekli inkar etmeyi” iç siyaset gereği sürdürüyor. Kıbrıs konusunda AB’nin ön şartı Kıbrıs değil dediler, KKTC ön şart oldu. Ofer ile görüşmedik dendi, RTE’nin görüştüğü ortaya çıktı. Tepki alınacağını bildikleri konuya askeri de dahil etmeye kalktılar, asker yalanlarını ortaya çıkardı. Öyle yalama oldular ki, yalandan kim ölmüş diyerek yüzleri kızarmadan yeni yalanlara yelken açtılar. Bazı kişi ve kurumlarla gizli kapılar ardında yaptıkları anlaşmalara da sadık kalmadılar.
Gelir gelmez Sağlık ocaklarında hizmeti paralı yaptılar. Seçime giderken ücreti kaldırıp “sanki daha önceki iktidar koymuş kendilerinin kaldırmış gibi” arsızca reklam yaptılar. İstanbul’da ki sel baskınında suçu CHP’ye, hatta askere atabilecek kadar arsızlık sınırlarını zorladılar. Sonra ortaya çıktı ki ruhsatları kendileri vermiş. Bütün kurumlarda emsali görülmemiş kadrolaşma yapıp sonra “sürekli inkar et” taktiği gereği arsızca inkar ettiler. Madem kadrolaşıyorsun, hiç olmazsa işin uzmanını getir, o da yok. Nerede basiretsiz, yetersiz, vasıfsız adam var onu getirip uzmanlık isteyen bir yere oturttular. Bu bilgisiz, ehliyetsiz, yetersiz adamlar da her istenileni yaparak minnet borçlarını yerine getiriyor.
Ülkenin en ücra köşelerine kadar yolsuzluk yayılmış durumda. Türkiye hızla 3.dünya ülkelerine doğru iteleniyor.
Bütün geri, antidemokratik ülkelerin ortak bir özelliği vardır. Orta tabaka yoktur. Taban ile tavan arasında ki fark İngiltere Kraliçesi ile sokak kemancısı arasındaki fark kadar açıktır. Bir avuç zengin sürekli zenginleşir, halk giderek fakirleşir. Bu fakir geniş halk kitlelerine karşın süper lüks binalar ve alışveriş merkezleri vardır ama ne sanata, ne estetiğe ait bir kaygı yoktur. Alışveriş merkezleri ve o lüks binaların ruhu yoktur. Bu tür ülkelerin salgın hastalık, sel, fırtına vb. durumlar kaderi gibidir Ülkeyi yöneten diktatör veya diktatör muadili siyasiler ise sürekli zenginleşir, zevkü safa içinde yaşarlar.. Bu tarif size tanıdık geliyor mu? Bütün makam araçlarını satacağız diye yola çıkanların 3.uçağı alması ve nerede ise şube müdürüne kadar makam aracı olması nedir? Halkın kandırılmasıdır. Tüketiciyi koruma yasasına göre AKP’nin siyaseten reklamını yapıp sattığı mal ayıplıdır. Bu durumda halkın bu (MAL)’ı mantıken geri yollaması gerekir değil mi? Gönderemiyor, çünkü eşantiyona tav olacak kadar aldatılmaya teşne.
AKP geldikten sonra aslında Perşembenin gelişi çarşambadan belli oldu. Muhalefet dahil ülkenin etkili ve yetkili kişileri anlamamakta inat etti veya işine öyle geldi.
AKP terör ile mücadeleyi engelleyen yasalar çıkardı. PKK’nın siyasallaşmasını sağladı. Bekir Çoşkun’dan başlayıp Koç’a kadar özel yaşamları ile ilgili eleştiri yönelten RTE DTP’li belediye başkanlarının faaliyetlerini görmedi, duymadı. Şemdinli provakatörü bir kitapçıyı kendi kurmayına tercih ederek onurlandırmışdı. PKK (AB-D)’nin çocuğu olduğuna göre, iradesini (AB-D)’ye teslim edenlerden ne beklenebilir ki?
Milli aydınına tahammül edemeyen zihniyet "30 bin Kürt'ü ve 1 milyon Ermeni'yi öldürdük" diyen Orhan Pamuk’a sahip çıktı. A. Necdet Sezer’in kabul etmediği Pamuk, Gül tarafından Cumhurbaşkanlığı köşkünde kabul edildi. Aslında ne kadar Soros beslemesi PKK sever, Ermeni Taşnak yalakası çakma aydın varsa hepsi Köşkte ağırlandı.
Anayasa taslağı bu insanların elinde, açılım-saçılımın fikir adamları bunlar. Gayri ciddilik zaten burada başlıyor.
Türkiye kaynağı belli olmayan sıcak para ile ayakta tutuluyor. Birçok sözde ekonomist; üretimin terk edildiği, Türk İnsanının emeğinin yabancı sermaye ve yabancı bankalarca sömürüldüğü bir düzeni “iyi” diye halka empoze ediyor… Şirketler zarar ediyor ama aynı şirketler borsada uçuşa geçiyor. Sanal siyaset, sanal ekonomi ve SANAL GÜNDEM, pembe dizi gibi her gün ekranlardan gösterime sunuluyor. Bu sanal dünyada halk ta sanallaşıyor. Sanal bir paydanın paya bölümünden ise ancak “Obama Açılımı” çıkar. İşte tek gerçek bu.
Ermeni sınır açılımı başarıymış(!) Yüzsüzlüğün bu kadarına pes desek utanmayı unutanlar için ne ifade eder? Hani RTE şov yaparken “büyük ülkeyiz” der ya? İşte o Büyük ülke 78 milyon nüfusu ile yaklaşık 2.5 milyon nüfusu olan Ermenistan’a teslim oldu. Türkiye ne kazandı? Ermenistan hiçbir iddiasından vazgeçmedi, yetmedi posta koydu. Daha vahimi ise “anlaşma maddelerini biz hazırladık” dedi, bizimkilerden çıt yok. ABD Talabani ve Barzani’yi bizim elimizle bize karşı nasıl yetiştirdi ise, Ermenistan’ı da bizim elimizle bize karşı geliştirip güçlendirecek. Açılımın Türkçesi bu! Ermenistan’da ki karşı gösteri ve Ermeni diasporasının tepkileri ise AKP’yi bir şey başarmışlar gibi gösterme amaçlı, Türk Halkına karşı yürütülen psikolojik kandırma harekatıdır!.. Sevr’i Osmanlı’ya imzalatanlar, Osmanlı özentili, tarih bilgisi olmayan taklitçilere aynı dayatmaları yapıyor, imzalatıyor.
Bu Sevr patentli imza gösteri filminde Rusya neden vardı? ABD Kafkaslarda Rusya’yı çevirirken, Ermeni sınırı açılma anlaşması Rusya’nın aleyhine değil mi? Rusya bu anlaşmayı neden destekliyor? Neden mi?
Karabağ Rus tankları ile işgal edildi. Rusya Ermenistan’a hayrına yardım etmedi. Rusya çözülünce ortaya çıkan Türk Devletlerinin Türkiye ile birleşmesi Rusya dahil bütün emperyalist devletlerin korkulu rüyası idi. Onlar bilir ki, her Türk’ün iki vatanı vardır. Biri yaşadığı ülke, ikincisi Türkiye’dir.
Türkiye’de devşirdikleri adamlar ne kadar işe yarar bilmiyorlardı. Sonra baktılar ki, devşirdikleri bürokrat, siyasetçiler ile yeterli yol alınmış fakat emperyalist devletler tam başardık dedikleri noktada Türk Halkı’nın yeniden dirildiğini iyi bildiklerinden hiçbir zaman tam başardık diyemez. Bu çerçeveden bakarsak, Rusya Karabağ’ı kopararak aslında Türkiye ile Azerbaycan sınır birliğini engellemiş oldu. Azerbaycan ile Türkiye’nin birliği, Karabağ işgalini görmemezliğe gelen (AB-D) ve Rusya için ne kadar önemli ki, bu sınır anlaşmasını imzalatarak 1 taşla çok kuş vuruyor. Karabağ’ı işgal ederek Türkiye ve Azerbaycan arasına sınır engeli koyanlar, Ermeni sınırını koşulsuz açtırarak sadece Azerbaycan değil, bütün Türk Devletlerinin gönlünden de umut olmaktan çıkarıyor. Bu saatten sonra 2.5 milyon nüfusuyla Türkiye topraklarında hak iddia eden Ermenistan’a teslim olmuş Türkiye kimsenin 2.vatanı değildir. Rusya’nın o imza töreninde bulunmasının başka bir açıklaması yoktur!.. Emperyalist devletler “mümessilleri gibi davranan” AKP eli ile başardılar. Türkiye sadece Azerbaycan’ı değil, Azerbaycan nezdinde Türk Dünyasındaki yerini de kaybedebilir. Türkiye her yönü ile çevriliyor, nefes alabileceği her kapı kapatılıyor. Beğenmedikleri Büyük Türk Atatürk ise kendi tabiriyle“ufku değil ufkun ötesini de görerek” İran’dan Türk dünyasına bağlantıyı sağlayan bir koridoru satın almıştı.
Yeri gelmişken Türki Devlet ne demek, onu da izah edelim. Megalomanlaşmaya başlayan Tarihçi Murat Bardakçı bir programında, deneyimli politikacı Cindoruk’ta bugün “Türki Devletler” dedi. Bu kelimenin ne anlama geldiğini Türk Dünyasının Evliya Çelebisi Rahmetli Kemal Çapraz izah etmişti. Türki demek Türke benzeyen anlamına geliyormuş. Rusya işgal ettiği Türk Devletlerini ayırmak için Türki Devletleri diye bir kavram oluşturmuş. Rahmetli; “onlar Türk’e benzeyen değil, resmen Türk’tür” demişti.
Mektup(Name) Siyaseti
RTE “bereketsiz, üç koyun güdemez diye tanımladığı” Baykal’a mektubunu yolladı. Suç üstünde yakalandı ya, illa bu suça birini ortak edecek. Baykal kameralar önünde görüşürüm dedi, RTE kabul etmedi. Sayın Baykal, yani iş mi şimdi bu? Kamera önünde görüşürüm dediğiniz Muhterem yurt dışı görüşmelerinde bile yanına yetkili almıyor. Muhterem sanki Türk Devleti adına değil de, özel ticari ortaklığı adına görüşme yapıyor. Kim bilir ne sözler verildi? Bilen var mı? Yok!
Baykal aslında çok iyi yaptı. Aksi takdirde AKP kim bilir hangi fısıltıları yayıp bu vebale Baykal’ı da bulaştırırdı, hep yaptıkları gibi.
Bugüne kadar AKP’nin Cumhurbaşkanı gibi davranan Gül muhalefete bir havuç uzattı. Neymiş efendim, MGK’da muhalefet de olursa iyi olurmuş..(!) Söz doğru, muhalefet de olursa iyi olur da; “düğün değil, bayram değil eniştem beni niye öptü” gibi bir durum bu. Baykal’ı “KÜRT AÇILIMI” ile başlayıp “demokratik açılım” ile süren ve “Toplumsal barış” diye taçlanan(!) sürece ortak etmek istiyorlar. İlla CHP suç ortağı olsun ki, daha geniş kitleleri kandırabilsinler.
Medyayı devşirdiler yetmedi, iş dünyasını korkuttular olmadı, bütün sivil toplum kuruluşları dönüştü, simitçi bile telefonla konuşamıyor ama bunlar hala korkuyor, niye? Suçluluk duygusu olabilir mi?
Filistin’e Ağlayan Bakan
RTE halkın sesini dinlemiş, İsrail ile tatbikatı o yüzden iptal etmiş. Allah Allah, birdenbire başınıza taş mı düştü? Siz her müşkülde ABD’ye koşmaz mısınız? Gene ev ödevinizi konuşmak için, üstelik 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında ABD’ye gitmiyor musunuz? Sahi, Irak’ta Müslümanları öldüren ABD askerlerinin ülkelerine sağ-salim dönmesi için yaptığınız duayı da halk mı istemişti?
Bakan durur mu? O da Filistin’e ağlar ama Afganistan’ın, Irak’ın işgaline sesini çıkarmaz. Başbakanının Bakanı, olacak o kadar…
Z_eucar@yahoo.com.tr
Zahide UÇAR, 19 Ekim 2009