'Bedel'li zamanlar ve/veya Atatürk Türkiyesi'ne "bedel" biçenler de "bedel" ödeyecek?! / Hayrullah Mahmud ÖZGÜR

'Bedel'li zamanlar ve/veya Atatürk Türkiyesi'ne "bedel" biçenler de "bedel" ödeyecek?! / Hayrullah Mahmud ÖZGÜR

İletigönderen Oğuz Kağan » Çrş Kas 14, 2012 21:19

'Bedel'li zamanlar ve/veya Atatürk Türkiyesi'ne "bedel" biçenler de "bedel" ödeyecek?!

(ya da Acem HAARP’i ve/veya Bugün aslında dündü?!)

“Basın, hükümetin ve paranın gücüne ba­ğımlı olmadığı zaman özgürdür”
Albert Camus

………………..

Mazi kalpte bir yaradır!
Bu anlamda, star’da yayınlanmış yazılardan birkaç pasaj:

…………………..

Kürt Cumhurbaşkanı operasyonu?!
BOP’un 22 devleti?!
8 Eylül tarihli 'Devletler Oyunu' başlıklı yazımda, ABD Başkanı George Bush'un Ulusal Güvenlik Danışmanı Condolezza Rice'ın 7 Ağustos 2003 tarihli, Washington Post'ta kaleme aldığı 'Ortadoğu'yu değiştirmek' başlıklı makalesinden bahsetmiştim.
Rıce'ın yazısında, Irak'ta başlayan operasyonun 22 devleti kapsadığını ifşa ettiğinin altını çizmiştim.
Birçok okuyucumdan o devletlerin isimlerini yayınlamam yönünde mesaj aldım.
Yeri gelmişken o 22 devletin adını da bu sütunlardan tek tek sıralayayım.
İşte Rice'ın ABD'nin başlistesinde saydığı ama isimlerini vermediği o 22 devlet:

'Fas, Çad, Etopya, Mısır, Libya, Cezayir, Suudi Arabistan, Yemen, Ürdün, Türkiye, Irak, İran, Suriye, Hindistan, Azerbaycan, Afganistan, Pakistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Katar, Sudan!'


ABD'nin dönem dönem üzerinde oynadığı, 'update' ettiği bir liste bu!


Star Gazetesi, 24.09.2003

…………………

Tolon: Bedel ödemeye hazırız?!
http://www.odatv.com/images/hyurit_tolon_un_savunmas.pdf
http://www.odatv.com/n.php?n=karalama-kampanyasinin-ozel-secilmis-bir-magduruyum--1311121200
Kırmızı Koltuk'un bu haftaki konuğu eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden'di.
Vatandaşın duygu tellerinin üstüne vuran bir konuşma yaptı.

Telefonlarımız kilitlendi...


Özden, '3 Kasım seçimleri yenilenmelidir. Demokrasiye sürülen kara leke temizlenmelidir' dedikten sonra, altını çizdiğim şu sözleri söyledi: 'Türkiye'de laiklik temelinden sarsılıyor. Bir yandan da Diyanet İşleri'ne verilen binlerce kadroyu düşünün. Türkiye kendi iktidarı tarafından aldatılmaktadır.'


Program bitiminde bu defa Yekta Güngör Özden'in telefonları susmak bilmedi...

Arayanlardan biri de Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon'du...


Tolon, telefonda Yekta Güngör Özden'i programdaki sözlerinden dolayı kutladıktan sonra, 'Söylediklerinizin hepsine katılıyorum. Sonuna dek destekliyoruz. Ödenmesi gereken bir bedel varsa da ödemeye hazırız' dedi.


Haftabaşında yeni dünyanın merkezine doğru yola çıkan, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de o ödenecek bedele atıf yaparak, şu uyarıyı yapıyordu:


'Hayrullah, yeni bir dünya kuruluyor. Türkiye de buradaki yerini almalı!'


Yerden kastettiği de Batı, özelde ABD'deydi...


Geçenlerde de American Enterprise Institute'ta düzenlenen 'Kavşaktaki Türkiye' başlıklı toplantıda bir konuşma yapan ünlü tarihçi Bernard Lewis de benzer sözler söyledi:


'Yeni bir dünya kuruluyor. Türkiye, Atlantik'in hangi yakasını tercih edeceğine karar versin!'
Star, 03.10.2003

…………………

Sürat, sürat, daima sürat?!
Powell'dan önceki eski ABD Genelkurmay Başkanı Amiral William Crowe ise Time Dergisi'nin kendisine yönelttiği 'Sizce çağımızın kahramanı kimdir?' sorusuna şu cevabı verir:


'Savaşın en ilginç ve anlaşılmaz yönü, yapılan hataların çokluğudur. Askerlik tarihinden çıkardığım sonuç, başarılı generallerin yüzde 95, başarısız generallerin ise yüzde 99 hata yaptıklarıdır. Savaşın sisleri arasındaki belirsizlik öyle büyük ki! Ben, Kemal Atatürk'ün büyük bir hayranıyım. Çünkü o, çok az şeyle büyük işler başardı. Arkasında büyük kaynak ve üretim gücü desteği olan generallerin savaş kazanması başka bir şeydir. Atatürk yetersiz olanaklarla Türkiye'yi sultanların baskısından kurtarmayı ve Yunanlıları ülkesinden kovmayı başarmıştır. Bence, bu yüzyılın en büyük askeri kahramanı Kemal Atatürk'tür.'


Bu anlamda bir başka örnek...


Yıl 1932...


Atatürk, kendisini ziyaret eden ABD'li General Mc Arthur'a şunları söyler:

'I.
Dünya Savaşı sonu anlaşmalarında etnik, jeopolitik ve iktisadi özellikler dikkate alınmadığı için yaşanılan sulh devresi, bir mütareke devre niteliğindedir. Avrupa'nın kaderini 70 milyonluk disiplinli bir millet olan Almanya tayin edecektir. Almanya, iki devler yani Rusya ve İngiltere hariç tüm kıta Avrupa'sını işgal edecek güçtedir... Harp 1940-46 yılları arasında başlayacaktır. Hitler, yarın savaşa girecektir. Onun taklitçisi Mussolini de savaş hazırlıkları yapıyor. Savaşa dalacaklardır. Çünkü asker değildirler, savaşın ne olduğunu bilmezler. Savaş bir felakettir, hele bu ikisi için kesinlikle ölümdür. Mussolini, peşine taktığı mazlum milletini maceralara sürüklüyor. Ama Mussolini'yi bir gün kendi milleti kendi elleriyle boğazlayacaktır...'


Atatürk'ün dediklerinin hepsi çıkmıştır...


En ilginç olanı da Mussolini'yi kendi milletinin ayaklarından asarak öldürmüş olmasıdır.


Nitekim...


Ünlü tarihçi Profesör Bernard Lewis de Atatürk'le ilgili olarak, The Wall Street Journal'da şunları yazar:
'Atatürk'ü ve onu izleyenlerin elde ettikleri zaferler, bir anlamda paradoks oluşturuyor. İlk kesin zaferle Batı'nın askeri gücünün yenilmesi ve ilk kesin yenilgiyle de Batı uygarlığının kabul edilmesi. Eski bir Amerikan deyişi vardır; 'Düşmanını yenemezsen ona katıl!' der.
Atatürk ise hem düşmanını yendi hem de ona katılmış oldu...'
Öte yandan...

Atatürk, Napolyon'un 'Vitesse, vitesse, toujours vitesse!' cümlesini, tekerleme niyetine söylemekten hoşlanırdı.


Yani 'Sürat, sürat, daima sürat' derdi.
Star, 10.11.2003

…………………..

28 Şubat’ta köreltme operasyonu?!
Alon Liel, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda bürokrat!


Aynı zamanda Erdoğan konusunda uzman!
1994’ten bu yana Erdoğan’ı eğiten, yöneten, yönlendiren beyinlerden biri!
AKP ülkeyi, Cabal masasının Türkiye İstasyon Şefi Liel’in hazırladığı yol haritası ile ‘Alternatif 28 Şubat’a sürüklüyor.
Nasıl mı?
Anlatayım:


Türkiye, 28 Şubat sürecine irtica paranoyası ile girdi!
Ve bu süreçten büyük yaralar alarak çıktı!..


'1000 yıl sürecek' denilen malum süreci, şimdi Türk Ordusu'nda ağzına alan paşa yok!


Devletin 'akil takımı' biliyor ki '28 Şubat süreci' İsrail, İngiliz ve ABD istihbarat birimlerinin Türkiye'nin tehdit öncelik sıralamasını değiştirerek yaptığı köreltme operasyonuydu!..


Dış basında da bu süreçte üstlendiği misyon itibariyle Türk Ordusu'ndan övgüyle söz edildi!


star, 08.12.2003

……………………

Kürt Cumhurbaşkanı?!
Engin Ardıç, 'Recep Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa' diye dün bir faraziye yazısı kaleme aldı. Hemen baştan söyleyeyim Erdoğan, Cumhurbaşkanı olamaz...


Çünkü; İsrail ve ABD, 'alternatif 28 Şubat' sürecinde bir 'dinci başbakan' öngörmüştü. Erdoğan da bu yüzden Siirt'ten seçilerek Başbakan oldu.


Erdoğan'ın içinde yatan aslan, Köşk'e çıkmak olsa da bu mümkün değil.
Çünkü, onun Başbakan olması için yeşil ışık yakan İsrail ile ABD, şimdi bir 'Kürt cumhurbaşkanı' öngörüyor. Mevcut plana göre oklar Hikmet Çetin'i gösteriyor. Ki... Köşk'ün taliplisi de çok. Org. Hilmi Özkök'ten Bülent Arınç'a, Ömer İzgi'den Mesut Yılmaz'a, Deniz Baykal'dan Nevzat Yalçıntaş'a dek birçok isim geçiyor. Bu bakımdan Ankara'daki mevcut dengeler değişmediği sürece, Hikmet Çetin'e Köşk'ün yolları gözüküyor. Zaten, ABD de Çetin'in profilini yükseltmek, uluslararası saygınlığını arttırmak için Afganistan'daki Barış Gücü'nün başına getirdi. Şimdilik kaydıyla Köşk tartışmalarını burada noktalıyor. Kürede oynanan 'devletler oyunu' bağlamında İstanbul'da art arda patlayan bombalarla ilgili bir enstantane yansıtıyorum.
star, 13.12.2003

…………………….

Demo Tayyip?!
Daha adı ‘Tayyip’ olmadan önce, ‘Recep’ken Erdoğan’ı keşfedip Türk siyasetine kazandıran Alon Liel’in İbranice kaleme aldığı yeni kitabı ‘Demo İslam, Türkiye’de Yeni Bir Rejim’ adını taşıyor. Kitap üç ay sonra Türkiye’de de piyasaya çıkacak.
İşte Liel’in ‘Yeni Türkiye’ aksiyon planını anlattığı kitabı ‘Demo-İslam’ın önsözünden birkaç satır:


‘Modern Türkiye’nin tarihinde, 3 Kasım 2002 önemli bir dönüm noktasıdır. Tartışmalı İslamcı siyaset adamı Recep Tayyip Erdoğan, bu seçimlerde ezici bir üstünlük sağladı. Recep Tayyip Erdoğan’ın genel başkanı olduğu AKP, parlamentoda sandalye sayısının üçte ikisine sahip olup bu iktidar çoğunluğu ve ‘büyük bir kısmı köktendinci geçmişi olan bakanlar’ ile tek partili hükümeti kurdu.’
‘AKP’nin beklenmeyen siyasi başarısı, Cumhuriyet’in kurucusu efsanevi lideri Atatürk’ün başlattığı ve bugüne dek devam eden, 80 yıllık modernleşme ve demokratikleşme ortamında gerçekleşti!..’
Kitabın önsözünden yeni döneme dair ilk ipucu:
‘Yeni ‘Erdoğanizm’, Mustafa Kemal’in laik ve Batı-yanlısı ‘Kemalizm’ini güncelleştirip pekiştirmektedir. Bu girişimin Türkiye siyasal laboratuvarındaki başarısı, tüm İslam dünyasına çok önemli ders olacaktır.’
Erdoğan’ın ‘beyninin diğer yarısı’ Liel, bu kitabında, Türkiye’de 3 Kasım seçimleri sonrasında... Sabah’ın koyduğu adla ‘Anadolu İhtilali’nin... Türkiye’nin iç ve dış politikasına yakın gelecekteki etkilerini analiz ediyor...
Yeni döneme dair ipuçları veriyor!..
Ki, Dr. Alon Liel, geçmişte İsrail Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı ve İsrail’in Türkiye’de Charge D’Affaires görevini yürütmüş bir isim...
Bugün ise Tel Aviv Üniversitesi, Kudüs İbrani Üniversitesi ve Herzliya Interdisciplinary Center’de dersler veriyor...


Liel’in kaleme aldığı Türkiye ile ilgili bu kitap da bir ilk değil.


Öncesinde İbranice olarak kaleme aldığı şu eserleri yayınlamıştı:
Turkey-The Military, Islam and Politics... Turkey in the Middle Esast, Oil, Islam and Politics... Lynne Reinner Publisheres (2000)...
Ve bu eserlerin dışında Liel, ‘Black Justice - The South African Upheaval’ adlı kitabın da yazarıdır...
Liel’in kaleme aldığı ‘Demo İslam’da şu konu başlıkları göze çarpıyor:


‘21. Yüzyılda Kemalizm/ Ordu tokat yiyor/ Recep Tayyip Erdoğan/ Tansu Çiller-Come-Back hazırlığında/ Türkiye’nin ruhu üzerine savaş/ Türk Ordusu Avrupa’nın müttefiği mi rakibi mi?/ Enerji paketi-Avrupa’ya Türk çeyizi/ Erdoğan’ın Kıbrıs politikası/ ABD ile ilişkiler-Anahtar Irak/ Kerkük kimin olacak?/ Ben Gurion’un Türkiye’si/ Türk suyu ne zaman gelecek?/ Eski Ortadoğu veya belki ‘Euro-Asya?’/ Türk Demo İslam’ı-şansları ve etkileri/ Dönüşüm mü Devrim mi?’


Kitap İsrail ve ABD’nin masa üzerinde hazırladığı ‘Yeni Ortadoğu Planı’nı tek tek afişe edip... Sosyolojideki tabiriyle kamuoyunun tepkisini ölçmek üzere art arda uçurulan ‘test balonları’ndan sonra gerçek balonu havalandırıp... Planın hayata geçmesinde görev alan piyonların profillerini yükseltmeye çalışıyor...


Liel’in kitabında, Türkiye’de vizyona soktukları yeni ideolojinin adı: ‘Erdoğanizm!..’
Ortadoğu kurdu operasyonel yazar, bu yeni projenin ‘demokrasi’ye, ‘İslam’a olan inancı daha da artıracağını ve Türkiye’ye ‘gerçek bir siyasal devrim’ yaşatacağını iddia ediyor...


Erdoğan’ın dış güçler tarafından verilen yol haritası ile nasıl siyaset yaptığının tek tek sıralandığı kitapta... ‘Askerle, görüş ayrılığımız yok!’ diyen kahramanlarından, Kıbrıs ve Irak başta olmak üzere kendisinden yapmasını istedikleri ev ödevlerini önüne diziyor...
Liel, ‘Kemalizm’den yola çıkarak, ‘Erdoğanizm’ adını koydukları bu yeni ideoloji ile ilgili şunları söylüyor:


‘Kemalizm’in ilkelerini koruyarak, ‘Kemalizm’i güncel koşullara göre yorumlayarak, onu bugüne kadar kabullenemeyen bazı halk kesimlerine benimsetip ‘Kemalizm’in Türkiye’nin yönetiminde yol gösterici bir unsur olmayı sürdürmesini sağlamak!’


Yani; ‘Atatürk’ün modası geçti, yeni kurulacak Federal Türkiye Cumhuriyeti’nin ya da Tayibistan’ın başkahramanı Erdoğan olacak’ demeye getiriyor!..
Ne diyelim, Allah bunları nasıl biliyorsa öyle yapsın!..


Ve son olarak, Liel’in yazdıklarından daha ilginç olanı:
Herkesin yakından tanıdığı İstanbul’da mukim Musevi bir işadamının Erdoğan’ı bu projeyi gerçekleştirme konusunda, Tanrı tarafından seçilmiş olduğuna inandırmış olması!..


Bakalım ‘Son seçilmiş’in serüveni nerede son bulacak!..
star, 05.01.2004

…………………….

Hilmi Özkök, “Kıbrıs için savaşırız!”


Dalan, “Bağımsızlığımız için gerekirse ABD ile de savaşırız!”

Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün ‘Kıbrıs için gerekirse savaşırız’ dediği bir ortamda, devletin zirvesine AKP Hükümeti ve dış güçlerin çözüm adı altında dayattığı ‘Ver kurtul’ formülü bağlamında birkaç satır...


Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan anlatmıştı...


I. Körfez Harekatı sırasında, ABD Ankara Büyükelçisi Abramowitz, Dalan’a gelir.
O’na, ‘Kamuoyunda etkinliğiniz var. Türkiye’nin de ABD ile birlikte Irak’a karşı savaşa girmesi için çağrıda bulunun’ önerisini yapar...


Dalan’ın cevabı nettir:
‘Karşılığında Musul ve Kerkük petrollerini verecek misiniz?’


Abramowitz, ‘Elbette hayır’ der.
‘Sizden bir şey karşılığı değil, insan haklarının evrensel değeri için savaşmanızı istiyoruz’ diye ekler.


Dalan, ‘Biz Musul ve Kerkük’ü bir kez ele geçirirsek, artık oradan çıkmayız’ deyince, Abramowitz sorar; ‘Ne yani, ABD ile savaşacak mısınız?’
Dalan, ‘Vietnam bile savaşmadı mı? Türkiye ondan daha az onurlu mu?’ diye sorar. Abramowitz, teşekkür ederek ayrılır.
Devlet adamı ciddiyeti bunu gerektirir!
Bugünkü yöneticiler için söylüyorum:
Dünyada yaşadığı devleti küçülterek büyüteceğine inanan devlet adamları sadece bizde olsa gerek!
Bu anlamda usta gazeteci Bedii Faik’in ‘Matbuat Basın derken... Medya’ başlıklı kitabının 3. cildinin 90. sayfasından da bir pasaj yansıtayım:


‘Vehbi Koç, Falih Bey’e ‘İnönü son mücadelesiyle Atatürk’ü bence geçti’ dedi. O günlerde de Kıbrıs konusu gene sokaklarda. Mitingler birbirini kovalıyor, ‘Kıbrıs Türktür’den ‘Ya taksim ya ölüm’e geçmişiz ama bağırtı kıyamet devam edip gidiyor...


Falih Rıfkı Bey, uzaklardan akseden bağırtıları bir süre Vehbi Bey’e dinlettikten sonra, ‘Bak Koçzade’ dedi; ‘Atatürk hasta döşeğinde karnından her gün kalem kalınlığındaki iğneyle beş buçuk kilo su aldırır ve acılar içinde kıvranırken, Hatay’ı aldı ve anavatana kattı! Hasta döşeğinde bile vatana bir küçük vatan daha katmıştır! Haydi kalk da bak bakalım şimdi, hepsi iki ayaklarının üzerinde rahatça durabilir bir sağlık ve sağlamlık içinde olanların hepsini, senin İnönü’nün yanına kat ve emrine ver ve bak bakalım Kıbrıs’ın yarısını dahi alabiliyor mu?’...

star, 09.01.2004







……………………….

STAR WARS ve/veya BUMERANG ZAMANLAR?!
http://www.gavurege.com/webroot/home.php?op=ege&action=outview&article_id=9177
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/11/arsz-medya-veveya-idamlk-mutareke-basn.html
http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/11/12/hursit-tolon-zirve-davasinda-hakim-onunde
http://www.zaman.com.tr/son-dakika/hursit-tolonun-savunmasi-bir-gun-surdu/2014837.html
http://haber.gazetevatan.com/son-dakika-agaogluna-kotu-haber/492850/1/G%C3%BCndem
http://www.zaman.com.tr/ekonomi/kompresor-istasyonlari-yapilamadigi-icin-ucuz-dogalgaz-alinamiyor/2015373.html
http://www.zaman.com.tr/anasayfa/ankanin-ucus-bilgisayari-israil-mali-cikti-asker-degistirilmesini-istedi/2015331.html
http://www.gazeteport.com.tr/haber/117477/korumalarin-neden-degistirildigini-acikladi
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ardic/2012/11/14/darbe-mi-var-cikan-falda
http://haber.stargazete.com/guncel/kahramanmarasta-korkutan-depremler/haber-704181
http://haber.stargazete.com/yazar/siz-en-iyisi-daga-cikin-tarhan-bey/yazi-704150
http://haber.stargazete.com/dunya/iranda-helikopter-dustu-9-olu/haber-704200
http://haber.stargazete.com/yazar/almanlarin-nukleer-oyunu/yazi-704152
http://haber.gazetevatan.com/akpden-gulun-danismanina-liste-soku/492916/1/G%C3%BCndem
http://haber.gazetevatan.com/gul-turkiye-ab-yolunda-kalmali/492948/1/G%C3%BCndem
http://siyaset.milliyet.com.tr/aclik-grevleri-artik-sona-ersin/siyaset/siyasetyazardetay/14.11.2012/1626647/default.htm
http://dunya.milliyet.com.tr/amerika-ve-fransa-dan-flas-suriye-karari/dunya/dunyadetay/14.11.2012/1626812/default.htm
http://ekonomi.milliyet.com.tr/ingiltere-de-enflasyon-yukseldi/ekonomi/ekonomidetay/13.11.2012/1626480/default.htm
http://ekonomi.milliyet.com.tr/ingiltere-de-enflasyon-yukseldi/ekonomi/ekonomidetay/13.11.2012/1626480/default.htm
http://www.odatv.com/n.php?n=ergin-sayguna-yapilan-iskence-degil-mi-1311121200
http://www.medyaradar.com/haber/gundem-89009/defne-davasi-sil-bastan-bakanlik-talimatiyla-kerem-altana-dava-acildi.html
http://www.gazeteport.com.tr/haber/117493/quotdemokrasi-tehlikede-olabilirquot
http://www.turktime.com/haber/Rezalet-Buyuyor/199372

……………………

Ve…
Son olarak…
“Büyüklük odur ki, hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın, memleket için gerçek ülkü neyse onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır. Herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır. İşte sen bunda karşı koyuşları yok eden olacaksın. Önüne sayılamayacak güçlükler yığacaklardır. Kendini büyük değil küçük, zayıf, araçsız, hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak bu güçlükleri aşacaksın. Ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu diyenlere de güleceksin.”


Gazi Mustafa Kemal Atatürk

(...)
“Adalet + Cesaret + Feraset = Türk”


(…)
“Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”


Gazi Mustafa Kemal Atatürk

(…)
“Fecayi karşısında bunalan ruhların ıstıraplar içinde halâs dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o marş, o şiir bir daha yazılamaz. Allah bir daha bu millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın.”


Mehmet Akif Ersoy



(…)
“Bir iç bunalımı ancak bir dış bunalım doğurur! Öncelik her zaman dış politikadadır.”


Alman tarihçi Franz Altheim


(...)


“III. Dünya Savaşı’nda hangi silahların kullanılacağını bilmiyorum ama IV. Dünya Savaşı’nda taş ve sopalar olacağını biliyorum.”


Albert Einstein


(...)
“Üç tür politikacı vardır: Suyu bulandıranlar, bulanık suda balık avlayanlar ve en yeteneklileri olan bulanık suda balık avlamak için suyu bulandıranlar!”


Arthur Schnitzler
Sözün özü:
“Derin U dönüşü” yaşanan ‘Neo Roma’da ortak menfaat, denge’nin denge’si:
“Yeniden Atatürk, yeniden Laik Türkiye, yeniden çağdaş Türkiye!”
Netice:
RAP…ULTRA… RAP… RAP… RAP…
RAP…RAP… İMECE… RAP… RAP…
RAP…RAP… GHOST… RAP… RAP…
RAP…RAP… HERO… RAP… RAP…
RAP…LARP… RAP… RAP… RAP…

http://www.youtube.com/watch?v=BcVXjzD6nGw
http://www.youtube.com/watch?v=1gfoxDOPXfo
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/04/ultra-laik-ofke.html
http://www.youtube.com/watch?v=Xa3I9mhRAtU
Nokta.


Hayrullah Mahmud ÖZGÜR, 14 Kasım 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: 'Bedel'li zamanlar ve/veya Atatürk Türkiyesi'ne "bedel" biçenler de "bedel" ödeyecek?! / Hayrullah Mahmud ÖZGÜR

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Kas 16, 2012 20:06

Bedelli zamanlar II ve/veya "Bugün aslında dündü"?!

(ya da Acem HAARP’i kapsamında AKP, NATO’dan çıkmaya hazırlanıyor?!)

“Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.”


“Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.”


“Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.”



Gazi Mustafa Kemal Atatürk



http://www.tsk.tr/anitkabir/atasoz.htm

……………………..

Med-Cezir?!

“Herkes değişimin olanaksız olduğunu düşünüyordu. Bir şey bilmeyen, budala görünümlü iki ‘çılgın’ çıkageldi. Şaşmayın, değişimi onlar gerçekleştirdi!”
Çin atasözü

…………………

“Balıklar & Karıncalar” sorunsalı bağlamında birkaç satır daha…
Afrika’da ilkbahar yağışlarıyla göllerdeki sular yükselmeye başlar.
Sular yükselince de karınca yuvalarını basar, balıklar da suyun üzerindeki karıncaları yer.
Yaz gelince hava ısınır, sular buharlaşmaya, göl kurumaya, susuz kalan balıklar da ölmeye başlar.
Bu defa da karıncalar gelip balıkları yer!
Bir “Kamboçya atasözü” yaşanan “med-cezir” manzaraları ile ilgili olarak şöyle der:
“Sular yükselince balıklar karıncaları yer! Sular çekilince de karıncalar balıkları!”
Yani, hayatta kimin kimi yiyeceğini, “suyun hareketi” belirler.
Nitekim…
AKP, “BOP operasyonu” bağlamında Atatürk Türkiyesi’nin damına çıkartıldı.
Atatürk Türkiyesi’ni bölmek, yıkmak, parçalamak isteyenler ile işbirliği yaptı!
Amiyane tabirle, “kuyumuzu” kazdı.
Ne var ki, küresel aksta, ters yönde esmeye başlayan “rüzgar”lar ile işin şekli değişmeye başladı.
Bakalım, “suyun kaldırma kuvveti”nin değişmeye başlaması ile birlikte o “kuyu”ya kim ya da kimler düşecek?!
Bu anlamda İslam tarihinden bir anekdot:

KENDİ KAZDIĞI KUYUYA DÜŞMEK

İslâmiyet doğduktan sonra kısa zamanda yayılmaya ve kendine taraftar toplamaya başladı. Bu durum, Arap ileri gelenlerinden imana gelmemiş bulunan bazı kimseleri huzursuz ediyordu. Ebu Leheb ile Ebu Cehil de bunların başında gelmekteydi. Ne yapıp edip bu dinin ilerlemesine engel olmalıydılar. Onun için de bir sürü plânlar hazırlıyorlardı. Başta iki cihan güneşi sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'i ortadan kaldırmayı göze almışlardı.
Ebu Cehil bir gün şöyle bir tuzak hazırlamıştı: Evine girilen yolun üzerine bir kör kuyu kazdıracak, sonra da bir bahaneyle Hz. Peygamber'i evine çağırarak kör kuyuya düşmesini sağlayacaktı. Nitekim adamlarını toplayarak evin cümle kapısı önünde bir kör kuyu kazmalarını emretti. Kuyu kazılıp üstü de ince tahtalarla kapatıldıktan sonra ince kumlarla belli edilmez bir şekilde iyice örtülür. Lanetlik Ebu Cehil de çok hastayım diye Hz. Peygamber'e haber salar. Adamlarına da Hz. Peygamber (s.a.v.) gelip kuyuya düştükten sonra toprakla üzerini tamamen örterek orada helak olmasını sağlamalarını emretti:
Hastalık haberini alan sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) baş düşmanı olduğunu bile bile belki imana gelir diye hemen Ebu Cehil'in evine koşup geldi. Tam ev kapısının önüne, kör kuyunun yanına yaklaşmıştı ki, karşısına Cebrail (a.s.) çıkarak hazırlanan tuzağı haber verdi ve kendisini içeriye girmekten men etti.
Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) hemen geri döndü. Hizmetçilerden durumu öğrenen Ebu Cehil de yatağından kalkarak ardına düştü. Cüya neden döndünüz, ey Allah'ın elçisi? Diye soracak ve de gönlünü aldıktan sonra içeri buyur ederek kör kuyuya düşmesini sağlayacaktı. Fakat ne ilginç ilâhi tecellidir ki kör kuyunun varlığını unutarak içine düştü. Evet, boşuna dememişler, başkalarının kuyusunu kazan, kazdığı kuyuya bir gün kendi düşer diye.
Kuyu içinde, "imdat kurtarın!" diye acı acı bağırmaya başlayan Ebu Cehil'i kurtarmak için kuyunun başına toplanan adamları ip attılar. Fakat ip yetişmedi. Ebu Cehil ipi bir türlü yakalayamıyordu. Çıkarıp ikinci bir ip ekledikten sonra ikinci defa ip attılar. Üçüncü, dördüncü defa ipi ekleyip saldılar, yine tutmadı. İpi her ekleyip saldıklarında kuyu da devamlı derinleşiyor ve Ebu Cehil de bir türlü ipi yakalayıp da dışarı çıkamıyordu. Baktı ki çıkacağına devamlı dibe doğru inmekte. Bunun üzerine adamlarına seslenerek, "Bana Hz. Peygamber'i çağırın, çünkü beni buradan ancak 0 kurtarır" diye emretti.
Gidip Hz. Peygamber'i çağırdılar. Kuyunun başına gelen sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), "Ey Ebu Cehil!" dedi. "Allah'a ve resûlüne iman edersen seni bu kör kuyudan çıkarırım. Yoksa orada geberip gidersin."
Tabii ki çaresizlik içinde kalan Ebu Cehil içinden değil, fakat dilinden evet, diyordu. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) kuyuya elini uzatır uzatmaz Ebu Cehil hemen yakalayarak yeryüzüne çıktı. Orada bulunan herkes şaşırıp kalmıştı. Öyle ya Ebu Cehil'i en uzun iple çıkaramamışlardı da, Hz. Peygamber (s.a.v.) eliyle nasıl çıkarabilmişti. Bu imkânsız gibi bir şeydi. Fakat değildi. Çünkü bu bir mûcize idi. Ama kimlere göre. İman edenlere göre, İman etmeyenlere göre ise sihirdi. Nitekim Ebu Cehil de daha çıkar çıkmaz sevgili Peygamberimize, "Ey Muhammed Sen büyük bir sihirbazsın" dedi.
Gerçekte ise bu hadisenin sihirlik bir tarafı yoktu. 0 tamamen kuvvet ve kudretine son olmayan Allah'ın peygamberine bahşettiği bir mûcize idi. Hem de başkalarının kuyusunu kazmaktan başka bir işi olmayan kimselerin kendi kazdığı kuyuya kendilerinin düştüğünü gösteren bir mucize. O yüzden sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur.
“Mü'min kardeşinin kuyusunu kazan kimse, kazdığı kuyuya er geç kendi düşer.”
http://tr-tr.facebook.com/note.php?note_id=404727176124

………………….

Şimdi de, AKP’nin “üç artı bir”le “Atatürk Türkiyesi’ni sonlandırmak için yaptığı “gizli (!) protokol”e kısaca bir göz atalım:
Aylık enformasyon bülteni POSTACI’nın 2004 Ekim sayısından, AB-ABD’nin içinde Hilafet’in de yer aldığı çok gizli Türkiye planını aynen aktarıyorum:

ABD VE AB, TÜRKİYE ÜZERİNE ANLAŞMAYA VARDI!
TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİH Mİ OLUYOR?!
ABD VE AB’NİN GİZLİ PROTOKOLÜNDE NELER VAR?!

6 Ekim’de AB’nin “Evet; ama...” başlıklı raporu açıklandı.
Türk medyasının manşetlerden bayram sevinci içinde yansıttığı, ama satır aralarına gerçeği sakladığı rapora göre, 17 Aralık’ta Türkiye’ye tarih verilecek?!
Fakat...
POSTACI’nın geçen sayısında açıkladığımız gibi “AB, Türkiye’ye tarih vermeyecek!”
Nitekim...
Erdoğan da yine POSTACI’nın geçen sayısında açıkladığımız “Gümrük Birliği’nden çıkma, NATO’dan ayrılma, IMF’yle ilişkileri dondurma” yönündeki özel çalışmasını, gazetecilerin “17 Aralık’ta tarih almamamız söz konusu mu?” sorusu üzerine, Strazburg’da şu cevabı verdi:
“Liderlerin A, B, C planları olur. Bizim de A, B, C planlarımız var!”
Erdoğan’ın bu sözleri geçen sayımızda deşifre ettiğimiz özel çalışmanın teyidi anlamına geliyor.
Sadece Recep Tayyip Erdoğan & Abdullah Gül’ün bildiği bu “özel gündem”i şimdi tüm POSTACI okurları biliyor.
Hatta, Başbakan Erdoğan Frans-Almanya’nın liderleri ile perde arkasında Türkiye’ye tarih verilmemesi konusunda anlaşmış durumda.
Erdoğan yaşadığı tedirginliği “The Dream” bölümümüzde, “Yüce Divan’a gitme” korkusu yaşadığını belirterek açıkça ifade ediyor.
Şimdi size POSTACI farkıyla, Erdoğan’ın Rüya Takımı’nın Türkiye üzerine hazırladığı en son kurguyu açıklayalım:
“ABD ile AB, Türkiye üzerine anlaştı!”
Bu anlaşmanın diplomasi kulislerine sızan maddeleri şöyle sıralanıyor:
A- AB, Türkiye’yi üyelik süreci ile oyalayacak ve dikkatini sürekli AB’ye odaklayacak.
B- Türkiye’nin Ortadoğu’ya yönelik her açılımı AB tarafından Batı’ya yöneltilecek. Türkiye’nin Ortadoğu ve Kafkaslarla olan ilişkisi minimum noktada tutulacak.
C- ABD ve AB; “Rusya, İran ve Türkiye”nin birlikteliğini engellemek için işbirliği içinde olacak. Birlikte hareket edecek.
D- AB, Türkiye’yi üyelik için onurlandıracak ama tam üyelik kapısını aralayarak, geri dönülemez süreçlere girilmesine sebep olmayacak.
E- AB, Türkiye’nin üyeliğini 10 temel şarta bağlayacak.
1- Türkiye, Fırat’ın doğusunda bir Kürdistan Devleti’nin varlığını kesin olarak kabul edecek.
2- Hatay’ın, Adana’nın ve Mersin’in self-determinasyon haklarını tanıyacak.
3- Rum Patriği’nin Ekümenikliği’ni tanıyacak.
4- Ermeni soykırımını ve mağdur Ermeniler’e ya da Ermenistan’a tazminat ödemesini kabul edecek.
5- Laiklikte ısrarcı olmayacak. Eğer bir din adamı kalkar da Halifelik ilan ederse müdahale etmeyecek.
6- Türkiye’nin belediyeler tarafından yönetilmesi yönündeki tüm yasal hazırlıkları yapacak.
7- Tapu kadastro kanunu yeniden düzenlenecek.
8- İslam baskı altına alınacak.
9- Türklük baskı altında tutulacak.
10- Anayasa, Fedaralizme açık hale getirelecek.
F- AB üyeliği ile Türk sisteminin çözülmesi sağlanacak. Türk Devleti’nin Atatürkçülük, üniter devlet, üniter millet gibi kavramları terketmesi için zorlanacak.
G- AB, Türkiye ile Ortadoğu ve Kafkaslara yönelik operasyon için çalışmayacak.
H- AB anlaşmayı bozarsa, ABD, Almanya’nın Doğu Anadolu, Fransa’nın Güney Anadolu’daki çıkar bölgelerini tanımayacak.
I- Rusya ve Türkiye’deki Avrasyacılık akımı “İsrail, Türkiye, Rusya” ekseni üzerine oturtularak İsrail tarafından kontrol edilecek.
POSTACI diyor ki; Osmanlı önce 22’ye sonra 28’e ardından 34 ve şimdi de 36 parçaya bölünmüş durumda. ABD ve AB’nin anlaşmaya vardıkları bu yeni anlaşma da Türkiye’ye AKP iktidarı üzerinden dayatılan bazı kesimlerce sık sık yinelenen “Yeni Sevr” gerçeğini ortaya koyuyor. Sizce de böylesi bir gizli gündeme “Evet” diyen Erdoğan, “Sonum Menderes’ten kötü olacak” demekte haksız mı?! Bu anlamda AB sürecinin bir “oyalama mekanizması”na dönüştürüldüğü “İlerleme Raporu”nun açıklanması sürecinde tüm hatlarıyla belirginleşmiş oldu. Erdoğan’a “Seni Türkiye’nin yeni Atatürk’ü yapacağız” diyen “A Takımı” farkında olmadan (!) “Damad Ferid” yaptıklarının farkında mı?!

13 Ekim 2005

……………………

Soçi’de Putin ile “ABD’yi satma pazarlığı” yapan, Erdoğan’ın “A, B, C” planları bağlamında da birkaç satır yansıtalım…

ŞOK HAZIRLIK - I
BRÜKSEL, ANKARA’YA TARİH VERMEYECEK!


Yıllardır Türk Medyası’nın “Her şey dahil” bir tatil paketi içinde sunduğu AB rüyası son mu buluyor?! Brüksel’den Ankara’ya perde arkasında yansıyan gelişmeler, Türk Medyası’nın yarattığı olumlu havayı doğrulamıyor!..
Tam tersine; “AB, Türkiye’ye tarih için tarih dahi vermeye yanaşmak istemiyor!..”
Ya da daha değişik bir ifade ile AB, Türkiye’ye tarih vermemeyi ileri bir tarihe erteleyerek süreci yumuşatmak istiyor.
Şöyle ki: Erdoğan’ın, AB’nin patron üyeleri ile perde arkasında gizli bir anlaşma yaptığı kuşkusu, başta Ankara olmak üzere, bu konuyla ilgilenen diğer ülke başkentlerinin kulislerinde çoktan konuşulmaya başlandı bile!..
Nitekim...
Bu perde arkası gelişmeyle ilgili kulislere yansıyan argüman aynen şöyle:
“Erdoğan, Fransa ve Almanya ile ‘AB’ye üye olmama’ konusunda bir anlaşmaya vardı!”
Bu yeni sürece göre AB’nin patronu olan bu iki ülke, 17 Aralık tarihini dondurarak, Erdoğan’ın alternatif tedbirleri alacağı bir tarihe taşımayı düşünüyor. Böylece Erdoğan’ı amiyane tabirle gaza getirerek, AB’den tarih alma konusunda sıkıştıran İsrail, ABD, İngiltere üçlüsünün hamlesini boşa çıkarmayı planlıyorlar!..
Fakat, görünen o ki, AKP’nin Hükümeti yönetemediği bir ortamda, bu süreci yönetmesi olanak dışı gözüküyor!
Zira, Türkiye’nin “geleneksel denge politikası” yine devreye girebilir ve “ne AB’nin ne de ABD’nin söylediği olsun” denklemiyle özgün sayılabilecek bir politika ortaya çıkabilir!
Bu yeni politikanın ortaya çıkması da “yeni bir siyasal yörünge” demektir!
O yeni yörüngenin belirlenmesinin ardından dünyayı sarsacak gelişmeler art arda gelebilir!
POSTACI diyor ki; İsmet Paşa’nın ünlü deyişiyle yeni bir dünya kuruluyor, Türkiye’de oradaki yerini almaya hazırlanıyor. Eğer sizde tekneyle dünya turuna çıkmaya hazırlanmıyorsanız,
kendinizi bu yeni sürece -şimdiden- hazırlamaya başlasanız iyi edersiniz.

…………………….

ŞOK HAZIRLIK - II
TÜRKİYE, GÜMRÜK BİRLİĞİ’NDEN ÇIKIYOR MU?!


Rahmetli Yavuz Gökmen’in tabiriyle “sarışın güzel kadın”ın Türkiye’ye birçok şeyi kaybetme pahasına hediye ettiği Gümrük Birliği anlaşması, Ankara’da bundan çok kısa süre önce yeniden masaya yatırıldı!
Dikkat!..
17 Aralık’ta Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye tarih vermemesi durumunda Ankara için yepyeni bir süreç başlayabilir!

Bu süreçte Gümrük Birliği, AB’ye karşı siyasi bir koz olarak kullanılacak. AB, Türkiye’nin “Gümrük Birliği’nden çıkarız” tehdidi ile karşı karşıya kalacak.
Peki bu durumda ne olacak?!
Ankara’da hazırlanan “kriz eskizleri”nde süreçten, Brüksel’in zararlı çıkacağı anlaşılıyor.
Çünkü Türkiye, Gümrük Birliği’nden olası bir reddin ya da uzun vadeli ertelemenin komplikasyonlarını milliyetçiliğe yönelerek aşmayı öngörüyor!..
Ankara’daki hükümete yakın birçok politik ve bürokratik kaynak ile devletin stratejik birimlerinin birçoğu, aralık ayında büyük bir ekonomik kriz beklentisini bertaraf etmeye çalışıyorlar. İşte bu nokta aynı zamanda, olası kriz durumunda Gümrük Birliği’nden çıkmayı bir alternatif haline getiriyor!
POSTACI diyor ki; AB’den tarih alamamış bir Ankara’nın, Gümrük Birliği’nde kalmayı çok fazla istemeyeceği ve ABD ile bölgesel senaryolar konusunda anlaşma tercihine kayacağı aşikardır.

…………………….

ŞOK HAZIRLIK - III
TÜRKİYE NATO’DAN ÇIKIYOR!.. MU?!


Brüksel’in Ankara’ya tarih için bile tarih vermeyeceğinin anlaşılmasının ardından, Başkent kulislerine yansıyan bir diğer önemli gelişme de şöyle:
“Ankara, idam sehpasında yaşamı sonlandırılan Adnan Menderes’in hediyesi NATO’dan çıkmaya hazırlanıyor!”
Ortadoğu haritasının yeniden şekillenmeye başladığı günümüzde, kuvvetler ayrılığı da belirgin bir hale gelmeye başladı.
Bir yanda başını İsrail’in çektiği, ABD ve İngiltere’nin yanyana geldiği bir oluşum ile Almanya ve Fransa’nın başını çektiği diğer bir oluşumun bilek güreşi, içine Türkiye haritasını da alan bir coğrafyada tüm şiddetiyle devam ediyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yapmış olduğu yeni tehdit algılamasında ortaya çıkan son tablo:
“Komşularımızdan ve yakın coğrafyamızda, Türkiye’ye yönelik askeri bir tehdidin ortadan kalktığı tespiti yapılmaktadır.”
Bu anlamda ABD’nin ve Batılı ülkelerin Türkiye’nin son 20 yıldır maruz kaldığı bölücü teröre yönelik “düşük yoğunluklu tepkileri”ni ve teröre yüksek desteklerinin Türkiye’nin NATO’yu da mercek altına almasına sebep olduğu görülmektedir. Türkiye, Avrupa Birliği’nden tarih alamadığı takdirde bölgesel bir güç olmayı birincil hedef haline getirmiştir.
Bu ise Türkiye’nin siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel akslarının yeniden belirlenmesi sonucu, NATO’dan ayrılma sürecinin başlatılabileceği öngörülüyor.
Nitekim, 1950’li yıllarda yaşanan toplumsal ve siyasal kırılma yaklaşık 50 yıl sonra, tıpkının aynısı bir fotoğrafla yeniden karşımıza çıkıyor. O kırılma ne tür askeri ve siyasal sonuçlar doğurduysa, 2002 yılında AKP’yi iktidara getiren kırılma da, benzer sonuçları hızla üretme yolunda ilerliyor!
POSTACI diyor ki; AKP’nin Eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da yakın çevresine “Galiba benim sonum Menderes’in sonundan da kötü olacak” diyerek, önümüzdeki sürecin ne kadar sert geçeceğinin ipuçlarını verdiği göz önüne alınacak olursa, tekneyle dünya turuna çıkma modasının ne anlama geldiği çok net bir şekilde anlaşılmıştır sanırız. Bakalım o gün geldiğinde, Erdoğan’ı dışarı taşıyacak bir tekne bulunabilecek mi?!

…………………….

ŞOK HAZIRLIK - IV
IMF’YLE İLİŞKİLER DONDURULUYOR!


IMF’yi göndermeye kimler talip olmadı ki?!
En zengininden en fakirine, birçok söylem geldi geçti bugüne kadar!
Hepsinin de ortak noktası “IMF’siz bir Türkiye”ydi..
AB’den tarih alamamış bir Ankara sabahını, aynı zamanda IMF’siz günler bekliyor!
NATO yok!
Gümrük Birliği yok!
IMF yok!..
Bu bir eksen değişikliği hazırlığı değil mi?!

………………………..

Sancısız inci olmaz?!

"Eksen” değiştirme gibi ciddi bir çaba içinde olan AKP’ye, geçmişte bize yolladıkları “Vakit” yazarı Yavuz Bahadıroğlu’nun 17 Ekim 2006 tarihli “SANCISIZ İNCİ OLMAZ” başlıklı yazısını, yeri gelmişken buradan bir kez de ben kendilerinin dikkatlerine sunmak istiyorum:
“İnanan insan için önemli olan kararlılıktır. Dünya aleyhine geçse bile inançlarından sapmamak, kaynağı inancı olan doğrulardan şaşmamaktır, önemli olan. İnanç ve ibadet, inanmayan ve ibadet etmeyenlere bir meydan okuyuştur zaten... Dünya tarihi şahittir ki, inanmayan kesimler ne kadar kalabalık, eğitimli, güçlü-kuvvetli, varlıklı olurlarsa olsunlar, akıbet kaybetmeye mahkûmdurlar... Nemrut, Firavun ve Ebucehil de kaybetmişti. Hazret-i Nuh'u hatırlayın. Etrafında pek kimse yoktu. Güçlü isimlerden, eğitimli elemanlardan mahrumdu. Kavminin önderleri ve kavmi ona isyan halindeydi. O kadar ki, oğlu ve karısı bile iman etmemişlerdi. Bu yüzden tufan gelecek, Nuh kavmi cezalandırılacaktı... Hz. Nuh ise kendisine inananlarla birlikte gemiye binip selamete açılacaktı. Bu amaçla emir olunduğu gibi bir gemi yapmaya başlamıştı. Kavmi ise Hz. Nuh'la alay ediyor, inançlarıyla dalga geçiyor, gemisiyle gönül eğlendiriyorlardı. Sonunda tufan çıktı. Hz. Nuh, kendisine inanlarla birlikte kurtulurken, inançlarıyla alay edip yüreğini acıtanlar helak oldular. Dostlar! Kızmayın, kırılmayın, gücenmeyin, incinmeyin; vakti geldiğinde hüküm imdada erişecek ve Allah nurunu tamamlayacaktır. Kardeşleri Hazret-i Yusuf'u kuyuya atmış, bir kurt tarafından parçalanıp öldüğüne dair de söylenti çıkarmışlardı... Hz.Yusuf kuyuya teslim olmadı. Bir taraftan dua ederken, bir taraftan da elinden gelen çabayı gösterdi. Kuyudan kurtulmaya çalıştı... Tam o sırada oradan geçen bir kervancı su çekmek için kuyuya bir kova indirdi. Hz. Yusuf kovaya tutundu ve kurtuldu... Sonra da Mısır'ın en güçlü önderlerinden biri oldu... "Ne oldum deme, ne olacağım de" sözü işte tam Öyle durumları anlatıyor. Hz. Hacer'i küçücük oğlu İsmail ile birlikte zehirli yılanların, çıyanların, akreplerin kaynaştığı çöle bıraktılar... Şartlar tümüyle aleyhine idi. Dışarıdan bakan biri, kısa bir süre sonra Hz. Hacer'le oğlunun susuzluktan öleceklerine yemin edebilirdi. Fakat ölmediler. Hz. Hacer, "kadın haliyle" çöl şartlarına teslim olmadı. Safa ile Merve tepeleri arasında su aramaya çıktı... Hz. Hacer'in çölde su bulması sıfır ihtimaldi. Bunu o da biliyordu. Buna rağmen sabrediyor, dua ediyor ve su bulmak İçin elinden geleni yapıyordu. Sonunda rahmet erişti. Rahmet erişince çöl dize geldi. Hz. Hacer Zemzemle ödüllendirdi. Nemrut hükümdardı. Zengin ve meşhurdu. O kadar güçlüydü ki, tanrılık taslıyordu. Bu iddiasını Hz. İbrahim tasdik etmeyince kinlendi. Onu ateşe atıp yok etmeye karar verdi. Böylece Hz. İbrahim'e inananlara da büyük bir gözdağı vermiş olacaktı. Dünyanın en korkunç ateşini yaktırdı. Hz. İbrahim'i mancınıkla ateşe attılar. Hz. İbrahim sabır, dua ve tevekkül ile gülümsüyordu... Bir anda imkânlar sukut etti. Şartlar değişti. Nemrut ateşi gülistan'a dönüşüp Hz. İbrahim'i yakmadı. Emin olun ki, çağdaş Nemrutların ateşleri de içimizi yakmayacaktır. Önemli olan İbrahim olmaktan taviz vermemektir. Firavun, Hazret-i Musa'yı öldürme kararındaydı. Çünkü yüreğini teslim etmiyordu. Ondan kurtulacaktı. Bunu öğrenen Hz. Musa, kendisine inananları alarak bölgeyi terk etti. Firavun ise kalabalık ordusuyla arkasına takıldı. Hz. Musa, yanındakilerle birlikte Kızıldeniz kıyılarına indi. Fakat Firavun arkasındaydı: Denizle Firavun'un ordusu arasında kalmıştı. "Rabbimin yardımı bizimledir" dedi ve atını Kızıldeniz'e sürdü. Deniz iki yana açılıp yol oldu. Hz. Musa ile yanındakiler salimen karşı kıyıya geçtiler. Durumu gören Firavun'un başka çaresi kalmamıştı: Ya aynı yoldan geçip Hz. Musa'yı takip edecekti ya da korktuğunu kabul edip gerisin geri kaçacaktı. Her halükârda yenilecekti... Atını o da denize sürdü. Fakat bir süre sonra deniz iki taraftan hızla birleşmeye başladı. Firavun boğuldu. Çağdaş Firavunlar da boğulmaya mahkûmdur! Tesellimiz bu tecellilerdedir, sevgili dostlarım. Şartlara bakıp umutsuzluğa kapılmayın, abuk-sabuklamalara kulak verip incinmeyin. Kıble yürüyüşünüzü sürdürün. Bilin ki, sancısız inci olmaz!”

http://www.yenidendogus.net/forum/yuerek-esintileri/18613-sancysyz-inci-olmaz.html

………………………

“TOPLU DURUM ANALİZ”!
Küresel aksta, “inşaat kalfası kafası” ile “yüksek siyaset” yapmaya çalışan AKP & Gülen Cemaati’nin hali ortada!
Amiyane tabirle, “Minare gölgesi”, “Davul tozu” bulmak için dünyanın dört bir yanında çalmadık kapı bırakmadılar!
Görünen o ki, “11 Türk askeri”nin kafasına Süleymaniye’de geçirilen “çuval”ın ardından ABD&AB, TSK’ya karşı yaptığı “derin hata”nın farkına “irkilerek” varmış!
Özür dilemek, kendini affettirmek için hemen masaya oturmuş!
AKP’nin diğer siyasi parti yönetim katları, sermaye ve medya ile perde arkasında danışıklı dövüş yapması, onları yalan, talan, vurgun işlerine ortak etmesi gidiş sürecini uzatmış!
Bu defa da, “Kervan yolda düzülür” mantığı içinde AKP ve AKP ile işbirliği içinde olanlar “iktidarda düzülmek”e başlamış!
Bu bağlamda, ABD&AB tarafından “kerhen”, “Bu adamı deliğe süpürmeyin kullanın” “rica”sı kabul edilmiş!
“Atatürkçüler”i hedef alan Ergenekon operasyonu başlatılmış!
AKP’nin elinden “mağduriyet”, “mazlumiyet” kartları tek tek düşürülmüş!
Sahte Atatürkçüler, sahte Türk Milliyetçileri, sahte Demokratlar, sahte İslamcılar, bu süreçte bir kez daha açığa düşmüş, düşürülmüş, faş edilmiş!
22 Temmuz seçimleri sonrasında, AKP & Gülen Cemaati’nin “kaptan köşkü”nün ne kadar hain, alçak oldukları gerçeği “gizli protokol” ve/veya “sözde demokratik açılımlar” üzerinden bir kez daha kayda geçirilmiş!
“Ertesi gün” sınavları defaatle yapılmış!
“Nedamet” getirmesi muhtemel isimlerin hepsi tek tek sınavdan geçirilmiş!
Kazananlar olmuş, kaybedenler olmuş!
Gülen, Gül, Gülen de bu “karanlık süreç”te, Soçi’de Putin ile yaptıkları “gizli pazarlık” üzerinden “eksen”i “Batı’dan “Doğu”ya kaydırma, “rejim”i de “çimen yeşili”ne boyamak için art arda açılımlar yapmışlar!:))
(…)
“Soçi’de sobelenmek”?!
http://www.biroybil.com/showthread.php?3486-Soide-Sobelenmek-Ya-Da
(…)
“90 gramlık inci”?!
http://www.alaturkaonline.com/?p=2912
(…)
Putin’in “Pussy”leri?!
[url]http://askerhaber.com/kose-yazisi/71/putin-in-“pussy”leri.html[/url]
(…)
“Ultra Neo 27 Nisan süreci”?!
[url]http://www.askerhaber.com/kose-yazisi/72/ultra-“neo-27-nisan”-sureci.html[/url]
(…)
Daha önce ne demiştik:
“Kaçacak yeriniz kalmadı: Dünyanın dörtbir yanı Türkiye oldu, Türkiye ise dünya!”
Hülasa; küresel aksta, “inşaat kalfası kafası” ile “yüksek siyaset” yapmaya çalışan AKP & Gülen Cemaati’nin “Evet / Hayır” cevapları ile yeni dönem şekillendi.
Ezcümle, AKP & Gülen Cemaati’nin kendi elleri ile kazdığı o “kuyu”ya, bakalım önümüzdeki günlerde “Atatürk Türkiyesi” mi yoksa kendileri ile birlikte tüm işbirlikçiler mi düşecek!?:)
Sözün özü:
“Bugünün hikayesi geçmişte yazıldı”!
Veyahut:
“Mü'min kardeşinin kuyusunu kazan kimse, kazdığı kuyuya er geç kendi düşer.”
Nokta!

………………………

STAR WARS ve/veya BUMERANG ZAMANLAR?!
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/11/bedelli-zamanlar-veveya-ataturk.html
http://www.zaman.com.tr/dis-haberler/israil-korkulan-gazze-operasyonunu-baslatti/2015946.html
http://www.takvim.com.tr/Dunya/2012/11/15/abdde-catlak
http://gundem.bugun.com.tr/erdogan-yazili-cevap-verecek-haberi/212037/
http://emlak.bugun.com.tr/agaoglu-na-hatasi-pahaliya-maloldu-haberi/212011/
http://haber.stargazete.com/guncel/darbe-dersi-yok-kuran-dersi-var/haber-704418
http://haber.stargazete.com/guncel/ergenekon-davasinda-gizli-taniktan-bomba-iddia/haber-704353
http://haber.gazetevatan.com/hamastan-turkiyeye-cagri/493126/1/G%C3%BCndem
http://haber.gazetevatan.com/mudurun-dudak-ucuklatan-maasi/493138/1/G%C3%BCndem
http://haber.gazetevatan.com/generaller-yoldan-cikti/493072/30/D%C3%BCnya
http://haber.gazetevatan.com/Haber/493063/1/Gundem
http://haber.gazetevatan.com/Haber/493117/1/Gundem
http://dunya.milliyet.com.tr/israil-bu-daha-baslangic/dunya/dunyadetay/15.11.2012/1627398/default.htm
http://dunya.milliyet.com.tr/iran-in-bir-gunluk-zarari-100-milyon-/dunya/dunyadetay/15.11.2012/1627170/default.htm

………………………….

Ve…
Son olarak…
“Derin U dönüşü” yaşanan ‘Neo Roma’da ortak menfaat, denge’nin denge’si:
“Yeniden Atatürk, yeniden Laik Türkiye, yeniden çağdaş Türkiye!”
Netice:
RAP…ULTRA… RAP… RAP… RAP…
RAP…RAP… İMECE… RAP… RAP…
RAP…RAP… GHOST… RAP… RAP…
RAP…RAP… HERO… RAP… RAP…
RAP…LARP… RAP… RAP… RAP…

http://www.youtube.com/watch?v=BcVXjzD6nGw
http://www.youtube.com/watch?v=1gfoxDOPXfo
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/04/ultra-laik-ofke.html
http://www.youtube.com/watch?v=Xa3I9mhRAtU
Nokta.


Hayrullah Mahmud ÖZGÜR, 15 Kasım 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: 'Bedel'li zamanlar ve/veya Atatürk Türkiyesi'ne "bedel" biçenler de "bedel" ödeyecek?! / Hayrullah Mahmud ÖZGÜR

İletigönderen Oğuz Kağan » Cum Kas 16, 2012 21:57

Bedelli zamanlar III ve/veya “Bugün aslında dündü”?!

(ya da Küresel aksta akıntının yönü değişti: BP’ye rekor ceza ve/veya 1 Mart Tezkeresi’nin arka planı?!)

“Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.”


Gazi Mustafa Kemal Atatürk



http://www.tsk.tr/anitkabir/atasoz.htm

……………………..

Acem HAARP’i?!
Zaman tünelinden “Bugün aslında dündü!?” dedirten birkaç enstantane daha…
Cem Uzan’ın kontrolündeyken star Gazetesi’nde yayınlanan yazılardan birkaç pasaj daha:

…………………….

1 Mart Tezkeresi’nin arka planı?!
Yer: Bülent Arınç’ın evi...
http://haber.gazetevatan.com/israil-ile-gorusmeliyiz/493309/9/Siyaset
Zaman: II. Tezkere süreci sonrasındaki günler...
Meclis Başkanı Arınç, yakın çevresi ile bir sohbettedir.
Konu tüm dünyada yankılar uyandıran ve Türkiye ile ABD’nin arasını açarak... Hadiseyi Süleymaniye’de askerlerimizin başına ‘çuval’ geçirmeye kadar vardıran tezkerenin reddiyle ilgilidir...
Evdeki ziyaretçiler Arınç’a, AKP Hükümeti’nin isteğine rağmen olayı neden yokuşa sürdüğünü soruyorlar.
Hatta, II. Tezkere oylamasından önce Meclis’te şiir okunması gibi olayların Erdoğan’a başkaldırı, bir karşı koyuş olup olmadığını, bu sebeple aralarında bir tatsızlık yaşanıp yaşanmadığını öğrenmek istiyorlar.
Arınç, gülerek ‘Tabii ki, hayır’ diyor ve ardından sözlerine şöyle devam ediyor:
‘Böyle bir konuda tek başıma keyfi davranabilir miyim? Biz bu gibi durumları oturup değerlendirir ve eş liderler olarak ortak kararlar alırız. Tezkere olayında da benim rolüm muhalif durmak ve mümkün olduğunca ayak diremekti. Yoksa tezkerenin Erdoğan tarafından istenip benim tarafımdan istenmemesi söz konusu değildir. Bunlar bizim ortaklaşa aldığımız kararlar doğrultusunda uygulamaya koyduğumuz planlardır!’
Meclis Başkanı Arınç’ın, bu politikaların amacını, yakın çevresine açıkladığı cümleler ise çok daha ilginç!
Arınç, bu ortak uygulamalar ve aykırı çıkışlar ile yapılanlar için ‘Yapay krizler çıkarıyor ve bu sayede can alıcı istihbaratlar topluyoruz’ diyor.
(...)
Nitekim...
TBMM Başkanı Bülent Arınç, bu anlamda bir tiyatro oynadıklarının ip uçlarını da dönem dönem yaptığı açıklamalarla ele verdi.
Şöyle ki:
II. Tezkere sürecinin öncesinde, kendisini ziyaret eden AKP Grup Başkanvekili Salih Kapusuz’a şu mesajı ilettiğini açıkladı:
‘Uluslararası meşruiyet şartlarının oluşmadığı bir zamanda Hükümet’in TBMM’ye bir tezkere göndermesi doğru değil!’
Ardından...
AKP’nin ‘millici sesi’ (!), habercilerin kendisine yönelttiği ‘İkinci bir tezkere, Meclis’e gelir ve bu kabul edilirse, Meclis’in saygınlığı zedelenir mi?’ şeklindeki soruya kafaları karıştıran şu karşılığı verdi:
‘Hayır, zedelenmez. Meclis’in aldığı bütün kararlara saygı gösterilmesi gerekir!’
III. Tezkere sürecinde ise Arınç, suskun kalmayı tercih etti ve kendisini ziyarete gelen Saadet Partisi heyetine, bunun gerekçesini de şu kelimelerle dile getirdi:
‘Ben de sizin gibi düşünüyorum ve Irak’a asker gönderilmesine karşıyım. Ancak bunu yüksek sesle dile getiremiyorum. 1 Mart’taki Tezkere’de konuştum. Sıkıntı oldu. Bu yüzden susuyorum ve bir şey söylemiyorum.’
Yani...
(...)
Öte yandan...
Son milli (!) hassasiyetçi Arınç’a bakıyorum, Kıbrıs’ta kıyamet kopuyor...
Ağzını açmıyor!..
Ülkeyi dilim dilim bölecek bir yasa hazırlanıyor...
O gıkını çıkarmıyor!..
Kürt devleti kurmaya çabalıyorlar!..
O yeni rolü gereği üç maymunu oynuyor!..
Küçük dilini yutmuş gibi milletvekillerine ve kendi kendine hediye ettiği ‘lap top’ları kullanmayı öğrenmek için gidip bilgisayar kursuna kayıt yaptırıyor!..
Eskiler boşuna öğrenmenin yaşı yok dememişler!..
Özetle:
AKP yönetimi yazdığı senaryo ve vizyona koyduğu filmle ‘milletin zekası’ ile alay ediyor!
İncirlik’in kullanıldığının ortaya çıkması üzerine, AKP Eş Başkanı Bülent Arınç’ın ortaya koyduğu argüman...
II. Tezkere sürecindeki tüm beyanatlarını, gazeteci tabiriyle ‘asit’lemiş oluyor!.
Alt alta sıraladığım tüm satırlar da, bir şeyi net olarak gösteriyor:
‘II. Tezkere’nin geçmesini asıl istemeyen asker değil, AKP yönetimi?!’
star, 14.01.2004

………………….

Coğrafya ve kader?!
Kasım ayının son haftasıydı...
Sevgili dostum Mehmet Nezih Erdem'in odasında oturmuş, TABA Başkanı Zeynel Abidin Erdem'le birlikte laflıyorduk.
Erdem'e, '11 Eylül'den sonra dünya bir daha eski dünya olmayacak. Statuesque-ante'ye dönülmeyecek' dedim.
Lafımı kesip 'Aynen öyle' dedi.
Ardından da ekledi:
'Maalesefki, bizimkiler bunun farkında değil. Statüko öncesine dönüş olacak zannediyorlar. O kadar büyük yanlış içindeler ki!.. Yeni sürece uyum sağlamalı ve yeni politikalarımızı buna göre belirlemeliyiz!'
Nitekim...
Ünlü Fransız komutan Napolyon, 'Coğrafya, ülkelerin kaderini belirler' der...
Görünen o ki, Türkiye'nin kaderini de, bu yeni sürece uyum sağlayıp sağlayamaması belirleyecek! Eskiden çizilen Ortadoğu haritası nasıl Osmanlı'nın kaderini belirlediyse, yeni çizilen harita da Türkiye Cumhuriyeti'nin kaderi olacak!.. Kaderimiz 'talih'imiz mi, yoksa 'ecel'imiz mi olacak?!
Bu sorunun cevabını önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz!..
Başkent gergin!.. 'Fay hatlarında çok enerji birikti!..' Deprem kaçınılmaz gözüküyor!..
Şiddetini, süreç belirleyecek!
Önümüzdeki günler siyasi, ekonomik, askeri alanda çok ciddi gelişmelere gebe!..
star, 16.01.2004

…………………..

Rica mektubu?!
İsrail gizli servisi MOSSAD’ın sanal alemdeki yansıması http://www.debkafile.org’ta çok ilginç bir iddia yer aldı.
10 Ocak tarihli ‘özel rapor’da Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Esad’a şunları söylüyor: ‘Biz KKTC’yi verdik kurtulduk, sen de Golan Tepeleri’ni ver kurtul!’
Bu anlamda bir belge de ben ortaya koyayım.
‘Nasılsa, AKP medyası bu tür haberleri görmezden gelir’ diyenleriniz olabilir!..
Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde vizyona giren ‘Dinci 28 Şubat süreci’nde, milli olan her şeyin üzerine gidildiği için KKTC’yle ilgili bu sözlerini doğal karşılayanlar da çıkabilir!..
Tarikatçı olanların tavan yaptığı bir dönemde, ‘vatansever’ söylemleri arkaik bulduklarını söyleyen enteller de çıkabilir!..
Hatta...
Bazı meslektaşlarımız Atatürk’ün bu ülkedeki manevi varlığından ve de ağırlığından da sıkılmış olabilir!..
Umurumda değil!..
Ben doğru bildiğimi ve doğru gördüğümü yazmaya devam edeceğim.
Bakalım ‘suskun demokratlar’, kalemleri ve vicdanları zincirli meslektaşlarımız, aşağıdaki rica mektubunu okuduklarında ne diyecekler!..
İşte ‘KKTC’yi verdik kurtulduk’ diyen Erdoğan’ın, iktidara gelmek için ABD’li Neo-Con Wolfowitz’e yazdığı rica mektubu! Aynen yansıtıyorum:
Randevu ricası
‘Dr. Paul Wolfowitz
Deputy Secretary of Defense
The Pentagon
Washington DC, 20301
4th November 2002
Dear Dr. Wolfowitz,
Through common friends, I want to deliver this message of mine direct to you, to share my hope that the historical partnership and friendship between our countries, will continue into the future.
Given your official position, you are no doubt aware that the election results may have caused some unease amongst our general staff. I would like you to know that, my party and I share their hopes for Turkey. That it may become a prosperous, secular and reliable member of the first world community. And I am confident that we will be able to work together in the best interests of our country united as never before.
To this end, I hope that I will be able to have a discrete, private meeting with General Özkök as soon as possible. My personal cell number is 0 533 7...
Many thanks for this assistance and for your past friendship to my country. I look forward to meeting you personally.
Yours sincerely,
Recep Tayyip Erdoğan
Chairman
Ve...
Mektubun Türkçesi...
Erdoğan’ın Wolfowitz’e gönderdiği, Cüneyd Zapsu’nun kaleme aldığı mektupta şöyle deniliyor:
‘Dr. Paul Wolfowitz
Savunma Bakan Yardımcısı
Pentagon
Washington DC 20301
4 Kasım 2002
Sevgili Dr. Wolfowitz,
Ülkelerimiz arasındaki tarihi ortaklık ve dostluğun gelecekte de devam edeceği ümidimi paylaşan bu mesajımı, ortak dostlarımız aracılığıyla, size direkt olarak iletmek istiyorum.
Resmi sıfatınızdan dolayı, seçim sonuçlarının, generallerimiz arasında bazı rahatsızlıklar yaratmış olabileceğinin, kuşkusuz farkındasınızdır. Generallerin, Türkiye için ümitlerini, partimin ve benim de paylaştığını bilmenizi isterim. Ki bu ümitler, Türkiye’nin, birinci dünya toplumunun, gelişmiş, laik ve güvenilir bir üyesi olmasıdır. Ve şuna eminim ki, şimdiye kadar hiç olmamış bir şekilde birleşerek, ülkemizin en yüksek menfaatleri için birlikte çalışabileceğiz.
Bu amaç için, mümkün olan en kısa sürede, General Özkök’le gizli ve özel bir toplantı yapma fırsatı bulacağımı ümit ediyorum. Şahsi cep telefonu numaram şudur: 0533 7...
Bu yardımınız ve ülkeme olan geçmiş dostluğunuz için çok teşekkürler. Sizinle şahsen tanışmayı ümit ediyorum.
Saygılarımla,
Recep Tayyip Erdoğan
Genel Başkan’
Başbakanlık vizesi
İşte böyle...
AKP Genel Başkanı Erdoğan, 3 Kasım seçimlerinden bir gün sonra kaleme aldığı mektupta, açıkça ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz’den Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile arasını yapmasını istiyor!..
Randevu talep ediyor!..
Kadife eldiven giydirmeden söyleyecek olursak...
‘Baskı’ yapmasını istiyor!..
Nitekim...
O baskılar sonuç vermiş olmalı ki, Erdoğan 9 Mart’ta Siirt’ten seçilerek Meclis’e girebildi!..
Aynı ABD, Erdoğan’a yaktırdığı yeşil ışığı, DEHAP oylarının iptali sürecinde göstermedi!..
Çünkü Ortadoğu’da yaptıkları yeni cetvel düzenlemesinin inkıtaya uğramasını istemiyordu!..
Yeni ABD Büyükelçisi, göreve başlar başlamaz ilk olarak YSK’yı ziyaret etmesi, başka nasıl açıklanabilir ki!..
Bakalım ‘KKTC’yi verdik kurtulduk’ diyen Başbakan Erdoğan’ın bu sözlerinden rahatsız olmayan ‘köpekleşmiş tilkiler’ bu ‘Rica mektubu’ndan rahatsız olacaklar mı?!
star, 17.01.2004

……………………..

III. Tezkere’nin perde arkası?!
Bir siyasi partinin taze genel başkanı anlattı...
Yer: Irak...
Zaman: III. Tezkere öncesi...
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kürt kökenli AKP milletvekili Haşim Haşimi’yi yanına çağırır ve şunları söyler:
‘Hemen Irak Geçici Konsey Başkanı Celal Talabani’nin yanına gidiyorsun.
Sayın Başbakanımız Erdoğan’ın selamını söylüyorsun. Bu aynı zamanda benim ricamdır. ABD çok bastırıyor. II. Tezkere’yi geçirmedik. Ama bu III. Tezkere mutlaka geçecek. Onun için Talabani’den III. Tezkere geçer geçmez hemen açıklama yapıp ‘Türk askerini Irak’ta istemiyoruz’ demesini rica ediyoruz. Biz de bunun üzerine tezkereyi geçirmiş olmamıza rağmen, uygulamaya koymayacağız. Yetkisiz hale getireceğiz. Tezkerenin yürürlüğe girmesi halinde bunu tabanımıza anlatamayız. Önümüzde yerel seçimler var! Aksi halde bundan çok zarar görürüz!’
Haşimi, bunun üzerine hemen atlayıp Bağdat’a gider...
Talabani ile görüşür!..
Erdoğan & Gül ikilisinin bu isteğini aktarır!..
Talabani de ‘Peki’ deyip gereğini yapar!..
Tarih; 6 Ekim 2003’tür!..
TBMM’de III. Tezkere oylaması yapılmaktadır...
Tam bu sırada, Meclis’in ortasına bomba gibi bir açıklama düşer.
Irak Geçici Konseyi, yaptığı açıklamada şu isteği seslendirmektedir:
‘Irak’ta Türk askerini istemiyoruz!’
Baykal, hemen oturuma müdahale edip, Erdoğan’ın gözlerinin içine bakıp, açıklamanın doğru olup olmadığının araştırılmasını ister!..
Nafile!..
Abdullah Gül, ‘Böyle bir açıklama yok’ diye gelişmeleri yalanlar!..
Oylama yapılır!
543 milletvekilinin katıldığı oylamada, 2 milletvekili çekimser kalır. 183 ret oyuna karşılık, 358 oy ile III. Tezkere kabul edilir!..
Ardından...
Irak Geçici Konseyi’nin yaptığı açıklamanın doğru olduğu anlaşılır!..
Bu defa da AKP’nin yüce menfaatleri için Türkiye Büyük Millet Meclisi kullanılmıştır!..
Erdoğan da Talabani’nin bu açıklaması üzerine hükümete verilen yetki tezkeresine ihtiyaç kalmamıştır deyip yetkisiz hale getirir!..
AKP’nin yazdığı senaryo gerçekleşmiş olur!..
Perde arkası
Yalnız, Amerika Birleşik Devletleri de Talabani’nin yaptığı açıklamanın peşinden, ‘Bu da nereden çıktı?’ diye hadisenin perde arkasını araştırmaya başlar.
Talabani, ilk sorgulamada süreci itiraf eder:
‘Gül’den gelen talep üzerine, biz bu açıklamayı yaptık!’
III. Tezkere’nin perde arkası da böyle...
Günlerce ‘Asker, Irak’a girmek istemiyor’ diye, ellerindeki medya gücünü de kullanarak kafa karıştıran AKP yönetimi... Hesapta bu defa da tereyağından kıl çeker gibi işin içinden sıyrılmayı başarmıştır!..
Yalnız!..
Onların bittiğini sandığı film, daha yeni başlamaktadır!..
ABD ve İsrail, Ortadoğu haritasına yönelik operasyonlarını devam ettirmektedirler!..
Şimdi Damat Ferit Heyeti’nin başı Erdoğan’ın uluslararası arenada profilini yükseltip iç kamuoyunda Kıbrıs’ı verdirmeye, kamu yönetim reformunu geçirmesi için kartlarını güçlendirmeye çalışıyorlar!..
Atatürk Türkiyesi’ni yıkmak için...
Büyük oyun devam ediyor!..
Bakalım ‘sirk çadırı’na çevirdikleri Ankara’da amaçlarına ulaşabilecekler mi?!
star, 29.01.2004

……………………

Kitabın adı: Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı Meali
Hazırlayan: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları
Dağıtım: Turkuaz Sabah Gazetesi hediyesidir.
Hazırlayanlar:
Prof Dr. Hayrettin Karaman
Prof Dr. Ali Özek
Prof Dr. İbrahim Kafi Dönmez
Prof Dr. Mustafa Çağrıcı
Prof Dr. Sadrettin Gümüş
Doç Dr. Ali Turgut
Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’den birkaç ayet… Karaman’ın mealinden birkaç pasaj:
Sayfa 82!
Nisa Suresi!
30. Ayet:
“Kim düşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi ve öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise Allah’a çok kolaydır.”
(…)
Ulemaya sorduk.
“Türkiye’de İHTİLAL nasıl olur?!”
Prof Dr. Hayrettin Karaman
Prof Dr. Ali Özek
Prof Dr. İbrahim Kafi Dönmez
Prof Dr. Mustafa Çağrıcı
Prof Dr. Sadrettin Gümüş
Doç Dr. Ali Turgut
Ulema heyeti fetva verdi.
Karaman’ın yorumundan aynen yansıtıyorum:
Sayfa 82!
(Karşılıklı rızaya dayanan mal, para, emek, ücret vb mübadele çeşitleri hem fertler, hem de onların teşkil ettiği toplum için faydalıdır; bu sebeple de meşrudur. Rızasız ve haksız kazançlar ise geçici refah ve menfaatler sağlamakla beraber, arkasından isyanlar, İHTİLALLER ve felaketler getirir. Ayet, ‘Başkasının malını’ demek yerine, ‘Mallarınızı’ demek suretiyle, ‘Milli servet’ mefhumuna ışık tutmaktır. Mali haksızlıkların getirdiği felaketlerden birisi ve belki en önemlisi katildir; haksızlıkla ve haram yollardan servet yapmak, fert ve cemiyet olarak adım adım ölüme gitmek demektir. Çünkü; ferdi intikam duygusu, ferdi öldürmelere yol açarken, sosyal sınıflar arası intikam duygusu da SOSYAL PATLAMALAR ve İHTİLALLER’E sebep olmaktadır.)
(…)
31. Ayet:
Eğer yasakladığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.
Sayfa 442:
Yasin Suresi, 52. Ayet:
(İşte o zaman:)
Eyvah, eyvah!
Bizi kabrimizden kim kaldırdı? Bu, Rahman'ın vadettiğidir. Peygamberler gerçekten doğru söylemişler (A) derler.
http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=13963.0

……………………….

Bu anlamda, Soner Yalçın’ın “Efendi” kitabından birkaç satır…
DP Hükümeti, 15 general ve 150 albayı tasfiye ettiği tam da o günlerdi.
Hem de TBMM’ye bile sorma ihtiyacı hissetmeden Kore’ye asker gönderme kararı aldı.
Netice:
706 şehit (neye göre şehit), 2 bin 111 yaralı, 219 tutsak ve 168 kayıpla Türkiye, Kore’de, BM gücünün en ağır kaybına uğrayan birliği oldu.
Bu sayılar, Türk kuvvetlerinin Kore’deki mevcudunun yüzde 66’sını oluşturuyordu.
Türkiye’nin, DP’nin oldu bittisi ile Kore Savaşı’na katılışının ödülü, 18 Şubat 1952’de geldi, NATO’ya girdik.
Haliyle NATO da bizim içimize girdi.
DP, TSK’yı amaca giden yolda taşeronlaştırmak istiyordu, akibeti idam sehpası oldu.
Bu bağlamda basit bir soru:
Menderes ve arkadaşları, askeri bir darbe ile devrilmemiş olsalardı, Yüce Divan’da yargılanmayacaklar mıydı?!
Bir diğeri:
İdam cezası uygulanmamış olsaydı, Menderes ve arkadaşları hapis yatmayıp, ellerini kollarını sallayıp ortalık yerde dolaşabilecekler miydi?!
Bu soruların cevabını merak eden, Menderes dönemini anlatan kitapları okuyabilir, arşivde araştırma yapabilir.
Ama ben yine de, Soner Yalçın’ın “Efendi” kitabından bir adres göstereyim.
Sayfa 548, 549.
Menderes, örtülü ödenek davasında yargılanıyor, mahkum oluyor.
Diğer davalardan da…
Bu anlamda bir başka soru:
DP, Kore’ye asker yolladı.
Kore’de ölen Türk askerleri için şehid tanımlaması yapılabilir mi?!
Kore ile bizim aramızda bir husumet var mıydı?!
Yok ise DP, neden Kore’ye asker yolladı?!
Kore’de ölen Mehmetçik ne adına öldü?!
Allah yolunda vatan adına haklı bir mücadelede ölmeyen er kişiye şehid denilebilir mi?!
http://www.alaturkaonline.com/gizli-1-numara/

……………………

Korkma?!
Adalet dediler!..
Kepazeliğini çıkardılar!..
Piyasa ekonomisi dediler, ‘Bizdensin’i yarattılar!..
Kendilerinden olmayan her şeyi yok etmeye çalışıyorlar!..
O yüzden bu oyunun farkına varanlar da korkularından susuyor!
Atatürk Türkiyesi tehdit altında!
İstiklal Marşı ‘Korkma’ diye başlıyor!..
Bunlardan ve bu zihniyetten korkmuyoruz!..
Bu yüzden kendilerine muhalefet eden Star medyasını yok etmek istiyorlar!..
Bilsinler ki, tek sayfa da kalsak direnmeye devam edeceğiz!..
Bu ülkeyi satmayacağız, sat-tır-ma-ya-ca-ğız!..
Ölmek var, dönmek yok!..
star, 20.01.2004

……………………….

STAR WARS ve/veya BUMERANG ZAMANLAR?!
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/11/bedelli-zamanlar-ii-veveya-bugun-aslnda.html
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/21936060.asp
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/21936247.asp
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/21936739.asp
http://www.hurriyet.com.tr/planet/21937240.asp
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21937644.asp
http://gazeteci.tv/israil-mi-buyuk-turkiye-mi-5539y.htm
http://www.zaman.com.tr/spor/sike-davasinda-karar-kesinlesti/2016311.html
http://www.sabah.com.tr/Dunya/2012/11/16/israilde-seferberlik-ilan-edildi
http://www.sabah.com.tr/Gundem/2012/11/16/pkklilar-bomba-yuklu-traktorle-saldirdi
http://haber.stargazete.com/yazar/sizleri-schadenfreudeci-olarak-ilan-ediyorum/yazi-704619
http://haber.gazetevatan.com/iste-son-secim-anketi/493217/9/Manset
http://haber.gazetevatan.com/abdden-turkiyeye-hamasa-baski-yap/493272/1/G%C3%BCndem
http://haber.gazetevatan.com/dunya-krizi-yolda/493195/30/D%FCnya
http://ekonomi.milliyet.com.tr/cari-acik-kuculuyor-issizlik-ve-butce-acigi-buyuyor/ekonomi/ekonomiyazardetay/16.11.2012/1627813/default.htm
http://gundem.milliyet.com.tr/heykele-hucum-/gundem/gundemyazardetay/16.11.2012/1627662/default.htm
http://ekonomi.milliyet.com.tr/dunyanin-gozu-kulagi-obama-ya-cevrildi/ekonomi/ekonomidetay/16.11.2012/1627822/default.htm
http://ekonomi.milliyet.com.tr/kriz-kahini-nden-turkiye-kehanetleri/ekonomi/ekonomidetay/15.11.2012/1627646/default.htm
http://dunya.milliyet.com.tr/iran-dan-israil-e-sert-sozler/dunya/dunyadetay/15.11.2012/1627481/default.htm
http://www.gazeteport.com.tr/haber/117728/fbahce-baskanligi-icin-kollari-sivadi
http://www.gazeteport.com.tr/haber/117731/
http://www.turktime.com/haber/Rusya%60nin-Tavri-Net-/199582

………………………….

Ve…
Son olarak…
Demem o ki:
Küresel aksta akıntının yönü değişti: BP’ye rekor ceza geldi!
Demem şu ki:
“Derin U dönüşü” yaşanan ‘Neo Roma’da ortak menfaat, denge’nin denge’si:
“Yeniden Atatürk, yeniden Laik Türkiye, yeniden çağdaş Türkiye!”
Netice:
RAP…ULTRA… RAP… RAP… RAP…
RAP…RAP… İMECE… RAP… RAP…
RAP…RAP… GHOST… RAP… RAP…
RAP…RAP… HERO… RAP… RAP…
RAP…LARP… RAP… RAP… RAP…

http://www.youtube.com/watch?v=BcVXjzD6nGw
http://www.youtube.com/watch?v=1gfoxDOPXfo
http://ultra-turkler.blogspot.com/2012/04/ultra-laik-ofke.html
http://www.youtube.com/watch?v=Xa3I9mhRAtU
Nokta.


Hayrullah Mahmud ÖZGÜR, 16 Kasım 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

x