Washington düşünce kuruluşlarıyla Erdoğanın arasının açılmasının ardında Davos krizi, Erdoğanın cepheleştirici eylem ve söylemleri ve Kürt sorununu çözmedeki başarısızlığı yatıyor. Mart seçimlerindeki büyük oy kaybı ve Güneydoğuyu açık ara DTPye kaptırması ise, Amerikanın da AKPye gidici gözüyle bakmasını beraberinde getirmiş görünüyor.
Son aylarda Erdoğanın belki de en büyük baş belası haline gelen ve İsrail yanlısı görüşleriyle tanıdığımız Soner Çağaptay Nisan ayı içinde Middle East Forumda bir konuşma yapmış bulunuyor. Bu forumdan David Rusin ve Raymond Ibrahimin, Çağaptayın konuşmasından çıkardığı özeti Washington Enstitüsü sitesinden ulaşmak mümkün.
Aktarmadan önce bir not düşelim:
Çağaptayın Erdoğan hakkındaki en büyük şikayetinin Türk halkındaki Amerikan ve İsrail karşıtlığını körükleyen hamlelerde bulunması olduğunu biliyoruz. Ancak, buradan Çağaptayın gözünde, Erdoğanın kendisinin Amerika ve İsrail karşıtı olduğu sonucu çıkmasın. Çağaptay kuşkusuz Davos krizini affetmemek üzere bir kenara not ediyor; ama Erdoğanın yeri geldiğinde kamuoyunun baskısıyla milliyetçi söylemlere kaymasından rahatsız olduğu kadar, hatta bundan daha fazla olmak üzere, Erdoğanın kritik gündemleri yönetememesinden kaygılı görünüyor. Türkiyede Amerikan karşıtlığının bu denli yükselmesinde, örneğin türban krizi ile Ergenekon soruşturmasının, Barzani ile ilişkilerin ve Kürt sorununun çözülememesinin etkisi büyük.
Şöyle bir benzetmeye başvurabiliriz: Erdoğan, mayınlı arazilerinin İsraile devrinin önündeki yolu açmaya çalışmış olabilir; ancak bu, İsrailin Erdoğanı affetmesini, Erdoğanın yeniden İsrailin gözüne girmesini garantilemeyebilir. Çünkü Erdoğanın sorunu ele alış biçimi, Türkiyede yaşayanların İsraile daha da büyük bir tepki duymasına da pekâlâ yol açabilecek türden.
İsrailin ya da Amerikadaki Yahudi lobisinin, henüz mayınlı arazi tartışması üzerinden böyle bir şikayeti bulunmuyor. Ancak Çağaptay gibi pek çok simgesel ismin Erdoğandan şikayetlerinin ardında, Erdoğanın bir takım fevri çıkışlarının yanı sıra, politikaları hayata geçirmede incelikten yoksunluğu da yatıyor.
Yerel seçimlere dek Erdoğan yabancı basında da sürekli olarak bu doğrultuda uyarıldı. Ancak seçim sonuçlarıyla birlikte Çağaptay da Erdoğan ve AKPye ilişkin görüşlerini açıklarken incelik gözetmekten vazgeçmiş olduğunu gösteriyor.
Rusin ve Ibrahimin özetlerinden aktarıyorum:
Tüm bunlara rağmen, Çağaptay iyimser olmak için de nedenler bulunduğunu düşünüyor. AKP son yerel seçimlerde başarılı olamadı ve ekonomik durumdaki kötüleşmenin de AKPnin geleceğini olumsuz yönde etkilememesi düşünülemez. Orta-sınıftan Türkler ve profesyoneller AKPye sırtını döndükçe, geriye yalnızca AKPnin merkezini oluşturan İslamcılar kalacak ve böylelikle dışarıdan bakanların AKPyi gerçekte neyse o olarak görmeleri kolaylaşacaktır. Bu açıdan Erdoğanın Davos patlaması, bazı analistlerce, başlangıçta felaket gibi görünse de, beklenmedik bir lütuf (a blessing in disguise) olarak değerlendiriliyor.
Washington Enstitüsü, AKPnin ardındaki hem iç, hem de dış desteğin çekileceği öngörüsünde bulunuyor. Ve Çağaptayın gözünde bu iyi ve istenir bir senaryo.
Washington Enstitüsünün bu görüşlerinde yalnız olmadığını söyleyerek bitirelim. Obamanın dış politikasının belirlenmesinde en etkin iki üç kuruluştan biri olarak değerlendirilen CSIS de AKPnin parlak günlerinin sonuna gelmiş olabileceği görüşünde Bir sonraki yazıya kalıyor
Deniz Hakyemez
Odatv.com