
Defalarca söyledik, bir kez daha baştan açıkça belirtelim:
Zeytin Dalı Harekâtı, TSK’nin Amerikan Koridorunu önleme hedefi doğrultusunda bölge için olumlu, fakat AKP’nin “Kuzey Suriye’de İhvan nüfuz bölgesi” kurma niyeti bağlamında da sorunludur.
Çünkü Suriye’nin toprak bütünlüğü, Türkiye’nin toprak bütünlüğü demektir. Bu gerçeği atlayarak “Türkiye’yi Suriye’ye doğru genişletme” hayali kurmak, bölgede yangın çıkarmaktır.
Dahası o hayal, en sonunda hayali kuranı da ABD’nin stratejisine bağlar. Çünkü Suriye’yi bölmek, en başta ABD’nin planıdır. Kaldı ki ABD’nin PYD’ye dayanarak Suriye’yi bölmesiyle, AKP’nin ÖSO’ya dayanarak Suriye’yi bölmeye çalışması, aynı sonuca çıkar.
Tam da bu nedenle ABD yeniden çengel atmış, AKP’ye Suriye’nin kuzeyini “Fırat’ın doğusu ve batısı” şeklinde paylaşmayı teklif etmiştir!
CUMHURİYET KARŞITI ÇİZGİ VATAN SAVAŞI VEREMEZ!
Zeytin Dalı Harekatı’ndan önce, daha Fırat Kalkanı başladığında şu tez ortaya atılmıştı: Türkiye ABD’nin kara gücü PYD’ye karşı operasyona başlarsa, yani Türkiye emperyalizme karşı vatan savaşı yaparsa, AKP kaçınılmaz olarak Esad’la anlaşacaktır. AKP buna mecburdur. Çünkü Erdoğan Türkiye’yi değil, Türkiye Erdoğan’ı yönetmektedir.
Yine bu teze göre; belirleyici olan AKP’nin içerideki Cumhuriyet karşıtı uygulamaları değil, dışarıdaki vatan savaşı pozisyonudur. Dahası AKP dışarıdaki o pozisyonunu sürdürdükçe Atatürk’e teslim olacak ve Cumhuriyet karşıtlığını bırakacaktır.
Doğru çıkmasını önemle umduğumuz bu gelişmeler ne yazık ki geçekleşmedi.
Tersine AKP hem içeride Cumhuriyet karşıtı uygulamalarını artırdı, hem de Suriye’de Esad karşıtı pozisyonunu sürdürmeye devam etti.
Çünkü PYD’ye karşı konumlanmak, hatta zaman zaman ABD’yle taktik düzlemde karşı karşıya gelmek, AKP’nin Cumhuriyet karşıtlığından vazgeçmesinin gerek ve yeter şartı ile yolu değildi. Tersine AKP Cumhuriyet karşıtı programı ve konumu nedeniyle, Suriye’de yürüttüğü siyaseti gelmesi gereken seviyeye getiremedi.
Çünkü asıl gerçeklik şuydu: Cumhuriyet karşıtı çizgi, vatan savaşı veremez!

Yakın geçmişte bölgede Amerikan Koridoruna karşı iki farklı mücadele modeli uygulandı. Bunlardan biri Irak’ta, diğeri de Suriye’de yaşandı.
Suriye’deki model şuydu: Türkiye, Amerikan Koridorunun Suriye ayağına karşı Suriye topraklarında Suriye’yle anlaşmadan mücadele etti. Riski ve maliyeti artırdı, şehitler verdi.
Irak’taki model ise şuydu: Türkiye, Amerikan Koridorunun Irak ayağına karşı Irak’la anlaştı. Türkiye’nin silah patlatmasına bile gerek kalmadan Irak Ordusu Irak-İran-Türkiye mutabakatını arkasına alarak koridoru dağıttı; Barzani başkent ilan ettiği Kerkük’ten çekilmek zorunda kaldı, sınır kapılarını Bağdat’a teslim etmek zorunda kaldı, boru hatlarının vanasının kumandasını Bağdat’a vermek zorunda kaldı. Dahası PKK da Sincar’dan çekilmeye başladı. Özetle “bağımsızlık referandumu” sonucu buharlaştı!
Kısacası Suriye’de Suriye’yle anlaşmadan Amerikan koridoruna karşı mücadele etmekle, Irak’ta Irak’la anlaşarak Amerikan koridoruna karşı mücadele etmek arasında ciddi bir fark görüldü. En önemlisi de şehitler açısından!
KOMŞUNUN TOPRAĞINA GÖZ KOYARAK VATAN SAVAŞI VERİLMEZ
AKP’nin Amerikan Koridoruna karşı Irak’ta farklı Suriye’de farklı taktik uygulamasının tek bir nedeni var: “Kuzey Suriye Misakı Milli içindedir” diyen, “Afrin’i Şam yönetimine vermeyiz” diyen, “Afrin’e vali atayacağız” diyen, “ele geçirdiğimiz bölgelerde yerel yönetimler kuruyoruz” diyen AKP açık ki Suriye’nin toprak bütünlüğünü fiiliyatta savunmuyor, tersine “Afrin’in fethi yakındır” dediği andan itibaren o topraklara göz koyuyor!
İşte bu niyet, Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekatı’nı “emperyalizme karşı vatan savaşı” olmaktan çıkarıyor; tersine AKP’nin iç politikadaki konumunu güçlendirme amaçlı kullanılıyor!
CUMHURİYET MEVZİSİNDE TOPYEKûN MÜCADELE İHTİYACI
Fakat belirtelim, bu durum sürdürülemez. AKP’nin yeniden ABD stratejisine eklemlenmemesi için Rusya’nın alttan alması, ya da AKP’nin Rusya’dan aldığı S-400’ü dengelemek için önce Avrupa’dan Eurosam füzeleri alması, şimdi de ABD’den Patriot füzeleri alma pazarlığına oturması, duruma bir sürdürülebilirlik kazandırmıyor.
Abdülhamitin’in dengeciliği 100 yıl önce bir çözüm değildi, bugün de Neo-Abdülhamitçilik bir çözüm olmayacak.
Peki ne yapılmalı?
Türkiye’nin dış politikası açısından şu anda en önemli ve acil şey, Ankara’nın Şam’la anlaşmasıdır. Bunu sağlamanın tek yolu da AKP’ye karşı Cumhuriyet mevziisinde esaslı ve topyekûn muhalefet etmektir; AKP’nin “yerli ve milli” propagandasına kanmadan, her hükümetin yapması gereken “terörle mücadele” görevine abartılı payeler vermeden ve en önemlisi Cumhuriyet karşıtı uygulamalarına karşı sağlam durarak…
Mehmet Ali GÜLLER, 30 Mart 2018