Anayasa Mahkemesi Ve Türk’ün Ateşle İmtihanı

AKP’nin küresel güçler için hazırladığı anayasa değişikliğine yapılan itiraz Anayasa Mahkemesince AKP’yi memnun edecek şekilde geçti. Anayasa Mahkemesi garip bir şekilde kendi ipini de çekmiş oldu. Yani, intihar etti.

Bu konuda kimsenin dillendirmediği veya dillendiremediği bir şüphem var. Şöyle ki:
Bu ülkede herkes dinleniyor mu? Dinleniyor. Bu ülkede şantaj amaçlı bilgi toplanıp kendilerine pürüz olabilecek kişilerin CD’leri depolandı mı? Depolandı? Bu ülkeye Başbakan olan Zat, kızdığı kişilere “biz de bildiklerimizi söylersek” diye şantaj yaptı mı? Yaptı…

Başbakan ve 27 Nisan e-muhtıranın sahibi Büyükanıt’ın (Dolma)bahçe görüşmesini hatırlayalım. Görüşme neticesinde Büyükanıt nasıl ikna edildi ki, dut yemiş bülbüle döndü? O kendisiyle mezara gidecek sır nasıl bir sır ki, bir Audi ile ödüllendirildi ve o ödülü içine sindirdi? Ayrıca insanlar olmayan darbe ile içeri tıkılırken, olmuş bir e-muhtıranın sahibi olarak niye sorgulanmadı? Sorgulanmaması bir mutabakatın neticesi olabilir miydi?

Gelecek yıllarda Anayasa Mahkemesi üyelerinden bazıları ile de böyle ikna edici görüşmelerin olup olmadığı ortaya çıkacaktır!

Sonuçta olan olmuştur ve Türk’ün ateşle imtihanı başlamıştır. Referandumun 12 Eylül günü yapılması ise gerçekten trajiktir. Çünkü 12 Eylül’ü yapan “bizim oğlanlar” ile anayasayı değiştirmek isteyen “bizim oğlanlar” kaderin bir cilvesi gibi aynı tarihte birleşiyor.

Küresel güç bize bir mesaj veriyor: “Dün asker ile yaptığım darbeyi, bugün sivillerle yapıyorum.”

Bu günden itibaren onurlu bir birey olarak yaşamak isteyen herkes kendine bir hedef tutturup belli sayıdaki insanımıza bu gerçekleri kızmadan, bıkmadan anlatmalıdır! Keza bu değişiklikler referandumdan geçerse, asıl değiştirilecek maddeler geriden gelecektir. Kapanma ve yargılanma koşullarında bu zulümleri yapan hükümet, yargılanma korkusu kalmazsa ne yapmaz? Anayasa’nın değiştirilemez denilen maddelerini değiştirmesini engelleyecek bir durum kalmaz. Anayasa mahkemesinden dönen sınırın mayın temizleme işi gibi, Anayasa mahkemesine takılan sakıncalı bütün satışların önünde hiçbir engel kalmayacaktır.

Federasyon alıştırması yandaş basın ve CİA+Soros dolma kalemlerince boşuna dillendirilmiyor. Referandumdan evet çıkarsa Federasyon önünde bile bir engel kalmayacak. Zaten “vatana ihanet” diye bir yargılama yapılamayacak.

Türk’ün ateşle imtihanı başlamıştır!

Değerli okur, ben insanımızı anlamak için bir şey yaptım. Sadece üç gün mevcut medyayı izledim. Uydu yayınlarını seyretmedim. Üç günün sonunda ülkede olan biten hiçbir şeyden haberim olmadı. Halkın haber alma özgürlüğü gerçekten yok edilmiştir. Vatandaş ancak pazar, hastane vb. yerlere gittiğinde cebinden giden varsa ekonomik kayıpları hakkında bilgi sahibi oluyor. Sırf bu nedenle insanlarımızı uydu üzerinden televizyon seyretmesi konusunda yönlendirelim. Gerekirse katkıda bulunup uydu almasına yardımcı olalım. Emin olun bu yeni bir “Kurtuluş Savaşı”dır!

Büyük Birlik Partisi ve Saadet Partisi Referandumu destekliyor. Ve ben bir iddiayı hatırlıyorum; “Fetullah Gülen MHP’yi bölmek için Büyük Birlik Partisini kurdurdu” deniyordu. Saadet Partisi Başkanı Numan Kurtulmuş “Kürt açılımına” destek veriyorum dediği zaman özünü belli etmişti. Erbakan Kurtulmuş’a ne dedi? “Oyuna geliyorsunuz, bu açılım Yahudi oyunudur” demişti değil mi? Erbakan’ın azarından sonra Kurtulmuş epey bir zaman susmak zorunda kalmıştı.

Erbakan’ı severiz, sevmeyiz ama Erbakan’ın milli olduğu için devre dışı bırakıldığı gerçeğini de yok sayamayız. Hele Erbakan’ı 28 Şubat süreciyle devre dışı bırakan Çevik Bir’in Başbakan’a Ortadoğu konusunda danışmanlık yaptığı ve orduya ürünlerini sokmadığı Ülker’de görev aldığını düşünürsek oyun çok açık ortaya çıkıyor. Sanal darbelerden insanlar yargılanırken Çevik Bir’e dokunulmaması da aslında çok şey anlatıyor.

Sevgili okur, bu hükümet varını-yoğunu sattı. Seni kendi ülkende yabancıya hizmetkar yaptı. Yıllardır oluşturduğun birikimlerin satıldı ama borcun arttı. Sen fakirleştin, kendileri zenginleşti. Bu Başvekil seni Dersim’de katil, 17 Eylül olaylarında Faşist ilan etti. Utanmasalar sözde Ermeni soykırımını da tanıyacaklar. Ermeni canilerin Türk Kadınlarına tecavüz ettiği Van/Akdamar adasındaki kiliseyi senin cebinden tamir ettiler. Yetmedi, ayine açıyorlar. Bu senin onuruna, namusuna yapılan bir hakaret değil mi? Anayasadan Türk adını çıkaracağız dediler. Türk’e duydukları bu husumet sana bir şey anlatmıyor mu?

AKP bütün uygulamaları ile emperyalist güçleri denize döken isimlerden ve değerlerimizden intikam alıyor. Bu durum hükümetin kimin adına görev yaptığını izah etmiyor mu?

İşçiye, çiftçiye, hayvancılık yapanlara, memura, hakkını arayan öğrenciye copları ile saldıran hükümet PKK’ya niye bu kadar hoş görülüdür? Herkese mahalle ağzı ile cevap veren Başvekil, PKK’nın sivil uzantılarının tehditleri ve hakaretlerine, küfürlerine niye cevap vermez? Sorgulamıyor musunuz? BDP AKP’nin “mayın eşeği”dir! AKP milleti federasyona alıştırmak için BDP’yi kullanıyor, görmüyor musunuz? Referanduma evet çıkarsa, hiç şüpheniz olmasın ki, daha önce yeltenip çıkaramadıkları bebek katilini bir afla çıkaracaklardır.

Bu yasa değişikliği Türk Milletine giydirilmek istenen ateşten bir gömlektir. Ya “evet” deyip bu gömleği giyeceksin, ya da “yeter” deyip bu gömleği yüzlerine fırlatacaksın.

Kaderini senin oyların belirleyecek, bu tarihi bir sorumluluktur, UNUTMA!!..

Bir Delinin Günlüğü…

Bir deli günlük yazsa ne yazardı? Attığı taşlarla kırdığı camları ve kırdığı kafaları yazardı herhalde. Ya da Neron gibi yaktığı evleri, şehirleri…

Ülkemde de adeta bir delinin günlüğü yazılıyor her gün. Villacıklar ve villa ortağı TÜSİAD, MÜSİAD, yandaşlar dışında camı kırılmadık ev kalmadı. Her gün al bayraklı tabutlarla evlerimize, yüreklerimize ateş düşüyor.

Ülkesinde her derdi çözmüş Zat(!), Filistin’den sonra bugün de Sırbistan’da. “Bu katliamı unutmayacağız, unutturmayacağız” diyor. Oysa kendisi Yugoslavya’yı bölünmeye götüren süreci Türkiye’de işletiyor. Ve ülkemde adeta “bir delinin günlüğü" yazılıyor.

Bebek Katili Ve Avukatları

Bebek katili avukatları vasıtasıyla kanlı örgütünü yönetiyor. Silivri’deki zulmü alkışlayan AB, bebek katili rahat etsin diye ininde denetliyor. İkiz ihanet yasalarını çıkarttıran güç ülkeyi adım adım iç savaşa sürüklüyor. AKP bütün Kürt vatandaşlarımızı PKK ile özdeşleştirerek Kürt vatandaşlarımızı ötekileştiriyor ki, plan iyi yürüsün. Kürt-Türk çatışması çıkarsa, BM olaya el koyar. İkiz ihanet yasaları gereği de, Kürt Halkı kendi kaderini belirleyebilir. Yani, Büyük Kürdistan… Ya da Büyük Yahudi Kürdistanı… Ya da geleceğin 2.Filistini…

Ne garip değil mi? Filistin’e ağlayıp Ortadoğu’nun ortasında Kürtler’in gelecekte şimdiki Filistinli gibi lanet okuyacağı sözde Kürdistan, özde 2.Yahudi devletinin kuruluşuna hizmet etmek… Tıpkı Bosna’ya isyan eder gibi yaparken, Türkiye’yi Yugoslavyalaştırma sürecine sokmak gibi…

Bebek katili buyurdu: “terör şehirlere yayılacak.” Yani, şehirlere yayma talimatı verdi.

Bu süreçte terörden zarar gören ve evladı şehit olanlar azmettirici olarak bebek katilini dava etsin. Bebek katilinin avukatları da yardım ve yataklıktan dava edilsin. Adalet Bakanı da, bu cinayet emirlerine seyirci olduğu, engel olmadığı için dava edilsin. Bu cinayet emrini yayınlayarak yardımcı olan basın da dava edilsin.

Değerli Türk Halkı, biz bizimleyiz. Kendi hakkımızı kendimiz arayacağız. Başka çare kalmadı.

Z_eucar@yahoo.com.tr


Zahide UÇAR, 12 Temmuz 2010