Basını hiç sevmediler -8- / Macit SOYDAN

Basını hiç sevmediler -8- / Macit SOYDAN

İletigönderen Oğuz Kağan » Cmt Şub 06, 2010 11:08

Basını hiç sevmediler -8-

Toplumun bilgilenmesi DP iktidarını korkuttu

Basına karşı uygulanan baskılar Demokrat Parti iktidarını gün geçtikçe ağır bir şekilde yıpratırken, TBMM’de kurdukları Tahkikat Komisyonları, adeta 27 Mayıs ihtilaline çıkarılan son davetiye oldu.

DP iktidarının çok tartışılan uygulamaları arasına TBMM’de kurulan Tahkikat komisyonları da girdi. Vatan cephesi ile, muhalefet - yandaş ayrımı yapmaktan kaçınmayan Demokrat Parti iktidarı TBMM’de kurduğu Tahkikat komisyonları ile muhalefet üzerinde baskısını iyice arttırmak istedi. Genç demokrasinin yönünü saptıran siyasal adımlardan biri de bu oldu. Vatan cephesi uygulamasıyla nüfus oyunlarının bir anda Türk demokrasi tarihine geçmesini sağlayan DP, tahkikat komisyonlarıyla demokrasi tarihine tartışmalı uygulamalardan birini daha hediye etti.


Kantarın topuzu kaçıyordu

Demokrat Parti, seçilmiş olmanın meşruiyetini farklı yorumluyordu. Bir anlamda demokrasi algılamasının en keskin sonuçlarından biri bu olmuştu. DP kantarın topuzunu günden güne kaçırıyordu. Türk demokrasisi emekleyen bir süreçte olduğu için henüz ara mekanizmalarını devreye sokamıyordu. Bu ara mekanizmaların yokluğunun bedelini ağır olarak ödemenin deneyimini de henüz yaşamamıştı.


Basına karşı uygulanan baskı

DP’nin korkusu toplumun bilgilenmesi oldu. Bunun sonucunda basında sansür, muhalefette baskı olarak karşılığını buldu. Böylelikle DP bir demokrasi ayıbını TBMM’ye taşıdığını fark etmeden yansımaları bugüne kadar uzayacak bir uygulama başlattı. Basına karşı uygulanan baskılar Demokrat Parti iktidarını gün geçtikçe ağır bir şekilde yıpratırken, TBMM’de kurdukları Tahkikat Komisyonları adeta 27 Mayıs ihtilaline çıkarılan son davetiye oldu. Sadece Demokrat Parti milletvekillerinden oluşan ve 18 Nisan 1960 tarihinde kurulan 15 üyeli Meclis komisyonunun görevi, 7 Nisan tarihinde DP Meclis Grubu’nun yayınladığı bir bildiriden sonra muhalefet ve basının faaliyetlerinin tahkik edilmesiydi. Tahkikat komisyonlarının gerekçesi ise hazırdı: Yıkıcı muhalefet. Günümüzde ise bunun adı yapıcı olmayan muhalefet olarak değişecekti.


Meclis Başkanlığı’na önerge verildi

Ardından bildiri yayınlandı. Bildiride CHP’nin ülkede bütün yıkıcı grupları bünyesinde topladığı, halkı, orduyu iktidara karşı kışkırttığı iddia ediliyordu. Bu bildirinin ardından DP Meclis Grubu TBMM Başkanlığı’na muhalefetin eylemlerinin soruşturulması için bir önerge verdi. Önerge 18 Nisan 1960 tarihinde TBMM’de büyük çoğunlukla kabul edildi. Buna göre bir Tahkikat Komisyon’u oluşturulacak ve bu komisyon üç ay boyunca muhalefetin ve basının eylemlerini soruşturacaktı. Bu önergenin asıl amaçlarından birisi de CHP’yi kapatmaktı, düşünülen tarih ise 1961 seçimleri öncesiydi.


Meclis’te büyük gürültü koptu

Dönemin CHP Ankara Milletvekili Hıfzı Oğuz Bekata Tahkikat Encümeni Selahiyet Kanunu’na ilişkin CHP’nin girişimini “Birinci Cumhuriyet Biterken” isimli kitabında şu şekilde anlatıyor: “CHP ve basın aleyhinde tahkikat yapmakla vazifeli, DP’li 5 mebustan kurulan, Meclis tahkikat Komisyonu’na Anayasa dışı fevkalade selahiyetler verilmesi hakkındaki kanun teklifinin tümü üzerindeki müzakereler sırasında Meclis’te 27 Nisan 1960’da büyük gürültüler koptu. Bu esnada maddelere geçilmeden önce reye arz edilmek üzere şu önergeyi riyasete verdik:


Hükümetin özel gayreti

TBMM Reisliği’ne; Bu kanun teklifi Anayasa’ya aykırıdır. Bu itibarla reddini arz ve teklif ederiz. 27.04.1960. Ankara Milletvekili Hıfzı Oğuz Bekata, Adana Milletvekili Hamdi Öner Riyaset tarafından Meclise arzı usulen şart olan bu önergemiz, Mecliste hiç okunmamış, reye konulmamış ve tarihi mesuliyetinden kurtulmak endişesiyle olacak, 27 Nisan 1969 tarihli Meclisi zabıt ceridesinde de neşredilmemiştir. Bekata bir gün önceki oturumda ise kanunun birinci maddesi üzerindeki görüşünü kitabında şöyle aktarmaktadır: Hadi Tan’ın ve Akşemsettinoğlu’nun (DP Bolu Milletvekili Reşat Akşemsettinoğlu) konuşmaları maksadı zaten açığa vurdu. Bu teklif herhangi bir tahkikat encümenine selahiyet getirilmesi için getirilmiş değildir. Bu teklif, CHP ve basın aleyhinde tahkikat yapmak için kurduğunuz Encümeni gayri meşruluktan ve selahiyetsizlik ithamından kurtarmak ve onu anayasa dışı yetkilerle teçhiz ederek, kullanmak için, hükümetten gelen hususi bir gayretin ifadesidir.


Anayasa’ya aykırılık iddiası

Diğer taraftan anılan kanunun Anayasa’ya aykırılığı konusunda Prof. Orhan Aldıkaçtı aynı kanıda olmadığı gibi İstiklal Mahkemeleri’ni de örnek göstermekteydi. Prof. Orhan Aldıkaçtı’nın “Anayasa Hukukumuzun Gelişmesi” isimli kitabında durum şu şekilde tarif ediliyordu: “Belirtelim ki, yukarıda açıkladığımız gibi, 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, doğal yargıç ilkesini kabul etmemiş, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun görüşmelerinde önerilmiş olmasına rağmen, özel yetkilere sahip olağanüstü mahkemelerin kurulmasını yasaklamamıştı. Keza izleyen yıllarda da olağanüstü mahkeme niteliğinde olan İstiklal Mahkemeleri kurulmuş ve çalışmışlardır. Böyle bir anayasa ortamında Meclis tahkikat Komisyonlarına yargısal yetkiler verilmesinin Anayasa’ya aykırı olmadığı bile düşünülebilir.


Merkezi güç tesisi

Bu noktada, yukarıda sözünü ettiğim ”Millet iradesinden hareketle“ dizisinin dördüncüsünden bir alıntı ile, siyasi mücadelenin daha eski dönemine bir girinti yapmakta yarar görüyorum: ”Bu bölümü bağlamadan önce konumuz açısından altı çizilmesi gereken noktanın, Osmanlı İmparatorluğu’nun sivil - asker bürokrat ve bazı aydınlarınca yönlendirilen Kurtuluş Savaşı’nın hedefi olan, istiklal, vatanının, namusunun kurtarılması ve düşmanın defedilmesi fikrinin etrafındaki ittifak, bu amaca ulaşılmasını takiben yerini yeniden merkezi güç tesisi mücadelesi ve buna karşı muhalefete terk etmiştir. Buna yönelik olarak da taraflar ve saflar belli olmaktadır. Ayrıca, sözü edilen ittifakın iğreti ve geçici niteliği, kurtuluş mücadelesinin en kritik anlarında dahi göz önündedir.”


Meclis görüşmelerinin yayınına yasak

Siyaset Bilimci Cem Eroğul’un “Demokrat Parti - Tarihi ve İdeolojisi” isimli kitabında Demokrat Parti’nin bildirisi şu şekilde anlatılıyor:

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyasetine, Cumhuriyet Halk Partisi’nin gayri meşru mücadele usullerini terk etmesi için 11 Ağustos 1958 tarihinde Demokrat Parti Meclis Grubu bir tebliğ neşretmiş bulunuyordu. Bu tebliğden sonra CHP’liler faaliyetlerini ve hareketlerini büsbütün artırmışlardır. Bu itibarla CHP’lilerin;

a) Meşru iktidarımızı en ağır isnatlarla kötüleme ve halkı kanunları ihlale, kanuni tedbirlere karşı mukavemete, hükümete karşı mukavemete, hükümete karşı galeyana ve fiili tecavüzlere tahrik ve teşvik etmek,
b) Müsait telakki ettikleri mahallerde mensuplarını silahlandırmak suretiyle iktidar mensupları üzerinde baskı ve kardeş kavgasına müncer olabilecek tertiplere başvurmak,
c) Orduyu siyasete karıştırmak,
d) Hükümetin meşruiyetinden halkı şüpheye düşürerek ve gelecek seçimleri de daha şimdiden muallelmiş gibi göstererek kurulmuş ve kurulacak hükümetler aleyhine vatandaşları tahrik etmek,
e) Hücre teşkilatı kurarak yıkıcı ve kanun dışı faaliyetlerde bulunmak,


CHP’li 12 milletvekiline ceza

f) CHP ile aynı maksat ve gayelerle ve neşir yolu ile faaliyette bulunarak genç demokrasimizin manevi temellerini şantaj ve tehdit suretiyle işlemez hale getirmek, hakikatleri tahrif ve yalan neşriyatta bulunmak suretiyle memleketin iktisadi, içtimai hayatını tehlikeye maruz bırakmak, Cumhuriyet Halk Partisi ile bir kısım basın ve yukarıda tafsil edilen hususların sebeplerini ve mahiyetini tetkik ederek elde edeceği neticeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bildirmek üzere dahili nizamnamenin 117. maddesine göre 15 kişilik bir tahkikat encümeni kurulmasını ve bu encümenin mesaisini üç ayda ikmal etmesini arz ve teklif ederiz” Bu sürecin devamında yaşanan gelişme ise 27 Nisan 1960 tarihinde 7468 No’lu Tahkikat Encümeni Selahiyet Kanunu’nun uzun ve çetin tartışmalardan sonra kabulü oldu. Buna dayanarak 12 CHP Milletvekili 3 - 6 celse çıkarma cezası alırken, muhalefet lideri İnönü, 12 inikat cezasına çarptırıldı ve Meclis görüşmelerinin yayınlanması yasaklandı.

YARIN: ADIM ADIM İHTİLALE


Macit SOYDAN, YENİÇAĞ, 6 Şubat 2010
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Basını Hiç Sevmediler - Macit SOYDAN

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x