Bi daa da Avrupa’ya gitme Tayyip Bey

Bi daa da Avrupa’ya gitme Tayyip Bey

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Nis 06, 2009 8:56

Bi daa da Avrupa’ya gitme Tayyip Bey

Sevgili okurlar; seçim sonuçlarını yoğun biçimde değerlendirmeye çalışırken kendimizi bir anda üç büyük dış olayın içinde buluverdik. Birincisi Londra’daki G-20 toplantısı, hemen ardından yapılan NATO’nun 60. kuruluş yılı kutlamaları ve yeni Genel Sekreter’in seçilmesi, tabii bir de dün gece yarısı başlayan Obama’nın Türkiye gezisi.

NATO’da fiyasko

Seçimdeki düş kırıklığını üzerinden atamayan ve Türkiye’den öfkeli biçimde ayrılan Başbakan Erdoğan yeni NATO Genel Sekreteri’nin seçimi nedeniyle Londra’da “çok haklı” olarak başlattığı girişimini büyük bir fiyasko ile bitirdi. Gayriresmi bir platform olan Davos’ta bir moderatöre karşı “Türkiye’nin dik duruşunu” göstermek için şov yapan Başbakan’ın gerçek bir diplomasi platformundaki benzer çıkışı hüsranla bitti.

Rasmussen olayı

Aslına bakarsanız Rasmussen adı üzerine koparılan gürültünün kokusu 20 gün kadar önce çıkmıştı. AKP kulislerinden yayılan bir dedikoduya göre Türkiye, Rasmussen’in yeni NATO Genel Sekreteri olmasına karşı çıkacaktı. Gerekçesi de çok makuldü.

Rasmussen İslam karşıtı

Danimarka Başbakanı, Hazreti Muhammed’e hakaret edilen karikatür olayında gereken hassasiyeti göstermemiş ve dünyadaki bir milyarın üzerindeki Müslüman’ı rencide etmişti. Böyle bir kişinin NATO Genel Sekreteri olması, barışın sağlanması adına yararlı olmayacaktı. Türkiye’nin bir de özel sorunu vardı. Türkiye aleyhtarı yayın yapan ROJ TV’nin merkezi Danimarka’daydı.

İyi yönetilmedi

Başbakan bu çok haklı dayanaklarını kullandı. Yanlış olan, dünya kamuoyu önünde “Rasmussen’in seçilmesine karşıyım” demesiydi. Erdoğan’ın bir cümlesi ise “muhtemel bir kaçış için” kullanılacaktı belki de. Çünkü bu açıklamasının ardından “Bunu Tayyip Erdoğan olarak, Başbakan olarak söylüyorum” dedi. Yani tepki sanki kişiseldi. Çünkü NATO’nun bu toplantısındaki karar makamı Başbakan değil Cumhurbaşkanı. Top oraya atılmış oldu.

Diplomatik mi?

Erdoğan’ın bu fikrini basın toplantısı ile açıklaması ister istemez akla “Yapılan diplomatik bir hareket mi?” sorusunu getiriyor. Elbette herkes Erdoğan’ın bu seçime karşı olduğunu biliyor. Ama dediğim gibi yanlış olan bunu olduğu gibi söylemek. Konuyu diplomatça anlatmazsanız geri adım atmak ya da uzlaşmak çok zorlaşır. Bu en başta söyleyeni çok sıkıntıya sokar.

Avrupa delirdi mi?

Nitekim bu atak anında tepkisini gösterdi. NATO karıştı. İşin içine Türkiye’yi zaten AB’de istemeyen çevreler girdi. Olli Rehn “Bu tutum Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini de etkiler” dedi. Oysa konu AB değil NATO’ydu. İşte o an aklıma “Avrupa delirdi mi?” sorusu geldi. Öyle ya böyle bir tehdit sonucu Türkiye’nin tümden kaybedilmesi gündeme gelebilirdi.

Dik duruş eğiliverdi

Açık söyleyeyim sevgili okurlar; bu tehdit karşısında Türkiye’nin daha da kararlı olacağını düşündüm. Ve içimden de bu geçti; AB’ye girelim ama böyle tehditlere de boyun eğmeyelim. Ama beklediğim gibi olmadı. Birkaç saat içinde Türkiye’nin dik duruşu birden eğildi ve ajanslar “flaş” haberi geçmeye başladı. Türkiye ikna edilmişti. Rasmussen NATO’nun yeni Genel Sekreteri’ydi.

Yüzde 50 planıydı

Öyle sanıyorum ki, iktidar yerel seçimlerden yüzde 50’ye yakın bir oranla çıkacağına çok inanmıştı. Erdoğan buradan aldığı güçle Batı’ya da kafa tutmayı planlamıştı. Rasmussen tıpkı moderatörün omza dokunması gibi bir fırsattı. Erdoğan “dik duruş” sergileyerek özellikle Türkiye’de çok prim yapacak “Davos Fatihliği’nden dünya liderliğine terfi” edecekti.

Plan tutmadı

Oysa plan tutmadı. Erdoğan, Avrupa’ya arkasında yüzde 50 desteği ile değil, oy kaybetmiş, karizması çizilmiş biçimde gitti. Ama aynı tavrı sürdürmeyi tercih etti besbelli. Sanıyordu ki NATO ülkeleri Erdoğan’dan çekinecek, gerileyecek. NATO’ya “rest” dedi Başbakan. NATO ise “Blöf yapıyorsun” diyerek elini açtı. Erdoğan ve tabii ki Türkiye oyunu kaybetti.

Türkiye’nin zararına

Bu olay Türkiye’nin uluslararası planda uğradığı en ağır hezimetlerden biridir. Ne Cumhurbaşkanı, ne Başbakan “tavizler aldık” mazeretinin arkasına sığınabilir. Taviz denilen Türkiye’ye bir genel sekreter yardımcılığı verilmesidir ki, bunun bir önemi yok. Zamanında Osman Olcay bu görevi yapmıştı, ilk değil yani. Daha etkin görevlerde olmak da taviz değil hakkımız zaten.

Özür dileme tavizi

Rasmussen’nin NATO Genel Sekreteri olması yolunda alınan tavizlerin belki de en dişe dokunur olanı, Danimarka Başbakanı’nın salı günü İstanbul’da yapılacak Medeniyetler Konferansı’nda İslam âleminden özür dilemesi olacak. Ama rest blöfünü NATO ülkelerinin ciddiye almaması ve önce Rasmussen’i NATO’nun başına getirdikten sonra özür dilenmesi İslam âlemini tatmin edecek ve Türkiye’yi lider konumuna getirecek mi? Hiç sanmam.

Şimdi ne olacak?

Cumhurbaşkanı uğranan hezimeti gizlemek için “Bundan sonrasına bakacağız” diyor. Tavizler için garanti alındığını belirtiyor. İyi de garantinin garantisi var mı? Verilen sözler tutulmazsa bunun bir yaptırımı olacak mı? Sonuçta lafımız yerde kaldı ve üzerinde tepinildi. Şimdi Tayyip Erdoğan Müslüman ülkelere şöyle mi diyecek: “Dinimize hakaret eden, aşağılayan bir adamı NATO’nun başına getirdik. Bu NATO, Müslüman ülkelerde askeri operasyonlar yapacak. Adamın yardımcısı da bizden olacak”

Öfkeyle kalkan

Başbakan, Türkiye’deki hayal kırıklığının yarattığı öfkesini kontrol edememesinin bedelini ağır ödetecek. Uluslararası ilişkilere “One minute” mantığı ile bakan Başbakan haklıyken haksız ve üstelik ezilmiş duruma düştü. İşte bu iktidarın çöküşünün de habercisidir. Seçim gecesi “AKP çok kaybetmedi, ama bu çöküşün başlangıcıdır” diye yazmıştım. Sorun oy kaybı değildi, AKP’nin bundan sonra dikiş tutturmasının zorlaşmasıdır. İktidar bu tavrını sürdürdükçe çöküş daha da hızlanacaktır.

Medyanın tavrı

Tam tahmin ettiğim gibi Başbakan’ın Rasmussen resti AKP medyasında büyük övgülerle yer aldı. Türkiye’nin yenilgisi zafer gibi sunulmaya çalışılıyor. Türk halkı yine kandırılıyor. Yorumları ve başlıkları okurken gerçekten hayretler içinde kaldım. Her şeye rağmen biraz aklı selimi olanlar “Erdoğan Avrupa’nın yaramaz çocuğu oldu” diyebilmiş en fazla. Yaramaz çocuk olmak iyi bir şey mi?

G20 toplantısı

Sevgili okurlar, geçen haftanın dünya çapındaki en önemli olayı Londra’da toplanan G20 zirvesiydi. Açık söyleyeyim toplantıdan çok protesto gösterilerini kıskanarak izledim. Batı’da toplumlar kendileri ilgili konularda çok duyarlılar ve tepkilerini zaman zaman çok sert biçimde de gösterebiliyorlar. Aynı nedenle Türkiye’de böyle on binlerce kişinin sokağa dökülebileceğini düşünemiyorum bile. Hoş dökülseler de gözlerine gaz sıkılacak ya.

Peki sonuç ne?

G20’nin sonuç kararları bizim medyamızda da geniş yer aldı. Kararlar piyasaları da etkiledi, bir tür coşku yaşandı. Ama aslında olan şudur: Global ekonomi adı altında 20 yıl boyunca gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin kaynakları sömürüldü. Ortaya sahte bir zenginlik çıktı. Gelişmiş ülkeler bu zenginlikle inanılmaz servetlere ve olanaklara kavuştular. Ama diğer ülkelerde para bitti. Şimdi üretilen mallar kime satılacak? İşte dünya ekonomisi için ortaya konan 1 trilyon dolarla bu sağlanacak. Yani oyun tekrar başlayacak.


Can Ataklı, 6 Nisan 2009
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

cron

x