
17 Şubat 1993 tarihinde bir “Uçak kazası” (!) sonucu hayatını kaybeden eski Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in oğlu Tarık Bitlis’in beyanatlarını daha öncede izledim, okudum. Babasını bu yolla kaybetmiş bir oğul olarak kendisini hep vakur, sakin, hatta biraz da “Naif” bulurdum. Sanki söylenmesi gerekenleri biraz “Nazik” biraz da “Yumuşatarak” söylediği kanaati oluşmuştu bende. Lakin bu bir “Suçlama” değil. Her insanın bir “Fıtratı” vardır elbette. Kolay değil!
Kendisinin SKY 360’daki Hilmi Hacaloğlu’nun “Şimdi söz sizde” programındaki konuşmasını izledim. (Bir ara Tarık Bitlis kendisine yönelik izlemelerden, çevresini araştırmalarından söz eder gibi oldu. Hacaloğlu sözünü niye kesti anlayamadım. Hatta deşmesi gerekiyordu. Bıraksaydı devam etseydi. Konu önemli görünüyordu. Yerine boş bir soru sordu oysa.) Gene efendiliği ve sakinliği üzerindeydi ama bu kez daha “Net”ti. Tarık Bitlis, “Geldiğimiz şu noktada suikast demekten kendimi alamıyorum” diyerek bu kez tutumunu “Köşeli” bir şekilde ortaya koydu.
Nitekim AYDINLIK Gazetesi’ne verdiği beyanatta aynı içerikteydi. Orada da benzer minvalde bir konuşma yapmıştı. Fakat burada çok önemli hususları vurgulamıştı. Tablo tamamlanıyordu. Bana göre en dikkat çekici noktalar arasında şunlar vardı.

İkincisi; Bitlis’in öldürülmesinin “Yabancı servis işi” olduğunu söylemeye getirmesiydi. “Taşeronlarının Türkiye'de bulunması sonucu değiştirmez." diyerek de planın ve kararın asıl “Yurtdışı”ndan olduğunu ima etmesiydi. Burada CIA’nın adı geçmese de herkes onu anlıyor!
Üçüncüsü; medyadaki “Turgut Özal’la Eşref Bitlis aynı şeyi düşünüyorlardı” palavralarına karşı çıkması ve her ikisinin Amerika konusunda farklı tutum ve yaklaşımlara sahip olduğunun altını çizmesiydi. Hatta taban tabana zıttılar sonucu dahi çıkıyor.
Dördüncüsü; bu konuda MİT’in “İkircimli” diyebileceğimiz tutumunun vurgulanmasıydı. MİT’in elindeki “Ergenekon şeması”nı yollaması ve burada Eşref Bitlis “Ergenekon’un 2 Numarası” ilan edildiği ama son soruşturma talebinde olduğu gibi elinde “Belge” olmadığını açıklamasıydı.
Yalnız burada bir parantez açıp hatırlatalım. Aslında ortaya sürülen 69 isimlik belge “Çakma Haham Tuncay Güney” tarafından sunulan belgedir. Ki, MİT’in bir dönemki müsteşarı Şenkal Atasagun tarafından “Komik”, “Saçma sapan” ve “Ciddiye alınmayacak” şeklinde tanımlanmıştır. Atasagun kendilerinden bilgi istenince “Mecburen” verdiklerini söyleyecekti.
Lakin oğul Bitlis’in en önemli ve kendi içinde “İronik” açıklaması hiç şüphesiz “Babam yaşasaydı Silivri'de olurdu!” şeklindeki yaklaşımıdır. Özünde “Trajik” bir çıkıştır. Devlet içinde 20 yıldır süren bir “Çelişki”yi işaretler. Demek ki asıl mesele “Amerikancı” olup olmamaktır. Eğer değilsen ve üstelik karşı tutum almışsan bu durumdaki bir Türk komutanına kalan seçenek ya öldürülmek ya da içeri tıkılmak oluyor demek ki!
Halen Bitlis’in başına gelenleri anlamayan kaldıysa duyurulur!..
NOT: Eşref Bitlis’in dosyası iki ay sonra zaman aşımına uğrayacak. Vebali daha ilk günlerden “Buzlanma” açıklaması yapıp, örtbas eden sözüm ona “Silah arkadaşları”nın başına!
Atilla AKAR, 11 Aralık 2012