Asıl Derin Devlet Cemaattir / Murat ARSLANTÜRK

Asıl Derin Devlet Cemaattir / Murat ARSLANTÜRK

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal May 31, 2011 17:52

Asıl Derin Devlet Cemaattir

Kendilerine ‘farklı ülkücüler’ diyen güruha: Siz kimsiniz, neredesiniz? Niye saklanıyorsunuz? Bir çıkın karşıma, bir işaret verin. Bir adres, bir yer, mekân. O dakika yanınızdayım. Bakın ben buradayım. İsmim, cismim, yerim, yurdum belli. Tek başımayım. Haydi bekliyorum. Ürkmeyin benden bu kadar. Zaten ensenizdeyim, kendim bulursam farklı olacak ‘farklı ülkücüler.’ Çıkın deliğinizden.

Şimdi gelelim yazımıza:

Kendilerini ‘Darül Harp’ta görerek her türlü hile ve şeri hak gören ve ABD’nin kucağındaki bir topluluğun imamı, ‘Gerekirse kiralık hâkimler bulun’, ‘Gerekirse mezardan ölüleri kaldırıp sandığa götürün’ demişti, hatırladınız mı? Bu sapkın topluluk gazeteleri, dergileri, televizyonları ve suratsız tayfasıyla her gün ve gece durmadan yalan, iftira, çarptırma ve şirk üreterek, pençesine düştüğü millet iradesine karşı son çırpınışlarını sergiliyor. Önümüzdeki dönem mutlaka hesabını soracağımız şaibeli sınavları, terfiler ve atamaları düşündüğümüze, 12 Haziran seçimleri için sahte seçmenlerden oy pusulalarına, bilgisayar destekli sahtekârlıklardan farklı hileleler kadar herşeyi beklediğimiz cemaat, umarım bir gaflete daha düşer de, seçimlere bile şaibe bulaştırır. Suratlarındaki maske düştü, seçim hilesiyle birlikte rezaletleri de ayyuka çıkar.

Bunlar Rusya’dan ‘CİA adına faaliyet göstermek’ suçuyla def edildiler. Bizim ‘her devrin basını’ yazamadı. Bunlar yüzbinlerce öğrencinin hakkına hukuka tecavüz ederek şaibeli sınavlarla üniversitelere girdiler. Memur oldular, Kaymakamlık-Valilik, Hâkimlik-Savcılık sınavlarını geçtiler. Bizim AB vakıflarından beslenen asalak yazarlarımız yazamadı. Bunlar belediyeleri, hastaneleri, devlet kurumlarını, yargıyı, polisi, basını ve okulları işgal ettiler.

Bunların okullarında Türkçe öğretildiği YALANDIR. Bunların dersanelerinde Türk Bayrağı asıldığı YALANDIR. İşte buradan yazıyorum; bütün Avrasya’yı avucumun içi gibi bilirim. Türk Cumhuriyetlerindeki cemaat okularında eğitim dili Türkçe değildir. Seçmelidir. Eğitim dili İngilizce’dir, Rusça’dır. Hiçbir cemaat okulunun bahçesinde bayrağımız gönderde değildir. Bunlar söylene söylene topluma enjekte edilmiş yalanlardır. Sabahtan akşama kadar söyleye yaza herkesi inandırdıkları ve hepsinin ezberden söyleyip durduğu YALANLARDIR. Aklını başına al vatanperver ve Atatürk milliyetçisi kardeşim; cemaatin hedefi, niyeti ve fiili bellidir. Sözümüze; ‘Okullarında Türkçemiz var, bayrağımız var’ yalanına kanarak alınganlık gösterme! Bunların Nimet Çubukçu’su değil mi Andımız’ı tartışmaya açan, bunlar değil mi daha geçen seneki MEB Şurası’nda İstiklal Marşı’mızı zorunlu olmaktan çıkarma kararı alan? Hangi bayrak, hangi yemin, hangi vatan bunların ki? Bunlar ‘millet’ değil, bunlar ‘ümmet’ de değil… Bunlar hiçtir kardeşim, koca bir hiç…

Bunların ağlamaklı imamı, kendisine Kutb-ül Aktab ünvanını verdi. Nedir bu unvan? Allah (cc)’nin altında ve peygamberlerin üstünde bir makamdır. Bu makamdaki zat o kadar muhteremdir ki; bir şey niyet ettiği vakit; Allah (cc) onu gerçekleştirir. İmam efendi kendisini peygamberlerin dahi üstünde addeden ve bütün cemaatini buna hipnotize etmiş derecede sapkın haldedir. Cemaatin kurucusu ve senelerce yöneticisi olan Nurettin Veren’in ifadelerini okuyun ve cemaat denen koskoca hiç’i iyi görün: ‘Zenginleşmekten, güçten, iktidardan ve şatafattan başka hiçbir dertleri olmayan soytarıların, güzel dinimizi kullanıp kandırdıkları her bir mümin için azapları vardır.’

Bu cemaate el vermiş, hibe etmiş, nakdi ve ayni yardımda bulunmuş temiz Müslümanlar! Kombassan’ları, Deniz Fenerlerini, İhlâs holdingleri ve Kosova paralarını gördünüz. İmamınızın Pensilvanya’daki şatafatlı hayatını, hizmetçilerini, havuzlu villalarını görüyorsunuz. Sizin paralarınızla kurulmuş Bank Asya, faizci sistemin iştirakçisidir. Sizin paralarınızla kurulmuş Zaman gazetesinin en büyük reklam verenleri bankalardır. Himmet için verdiğiniz fitrelerle, koskoca bir şer yuvası inşa ettiler. Kul hakkı yiyorlar. ABD’nin ve İsrail’in hizmetkârları oldular. Ey müminler; İslam’ın neresinde bu haktır? Ahirette size sorulacak olan imamınıza ne kadar bağlı olduğunuz ya da cemaate katkınız değil, Allah’a (cc) imanınız ve kul hakkından kaçınmanızdır. Kendinize gelin.

Memleketin bütün kurumlarına girip sonunda AKP gibi biçilmiş kaftan bir iktidarla Türk Silahlı Kuvvetlerine savaş açmış ve millet adına yargılaması gereken yargıyı, cemaat adına çalışan bir şebeke haline getirmiş cemaatin çırpınışını görün. Bunlar aylarca süren Balyoz iddianamesi bitip yargılamaya geçilecekken, mahkemeye 3 gün kala hâkimi değiştiren zihniyettir. Bunlar Nato’da görevli generalimiz kendi ayağıyla ifadeye vermeye geldiğinde, tutuklama kararı verebilen kafalardır. Bunlar YAŞ’a bir hafta kala, terfi bekleyen generaller hakkında jet hızıyla soruşturma açıp terfileri durduran şebekedir. Halen 103 tane muvazzaf ve emekli subayı aylardır ve yıllardır tutuklu tutan bir örgüttür.

Milletin iradesine ipotek koyan, halkın tercihlerini basını ve yazarlarıyla çarptıran, uydurma iddialar ve yandaş-candaş bürokratlarıyla toplum mühendisliği yapan oluşuma Ergenekon dediler… Kendileridir Ergenekon. Sadece gazetelerinin bile her gün en az beş yalan haberi tekzip ediliyor. Sadece televizyon kanallarının bile, her gün en az on haberine dava açılıyor. Bunların ağzıyla konuşan yazarlar, akademisyenler, devşirme öğretim görevlileri ve kiralık kalemler, sabahtan akşama kadar ihale basınının ekranlarında üfürüp duruyorlar.

Acınacak haldeler ama acımadık, acımıyoruz, acımayacağız. Bugünün orada burada bulunan ‘belgelerini’, bugünün oradan buradan fışkıran ‘mermilerini’, gizli tanıklarını, kanunsuz dinlemelerini, izlemelerini ve kasetlerini tek tek soracağız.

Bülent Arınç’ın evini tarif eden bir çizimle, TSK’nın kozmik odalarına girdiler. (Her taraf Mobese, her taraf GPRS ve hale bakın; adamın evini krokiyle buluyorlar, bu milletin zekâsıyla dalga geçmek değil de, nedir?) Bir şey dendi mi? Hâkimlerin, savcıların, generallerin evleri basıldı. Bir şey dendi mi? Dibimize kadar dinlemişler, izlemişler, fişlemişler, envanterlerimiz çıkarılmış. Hani; sıradan bir AKP’li Ergenekon ve Balyoz iddianamesini okumamıştır, kafa meselesidir şaşmam ama sen oku vatanperver kardeşim. Oku da, neremize kadar sokulmuşlar gör! Gazeteciler içeride, komutanlar içeride, dernek, vakıf, sendika, parti başkanları içeride… Dört senedir ne oldu? Ne bulundu? Nereye varıldı? Bunların kendisi gibi, soruşturmaları da HİÇ’tir.

Bunların kitabını yazan Hanefi Avcı içeride –ki senelerin istihbarat daire başkanı-, bunların kriptosunu çıkaran Ahmet Şık içeride – ki basılmamış kitabını toplattılar-, bunların düzenlendiği sınavları, şifreleri milyonlar gördü. Terörle mücadelenin yüz akı Engin Alan içeride, Türk’üm diye içeride, bağımsızlık diyen içeride.

Bu ülkede Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Necip Hablemitoğlu, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi isimler öldürüldü. PKK’yla işbirlikleri, ortaklıklar, anlaşmalar yapıldı… Turan Dursun öldürüldü. Sendika başkanları öldürüldü. Gazeteciler kovuldu, sürüldü. İş adamları iflas ettirildi. Bilimadamları intihar ettirildi. Bu ülkenin eski maliye bakanı; çenesine silah dayayıp sıkmadı mı kardeşim? Madımak’ta onlarca sanatçıyı, yazarı, şairi cayır cayır yakmadılar mı kardeşlerim? Hepsini getirdiler, döndürüp dolaştılar ve son 10 yıldır TSK’yla ilişkilendirilmeye çalışıyorlar. Adına derin devlet, gladyo, Ergenekon diyorlar. Kendileridir derin devlet. Her yerimize baktılar, hepimizi aldılar, yıllardır kelepçelemiş ve bekletiyorlar. Girilmedik odamız, evimiz, iş yerimiz kalmadı. Koskoca Zir vadileri kazdılar, kepçeler ve küreklerle delip geçtiler. Takip edildik, dinlendik, izlendik ve fişlendik. Silivri ağzına kadar dolup taştı ve bu hafta genişletmek için inşaat başlattılar. Peki sonuç? Kim hüküm giydi? Kimin suçu sabit? Sokaktaki hangi vatandaşın vicdanı rahat ve artık millet iradesinin özgür bırakıldığına inanıyor?

Neye baktırmıyorlar, neye dokundurmuyorlar?

Bu cemaatin finansal kaynakları nelerdir? Ne kadar vergi verirler? Bağışlar kayıt altında mıdır? Hibeler nasıl nemalandırılır? Rusya’daki savcıların ‘CİA adına faaliyet göstermekle’ mahkûm ettiği cemaatin, CİA ile ilgisi nedir? Halen devlet kurumlarında ne kadar memurun, kaymakamın, valinin, hâkimin ve savcının ilk-orta-lise ve üniversite döneminde bu cemaatin kaydı vardır? Bunlara bakıldı mı?

Şimdi buradan açık açık soralım: Zaman gazetesi arandı mı? Ekrem Dumanlı’nın evine girildi mi? Nazlı Ilıcak’ın yazlığı basıldı mı? Mümtaz’er Türköne ve kaymakam eskisi milletvekili karısı dinlendi mi? Samanyolu kanalına baskın yaptılar mı? Sadullah Ergin’in çalışma ofisi arandı mı? Mehmet Metiner’in telefonu dinlendi mi? Ali Demir karısı kızıyla ne konuşuyor, kaydedildi mi? Fehmi Koru’ya ilgili iddialara dair dava açıldı mı? Hüseyin Gülerce’nin imam efendiyle konuşmaları, ortam dinlemesiyle tespit edildi mi? Haşim Kılıç’ın peşine takılıp takip ettiler mi? Rasim Ozan Kütahyalı ve karısının yatak odaları gözetlendi mi? Taraf gazetesine baskın yapıldı mı? Ortaya saçtığı uydurma haberlerin kaynağı soruldu mu? Maltepe dersaneleri, Işık Okulları ve Samanyolu Kolejlerine istihbaratçılar yerleştirilip, öğrencilere ne anlatılıyor, ne öğretiliyor kayda girdi mi?

Merak etmiyor musunuz; on senedir papağan gibi üç kelimeden ötesine geçemediler. Statüko, darbe ve cunta kelimeleriyle girilmedik yerimiz kalmamışken, buralara neden girilmedi, aranmadı, bakılmadı; hiç mi düşünmüyorsunuz?

Cemaatin didinmesi, kıvranması, öğürmesi bundandır. Çünkü nereye ellerini atsalar boş çıktı. Fos çıktı. Bir kıta halinde hevesle girişip herkesi inandırdıkları yalanlara, artık kimse inanmıyor. Türk dünyası inanmıyor. Size Azerbaycan’ı, Türkmenistan’ı, Gürcüleri iftiharla söylüyorum. Türk Cumhuriyetleri de bu paranoyaya inanmıyorlar. Açın Bakü, Semerkant ve Aşkaabat gazetelerini okuyun. Bu topraklarda cemaatin kendisinden başka tek bir kişi bile, yüzlerce generalin bir araya gelerek darbe yapmak üzere açık seçik toplantı yapıp dökümanlar yazdırdığına inanmıyor. Cami bombalanacağına inanmıyor. Belge dedikleri ‘bilgisayar dökümanı’, tanık dedikleri ‘düdük’, imza dedikleri sahte ve kayıt dedikleri, kendilerinin ‘sehven’ yerleştirdiği kayıtlar…

Ve utanmıyorlar. Suratlarına bakın, utanmaktan da yoksunlar. Bir sehven diyorlar, bitiyor… Şunu söyleyelim; MHP’ye şantaj yapan internet sitesinin alan adını ödeyen AKP Meclis üyesi Faruk Bayındır’ın, Borajet isimli bir şirketi var. Ve rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun düşen helikopteri de Borajet isimli şirkete aitti. Bunlar tesadüf mü? Zaman gazetesinin Pazar eklerinde çarşaf çarşaf yer alan, ‘Ülkücüler ve Yeni Ülkücüler‘ listesi tesadüf mü? Samanyolu kanalındaki Kollama dizisinde bir ay önceden şantaj kasetlerinin dillendirilmesi tesadüf mü? Başbakan makam aracında mahsur kalıp gizli saklı hastaneye kaldırıldığında kendisine müdahale eden ve sara hastalığı etkisi olan bir tümörü teşhis eden Noroloji uzmanı doktorun, olaydan kısa bir süre aniden ölmesi tesadüf mü? Bu olaydan sonra köşke çıkamayan başbakanın Abdullah Gül’ü aday göstermesi ve o günden beri Hayrunissa hanımla Emine hanımın konuşmaz görüşmez olmaları tesadüf mü?

Öyle ilişkiler, öyle muammalar ve öyle aldatmalar yaşatıyorlar ki; bunların hesabını tek tek soracak herkesi susturuyorlar, sindiriyorlar, içeri atıyorlar.

Ülkücü, ulusalcı, muhafazakâr ve vatansever kardeşim: Artık girilmedik yerler onlarınkidir. Dinlememiş onlar kaldı. İzlenmemiş sadece onlar… Haklarında iddianemeler, belgeler, kayıtlar, kasetler çıkmamış, sadece onlar kaldı. Biz hukuk dedik, kapılarımızı sonuna kadar açıp, hepsini içeri aldık. Didik didik ettiler. Ve dört senedir bir iğne ucu dahi çıkmadı. Terörle mücadelenin yüz akı Engin Alan ayağa kalkmadı diyenler dışarıda, Habur’da kırmızı halılarla karşılananlar ve karşılayanlar dışarıda, İmralı canisiyle kolkola anayasa tezgâhlayanlar dışarıda ve içeriye aldıkları hiç kimseden bir şey çıkaramadılar.

12 Haziran’da sıra onlara geliyor. Belgeleri, kayıtları, isimleri, planları, dinlemeleri, şebekeleşmeyi, ABD ve İsrail’le ortaklaşa yürüttükleri yıkım projesini ve infaz emrini verdikleri her bir milliyetçinin kanını, bunların çekmecelerinden, dolaplarından, evlerinden ve odalarından tek tek çıkaracağız. Ergenekon soruşturmasının adı değişecek. Artık Pensilvanya soruşturması mı olur, Okyanus Ötesi Davası mı deriz, Son GÜLEN iyi güler mi koyarız, bizlere kalmış. Şimdilerde; ‘Efendim yargıyı rahat bırakınız, mahkemelere müdahale etmeyiniz, ufak tefek haksızlıklar olur’ diye kırıtanların belini kıracağız.

Dokunan yanarmış. Dokunmak hafif kalır, belleri kırılacak. Çünkü Başbakanın gaflete düşüp ‘hayvanlar’ dediği bozkurtlar, leş yiyici sırtlanları dişleyerek değil, bellerini kırarak fırlatıp atarlar.


Murat ARSLANTÜRK - 30 Mayıs 2011, Haber3.com
msarslanturk@yahoo.com
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x